Ceza Genel Kurulu'nun 2022/164 E., 2024/276 K. sayılı kararı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 02.10.2024 tarihli, 2022/164 E., 2024/276 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu
2022/164 E., 2024/276 K.
"İçtihat Metni"
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 181-277
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanığın nitelikli cinsel saldırı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl 10 ay hapis ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise aynı Kanun’un 109/2-5, 62 ve 53. maddeleri gereğince 3 yıl 4 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine ve hak yoksunluğuna ilişkin Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.04.2014 tarihli ve 420-111 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 22.02.2021 tarih ve 11884-1351 sayı ile; ''...Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdure ile arkadaşı olan tanığın aşamalardaki tutarsız beyanları, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 28.06.2021 tarih ve 181-277 sayı ile; "...Mağdurun tüm aşamalarda olaya ilişkin benzer ve tutarlı açıklamalarda bulunduğu, tanık ...'ün de benzer beyanlarda bulunduğu, olayın 9.12.2012 tarihinde meydana geldiği, katılan mağdurenin şikâyette bulunmadığı, ancak sanığın sürekli mesaj atması ve katılan mağdureyi rahatsız etmesi ve tehdit etmesi nedeniyle dayanamayacağı bir aşamaya gelmesi üzerine olaydan yaklaşık 2 ay sonra sanığı şikâyet etmek zorunda kaldığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar sanık ... suçlamayı inkar etse de; iddianın sanığın yanında da çalışmış olan ve sanıkla katılan mağdureyi tanıştıran sanıkla aralarında herhangi bir husumet bulunmayan tanık ...'ün katılan beyanını doğruladığı, sanığın zorla katılana sahip olduğuna ilişkin mesaj içerikleri dikkate alındığında savunmaya itibar edilmemiştir.
Sanığın aleyhine olan deliler nelerdir? Bunları sayacak olursak;
1-Katılan mağdurenin iddiası,
2-Katılan mağdurenin iddiasını doğrulayan sanığın yanında da çalışmış ve katılan ile sanığın tanıştıran tarafsız görgü tanığı ...'ün beyanı,
3-Sanığın kendi telefonundan katılanın telefonuna çektiği ve zorla sahip oldum şeklinde ikrar içeren mesajı,
Sanığın diğer çektiği mesajların da; C. Savcılığınca tespiti yapılan, sanığa ait 0 535 XXXX numaralı telefondan katılana ait 0 553 XXXX numaralı hattın bulunduğu Nokia E-6 marka cep telefonuna gönderildiği tespit edilen mesajlarda; 10/12/2012 günü saat 09:16'da gönderilen mesajda: 'yattın diye görüşmek doğru diil, ewet ama sana zorla sahip oldum asıl bu zoruma gidiyor hms o kağıdın üstünde bi tel numarası var o numarayı versene rica etsem' 10/12/2012 günü saat 09:24'de gönderilen mesajda: 'iyi halt ettim, yırtmış ulan lazın onun üstündeki numara ewet ilk defa terbiyesizlik yaptım beni kıskandırmadan önce düşüncektin hms hnm sana vuran elim kırılsın allah beni kahretsin nasıl söyle bi sey yaptım affet beni artık bitti' 16/12/2012 günü saat 11:59'daki mesajda: 'kim ne derse deni alayının amına koyayım kacırcam seni çaştığının yeri hepsini biliyorum seni kacırcam seni kendin geldin beni buldun' 16/12/2012 günü saat 11:40'daki mesajda: 'ole bise düşündümki aklını oynatacaksın hms hanım her sabah ve akşam yeter diceksin bence hazırlan yavaş yavaş gideceğimiz yer biraz soğuk haaaaaa haaaa haaaa allahım' yazılı olduğu yine sanık tarafından 0 535 XXXX numaralı telefondan katılana ait 0 532 XXXX numaralı hattın bulunduğu I phone 4 marka cep telefonu mesajlar bölümüne, gönderildiği tespit edilen 05/11/2012 tarih saat 19:02'de gönderilen mesajda: 'keyfin uzun sürmeyecek, şimdiden guluyorum haline yazı olcak sana resimleri büyüteyim diyorum hatıra olur, Ablangilin evin karşısına yapıştırayım daha iyi olur en azından kimin yaptırıdıgını sen bilirsin facebook ta paylaşayım hayran kitlen oluşur, fanların olur iyi olur, bu resimleri gören ne düşünür acaba senin hakkında mahallede deneyelim hep beraber görelim iyi ben yol çıkayım bari annem beni bekler bekletmeyeyimm anneciğimi' şeklinde mesajları sanığın gönderdiğinin tespit edildiği, 10.12.2012 tarih ve 09.16'da sanık tarafından gönderilen mesajda açıkça 'sana zorla sahip oldum' şeklinde sanığın mesajının bulunduğu dikkate alındığında sanığın ikrar içeren beyanı,
4-Dizi 17'de bulunan Adli Tıp kurumu raporunda '...görüşme sırasında ...'ün zaman zaman konuşmaya ara vermek zorunda kaldığı, gözlerinin yaşardığı, sakinleşmek için 20-30 saniye bekleme ihtiyacı hissettiği gözlemlendi... Cinsel saldırı nedeniyle ...'ün ruh sağlığının bozulduğu..' şeklinde mütalaada bulunduğu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Erişkin Adli Tıp Kurulunun 17.5.2013 tarihli raporunda katılan mağdurenin ruh sağlığının bozulduğunu mütalaası,
5-İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas kurulunun 27.1.2014 tarihli '6.1.2014 tarihinde mağdurun muayenesinde... Mağduru bulunduğu olaydan kaynaklanmış (subklinik belirtilerle seyreden travma sonrası stres bozukluğu) denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, tespit edilen bu psikiyatrik tablonun ruh sağlığını etkilediği ancak ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olmadığına ilişkin mütalaası,
6-Karşıyaka 1. Sulh ceza mahkemesindeki sanığın savunmalarının sanık aleyhine delil olarak değerlendirilmesi gerekir.
Cinsel saldırı suçlarının niteliği gereği herkesin gözünün önünde işlenen suçlar olmadığı, bu suçlarda çoğu zaman tanık beyanının dahi bulunmadığı, mağdurun kendi namusunu da ortaya koyacak şekilde sanığa atfı cürümde bulunması için bir sebebin bulunmadığı, katılan mağdurenin sanığın kendisine zorla tecavüz etmesine rağmen bunu sineye çektiği, ancak sanığın kendisinin fotoğraflarını sosyal medyaya ve ablasının evinin karşısına asacağı şeklinde tehdit mesajları yazması sonrasında artık dayanacak gücü kalmayan katılanan şikâyette bulunduğu, olay tarihi ile şikâyet tarihi arasındaki 2 aylık sürenin bundan kaynaklandığı, olayımızda sadece katılan mağdur beyanı bulunsa bu durumda olayın ortaya çıkış şekli nedeniyle delil yetersizliğinden beraat kararı verilebileceği, ancak yukarıda açıklandığı şekilde sanığın kendisi dahi 'sana zorla sahip oldum' şeklinde ikrarına rağmen delil yetersizliğinden beraatine karar verilmesinin kamu vicdanını ve toplumun adalet duygusunu zedeleyeceği gibi cinsel istismar suçunu işlemek isteyenleri de cesaretlendireceği, bunun da toplumda suç mağdurlarını artıracağı hususunda şüphe bulunmamaktadır.
Son dönemlerde cinsel istismar suçlarında patlama yaşandığı bir gerçektir. Bu kadar sanık aleyhine delilin bulunduğu bir dosyada beraat kararı verilmesinin mahkememiz heyetinin adalet duygusunu ciddi şekilde etkileyeceği için bu suç yönünden direnme kararı vermek gerektiği hususunda mahkememizde tam bir vicdani kanaat oluşmuştur.
Hürriyeti tahdit suçu yönünden yapılan değerlendirmede ise; Sanığın olayda işyerinin kapısını kilitleyerek mağdurun dışarı çıkmasını engelleyip zorla iç çamaşırını yırtarak eylemi gerçekleştirdiği, bu nedenle eylem öncesi katılan mağdureyi hürriyetinden yoksun kıldığı,
....sanığın somut olayda mağduru eve sokup arkasından kapıyı kilitledikten sonra zor kullanmak sureti ile mağdurun rızası dışında mahkemece sabit görülen cinsel saldırı eylemlerini gerçekleştirdiği, işbu haliyle mağdurun hürriyetinin kısıtlandığı süre ile ırza geçme süresi eşit olmadığı, sanığın mağdureyi son kez görüşeceğim diye hileli yollarla kandırıp ikna ettiği ve işyerine soktuğu, sonrasında da kapıyı arkadan kilitleyip mağdureye yönelik cinsel saldırıda bulunduğu, bu nedenle eylemi hile ile gerçekleştirdiği için bu suç yönünden de direnme kararı vermek gerektiği hususunda mahkememizde tam bir vicdani kanaat oluşmuştur." şeklindeki gerekçeyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.09.2021 tarihli ve 107781 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 14.02.2022 tarih ve 25773-1183 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın katılan mağdureye yönelik eylemlerinin sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Yapılan müzakere esnasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyelerince yerel mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle bu ön sorunun değerlendirilmesi gerekmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan mağdurenin kollukta ifadesi alınırken düzenlenen 07.02.2013 tarihli tutanağa göre; katılan mağdureye ait olan ve içinde 0553XXXXX nolu hattın bulunduğu Nokia E-6 marka cep telefonun mesajlar bölümüne girildiğinde;
"1-Gönderen: Suat :05355XXX Tarih:10.12.12 Saat: 09.16 'yattın diye görüşmek doğru diil ewt ama sana zorla sahip oldum asıl bu zoruma gidiyor hms o kağıdın üstünde bi tel numarası var o numarayı versene rica etsem'
2-Gönderen: Suat :0535XXX Tarih:10.12.12 Saat:09.24 'iyi halt ettim yırtmış ulan lazınonun üstündeki numara ewet ilk defa terbiyesizlik yaptım beni kıskandırmadan önce düşüncektin hms hmm sana vuran elim kırılsın Allah beni kahretsin, nasıl böle bise yaptım affet beni artık bitti'
3-Gönderen: Suat :0535XXX Tarih:16.12.12 Saat:11.59 'kim ne derse alayının a...na koyayım kacırcam seni çaştığının yeri hepsini biliyorum seni kacırcam seni kendin geldin beni buldun'
4-Gönderen: Suat :0535XXX Tarih:16.12.12 Saat:11.40 'ole bise düşündümki aklını oynatacaksın hms hanım her sabah ve akşam yeter diceksin bence hazırlar yavaş yavaş gideceğimiz yer biraz soğuk haaaaaa haaaa haaaa Allahım' yazılı olduğunun görüldüğü,
Yine katılan mağdureye ait olan ve içinde 0532XXX nolu hattın bulunduğu Iphone-4 marka cep telefonun mesajlar bölümüne girildiğinde;
"1-Gönderen:Suat :0535XXX Tarih: 05 Kasım 2012 Saat: 19.02 'keyfin uun sürmüycek simdiden guluyorum haline yazı olcak sana resimleri büyüteyim hatıra olur,...ablan gilin evin karşısına yapıştırayım daha iyi olur en azından kimin yapıtrıdığını sen bilirsin facebook ta paylaşayım hayran kitlen oluşur fanların olur iyi olur bu resimleri gören ne düşünür acaba senin hakkında mahallede deneyelim hep beraber görelim, iyi ben yol çıkayınm annen beni bekler bekletmeyeyimm anneciğimi' şeklinde mesajların yer aldığı,
Adli Tıp Kurumu Karşıyaka Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 27.03.2013 tarihli raporda, katılan mağdurenin uğradığı cinsel saldırı nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu ve bozukluğun boyutlarının kalıcı olup olmadığının psikiyatri uzmanınca tespitinin gerektiğinin; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Erişkin Adli Tıp Kurulunun 17.05.2013 tarihli raporunda, katılanın olaydan dolayı ruh sağlığının bozulduğunun, bu bozulmanın kalıcı olup olmadığına altı ay süre ile psikiyatri hekimi tarafından yapılacak kontrol ve tedaviden sonra karar verileceğinin; Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun 27.01.2014 tarihli raporunda, katılan mağdurenin olaydan kaynaklanmış subklinik belirtilerle seyreden travma sonrası stres bozukluğu denilen psikiyatrik bozukluğun tespit edildiği, tespit edilen bu psikiyatrik tablonun katılan mağdurenin ruh sağlığını etkilemekle birlikte bozacak mahiyet ve derecede olmadığı, dolayısıyla katılan mağdurenin olay nedeniyle etkilenen ruh sağlığının bozulmadığının tespit edildiği,
Katılan mağdurenin Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadesinde belirttiği 16.12.2012 tarihli Karşıyaka Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen Genel Adli Muayene Formunda; sağ ve sol humerus ile sağ ve sol femurda ekimozlar ve sağ el 3. parmakta ağrı tespit edildiğinin bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan mağdure ifadelerinde özetle; tanık ... vasıtasıyla tanıştığı ve kendisine bekar olduğunu söyleyen sanıkla bir süre sonra sevgili olarak görüşmeye başladıklarını, zaman zaman rızasıyla sanıkla birlikte olduklarını, sanığı ailesiyle de tanıştırdığını, ancak sanığın evli olduğunu öğrendikten sonra ayrılmak istediğini, ayrılmayı kabul etmeyen sanığın elinde birlikte olduğu zamanlara ait özel fotoğraflar olduğunu ve ayrılması durumunda bunları ailesine ve çevresine vereceğini söyleyerek kendisini tehdit etmeye başladığını, kurtulmaya çalıştıkça tehdit mesajlarına devam etmesi üzerine durumu tanık ...'le paylaştığını ve ondan yardım istediğini, 09.12.2012 tarihinde sanığın yine kendisini mesajla tehdit edip görüşmeye zorlaması üzerine yanına tanık ...'ü de alarak sanığın iş yeri olan halı yıkama dükkânına gittiğini, sanıkla konuşup ilişkiyi bitirmek istediğini, sanığın "Madem bu ilişkiyi bitireceğiz. Teke tek konuşalım. Bu olayı kendi aramızda bitirelim. Ayşe Abla çıksın." dediğini, tanık ... bürodan çıkınca sanığın kapıyı kilitleyip kendisini öpmeye çalıştığını, kollarından yakalayarak kendisini masaya doğru götürdüğünü, sanıkla boğuşmaya başladıklarını, bu nedenle yere düştüğünü, ardından sanığın, saçından tutup yüzüne tokat attığını, masaya dayayarak arkasına geçtiğini ve kendisine cinsel saldırıda bulunduğunu, bu sırada bağırışlarını duyan tanık ...'in gelerek kapıyı zorladığını ve sanığın kendisini bırakması için bağırdığını, sanığın cinsel saldırıda bulunduktan sonra kapıyı açtığını ve tanığın içeriye girdiğini, durumunu gören tanıkla beraber iş yerinden ayrıldıklarını, bu olaydan sonra da sanığın mesajlar yollayıp kendisini tehdit etmeye devam etmesi üzerine tanık ...'den yardım istediğini, son kez konuşup bitirme düşüncesiyle sanığa buluşma teklif ettiğini, Karşıyaka Suzan Divrik Lisesinin önünde, yanında tanık ... de olduğu hâlde sanıkla buluştuklarını, peşini bırakmasını söylediği sanığın burada kendisini darp edip hakaretlerde bulunması üzerine Karşıyaka Emniyet Amirliğine gidip sanıktan şikâyetçi olduğunu, ancak o müracaatı sırasında cinsel saldırı olayından bahsetmediğini, sanığın buradaki ifadesinde kendisi hakkında para istediği iftirasında bulunduğunu, ailesini de düşünerek cinsel saldırı olayı ile ilgili şikâyette bulunmadığını, ancak sanığın tehditlerine devam ettiğini, ayrıca aracının lastiklerinin çivilendiğini ve plakasının söküldüğünü, bunlardan sonra müracaatta bulunmaya karar verdiğini, olayın akabinde bir sağlık kuruluşunda muayene olmadığını fakat olaydan yaklaşık bir hafta sonra gerçekleşen yaralama ve hakaret olayıyla ilgili şikâyette bulunduğunda Karşıyaka Devlet Hastanesinde muayene olduğunu, burada aldığı raporda sanığın kendisini masaya dayaması sebebiyle bacaklarının ön tarafında meydana gelen morarmalara ilişkin tespitlerin bulunduğunu, raporun örneğini dosyaya sunduğunu, ayrıca bu olaydan sonra psikiyatrik tedavi görmeye başladığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
Tanık ... ifadelerinde özetle; katılan mağdureyi on beş yaşından beri, sanığı da Menemen'deyken zaman zaman evine temizliğe gittiği için birkaç senedir tanıdığını, sanığın bekâr olduğunu bildiği için evlenmeleri amacıyla sanıkla katılan mağdureyi tanıştırdığını, ikisinin daha sonra görüşüp konuşmaya başladıklarını bildiğini, bir süre sonra katılan mağdureden sanığın evli olduğunu öğrendiğini, sanıktan ayrılmak istediğini ancak sanığın bunu kabul etmediğini katılan mağdurenin kendisine anlattığını ve sanığın attığı tehdit mesajlarını gösterdiğini, yine bir gün katılan mağdurenin, sanığın buluşmak isteyip iş yerine gelmesi için ısrarcı olduğunu ve tehdit ettiği için son kez buluşmayı kabul ettiğini söylediğini, katılan mağdureyle birlikte sanığın iş yerine gittiklerini, burada konuşmaya başladıktan bir süre sonra sanığın katılan mağdureyle baş başa konuşmayı teklif ederek kendisinden dışarı çıkmasını istediğini, bunun üzerine iş yerinden çıkıp katılan mağdurenin dışarıdaki arabasında beklemeye başladığını, bir süre sonra katılan mağdurenin bağırışlarını duyunca iş yerinin kapısına gittiğini ancak kapının kilitli olduğunu gördüğünü, bu sırada içeriden katılan mağdurenin "Bırak beni bırak!" şeklindeki bağırışlarını duyduğunu, kapıya ve cama vurmaya devam ettiğini, bir müddet sonra sanığın kapıyı açtığını, içeriye girdiğinde katılan mağdurenin taytının dizlerinde olduğunu gördüğünü, ne olduğunu sorduğunda katılan mağdurenin, sanığın kendisine tecavüz ettiğini söylediğini, katılan mağdureyle birlikte sanığın iş yerinden ayrıldıklarını, sanığın bu olaydan sonra kendisini de arayarak özür diler şekilde konuşup pişman olduğunu söylediğini, daha sonra katılan mağdurenin sanığın kendisini kaçırmakla tehdit ettiğini anlattığını, sanıkla tekrar buluştuklarında sanığın katılan mağdureyi darp ettiğini ve bu olay nedeniyle Karşıyaka Polis Merkezi Amirliğinde ifade verdiklerini, sanık sonrasında tehditlerine devam edince katılan mağdurenin şikâyetçi olmaya karar verdiğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık kollukta; katılan mağdureyi altı aydır tanıdığını, arkadaş olduklarını ancak aralarında herhangi bir cinsel ilişki olmadığını, katılan mağdurenin daha önce kendisinden para istediğini, bundan dolayı aralarında sorun çıktığını ve konuya ilişkin Karşıyaka Polis Amirliğinde ifade verdiğini, katılan mağdureye ne telefonla ne de yüz yüze hakaret ettiğini veya şantaj yaptığını, katılan mağdureyi tehdit ya da darp etmediğini, suçlamaların tamamen iftira olduğunu, Karşıyaka'da buluştuklarında istediği parayı vermediği için katılan mağdurenin böyle bir şikâyette bulunduğunu, katılan mağdurenin para vermezse arkadaşlıklarını annesine ve eşine söylemekle tehdit ederek kendisinden para istediğini, katılan mağdureyi ne iş yerinde cinsel ilişkiye zorladığını ne de kendisiyle başka herhangi bir mekânda cinsel ilişkide bulunduklarını, katılan mağdurenin de kendisine tehdit içerikli mesajlar gönderdiğini, suçlamaları kabul etmediğini,
Cumhuriyet Başsavcılığında; katılan mağdureyle olay tarihinden altı ay kadar önce tanışıp sevgili olduklarını, rızasıyla çeşitli otellerde cinsel ilişkiye girdiklerini, ilişkilerinin son dönemlerinde katılan mağdurenin özellikle tanık ... ile birlikte sürekli para istemesi dolayısıyla aralarının bozulduğunu, hatta bir seferinde aralarında meydana gelen olaylar nedeniyle Karşıyaka'da haklarında soruşturma başlatıldığını ve dava açıldığını, suçlamayı kabul etmediğini, iddiaya konu tarihte ne ... ne de katılan mağdurenin iş yerine geldiklerini, aralarında herhangi bir münasebet olmadığını, katılan mağdurenin ifadesinde geçen mesajları yazdığını kabul ettiğini, "Sana zorla sahip oldum, asıl bu zoruma gidiyor." şeklindeki mesajı katılan mağdurenin daha önce beraber gittikleri otele başka erkeklerle gittiğini söylemesi nedeniyle duyduğu hiddetten ötürü yazdığını, yoksa herhangi bir cinsel saldırı eyleminin söz konusu olmadığını, ayrıca kendisinde katılan mağdureye ait bir görüntü ya da ses kaydının bulunmadığını, katılan mağdureyle birlikte hareket eden tanık ...'in ifadelerini de kabul etmediğini,
Mahkemede; tanık ...'le dört yıl önce tanıştığını, katılan mağdure ile de iddia edilen olaydan yaklaşık dokuz on ay önce tanışıp arkadaş olduklarını, arkadaşlıklarının yalnızca cinsel boyutta bir birliktelik olduğunu, katılan mağdureyle evlenme gibi bir niyetinin olmadığını, kendisinin zaten evli olduğunu, arkadaşlıkları süresince rızayla birçok kez cinsel birliktelik yaşadıklarını, katılan mağdurenin bu şekilde cinsel ilişkilerde bulunduktan sonra kendisinden birkaç kez ödünç para istediğini, kendisinin de yaklaşık 1.200 TL'ye yakın ödünç para verdiğini, ancak katılan mağdurenin bunları vadesinde geri ödemediğini, en son tanık ...'le birlikte iş yerine geldiklerini ve tanığın "...'in kredi kartı borçları var, ödeyemedi, tekrar ödünç para ver" dediğini, katılan mağdurenin de bu görüşmeden birkaç gün sonra Karşıyaka'daki Gazi Lisesi önünde buluşmayı teklif ettiğini, burada tanık da olduğu hâlde katılan mağdureyle buluştuklarını, katılan mağdureye "Daha önceki borçları ödemedin, hem de ödünç para istiyorsun" demesi üzerine tartışmaya başladıklarını ve katılan mağdurenin sırf bundan dolayı hakkında şikâyette bulunduğunu, katılan mağdureyle hiçbir şekilde zorla cinsel ilişkiye girmediğini ve onu özgürlüğünden yoksun bırakmadığını, emniyette ifade verirken polis memuru "Bugün için cinsel ilişkide bulundunuz mu?" diye sorduğundan ifadenin alındığı gün cinsel ilişkide bulunup bulunmadığının sorulduğunu zannettiğini ve ona göre beyanda bulunduğunu, ayrıca katılan mağdurenin iddia edilen olaydan iki ay önce iş yerine gelerek "Sen beni hafife alamazsın, bunu senin yanına bırakmayacağım, benden ayrılamazsın, seni rezil ederim, ben basit bir kadın değilim." diye bağırıp kendisini tehdit ettiğini, şikâyetin tamamen iftira olduğunu, katılan mağdurenin kendisinin evli ve çocuklarının olduğunu bildiğini savunmuştur.
IV. GEREKÇE
A. Yerel Mahkemenin son kararının "yeni hüküm” niteliğinde olup olmadığı;
1.Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) Önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür.
2. Ön Soruna İlişkin Değerlendirme
Yerel Mahkemece direnme gerekçesi olarak yapılan açıklamaların Anayasa’nın 141 ve CMK'nın 34. maddeleri uyarınca direnmeye ilişkin gerekçenin gösterilmesi zorunluluğu kapsamında kalması, daha önce dosyada bulunmayıp bozmadan sonra elde edilen yeni delillere dayanmaması, önceki mahkûmiyet kararındaki gerekçeyi kuvvetlendirmek ve açıklamak amacıyla yapılması ve dosya kapsamında önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurulması hâlinin söz konusu olmaması karşısında, direnme kararına konu hükmün, yeni hüküm niteliğinde olmadığının kabul edilmesi gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olduğu görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
B. Sanığın katılan mağdureye yönelik eylemlerinin sabit olup olmadığı;
1. Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Anayasa’nın 138/1. ve CMK’nın 217/1. maddeleri ile Anayasa’nın 38. ve İHAS’nin 6/2. maddeleri sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen Ceza muhakememizin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (M. Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, s. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.
Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü; hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.
Vicdani ispat sisteminde hâkimler, hür vicdanlarına göre hüküm verirler. Her türlü delil aracı, kural olarak kullanılabilir ve bunlar serbestçe değerlendirilir. Ancak bu serbestliğin sınırını yine hukuk belirler. Nitekim, Anayasa’nın 138/1. maddesine göre hâkim, vicdani kanaatini oluştururken, Anayasa’nın, kanunların ve hukukun çizdiği çerçevede kalmak zorundadır. Delil araçlarının ne zaman ve kimler tarafından ikame edilebileceği, bunların muhakemede tabi tutulacakları işlemler, delil aracı ikame taleplerinin hangi şartlarda ret olunabileceği, çelişme yönteminin nasıl hayata geçirileceği, delil aracı yasaklarının neler olduğu gibi konular hukuk tarafından düzenlenir (M. Feyzioğlu, s. 357).
Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın, hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. 288. maddenin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde bu duruma: "Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur." denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey aynı düşünceyi; "Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır." (Prof. Dr. Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Dr. Silvia Tellenbach'a Armağan, Seçkin Yayınları, s. 1282) diyerek benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü; sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.
Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında toplayabileceğimiz temel prensiplere göre; a) Herşeyin kanıt olabileceği (hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş), b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri, c) Hâkimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği), d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı, e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği, f) Kanıt değerlendirmede hâkimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp hâkimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği, (vicdani kanaat) ceza yargılamasının temel ilkeleridir. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel ilke ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır (YCGK., 08.04.1991 tarihli ve 81-111 sayılı).
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adeleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmına gözetilip diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaat üzerinden yüksek de olsa bir ihtimale sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir (YCGK., 11.6.2013 tarihli ve 36-294 sayılı).
Şu hâlde, sanığa isnat edilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin kabulü için, gerekçeli ve muhtemel şüphenin tamamen yenilmesi gerekir. Zira kabili te'lif olmayan şüphe ile gerçeğin yan yana mevcudiyeti ile vicdani kanaate ulaşılmasının, mantık ve hukuk kuralları bakımından mümkün olduğu söylenemez.
2. Somut Olayda Hukuki Değerlendirme
Katılan mağdurenin tüm aşamalarda özde değişmeyen biçimde ayrıntılı, tutarlı ve ana hatlarıyla çelişki içermeyen beyanlarda bulunması, olayın ailesinde ve sosyal çevresinde duyulması kaygısından kaynaklanan başlangıçta şikâyetçi olmak hususunda duyduğu çekince sebebiyle olayı derhâl adli makamlara intikal ettirmemesi, sanığın mesajlarıyla rahatsızlık vermeye devam etmesi üzerine şikâyetçi olmaya karar vererek olaydan bir süre geçtikten sonra müracaatta bulunmasının genel hayat tecrübelerine aykırı olmaması, sanığın yanında bir süre çalışıp sanıkla katılan mağdureyi tanıştıran ve iftira atmasını gerektirecek düzeyde sanıkla herhangi bir husumeti bulunmayan tanığın beyanlarının, katılan mağdurenin beyanlarıyla uyumlu olması, Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen raporda olay nedeniyle ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede olmamakla birlikte katılan mağdurenin ruh sağlığının etkilendiğinin ifade edilmesi, ayrıca Karşıyaka Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen rapordaki tespitlerin ve sanığın katılan mağdureye gönderdiği mesaj içeriklerinin katılan mağdurenin iddialarını desteklemesi, sanığın aşamalardaki çelişkili ve tutarsız savunmalarının kendisini suçtan kurtarmayı amaçlaması hususları ile tüm dosya kapsamı bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; sanığın katılan mağdureye yönelik eylemlerinin sabit olduğu kabul edilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; "Gerekçe bölümünde ayrıntılarına yer verilen açıklamalar doğrultusunda oluşturulduğu değerlendirilen Özel Daire gerekçelerinin yerinde olduğu anlaşılmakla; in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince direnme kararında isabet bulunmadığını düşündüğümden sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim." düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan dokuz Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın katılan mağdureye yönelik eylemlerinin sabit olmadığı görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.06.2021 tarihli ve 181-277 sayılı hükmündeki, sanığın katılan mağdureye yönelik eylemlerinin sabit olduğuna ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, uygulamanın denetlenmesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, ön sorun bakımından 18.09.2024 tarihinde yapılan müzakerede, asıl uyuşmazlık bakımından ise 18.09.2024 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal ve yeterli çoğunluk sağlanamadığından 02.10.2024 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.