ADALET HABERLERİ

Ceza Genel Kurulu’nun 2020/45 E., 2024/267 K. sayılı kararı

Ceza Genel Kurulu’nun 2020/45 E., 2024/267 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.09.2024 tarihli, 2020/45 E., 2024/267 K. sayılı kararı

T.C:

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

2020/45 E., 2024/267 K.

"İçtihat Metni"

Ek Tebliğname No : 2019/89015

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ağır Ceza

SAYISI : 231-297

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 109/2, 109/5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis, şantaj suçundan ise TCK'nın 107/1, 62, 52/2, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 06.12.2011 tarihli ve 84-363 sayılı hükümlerin, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 06.06.2012 tarih ve 3680-6434 sayı ile; "Mağdurenin hastaneye müracatından üç gün sonra alınan polisteki 14.02.2008 tarihli ilk ifadesinde, olay öncesinde sanık ile farklı günlerde iki kez rızasıyla buluşarak livata suretiyle cinsel ilişkiye girdiklerini belirttiği halde, olay günü sanığın kendisine telefon ederek, yanına gelmeyeceği şeklinde bir beyanı da olmamasına rağmen, cep telefonunda beraber oldukları günün fotoğrafları olduğunu, bunlarda kendisini nasıl yaptığının göründüğünü, gelirse bunları sileceğini söylemek suretiyle, yanına gitmesi için kendisine baskı kurduğu ve zorla livatada bulunduğu biçimindeki iddiaları ile aşamalardaki diğer tüm anlatımlarının tutarsız ve çelişkili olup, hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, Denizli Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 14.02.2008 tarihli raporunda belirtilen anal muayeneye ilişkin bulguların mağdurenin iddialarını desteklememesi, ifadesinde sadece livata eylemlerinden söz ettiği halde doktor raporu alınmasından sonra duruşmada sanığın vajinal yoldan da cinsel saldırıda bulunduğunu ileri sürmesi, soruşturma aşamasında sanığın cep telefonu üzerinde yapılan incelemede, mağdurenin cinsel ilişki sırasında sanık tarafından çekildiğini iddia ettiği görüntülerin bulunmadığının anlaşılmış olması, sanığın savunmasında son kez mağdure ile seviştikleri sırada mağdureye bir telefon gelmesi üzerine mağdurenin gitmek istediğini söyleyerek, yanından ayrılıp ağaçlık alana gittiğini belirtmesi karşısında, bu süre içerisinde mağdurenin başka olaylara da maruz kalmış olabileceği, fiziki muayenesinde tespit edilen diz kapağı ve uyluk bölgesindeki doktor raporuna göre basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği anlaşılan ekimozların rıza ile sevişme veya bilinmeyen bir nedenle sanıkla olaydan sonra aralarında çıkan bir tartışma yada anlaşmazlığa dayalı olarak veya sanıktan ayrıldıktan sonra yaşadığı ve gizlemek istediği başka bir olay yada bilinmeyen başka bir nedenle meydana gelebileceği ailesinin kendisini aradığını düşünüp mazeret yaratmak için telefonla babasını arayıp hastaneye bu nedenle götürülmesini sağlamış olabileceği, mahkemece 17.06.2008 tarihli oturumda mağdurenin anlatımları sırasında zaman zaman olayların sırası ve oluş şekli ile ilgili tutarsız beyanlarda bulunduğu, anlatımlarının hayatın olağan akışına uygun olmadığının saptanmış bulunması, sanığın aşamalarda değişmeyen savunması ve tüm dosya içeriğinden; mağdurenin sanıkla rızaen birlikte olmasından hemen sonra sanığın mağdurenin rızası dışında mağdureye karşı nitelikli cinsel saldırıda bulunduğuna ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ile şantaj suçlarını işlediğine dair, mağdurenin itibar edilmeyen samimiyeti kuşkulu iddiaları dışında, savunmanın aksine, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek sanığın tüm suçlardan beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmolunmas

Yerel Mahkeme ise 08.11.2012 tarih ve 231-297 sayı ile; "Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 06/06/2012 tarih ve 2012/3680 esas, 2012/6434 Karar sayılı bozma ilamıyla mağdurenin samimiyeti kuşkulu iddiaları dışında savunmanın aksine delil bulunmadığından bahisle verilen mahkumiyet hükümlerinin bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası mahkememizce yapılan değerlendirmede ; sanıkla mağdure arasında önceye dayalı herhangi bir husumet bulunmaması, mağdurenin olay sonrası tespit edilen durumu, olay nedeni ile yaralanmasına ilişkin rapor, sanığın soruşturma sırasında mağdureyle buluştuklarında mağdurenin rızasıyla arkadan yapmak istediğini ancak tam anlamıyla yapamadım demek suretiyle zorlama yönünden dolaylı ikrarının bulunması ve Adli Tıp Raporu dikkate alındığında, mağdurenin anlatımlarının mahkememizin kabulüne uygun olduğu, Yargıtay bozma ilamında mağdurenin ailesine durumunu izah edebilmek için söz konusu suçlamayı yapmış olabileceğinin belirtildiği, ancak mağdurenin böyle bir zorunluluk hissetmesi halinde sanıkla daha önceden rızaya dayalı ilişkiye girdiği yönünde de beyanda bulunmaması gerektiği sonucuna varıldığından Yargıtay bozma ilamı usul ve yasaya uygun bulunmadığından direnilmesine karar vermek gerekmiştir." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.04.2014 tarihli ve 291577 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle dosya kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 20.03.2017 tarih ve 427-1446 sayı ile direnme kararlarının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 28.02.2019 tarih ve 571-142 sayı ile; "08.11.2012 tarihli gerekçeli kararın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına tebliğinin sağlanması" için Yerel Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.09.2019 tarihli ve 89015 sayılı bozma istekli ek tebliğnamesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş ve aynı madde gereğince inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 06.01.2020 tarih ve 7024-38 sayı ile; "5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 237/2. maddesine göre Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunulamayacağından temyiz istemi reddedilerek" Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI, KONUSU VE ÖN SORUN

Direnmenin kapsamına göre inceleme sanık hakkında katılan mağdureye yönelik şantaj ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Sanığa isnat edilen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve şantaj suçlarının unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin olup şantaj suçu yönünden Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

11.02.2008 tarihli kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; saat 23.30 sıralarında tecavüz iddiası üzerine hastaneye gidildiği, yapılan görüşmede korkmuş bir hâlde bulunan katılan mağdurun pantolonu ve montunun çamurlu olduğunun ve ağlamaktan gözlerinin şiş olduğunun görüldüğü,

15.02.2008 tarihli kolluk görevlilerince düzenlenen tutanağa göre; sanığın rızasıyla cep telefonun alındığı, cep telefonunda katılan mağdura veya yakınlarına ait resim ve video kaydının bulunmadığı,

14.02.2008 tarihinde Denizli Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda; katılan mağdurun muayenesinde; sol uyluk, sol diz kapağı ve sağ ciruris üzerinde hayati tehlike oluşturmayan, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte ve zorlamalı cinsel eylem ile meydana gelmesi tıbben mümkün olan yeşil renkte şekilsiz ekimozların bulunduğunun, katılan mağdurun bakire olmadığının ve hymendeki yırtığın 7-10 gün içerisinde ereksiyon hâlinde bulunun penis veya sair cismin duhulü ile mümkün olduğunun, akut veya kronik fiili livatanın tıbbi delillerine rastlanmadığının ancak belli durumlarda fiili livata eylemlerinin somut delil bırakmaksızın meydana gelebileceğinin bildirildiği,

02.02.2009 tarihinde Denizli Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda; katılan mağdurun maruz kaldığı iddia edilen cinsel saldırı suçuna karşı mukavemet etmesini engelleyecek akıl hastalığının bulunmadığının, ancak beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olmadığının tespit edildiği,

Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunca 27.10.2010 tarihinde düzenlenen ve oy çokluğuyla alınan rapora göre; olay sebebiyle travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon teşhisi konulan katılan mağdurun ruh sağlığının bozulduğunun, mağduru bulunduğu olaya karşı beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olmadığının bildirildiği,

Jandarma Genel Komutanlığının 14.03.2008 tarihli uzmanlık raporuna göre; katılan mağdurun cinsel bölgesinden alınan svaplar üzerinde sanığın DNA profilinden farklı, bir kadına ait DNA profilinin tespit edildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan mağdur kollukta; sanığı mahalleden tanıdığını, sanığın, daha önce annesini rahatsız ettiğini, daha sonra ablası tanık ...'ı defalarca zorla alıkoyduğunu ve bu konuda davalarının devam ettiğini, sanığın, ablasıyla olan ilişkisi bittikten sonra kendisine yakınlık göstermeye başladığını, 04.02.2008 tarihinde patronu olan tanık ...'in, kendisinden sanık ile görüşmesini istediğini, akşam saatlerinde tanık ...'in, kendisini "Değirmendere Alabalık" isimli restaurantın arkasına götürdüğünü, burada sanığın aracında beklediğini, patronunun uzaklaşması üzerine isteğiyle sanığın aracına bindiğini ve sanığın aracı Karakurt Yolu üzerinde ağaçlık ve kuytu bir alana çektiğini, sanıkla konuşmaya başladıklarını, sanığın cinsel ilişki teklifini kabul ettiğini ve sanıkla anal yoldan birkaç defa birlikte olduğunu, o gün 18:00 - 22.00 saatleri arasında bu bölgede bulunduklarını 06.02.2008 tarihinde sanığın evlerine geldiğini, yine Karakurt Köyü yolunda araçla kuytu bir araziye gittiklerini, burada rızasıyla sanıkla anal yoldan birkaç kez ilişkiye girdiğini, sanığın, kendisini saat 22.00 sıralarında evinin yakınlarına bıraktığını, 11.02.2008 tarihinde sanığın cep telefonundan kendisini saat 16.00 sıralarında arayarak "Seninle beraber olduğumuz günün resimleri ve seni nasıl yaptığımın görüntüleri telefonumda kayıtlı. Dediğim yere gel seninle beraber olalım. Gelirsen bu resimleri silerim." şeklinde sözler söylemesi üzerine sanığın bu resimleri ailesine göstermesinden korkarak buluşma teklifini kabul ettiğini ve Değirmendere Alabalık restoranının arkasına doğru yürüyerek gittiğini, sanığın araç içerisinde beklediğini, sanığın aracına rızayla bindiğini, Karakurt Köyü yakınlarında kuytu bir alana aracı çekerek konuşmaya başladıklarını, sanığın teklifi üzerine onunla yarım saat süreyle anal yoldan birkaç defa rızayla birlikte olduğunu, daha sonra sanığın, canını yakmaya başladığını, bunun üzerine sanıktan cinsel ilişkiye son vermesini istediğini ancak sanığın anal yoldan ilişkiye devam ettiğini, sanığın kucağından kaçmaya çalışmak istese de bunu başaramadığını, sanığın, üzerinde bulunan külodu yırtarak zorla anal yoldan ilişkiye devam ettiğini, ilişkinin bitmesini müteakip kendisini bıraktığını, koşarak ağaçlık alan içerisine doğru kaçmaya başladığını, sanığın arkasından koşmadığını, sadece "Gitme!" diye bağırdığını, yaklaşık 400-500 metre kaçtığını ve saklandığı bir çalının arkasından cep telefonuyla babasını aradığını, ailesinin kendisini 3-4 saat sonra ağaçlık alanda bulduğunu, sanıktan şikâyetçi olduğunu, mahkemede; patronu olan tanık ... kendisini sanığın yanına götürünce sanığın zor kullanarak kendisiyle cinsel ilişkiye girdiğini, bu sırada sanığın, kendisine ait resimleri çektiğini ve "İ·stediğim yere geleceksin!" dediğini, şantaj yapınca sanığın yanına gitmek zorunda kaldığını, sanığın arabada zorla ırzına geçtiğini, bu ilişkinin anal yoldan gerçekleştiğini ve sanığın elinden zor kaçtığını, sanığın vajinal yoldan da ırzına geçtiğini,

Katılan ... aşamalarda; sanık ve katılan mağdurun daha önce görüştüklerini bildiğini, kızı olan katılan mağdurun saat 16.00 sıralarında evden ekmek almak için çıktığını ancak geri dönmediğini, saat 18.45 sıralarında cep telefonundan kendisini arayarak yardım istediğini, katılan mağduru 3-4 saat sonra ormanlık alan içerisinde perişan bir şekilde bulduklarını, katılan mağdurun kendilerine, sanığın tecavüzüne uğradığını ve kaçtığını söylediğini,

Katılan ... ... aşamalarda; sanıkla daha önce kendisinin sevgili olduğunu, ancak ayrıldıktan sonra sanığın baskısına maruz kaldığını, kardeşi olan katılan mağdurun saf biri olduğunu, olay günü de sanığın, kendisine tecavüz ettiğini söylediğini,

Tanık ... aşamalarda; sanığın, kendisini katılan mağdurla görüştürmesini istediğini, katılan mağdurun da bunu kabul ettiğini, başkaca bir görgüsünün olmadığını,

Beyan etmişlerdir.

Sanık ... kollukta; katılan mağdur ile 4-5 aydır cep telefonundan görüştüğünü, 04.02.2008 tarihinde katılan mağdur ile buluştuklarını ve araçla kuytu bir yere gidip seviştiklerini, 06.02.2008 tarihinde yine buluşup araç içerisinde seviştiklerini, 11.02.2008 tarihinde katılan mağdurun cep telefonundan kendisini arayarak buluşmak istediğini söylediğini, akşam saat 16.00 sıralarında katılan mağduru aracıyla aldığını, kuytu bir yere giderek seviştiklerini, katılan mağdurla anal yoldan ilişkiye girmeye çalıştığını, başarısız olması üzerine sürtünerek ilişkiye devam ettiğini, sonrasında katılan mağdurun cep telefonunun çaldığını, bunun üzerine katılan mağdurun "Gitmem gerek." dediğini ve gittiğini, "Nereye?" diye sorsa da katılan mağdurun cevap vermediğini,

Mahkemede; katılan mağdureyle farklı yerlerde buluşup karşılıklı rızayla ilişkiye girdiklerini, 11.02.2008 tarihinde katılan mağdureyi cep telefonundan arayarak buluşmak istediğini söylediğini, buluştuklarında yine Karakurt mevkiine gittiklerini, aralarında cinsel ilişki yaşanmadığını ve kesinlikle katılan mağdureyi buna zorlamadığını, katılan mağdurun telefonla konuştuğunu ve gitmek istediğini söylediğini, ancak ondan biraz daha kalmasını istediğini, sonrasında katılan mağdura "Gidersen git. Ben götüremem." dediğini, katılan mağdurun bağırarak gittiğini, önceki ifadesinin doğru olduğunu bununla birlikte o gün kesinlikle katılan mağdurla anal yoldan ilişkiye girmediğini, böyle bir teşebbüste de bulunmadığını, bu olayın bir gün önce gerçekleştiğini,

Savunmuştur.

IV. GEREKÇE

A. Şantaj suçu yönünden dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği;

1. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar

TCK’nın "Dava zamanaşımı" başlıklı 66. maddesinde;

"(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;

a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,

b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi beş yıl,

c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,

d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıl,

e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,

Geçmesiyle düşer.

(2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.

(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.

(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır…" hükümlerine yer verilmiştir.

TCK'nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.

Zamanaşımını kesen sebepler de TCK'nın 67. maddesinin 2. fıkrasında sayılmıştır. Buna göre, bir suçla ilgili olarak;

a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,

b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,

c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,

d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,

Hâlinde, dava zamanaşımı kesilecektir.

TCK'nın 67. maddesinin 3. fıkrası gereğince kesen bir nedenin bulunması hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak, dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması hâlinde ise son kesme nedeninin gerçekleştiği tarih esas alınacak, dördüncü fıkrası uyarınca da kesilme hâlinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.

2. Hukuki Değerlendirme

Sanığa yüklenen şantaj suçunun yaptırımı suç tarihi olan 11.02.2008 itibarıyla TCK'nın 107. maddesinin birinci fıkrasında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası olarak öngörülmüş olup TCK'nın 66/1-e maddesi uyarınca bu suça ilişkin asli dava zamanaşımı süresi 8 yıl, aynı Kanun’un 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresi ise 12 yıldır.

Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 11.02.2008 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak TCK'nın 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık kesintili dava zamanaşımı süresi, Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 11.02.2020 tarihinde dolmuş bulumaktadır.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.

B. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığı;

1. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar

TCK’nın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlıklı 109. maddesi şöyledir;

"(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçun;

a) Silahla,

b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,

f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat arttırılır.

(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.

(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır."

14.07.2021 tarihli ve 31541 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren 7331 sayılı Kanun'un 9. maddesiyle anılan maddenin 3. fıkrasının (e) bendine "eşe" ibaresinden sonra gelmek üzere "ya da boşandığı eşe" ibaresi eklenmiştir.

Maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi, üçüncü fıkrasında ise; altı bent hâlinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenmesi nitelikli hâller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun ekonomik bakımdan önemli bir kayba uğraması olarak ifade edilen netice sebebiyle ağırlaşmış hâline, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibarıyla ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi hâlinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.

Suçla korunan hukuki değer, bireylerin irade, hareket ve seyahat özgürlüğüdür. Bu husus madde gerekçesinde; "Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyeti.." olarak zikredilmiştir.

Suçun temel şeklinin tipik eylemi, bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmaktır. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan, fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Netice ise mağdurun hareket etme ya da yer değiştirme özgürlüğünün kaldırılmış olmasıdır. Fiilin herkesin girebileceği bir yerde, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesinin yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olması gerekmeyip aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme hâlinde dahi diğer unsurlar da var ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır.

Özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığı, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir.

Mütemadi/kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır, ancak kısıtlama devam ettikçe suç da işlenmeye devam eder. Mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an suçun sona erme zamanıdır. Suç tamamlandıktan sonra kısa sürede sona erdirilebileceği gibi günlerce de sürdürülebilir.

Suçun manevi unsuru; failin, mağduru şahsi özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi bilmesi ve istemesi, yani genel kasttır. Kanun'un metni ve ruhundan anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır (Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 tarihli ve 110-161, 23.01.2007 tarihli ve 275-9, 03.12.2002 tarihli ve 288-419 sayılı ile bu güne kadar süreklilik arz eden çok sayıdaki kararları). Doktrin de (Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Çetin Özek-Sahir Erman, İstanbul 1994, s. 130; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ayhan Önder, 4. Bası, İstanbul 1994, s. 31; Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Murat Önok, Ankara 2008, s. 363; Ceza Hukuku Özel Hükümler, Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen, Ankara 2018, Adalet Yayınevi, 17. Baskı, s. 368) aynı görüştedir.

2. Hukuki Değerlendirme

Sanık ve katılan mağdurun 04.02.2018 tarihinde tanıştıkları, sanığın katılan mağduru ikna ederek onunla cinsel ilişkiye girdiği, sonrasında ise katılan mağduru, cep telefonu ile çıplak görüntülerini çektiğini söyleyip istediği yere gelmediği takdirde resimleri ailesine göstereceğini söylemekle tehdit ettiği, olay tarihinde de katılan mağduru belirtilen şekilde tehdit ederek ormanlık alana götürdüğü, burada katılan mağdura yönelik olarak cinsel saldırıda bulunduğu, katılan mağdurun kabul etmemesi üzerine eylemini zorla gerçekleştirdiği Yerel Mahkemece kabul edilen olayda;

Sanığın, cinsel içerikli resimlerini dağıtacağından bahisle kurduğu baskı ile 11.02.2008 tarihinde yanına çağırdığı, söz ve davranışları ile kendi arzusu ve iradesi doğrultusunda hareket etmesini engellemek suretiyle yanında kalmasını sağladığı katılan mağdura yönelik eylemlerinin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin bu uyuşmazlık konusu bakımından isabetli olduğuna karar verilmelidir.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.11.2012 tarih ve 231-297 sayılı kararında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluştuğuna ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,

2- Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.11.2012 tarih ve 231-297 sayılı kararıyla şantaj suçuna yönelik olarak kurulan hükmün; dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda CMUK'un, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkında şantaj suçundan açılan kamu davasının TCK'nın 73/4 ve CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,

3- Dosyanın, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından uygulamanın denetlenmesi için Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.09.2024 tarihinde yapılan müzakerede tüm uyuşmazlık konuları yönünden oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/ceza-genel-kurulunun-202045-e-2024267-k-sayili-karari
Invalid `prisma.category.findFirst()` invocation: Timed out fetching a new connection from the connection pool. More info: http://pris.ly/d/connection-pool (Current connection pool timeout: 10, connection limit: 5)