AYM'nin 2022/85758 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 11/6/2025 tarihli ve 2022/85758 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
YALÇIN AKALINLI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2022/85758) |
Karar Tarihi: 11/6/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
Rıdvan GÜLEÇ |
||
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Raportör |
: |
Kemal ÖZEREN |
Başvurucu |
: |
Yalçın AKALINLI |
Vekili |
: |
Av. Muhammed Batuhan GÜN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, resen emeklilik işleminin iptali talebiyle açılan davada ortaya konulan gerekçenin makul ve yeterli olmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, yargı kararının otuz gün içerisinde icra edilmemesi nedeniyle kararın icrası hakkının ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu birinci sınıf emniyet müdürü rütbesinde, polis başmüfettişi olarak görev yapmaktayken 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'na 27/3/2015 tarihli ve 6638 sayılı Kanun'un 32. maddesiyle eklenen geçici 27. madde uyarınca İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü (İdare) Yüksek Değerlendirme Kurulunun (Kurul) 17/4/2015 tarihli ve 2015/1 sayılı kararıyla resen emekli edilmiştir.
3. Başvurucu bu işlemin iptaline karar verilmesi talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; resen emekli edilmesine yönelik işlemde kamu hizmetinin gereklerinin dikkate alınmadığını, tamamen keyfîyete dayalı işlem tesis edildiğini ve sicil, disiplin, taltif gibi hizmet gerekleri ve mesleki yeterlik ölçütleri yönünden üst düzey başarıya sahip olmasına rağmen resen emekli edildiğini belirterek dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
4. İzmir 3. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 4/5/2016 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; ilgili mevzuatta öngörülen orandan fazla birinci sınıf emniyet müdürü unvanlı personel olduğu, emekliye sevk edilenler ile göreve devamına karar verilenlerin seçiminde açık takdir hatası saptanamadığı ifade edilerek başvurucunun resen emekli edilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği sonucuna varılmıştır.
5. Başvurucu bu karara karşı temyiz başvurusunda bulunmuştur. Danıştay Beşinci Dairesi (Daire) 13/2/2017 tarihinde İdare Mahkemesi kararının ve dayandığı gerekçenin hukuka ve usule uygun olduğu ve temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle temyiz başvurusunun reddine ve anılan kararın onanmasına karar vermiştir.
6. Başvurucunun bu kararın düzeltilmesi talebinde bulunması üzerine Daire 16/7/2020 tarihinde karar düzeltme talebini kabul ederek İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Anayasa Mahkemesinin 3201 sayılı Kanun'un geçici 27. maddesinin iptali talebiyle açılan davada verdiği iptal talebinin reddine dair 4/5/2017 tarihli ve E.2015/41, K.2017/98 sayılı kararına değinilmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu kararında yer alan belirlemelerden hareketle resen emekli edilecek personelin belirlenmesinde birtakım ayırt edici objektif kriterlerin kullanılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu bağlamda bakılan uyuşmazlıkta ilgililerin geçmiş hizmetleri, haklarındaki soruşturma ve cezalar, performans puanları, temsil ve yöneticilik yetenekleri, özgüveni, verimlilik ve benzeri özellikleri yönünden eşit, objektif ve istikrarlı bir uygulamanın söz konusu olmadığı, bunlardan birine öncelik verilmiş ise bunun gerekçelerinin açıklanmadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla resen emekliye sevk edilecek personelin seçiminde kullanıldığı belirtilen ölçütlerin uygulanmasında eşit, objektif ve istikrarlı şekilde işlem tesis edildiğinin ortaya konulamadığı gerekçesiyle dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
7. Diğer yandan Dairenin bu kararında İdare tarafından başvurucunun resen emekliye sevk edilip edilmeyeceği konusunda kararda belirtilen gerekçeler dikkate alınarak yeniden bir değerlendirme yapılacağından bu kararın başvurucunun doğrudan görevine başlatılması sonucunu doğurmayacağı vurgulanmıştır.
8. Bu karardan sonra İdare Mahkemesi, Dairenin bozma kararına uyarak 27/10/2020 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Dairenin anılan bozma kararındaki gerekçelere yer vermiştir. Bununla birlikte İdare Mahkemesi yine verilen iptal kararının başvurucunun doğrudan göreve başlaması sonucunu doğurmayacağını, başvurucunun resen emekliye sevk edilip edilmeyeceği konusunda İdare tarafından yeniden bir değerlendirme yapılacağını ifade etmiştir.
9. Başvurucu ve İdare bu karara karşı temyiz ve karar düzeltme başvurularında bulunmuştur. Tarafların temyiz başvurusu Danıştay Onikinci Dairesinin 3/6/2021 tarihli, karar düzeltme başvurusu ise 16/6/2022 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
10. Başvurucu, nihai kararı 26/7/2022 tarihinde öğrendikten sonra 15/8/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
12. Öte yandan 17/3/2021 tarihinde İdare tarafından dava konusu işlemin iptal edildiği gerekçesiyle toplanacak olan ilk Kurul tarafından başvurucunun resen emeklilik durumunun değerlendirilmesine yönelik olur alınmıştır. Buna istinaden 21/5/2021 tarihli Kurul kararıyla başvurucunun durumu yeniden değerlendirilerek hakkında tekrar resen emeklilik kararı verilmiştir.
13. Başvurucu, önceki yargı kararının usulüne uygun olarak yerine getirilmediğini vurgulayarak 21/5/2021 tarihli Kurul kararının iptali talebiyle dava açmıştır. İzmir 5. İdare Mahkemesi 1/7/2022 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Danıştay içtihadı ve İdare Mahkemesinin 27/10/2020 tarihli kararı hatırlatılmıştır. Yapılan ara kararına istinaden İdarece gönderilen bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde İdare tarafından resen emekliye sevk edilecek personelin seçiminde kullanıldığı belirtilen ölçütlerin uygulanmasında eşit, objektif ve istikrarlı şekilde işlem tesis edildiğinin ortaya konulamadığı, dava konusu işlemin de daha önce belirtilen bu eksiklikler giderilerek tesis edilmediği gerekçesiyle hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
14. İdarenin bu karara karşı yaptığı istinaf başvurusu İzmir Bölge İdare Mahkemesi Beşinci İdari Dava Dairesinin 8/11/2022 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Danıştay Onikinci Dairesi bu karara karşı yapılan temyiz başvurusunu 15/10/2024 tarihli kararıyla reddetmiştir. Netice itibarıyla başvurucu 18/8/2023 tarihinde göreve başlamıştır.
II. DEĞERLENDİRME
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu; İdare Mahkemesinin kararında yer alan doğrudan göreve başlama sonucu doğurmayacağına ilişkin ibarenin yerindelik denetimi anlamına geldiğini, yargı yerlerinin benzer davalardaki gerekçelerinde yer alan bu husus nedeniyle her yıl yeniden değerlendirme kararlarına karşı yeni davalar açıldığını, İdareye yeniden değerlendirme hakkı verilemeyeceğini belirtmiştir. Bununla birlikte erken yaşta emekli edilerek düşük emekli maaşıyla hayatını sürdürmek zorunda kaldığını da ifade eden başvurucu çalışma hakkının, özel hayatın gizliliğinin, hukuk güvenliği ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Adalet Bakanlığı görüşünde, ilgili mevzuat ve içtihatlar hatırlatıldıktan sonra İdareden temin edilen bilgi ve belgeler başvuru ekinde sunulmuş ve başvurucunun şikâyetlerinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, bu görüşe karşı önceki beyanlarını tekrarlamıştır.
17. Başvurunun bu kısmı gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
19. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34; Faruk Büyük [2. B.], B. No: 2015/17044, 11/12/2018, § 35). Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır (Faruk Büyük, § 36).
20. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39; Faruk Büyük, §§ 37, 38).
21. Başvurucu resen emekli edilmesine ilişkin işlemin hukuka aykırı olduğuna yönelik iddiasını anılan işlemin tesisinde kamu hizmetinin gereklerinin dikkate alınmadığına, keyfî davrandırıldığına ve sicil, disiplin, taltif gibi hizmet gerekleri ve mesleki yeterlik ölçütleri yönünden üst düzey başarıya sahip olmasına rağmen resen emekli edilmiş olmasına dayandırmıştır. Başvurucunun bu iddiaları ile ilgili olarak da İdare Mahkemesi tarafından ortaya konulan dava konusu işlemin iptaline yönelik gerekçede, Dairenin bozma kararından hareketle bazı ilkeler ortaya konulmuştur.
22. Bu bağlamda yargısal makamlarca ortaya konulan gerekçede resen emekli edilecek personelin belirlenmesinde birtakım ayırt edici objektif kriterlerin kullanılması gerektiği belirlenmiştir. Bununla birlikte resen emekliye sevk edilecek personelin seçiminde kullanıldığı belirtilen ölçütlerin uygulanmasında eşit, objektif ve istikrarlı şekilde işlem tesis edildiğinin ortaya konulamadığı gerekçesiyle başvurucunun resen emekli edilmesine ilişkin işlemin de hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Başvurucu ise gerekçede yer alan, İdare tarafından yeniden bir değerlendirme yapılacağı ve İdare Mahkemesinin işlemin iptaline ilişkin kararının başvurucunun doğrudan görevine başlatılması sonucunu doğurmayacağına yönelik ibareden şikâyet etmektedir.
23. Öncelikle başvurucu hakkında İdare tarafından yeniden bir değerlendirme yapılacağına ve verilen kararın başvurucunun doğrudan göreve başlatılması sonucunu doğurmayacağına ilişkin gerekçede yer alan vurgulamanın iptal kararının etkisini ortadan kaldırdığına yönelik iddia kabul edilebilir değildir. Nitekim yargısal makamların somut olayla ilgili olarak ortaya koyduğu gerekçe resen emekli edilen personel için genel bir prensipler bütününü ihtiva etmekte, İdarenin resen emekli edilen personel için ortaya konulan ölçütleri eşit, objektif ve istikrarlı şekilde ortaya koyması gerekliliğine dayanmaktadır. İdarenin bunu ortaya koyamamış olmasından hareketle de başvurucu hakkındaki dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun dava konusu ettiği işleme yönelik hukuka aykırılık iddiaları ile yargısal makamlar tarafından ortaya konulmuş olan gerekçe gözönüne alındığında başvurucunun iddialarının karşılanmadığı söylenemez.
24. Sonuç olarak başvurucunun ileri sürdüğü iddialar bağlamında yargısal makamların uyuşmazlığa ilişkin esas sorunları inceleyerek bir sonuca vardığı, gerekçelerinin ilgili ve yeterli bir yanıt ihtiva ettiği, başvurucunun usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmadığı görülmektedir.
25. Öte yandan yargısal makamların kararlarının icra edilmemesi ya da geç icra edilmesi hususu ise gerekçeli karar hakkını değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkını ilgilendiren bir meseledir.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Kararın İcrası Hakkı ve Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu dava konusu ettiği resen emekli edilmesine dair işlemin iptal edilmiş olmasına ve bu kararın otuz gün içerisinde uygulanması gerekmesine rağmen uygulanmadığını ifade etmiştir. Diğer taraftan başvurucu, yargılamanın uzun sürdüğünden bahisle makul sürede yargılanma hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir.
28. Adalet Bakanlığı görüşünde, ilgili mevzuat ve içtihatlar hatırlatıldıktan sonra İdareden temin edilen bilgi ve belgeler başvuru ekinde sunulmuş ve başvurucunun şikâyetlerinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, bu görüşe karşı önceki beyanlarını yinelemekle birlikte resen emeklilik işleminin iptaline ilişkin 27/10/2020 tarihli iptal kararının otuz gün içinde uygulanmadığını tekrar vurgulamıştır. Benzer durumda olan başka bir kişinin açmış olduğu tam yargı davasında kişi lehine tazminata hükmedildiğini belirterek ilgili kararı dilekçesinin ekinde sunan başvurucu, hakkında alınan 17/3/2021 tarihli olurun da yargı kararının uygulandığı anlamına gelmediğini belirtmiştir.
29. Her ne kadar başvurucu İzmir 5. İdare Mahkemesinin 1/7/2022 tarihli kararından sonra 18/8/2023 tarihinde göreve başlatılmış ise de bireysel başvuruya konu olan iddiaların bu kısmı özü itibarıyla ilk yargılama safahatının sonunda verilen iptal kararının otuz gün içerisinde uygulanmadığı ve yargılamanın uzun sürdüğü iddiasına dayanmaktadır. Nitekim İdare Mahkemesinin 27/10/2020 tarihli iptal kararından sonra da ancak 21/5/2021 tarihinde Kurul tarafından yeni bir işlem tesis edildiği, bu işlemin de yargısal makamlar tarafından hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edildiği görülmektedir. Bu bağlamda belirtilen hususlarda başvurucunun mağduriyetinin ortadan kalkmadığı gözetilerek başvurunun bu kısmı adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkı ve makul sürede yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
30. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri İle Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle ve aynı şekilde yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu etkili ve tüketilmesi gereken bir yol olarak kabul edilmelidir. Bu durumda söz konusu başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacaktır (makul sürede yargılanma hakkı ile ilgili başvurular yönünden benzer değerlendirme için bkz. Veysi Ado [GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023; kararın icrası hakkı yönünden bir örnek için bkz. Hayrullah Gürleyik [1. B.], B. No: 2019/1554, 16/11/2023).
31. Bu durumda somut başvuruda da yargı kararının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiası ile yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiası yönünden aynı sonuca varılması gerekir.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kararın icrası hakkının ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.