ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2022/51991 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2022/51991 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 2/7/2025 tarihli ve 2022/51991 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

SÜLEYMAN YILDIZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/51991)

Karar Tarihi: 2/7/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Yıldız SEFERİNOĞLU

Kenan YAŞAR

Ömer ÇINAR

Metin KIRATLI

Raportör

:

Yusuf KARABULAK

Başvurucu

:

Süleyman YILDIZ

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumuna yasak eşya sokma suçundan hapis cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışma suçundan hükümlü olarak Burdur E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.

3. Ceza İnfaz Kurumunda 6/10/2020 tarihinde başvurucunun da bulunduğu koğuşta kısmi arama yapılmış, yapılan arama esnasında uzun dalga (AM) özelliği bulunan iki adet radyo ve yazarı PKK terör örgütü lideri olan "Özgürlük Sosyolojisi" isimli kitap ile aynı kişinin yazdığı "Nasıl Yaşamalı?" isimli kitabın fotokopisi ve yazarları F.Y. ve M.T. olan "Dörtlerin Gecesi" isimli kitabın fotokopisi ele geçirilmiştir. Ceza İnfaz Kurumu ele geçirilen kitapların yasaklı yayın olup olmadığı ve radyolarda AM dalgası bulunup bulunmadığı, aynı zamanda radyoların haberleşme için kullanımının mümkün olup olmadığı hususunda inceleme yaptırmıştır. Kitaplara yönelik yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda; Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) yer alan yasaklı yayınlar listesinde Özgürlük Sosyolojisi'nin A. Yayıncılık tarafından basılmış hâlinin listede yer almadığı, eğitim servisinde arşivlenen ve güncellenen yasaklı yayınlar incelemesinde ise Mersin 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 4/3/2016 tarihli kararıyla adı geçen kitaba el konulmasına ve dağıtılmış eserlerin toplanmasına karar verildiği belirtilerek yayının yasaklı kategoride olduğuna yer verilmiştir. Raporun devamında, fotokopi şeklindeki kitaplar hakkında el koyma, toplatılma, dağıtılmasının ve satışının yasaklanmasına ilişkin yargı makamlarınca verilen kararlar bulunduğuna değinilerek dokümanların yasaklı yayın statüsünde olduğu tespit edilmiştir. Radyolara yönelik yapılan inceleme sonucunda ise iki adet radyonun AM dalgasının bulunduğu ancak yapılan denemeler sonucunda herhangi bir AM dalgası yayınına ulaşılamadığı değerlendirilmiştir.

4. Bunun üzerine Ceza İnfaz Kurumu, başvurucu ve aynı odada birlikte kaldığı kişiler hakkında suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak fiilini işlediklerinden bahisle disiplin soruşturması başlatmış, aynı zamanda adli yönden gereğinin takdir ve ifası için Burdur Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) ihbarda bulunmuştur. Akabinde yapılan adli soruşturmada başvurucunun ve aynı odada birlikte kaldığı iki kişinin ifadeleri alınmıştır. Başvurucu ifadesinde; Ceza İnfaz Kurumunda bulunan kitabın ve radyoların kendisine ait olduğunu, bunları ortak alanda herkesin kullandığını, radyoları dışarıdan tedarik etmediğini, Ceza İnfaz Kurumunun kantininde satıldığını, düzenlenen raporda da radyolarda suç unsuru bulunmadığının tespit edildiğini, radyoların iki yıldır kaldıkları odada bulunduğunu ve her seferinde cezaevinin denetiminden geçtiğini belirtmiştir. Soruşturmaya konu edilen Özgürlük Sosyolojisi isimli kitap hakkında 2016 yılında çıkan toplatma kararından haberdar olmadığını, kitabın odadaki kütüphanede bulunduğunu, jandarma ve idari personel tarafından kütüphanenin defalarca arandığı dönemlerde kitabın her zaman kütüphanede yer aldığını ve herhangi bir sorunla karşılaşılmadığını beyan etmiştir. Aynı soruşturma kapsamında ifadesi alınan E.K. ise; ele geçirilen radyoların cezaevinin kantininde satıldığını, söz konusu radyolarda şarkı, türkü vb. şeyler dinlediklerini, yasaklı olduğu belirtilen kitapların da uzun zamandan beri odada bulunduğunu ifade etmiştir.

5. Bunun üzerine başvurucu hakkında Başsavcılığın 11/12/2020 tarihli iddianamesi ile infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma suçundan kamu davası açılmıştır. Burdur 1. Asliye Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yapılan yargılamada başvurucunun alınan savunmasında; radyoların kantinde satıldığını, kitapların ise kütüphaneden alındığını, radyo ve kitapları cezaevine kendisinin sokmadığını, kitapların koğuş içerisindeki kütüphanede bulunduğunu, radyoları başka odada bulunan şahısların kaldıkları odaya geldiklerinde getirdiğini ifade etmiştir.

6. Mahkeme, dosyaya sunulan Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün (Genel Müdürlük) ceza infaz kurumlarının kantininde sadece kısa dalga (FM) özelliği bulunan radyoların satışının sağlanmasına ilişkin 30/5/2017 tarihli yazısını ve ele geçirilen kitapların yasaklı yayınlar kapsamında olduğunu dikkate almıştır. Yapılan değerlendirme sonucunda 22/4/2021 tarihli kararla, başvurucunun 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 297. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendi uyarınca infaz kurumuna yasak eşya sokma suçundan 1 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...ceza infaz kurumunda yapılan aramalarda sanığın elinde yazarları [F.Y.] ve [M.T.] olan dörtlerin gecesi isimli kitap, yazarı [A.Ö.] olan nasıl yaşamalı isimli kitap, yazarı [A.Ö.] olan özgürlük sosyolojisi isimli kitap ve AM bantlı yayın yapan radyoların ele geçirildiği, kovuşturma aşamasında yapılan araştırmalarda AM bantlı yayın yapan radyoların ceza infaz kurumunda daha önce satışının yapılmamış olduğu ve ele geçirilen kitapların terörle mücadele yasası kapsamında yasaklı kitaplardan olduğu anlaşıldığı, sanığın alınan savunmasında ve savcılık aşamasındaki savunmalarında söz konusu kitapların kendisine ait olduğunu ikrar ettiği, söz konusu yayınların mahkemelerce yasaklanmış ve suç örgütlerini temsil eden yayın ve dokümanlardan olduğunun anlaşılması karşısında hükümlü bulunan sanığın TCK'nın 297/2-f maddesinde düzenlenen infaz kurumuna yasak eşya sokma suçunu işlediği sabit görül[müştür]..."

7. Başvurucu, Mahkemenin kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Kararı inceleyen Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi, hükmün müsadereye ve koşullu salıverilmeye ilişkin kısımlarını düzelterek kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.

8. Başvurucu, nihai hükmü 21/4/2022 tarihinde öğrendikten sonra 9/5/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; 2012 yılından itibaren aynı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğunu, ele geçirilen kitapların yasaklı olduklarına dair herhangi bir bilgi verilmediğini, nitekim kitapların odadaki kütüphanede (kitaplıkta) bulunduğunu, Özgürlük Sosyolojisi isimli kitabın 2020 yılında kendisine verilen 10 kitabın içerisinde yer aldığını, kurum kayıtlarında yer alan tutanakta bu durumun sabit olduğunu, Ceza İnfaz Kurumunun denetiminden geçip görüldü kaşesi vurularak teslim edildiğini ancak daha sonra bu sayfaların soruşturma evresinde yırtıldığını öğrendiğini belirtmiştir. Bununla birlikte 2012-2016 yılları arasındaki dönemde Ceza İnfaz Kurumunun kantininde AM dalga özellikli radyoların satıldığını, kantin listelerinin yargılama sürecinde talep etmesine rağmen istenip incelenmediğini, Genel Müdürlük tarafından 2017 yılında yalnızca FM dalga özellikli radyoların satılmasına izin veren karara kadar AM dalga özellikli radyoların kantinde satıldığını ifade etmiştir. Mahkemenin gerekli inceleme ve değerlendirme yapmaksızın mahkûmiyetine karar vermesinin adil yargılanma hakkını ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

11. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.

12. Odasında bulundurduğu iletişim araçları ve dokümanlar nedeniyle başvurucu hakkında verilen hapis cezasına yönelik şikâyetin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (Aydın Akış [2. B.], B. No: 2021/35485, 26/3/2025, § 13; disiplin cezasına yönelik kararlar için bkz. Eşref Arslan [2. B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 33; Gıyasettin Aydın (2) [1. B.], B. No: 2017/17252, 1/7/2020, § 26).

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Ceza İnfaz Kurumunda bulundurduğu radyolar ile kitap ve kitap fotokopileri içeriğinde yer alan ifadeler nedeniyle hakkında hapis cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur. Müdahaleye dayanak olan 5237 sayılı Kanun'un 297. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (f) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması ve suçun önlenmesi meşru amacı kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

15. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5) [2. B.], B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda, mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

16. Söz konusu sınırlamalar kapsamında düzenlenen disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 37. maddesi uyarınca, Kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber [1. B.], B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).

17. Diğer yandan ceza infaz kurumlarında gerçekleşen ve disiplin suçuna konu olan eylemlerin aynı zamanda bir suç ithamına konu olabilmesi durumunda adli yönden suç soruşturması veya kovuşturması yapılmasına da bir engel bulunmamaktadır. Bu kapsamda 5237 sayılı Kanun'un 297. maddesi gereğince infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokulması hâlinde ilgili hakkında ayrıca adli cezalandırma yoluna gidilebilmektedir. Anılan maddenin ikinci fıkrasının (f) bendi uyarınca "... mahkemelerce yasaklanmış veya suç örgütlerini temsil eden yayın, afiş, pankart, resim, sembol, işaret, doküman ve benzeri malzemeler ile örgütsel haberleşme araçlarını ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokan, buralarda bulunduran veya kullanan kişi" 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Maddede sayılan eşyaların herhangi birinin ceza infaz kurumuna sokulması veya bulundurulması ile söz konusu suç işlenmiş olacaktır. Bu hâliyle Kanun'un 297. maddesinde düzenlenen infaz kurumuna yasak eşya sokma suçunun seçimlik hareketli bir suç tipi olduğu kabul edilmektedir (Aydın Akış, § 18).

18. Olay tarihinde başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunda terör suçundan hükümlü olarak bulunmaktadır. Başvurucunun terör suçundan mahkûm olması olgusu da gözönüne alındığında ceza infaz kurumlarında düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması meşru amacı doğrultusunda kamu makamlarının takdir yetkisinin daha geniş yorumlanması gerekebilir. Bununla birlikte yargı mercileri, idarenin söz konusu takdir yetkisini hukuka uygun kullanıp kullanmadığını denetlerken anılan meşru amaca ulaşma bakımından ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığını ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koymalıdırlar.

19. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında, başvurucuya ait olduğunu kabul ettiği eşyalardan AM dalga özellikli radyoların Ceza İnfaz Kurumu kantininde satışının 2017 yılından itibaren yasak olduğuna ve radyoları kantinden temin etmesinin mümkün olmadığına değinmiş, kitap ve kitap fotokopilerinin ise suç örgütlerini temsil etmesi sebebiyle yasaklı kategoride yer aldığına yer vermiştir. Bu doğrultuda başvurucunun söz konusu kitapların kendisine ait olduğu ikrarına dayanılarak ceza infaz kurumuna yasak eşya sokma suçunu işlediği gerekçesiyle mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.

20. Başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan bu müdahalenin değerlendirilmesinde öncelikle Ceza İnfaz Kurumunca yapılan kitap ve radyolara yönelik bilirkişi incelemeleri ile başvurucunun Başsavcılık ve Mahkeme nezdinde sunduğu ifade ve savunmaların gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Başvurucu, her iki mercide sunduğu ve davanın sonucunu etkilemeye muktedir beyanlarında tutarlı açıklamalarda bulunmuş; ele geçirilen kitabın uzun zamandır odadaki kütüphanede bulunduğunu belirtmiştir. Başvuru formunda da kitabın Ceza İnfaz Kurumu tarafından denetlendiğini, kendisine teslim edilirken mühürlendiğini ifade etmiştir (bkz. § 10). Ceza İnfaz Kurumunca yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda da bahsi geçen kitabın A. Yayıncılık tarafından basılmış hâlinin kitabın UYAP'ta yer alan yasaklı yayınlar listesinde bulunmadığı tespit edilmiştir (bkz. § 3). Öte yandan ele geçirilen radyolarla ilgili olarak başvurucu, radyoların 2012-2016 yılları arasında kurum kantininde satıldığını belirtmiş ve Başsavcılıkta ifadesi alınan E.K. da bu hususu desteklemiştir (bkz. § 4). Nitekim Mahkemenin Bakanlık ile yaptığı yazışma sonucunda ceza infaz kurumu kantinlerinde sadece FM dalga özellikli radyoların satışına izin verilmesinin 30/5/2017 tarihli yazılı talimata dayandığı (bkz. § 6) anlaşılabilmektedir. Dahası radyolara yönelik yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda radyoların AM dalgalarında herhangi bir yayın tespit edilemediğine yönelik değerlendirmede de bulunulmuştur (bkz. § 3). Buna karşın ilk derece mahkemesi kitap yönünden; ele geçirilen yayının yasaklı listede yer aldığını ve radyo yönünden; AM dalga özellikli radyoların ceza infaz kurumunda 2017 yılından beri satışının yasaklandığını gözönünde bulundurarak ceza infaz kurumuna yasak eşya sokma suçunun sübuta erdiği gerekçesiyle cezalandırma yoluna gitmiştir.

21. Oysa başvurucunun kitap ve kitap fotokopilerinin yasaklı yayın olduğunu ve radyoların AM dalga özellikli olması nedeniyle bulundurulmasının yasaklandığını bildiği ya da bilmesi gerektiğinin Mahkemece ortaya konulması gerekmektedir. Ayrıca söz konusu kitap ve kitap fotokopilerinin içeriği hakkında da bir değerlendirme yapılması ve içeriklerinde yer alan açıklamaların ve yazıların hangi sebeplerle yasaklandığının belirtilmesi gerekmektedir (Yoldaş Aydın [2. B.], B. No: 2020/13452, 24/10/2024, § 34). Buna karşın Mahkeme kararında, başvurucunun kitap ve radyolara ilişkin savunmalarını çürütür nitelikte bir gerekçe oluşturulmadan, sadece suça konu eşyaların başvurucuya ait olduğundan bahsetmekle yetinilerek mahkûmiyet kararı verildiği görülmektedir. Bu hâliyle ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının Mahkeme tarafından ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı değerlendirilmiştir.

22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.

III. GİDERİM

23. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

24. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

25. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Burdur 1. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2020/563, K.2021/278) GÖNDERİLMESİNE,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/7/2025tarihinde karar verildi.

KARŞIOY

Başvurucu, hükümlü olduğu ceza infaz kurumunda yapılan arama sonucunda ele geçirilen kitap ve radyo nedeniyle cezalandırılmasının adil yargılanma hakkı ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüş, Sayın Mahkemece yapılan değerlendirmede çoğunluk tarafından başvurucunun, Anayasa’nın 26. maddesinde koruma altın alınan ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Aşağıda belirttiğim nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;

Ceza İnfaz Kurumunda 6/10/2020 tarihinde başvurucunun da bulunduğu koğuşta arama yapılmış, yapılan arama esnasında uzun dalga (AM) özelliği bulunan iki adet radyo ve yazarı PKK terör örgütü sözde lideri olan "Özgürlük Sosyolojisi" isimli kitap ile ayni kişinin yazdığı "Nasıl Yaşamalı?" isimli kitabin fotokopisi ve yazarları farklı kişiler olan "Dörtlerin Gecesi" isimli kitabin fotokopisi ele geçirilmiştir. Kitaplara yönelik yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda; Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde (UYAP) yer alan yasak yayınlar listesinde Özgürlük Sosyolojisinin, A…Yayıncılık tarafından basilmiş hâlinin listede yer almadığı, eğitim servisinde arşivlenen ve güncellenen yasaklı yayınlar incelemesinde ise Mersin 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 4/3/2016 tarihli kararıyla adı geçen kitaba el konulmasına ve dağıtılmış eserlerin toplanmasına karar verildiği belirtilmiştir. Radyolara yönelik yapılan inceleme sonucunda ise iki adet radyonun AM dalgasının bulunduğu ancak yapılan denemeler sonucunda herhangi bir AM dalgası yayınına ulaşılamadığı değerlendirilmiştir.

Ceza infaz Kurumu, başvurucu ve aynı odada birlikte kaldığı kişiler hakkında suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak suçundan Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş, Başsavcılık tarafından düzenlenen iddianamenin mahkemece kabulü ile dava görülmeye başlanmıştır. Burdur 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada başvurucu radyoların kantinde satıldığını, kitapların ise kütüphaneden alındığını ve koğuş içinde bulunan kütüphanede bulunduğunu ileri sürmüştür. Yerel Mahkeme, sanığın, TCK m.297/f.2’nin (f) bendi uyarınca bir yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme gerekçesinde, Adalet Bakanlığı’nın söz konusu radyoların daha önce Ceza İnfaz Kurumu kantininde satılmadığını, ele geçirilen kitapların ise Terörle Mücadele Kanunu kapsamında mahkemelerce yasaklanmış yayınlardan olduğu, başvurucunun Savcılık tarafından alınan ifadesinde söz konusu kitapların kendisine ait olduğunu ikrar ettiği belirtilmiştir.

TCK’nın 297. maddesinde “İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak” başlığı altında ilk fıkrada, infaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokan veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılacağı, söz konusu maddenin 2. fıkrasının (f) bendinde ise, birinci fıkra kapsamı dışında kalan; Kurum idaresince incelenmek üzere alınanlar hariç, mahkemelerce yasaklanmış veya suç örgütlerini temsil eden yayın, afiş, pankart, resim, sembol, işaret, doküman ve benzeri malzemeler ile örgütsel haberleşme araçlarını, ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokan, buralarda bulunduran veya kullanan kişilerin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir.

Çoğunluk gerekçesinde, başvurucunun kitap ve kitap fotokopilerinin yasaklı yayın olduğunu ve radyoların AM dalga özellikli olması nedeniyle bulundurulmasının yasaklandığını bildiği ya da bilmesi gerektiğinin yerel mahkemece ortaya konulması gerektiği, yerel mahkemece başvurucunun savunmalarını çürütür nitelikte gerekçe ortaya konulmadan kitapların ve radyoların başvurucuya ait olduğunun belirtilmesi ile yetinildiği ve mahkumiyet kararı verildiği, dolayısıyla başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı ileri sürülmüştür.

Başvurucunun kendisine ait olduğunu kabul ettiği yayının terör örgütü sözde lideri tarafından yazıldığı, terör örgütünü temsil ettiği ve mahkemelerce yasaklandığı sabittir. Türk Ceza Kanunun 4. maddesinde, “Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz” hükmü mevcuttur. Başvurucunun, kendisine ait olduğunu kabul ettiği yasaklı yayının, mahkemelerce yasaklanmış olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiğinin ileri sürülmesi, TCK’nın 4. maddesine aykırı olarak kanunlarda suç olarak düzenlenen bir hususun sanık tarafından bilinmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Hal böyle olunca çoğunluk gerekçesinde ileri sürülen, kitapların yasaklı olduğunun başvurucu tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiğinin yerel mahkemece yeterli şekilde ortaya konulamadığı görüşüne katılmak mümkün değildir.

Kaldı ki, ilk derece mahkemesince başvurucu hakkında TCK’nın 297. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hapis cezasının alt sınırı üzerinden hüküm kurulmuştur. Buna göre, söz konusu hapis cezası, başvurucunun işlediği fiil ile orantılı olup, başvurucunun cezalandırılması zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği gibi müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine de aykırı değildir.

Yukarıda belirtilen nedenlerle başvurucunun, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının ihlal edilmediği kanaatinde olduğumdan aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Üye

Ömer Çınar

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202251991-basvuru-numarali-karari