ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2022/42524 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2022/42524 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 11/6/2025 tarihli ve 2022/42524 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

YUNUS KARAKOÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/42524)

Karar Tarihi: 11/6/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

Rıdvan GÜLEÇ

Kenan YAŞAR

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Şeyda Nur ÜN

Başvurucu

:

Yunus KARAKOÇ

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucunun telefon görüşmesinde kullandığı ifadelerden ötürü disiplin cezasıyla cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, başvuru tarihinde anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan tutuklu olarak Silivri 2 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu/İdare) bulunmaktadır.

3. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunda 17/11/2021 tarihinde annesi ile infaz hukuku hükümleri uyarınca kayıt altına alınan bir telefon görüşmesi gerçekleştirmiştir. 17/11/2021 tarihli tutanağa göre görüşmenin içeriği şöyledir:

"Başvurucu: çok önemli birşey geldi aklıma.

Annesi: tabi ki.

Başvurucu: hee Cimer'e yazında, korona virüs dönemi içeri girmeye başladılar, bunları full yazın aklınıza ne geliyorsa tamam mı, içeriyi dağıtıyorlarmış gibi falan yazın, tamam mı Cimer'e yazsınlar.

Annesi: tamam Cimer'e yazacaz, odalara girip dağıtıyorlar korona döneminde ben bunları etiketleyip [Adalet Bakanına] bile twitterdan yazarım.

Başvurucu: hee hee içeri girip özel kıyafetler mıyafetler, özel eşyalar filan her şeyi kırıp atıyorlar yerlere.

Annesi: o kadar yani, adi şerefsizler.

Başvurucu: ya boşver içeri girip kıyafetler özel eşyalar ellerine ne geçtiyse atıyorlar tamam mı.

Annesi: tamam tamam anneciğim, ben Cimer'den yazarım, twitterdan da etiketler etiketler herkese yazarım, sen merak etme [Adalet Bakanına] filan.

Başvurucu: siz normal Silivri 2 Nolu diye etiketleyip millet (FETÖ/PDY tutuklu yakınları) yapıştırsın, diğer ailelerde söyleyin yapıştırsınlar (twitterdan etiketlesinler) Cimer'e her yere yazsınlar.

Annesi: tamam ben söylerim tamam sen şey yapma.

Başvurucu: yo yo bir şey yok.

Annesi: ne oldu ne oldu ali kıran baş kesen mi oldular.

Başvurucu: ya boş şeyler ya.

Annesi: tamam tamam."

4. Telefon görüşü yaptığı esnada Ceza İnfaz Kurumuyla alakalı çeşitli söylemlerde bulunduğu ve annesini yönlendirdiği iddiası ile başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Başvurucu, disiplin soruşturmasına yönelik olarak gönderilen savunma istem yazısında savunmanın içeriği hakkında bilgi verilmediğini iddia ederek savunma vermediğini beyan etmiştir. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) 2/12/2021 tarihinde "...Olay ile ilgili olarak telefon kayıtlarının incelenmesi ve olay ile ilgili olarak tüm delillerin değerlendirilmesi neticesinde; tutulan tutanak ve ses kayıtlarının örtüştüğü tespit edilmiş olup, tutuklu...nun da olayla ilgili olarak yazılı dilekçe vermeyerek yaşanılan olayı kabul ettiği kanaati oluşmuş olup disiplin suçu işlediği tespit edilmiştir..." gerekçesiyle 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinde düzenlenen "kurumda korku, kaygı ve panik yaratacak eylemde bulunmak" eyleminin gerçekleştiğinden bahisle başvurucuya 2 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası verilmesine karar vermiştir.

5. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı infaz hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Şikâyeti inceleyen Silivri 2. İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 13/1/2022 tarihinde "telefon görüşmesi tutanak içeriği incelendiğinde kullandığı ifadelerin ve eyleminin kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak mahiyetinde olmadığı, kanunda müeyyidesi disiplin cezası olarak düzenlenmiş eylemin maddi unsurlarının olayda gerçekleşmediği" gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile disiplin cezasının kaldırılmasına karar vermiştir.

6. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 28/1/2022 tarihinde İnfaz Hâkimliğinin kararına itiraz etmiş, itirazı inceleyen Silivri Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 7/2/2022 tarihinde "Mahkememizce Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi doğrultusunda infaz dosyası tetkik edildiğinde; dosya kapsamı ve dosya kapsamı itibarıyla dijital kayıt görevlisi tarafından tutulan tutanağın resmi belge niteliğinde olduğu, belirtilen tutanakta tutuklu/hükümlünün kurumda korku, kaygı, panik yaratabilecek şekilde sözler sarfettiğinin anlaşıldığı, bu kapsamda tutuklu/hükümlü hakkında verilen ceza verme kararının usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle itirazın kabulü ve İnfaz Hâkimliği kararının kaldırılması ile başvurucunun şikâyetinin reddine karar vermiştir.

7. Başvurucu, nihai hükmü 7/3/2022 tarihinde öğrendikten sonra 4/4/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu; annesiyle yaptığı telefon görüşmesinde Ceza İnfaz Kurumunda yapılan aramalardaki hukuksuzlukların Cimer'e bildirilmesini istediğini, nitekim Ceza İnfaz Kurumunun bu tarz şikâyet dilekçelerini Cumhuriyet savcılıklarına yahut Cimer'e iletmediğini ve bu nedenle ailesi vasıtasıyla bu hususlara çözüm aradığını belirtmiştir. Başvurucu devamında; Disiplin Kurulunun ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarında eylemin hangi gerekçe ile disiplin suçunu oluşturduğuna dair bir açıklama bulunmadığını, bu kapsamda söz konusu kararların gerekçesiz olduğunu, nitekim İnfaz Hâkimliğinin disiplin cezasının kaldırılmasına karar vermesine karşın Ağır Ceza Mahkemesinin ilgili ve yeterli bir gerekçe göstermeksizin aleyhine karar verdiğini iddia etmiştir.

10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine yönelik şikâyetleri incelenirken Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

11. Telefon görüşmesi esnasında kullandığı ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasına yönelik şikâyetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Sinan Bozkurt [2. B.], B. No: 2019/31782, 13/4/2023, § 19; Tuncay Örnek [1. B.], B. No: 2020/26173, 17/9/2024, § 10; Bahtiyar Öztürk [1. B.], B. No: 2019/29262, 11/7/2024, § 18).

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Ceza İnfaz Kurumunda yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı ifadeler nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur. Müdahaleye dayanak olarak gösterilen 5275 sayılı Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinde; kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söylemek veya davranışta bulunmak eyleminin ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezasına konu olacağına dair düzenleme mevcuttur. Başvurucunun disiplin cezasına konu eyleminin annesi ile yaptığı telefon görüşmesi esnasında gerçekleştiği ve söz konusu ifadelerin Kurumdaki birtakım uygulamaların hukuksuzluğuna dair duyulan inancın duyurulmasına yönelik olduğu dikkate alındığında, başvurucunun eyleminin kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek nitelikte söz söylemek kapsamında kalıp kalmadığı ve nihai olarak anılan maddenin kanunla sınırlama ölçütünü karşılayıp karşılamadığı ve meşru amacının bulunup bulunmadığı noktasında tereddüt hasıl olmuş ise de söz konusu incelemenin müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması ölçütü bağlamında yapılmasının daha uygun olacağı kanaatine varılmıştır.

14. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

15. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5) [2. B.], B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda, mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).

16. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesi uyarınca, Kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber [1. B.], B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).

17. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun'un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir [2. B.], B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun telefon görüşmesinde kullandığı ifadelerin kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.

18. Somut olayda Disiplin Kurulu başvurucunun annesi ile yaptığı telefon görüşmesinde kullandığı ifadelerin kurumda korku, kaygı ve panik yaratacak mahiyette olduğunu kabul etmiş ve başvurucunun 2 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Disiplin Kurulu kararına yönelik olarak şikâyet üzerine dosyayı inceleyen İnfaz Hâkimliği kullanılan ifadelerin kurumda korku, kaygı ve panik yaratabilecek mahiyette olmadığını ve disiplin suçuna yönelik eylemin maddi unsurunun gerçekleşmediğini belirterek disiplin cezasının kaldırılmasına karar vermiştir. Başsavcılığın itirazı üzerine dosyayı inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi ise kullanılan ifadelerin anılan disiplin suçunu oluşturduğunu belirterek İnfaz Hâkimliğinin kararının kaldırılmasına ve başvurucunun şikâyetinin reddine karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçesinde daha fazla bir değerlendirmede bulunmadığı görülmüştür (bkz. § 6).

19. Devlet, hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almak yükümlülüğü altındadır (Mehmet Zahit Şahin [1. B.], B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınları arasında asgari bir iletişimin kurulması ve sürdürülmesi bu yükümlülük kapsamındadır (M.B. [1. B.], B. No: 2017/34312, 8/9/2020, § 41; Mahmut Mumcu [2. B.], B. No: 2017/24655, 9/7/2020, § 73). Asgari iletişimin telefon vasıtasıyla gerçekleştirildiği hâllerde ise mevzuatta öngörüldüğü üzere suç işlenmesinin önlenmesi, yasa dışı haberleşme ile kötü niyetli eylemlerin önüne geçilmesi ve bu kapsamda kurum güvenliği ve disiplininin sağlanması amacıyla telefon görüşmelerinin idarece dinlenip kayıt altına alınması pek tabiidir (Sinan Bozkurt, § 29; Bahtiyar Öztürk, § 31). Buna göre somut olayda dikkate alınması gereken ilk husus başvurucunun kullandığı ifadenin kurumda korku, kaygı ve panik yaratabilecek ve bu kapsamda kurum güvenliği ve disiplini açısından bir zafiyete neden olabilecek mahiyette olup olmadığıdır.

20. İlgili idare ve itiraz merciinin kararları incelendiğinde, başvurucunun disiplin cezası ile cezalandırılmasına neden olan ifadelerin korku, kaygı ve panik yaratabilme etkisi üzerinde durulmadığı gibi, kurum güvenliği ve disiplini üzerindeki etkileri yönünden de herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın yalnızca söz konusu disiplin suçu kapsamında kaldığının kabul edildiği anlaşılmaktadır.

21. Öte yandan anılan kararlarda başvurucunun sarf ettiği sözleri hangi anlamda kullandığının ve ifadelerin bağlamlarının da değerlendirilmediği görülmektedir. Başvurucunun annesiyle yaptığı telefon görüşmesinin içeriği ve savunması bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde söz konusu ifadeleri Ceza İnfaz Kurumu uygulamalarına yönelik şikâyetlerinin dikkate alınmadığı ve bu kapsamda ailesi vasıtasıyla bu hususlara dikkat çekmek amacıyla kullandığı yönündeki itirazı, -cezalandırma için çürütülmesi gereken- tutarlı bir iddiadır. Buna karşın ilgili idare ve itiraz mercii; başvuruya konu ifadelerin dile getirilme şeklini ve nedenini tartışmamış, başvurucunun söz konusu ifadeleri kullanmasının Kurum uygulamalarına yönelik gerçek bir tepki mi yoksa tamamen keyfî olarak mı sarf ettiğini açıklığa kavuşturmamıştır. İlgili idare ve itiraz mercii yalnızca soyut bir değerlendirmeyle yetinerek söz konusu ifadelerin kurumda korku, kaygı ve panik yaratacak nitelikte olduğunu kabul etmiş, somut olaya özgü bir değerlendirme yapmamıştır. Kaldı ki İnfaz Hâkimliğinin kararını kaldıran itiraz merciinin söz konusu kararın kaldırılmasına ilişkin ikna edici bir gerekçe gösteremediği anlaşılmıştır. Başvurucunun 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesinde öngörülen kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması için zorunlu mevzuat ve emirleri ihlâl ettiği de Disiplin Kurulu ve itiraz merciince değerlendirilmemiştir.

22. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını denetler (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan [2. B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3) [1. B.], B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Somut olayda idare ve yargı mercileri, başvurucunun eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğüne 2 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilemediği değerlendirilmiştir.

23. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

24. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

25. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

26. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup başvurucunun şikâyetinin kabulüne ya da reddine karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

27. Ayrıca ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya talebiyle bağlı kalınarak net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Silivri Ağır Ceza Mahkemesine (2022/485 D.İş) iletilmek üzere Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine (E.2021/3470, K.2022/14) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202242524-basvuru-numarali-karari