AYM'nin 2022/41435 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 11/6/2025 tarihli ve 2022/41435 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
İZZETHAN AYKUT BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2022/41435) |
Karar Tarihi: 11/6/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
Rıdvan GÜLEÇ |
||
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Raportör |
: |
Şeyda Nur ÜN |
Başvurucu |
: |
İzzethan AYKUT |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, koğuşta yapılan aramada ele geçirilen dokümanların içeriğinden ötürü disiplin cezasıyla cezalandırılma nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuru tarihinde çeşitli suçlardan hükümlü olarak Afyonkarahisar 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu/İdare) bulunmaktadır.
3. Ceza İnfaz Kurumunda güvenlik ve disiplin zaafiyeti yaşanmaması adına ceza infaz kurumu iç güvenlik görevlileri tarafından 24/12/2021 tarihinde başvurucunun bulunduğu koğuşta kısmi arama yapılmış, yapılan arama esnasında başvurucuya ait eşya dolabının üzerinde iki adet defter bulunmuştur. Bulunan dokümanlara incelenmek üzere el konulmuş ve defterler, mektup okuma komisyonuna teslim edilmiştir. Mektup okuma komisyonu tarafından defterlere ilişkin düzenlenen raporun "PKK tarafından kurulmuş çatı örgüt olan KCK hakkında bilgiler, ilkeleri ve niteliğinden bahsedilmektedir. PKK ve KCK'nın ortak ve farklı yönleri anlatılmaktadır." şeklinde tanzim edilmesi üzerine başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
4. Başvurucu, disiplin soruşturmasına yönelik olarak verdiği savunmasında "söz konusu defterlerde yer alan yazıların önceki bulunduğu ceza infaz kurumunda aldığı notlardan oluştuğunu, söz konusu yazıların bireysel düşüncelerden ibaret olduğunu, bir kısmının ise farklı kitaplardan alıntılardan oluştuğunu" belirtmiştir. Disiplin soruşturması esnasında ifadelerine başvurulan iki tanık ise "defterler ve içerikleri hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmadıklarını" beyan etmiştir.
5. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) 24/1/2022 tarihinde 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinde düzenlenen "suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucuya 13 gün hücreye koyma cezası verilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesi özetle şöyledir:
"PKK faaliyetlerinin ceza infaz kurumunda da devam ettirilmeye çalışıldığı, örgütün oluşumuna ilişkin sürecin anlatıldığı, bulunan dokümanların umuma açık alanda ve teşhir etmeye yönelik ele geçirildiği, bu şekliyle ilgili yazılan örgüt içi faaliyetlerde kullanılacağının aşikar olduğu, kurumumuzda güvenlik zafiyetine neden olabileceği ve bu eylem ile kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük ve yönetmelikle ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları kusurlu olarak ihlal ettiği görüldüğünden... cezalandırılmasına..."
6. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı infaz hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Şikâyeti inceleyen Afyonkarahisar İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 10/2/2022 tarihinde kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle şikâyetin reddine karar vermiştir.
7. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına itiraz etmiş; itirazı inceleyen Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 29/3/2022 tarihinde kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun itirazını kesin olarak reddetmiştir.
8. Başvurucu, nihai hükmü 5/4/2022 tarihinde öğrendikten sonra 12/4/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu; ele geçen defterlerde yer alan notları Kocaeli T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundayken yazdığını, söz konusu ceza infaz kurumunda bulunduğu dönemde defterleri bir başkasına göndermek istemesi üzerine defterler hakkında kurum tarafından alınan el koyma kararının Kocaeli İnfaz Hâkimliği tarafından "defterlerde sakıncalı bir ibare bulunmadığından" bahisle kaldırıldığını belirtmiştir. Başvurucu, devamında söz konusu defterlerin daha sonra sevk olduğu Bandırma 1 No.lu Ceza İnfaz Kurumu tarafından da incelenerek kendisine teslim edildiğini, yine olay tarihinde bulunduğu Ceza İnfaz Kurumuna nakli esnasında da söz konusu defterlerin incelenerek kendisine teslim edildiğini belirtmiştir. Başvurucu; defterlerin kendisine ait sepet içinde bulunduğunu, umuma açık alanda ve teşhir etmeye yönelik olmadığını, tanıkların da bu hususu doğruladığını, defterlerin içeriğinde propaganda amaçlı bir yazı bulunmadığını belirterek eksik inceleme ile karar verildiğini ve bu hâliyle kararın hukuka aykırı ve gerekçesiz olduğunu iddia etmiştir.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine yönelik şikâyetleri incelenirken Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı -genel hatlarıyla- bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
12. Odasında bulundurduğu dokümanlarda yer alan ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasına yönelik şikâyetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Eşref Arslan [2. B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 33; Gıyasettin Aydın (2) [1. B.], B. No: 2017/17252, 1/7/2020, § 26).
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Ceza İnfaz Kurumunda bulundurduğu dokümanların içeriğinde yer alan ifadeler nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacı kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
15. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5) [2. B.], B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda, mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
16. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesi uyarınca, Kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber [1. B.], B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).
17. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun'un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir [2. B.], B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun bulundurduğu dokümanların kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
18. Somut olayda Disiplin Kurulu başvurucunun odasında ele geçen ve başvurucuya ait olduğunu belirttiği defterlerin içeriğinin terör örgütünün propagandasını yapma mahiyetinde olduğunu kabul etmiş ve başvurucunun 13 gün hücre hapsi disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
19. Bununla birlikte başvurucu, gerek disiplin soruşturması esnasında gerekse de İnfaz Hâkimliğindeki yargılama esnasında disiplin cezasına konu defterlerin daha önceden bulunduğu Kocaeli Kapalı Ceza İnfaz Kurumundayken yazdığı yazılardan oluştuğunu, nakiller esnasında çeşitli ceza infaz kurumları tarafından kontrollerinin yapıldığını ve herhangi bir sakınca görülmeyerek kendisine teslim edildiğini, şu an bulunduğu Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği zaman da incelendiğini ve kendisine tesliminin yapıldığını ifade etmiştir. Buna karşın ne Ceza İnfaz Kurumu ne de İnfaz Hâkimliği başvurucunun söz konusu iddialarına yönelik herhangi bir araştırma ve inceleme yapmamıştır. Başvurucunun iddialarının aksini kanıtlayacak bir değerlendirmenin de İnfaz Hâkimliği kararında yer almadığı görülmektedir.
20. Diğer yandan disiplin soruşturması esnasında ifadesine başvurulan tanıklar da söz konusu içerikler ve defterler hakkında bilgilerinin olmadığını beyan etmişlerdir. Ceza İnfaz Kurumu kararında başvurucunun iyi hâlli olduğunun belirtildiği, defterlerin başvurucuya ait eşyalar arasında dolap üzerinde bulunduğu, tanıkların defterlerin içeriği hakkında bilgi sahibi olmadıklarına yönelik beyanları da gözönüne alındığında İdare ve İnfaz Hâkimliği tarafından örgüt propagandasının nasıl gerçekleştiğine dair somut olaya özgü, ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterilebilmiş değildir. Kaldı ki söz konusu defterlerde yer alan ifadelerin bu hâliyle kurum düzeni ya da güvenliğini nasıl tehlikeye düşüreceği de İdare ve İdarenin kararını denetleyen İnfaz Hâkimliğince gösterilememiştir. Nitekim Ceza İnfaz Kurumunun disiplin cezasına yönelik kararında yalnızca ilgili ifadelere yer verilerek söz konusu ifadelerin terör örgütünün propagandasını yapma niteliğinde olduğu belirtilmiş, İnfaz Hâkimliğinin kararında ise herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın kararın usul ve kanuna uygun olduğu belirtilmekle yetinilmiştir. Bunun yanında İnfaz Hâkimliğinin kararına bakıldığında defterlerde yer alan ifadelerin kurum düzeni ve güvenliği üzerindeki etkisi yönünden de herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür.
21. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını denetler (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3) [1. B.], B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Somut olayda İdare ve İnfaz Hâkimliği, başvurucunun eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığına ilişkin ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterememiştir. Bu kapsamda başvurucunun ifade özgürlüğüne hücre hapsi disiplin cezası vermek suretiyle yapılan gerekçesiz müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu kabul edilemez.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
23. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
24. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
25. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup başvurucunun şikâyetinin kabulüne, reddine veya şikâyete konu defterlerin başvurucuya iade edilmesine karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
26. Ayrıca ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Afyonkarahisar İnfaz Hâkimliğine (E.2022/725, K.2022/948) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.