ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2022/41248 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2022/41248 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 2/10/2025 tarihli ve 2022/41248 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

CEVDET HALİM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/41248)

Karar Tarihi: 2/10/2025

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Selahaddin MENTEŞ

İrfan FİDAN

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yusuf KARABULAK

Başvurucu

:

Cevdet HALİM

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda bulunan başvurucuya posta yoluyla gönderilen kitapların verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, başvuru tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü olarak Bandırma 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır. Başvurucu adına ailesi tarafından "Sümerler'den İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler", "Kur'an'ın Tarihçesi ve Yazım Serüveni", "Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an" ve "Zerdüşt'ten Kur'an'a" isimli kitaplar gönderilmiştir. Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Eğitim Kurulu Başkanlığı (Eğitim Kurulu) 27/1/2022 tarihli kararıyla yayının sakıncalı görülen sayfalarının ve devamında benzer ifadelerin yer aldığı, yayından çıkarılması hâlinde yayın akışı ile yayınların anlam ve bütünlüğünün bozulacağı gerekçesiyle 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 62. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca söz konusu kitapların başvurucuya verilmemesine karar vermiştir. Eğitim Kurulu söz konusu düzenleme dışında herhangi bir kanuni dayanak belirtmemiştir. Eğitim Kurulu kararının gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"...Söz konusu yayınların belirtilen sayfalarında ve aynı zamanda devam eden sayfalarında da benzer ifadelerin yer aldığı, bu ve buna benzer ifadelerle kişilere yanlış bilgi verilerek islam dini ve peygamberi hakkında inanan bir kısmı olumsuz yönde etkileyecek yanlış bilgilerin yer aldığı, halkı sosyal sınıf ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimin aleyhine kin, nefret ve düşmanlığa alenen tahrik ettiği, islam dinine, Kur'an-ı Kerim'e ve peygambere yönelik olarak küçük düşürücü, aşağılayıcı, alaycı ve yanıltıcı yazıların yazıldığı ve toplumda yaşayan müslüman kesime yönelik infial uyandırabilecek nevide yazıların yer aldığından; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 62. maddesi 3. fıkrası 'Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez.' ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 87. maddesinin 3. fıkrası'Eğitim kurulunca, kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsadığı tespit edilen yayın hükümlüye verilmez.' hükmü ile Ceza İnfaz Kurumları Kütüphane ve Kitaplık Yönergesinin 11. maddesinin 'b) Mahkemelerce yasaklanmamış olsa bile, kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsadığı Eğitim Kurulu kararıyla tespit edilen hiçbir yayın kuruma kabul edilemez.' hükümleri gereğince yayının belirtilen sayfalarının belirtilen sayfalarında ve devam eden sayfalarında da sakınca görüldüğü sakıncalı görülen sayfaların yayından çıkarıldığında yayın akışı ile yayınların anlam ve bütünlüğünün bozulacağından ilgilisine verilmemesine, ..."

3. Başvurucu; anılan karara karşı infaz hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. Şikâyeti inceleyen Bandırma İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) kararda Eğitim Kurulunca yapılan tespit ve kanaatlere yer vererek şikâyetin reddine karar vermiştir.

4. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına itiraz etmiş; itirazı inceleyen Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) İnfaz Hâkimliği kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun itirazını kesin olarak reddetmiştir.

5. Başvurucu, nihai hükmü 21/3/2022 tarihinde tebellüğ ettikten sonra 5/4/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Komisyonca adli yardım talebinin kabulü ile başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Başvurucu; anılan kitapların teorik araştırma inceleme eserleri olduğunu, kitaplarda yer alan düşüncelere katılmamanın yasaklama gerekçesi olamayacağını, uyuşmazlığın yeterli özen gösterilerek incelenmediğini, kanunun suçta saymadığı bir nedenden dolayı cezalandırıldığını belirterek din ve vicdan hürriyetinin, ifade özgürlüğünün, suç ve cezada kanunilik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.

8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine yönelik şikâyetleri incelenirken Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının göz önüne alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

9. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği birçok kararında, hükümlü ve tutuklulara kargo yoluyla gelen, ziyaretçilerin getirdiği veya hükümlü ve tutukluların kendi satın aldıkları süreli ya da süresiz yayınların ceza infaz kurumlarına kabul edilmemesini ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir (ilgili kararlar için bkz. İbrahim Kaptan (2) [2. B.], B. No: 2017/30723, 12/9/2018, § 23; Recep Bekik ve diğerleri [GK], B. No: 2016/12936, 27/3/2019, § 24; Ahmet Sil ve Taner Yay [2. B.], B. No: 2017/35227, 30/9/2020, § 31). Bu nedenle başvurucunun iddialarının ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya kargo yoluyla gelen kitapların kendisine verilmemesinin haber veya fikir alma özgürlüğüne, dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu değerlendirilmiştir. Müdahalenin dayanağı olan 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesine göre mahkûmlar, mahkemelerce yasaklanmamış olmak -ve 62. maddenin (3) numaralı fıkrasına aykırı olmamak- şartıyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödemek şartıyla yararlanabilir. Bu kapsamda bir süresiz yayının bir dine yönelik yanıltıcı bilgiler barındırması sebebiyle ceza infaz kurumuna kabul edilmemesine yönelik olarak müdahalenin 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesi gereğince kanunilik ölçütünü karşılayıp karşılamadığı ve meşru bir amaç taşıyıp taşımadığı hususunda yapılacak değerlendirmenin müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığına yönelik yapılacak inceleme ile birlikte ele alınmasının uygun olacağı değerlendirilmiştir.

12. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında demokratik toplum düzeninin gerekleri ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. İfade özgürlüğü kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanmaması, bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme, bu konuda başkalarını ikna etme çabaları ve çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak her türlü düşüncenin barışçıl şekilde ve serbestçe ifade edilebilmesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).

13. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve orantılı olmalıdır (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2017/162, K.2018/100, 17/10/2018, § 96). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51).

14. Somut olayda başvurucu; kendisine gönderilen kitapların İslam dinine, bu dinin kutsal kitabına ve peygamberine yönelik olarak küçük düşürücü, aşağılayıcı, alaycı ve yanıltıcı yazılar içerdiği gerekçesiyle kendisine verilmemesinden şikâyetçidir. Ceza infaz kurumu idarelerinin mahpusların yararlanabilecekleri belirtilen süreli ve süresiz yayınları 5275 sayılı Kanun'un 3. ve 62. maddelerinde öngörülen koşulları sağlayıp sağlamadığı yönünden bir denetime tabi tutması gerekir. 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesinin üçüncü fıkrası "kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez." düzenlemesini içermektedir. Bu kapsamda ceza infaz kurumu idarelerince ilgili madde hükmü ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında ortaya konulan ilkeler gözönüne alınarak bir denetim yapılmalı ve inceleme sonucunda yayınların kuruma kabul edilmesinin uygun olup olmadığına karar verilmelidir.

15. Süreli veya süresiz yayınlar hakkında 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesi gözönüne alınarak yapılması gereken denetime ilişkin ilkeler ise Anayasa Mahkemesinin Halil Bayık ([GK], B. No: 2014/20002, 30/11/2017) kararında açıklanmıştır. Buna göre Halil Bayık kararında öngörülen kriterleri (bkz. Halil Bayık, § 45) karşılamayan bir gerekçeyle yapılan müdahalelerin ihlal oluşturacağı belirtilmelidir. Anılan ölçütler şöyledir:

i. Başvurucunun hangi suçtan dolayı hangi tür ceza infaz kurumunda bulunduğu ve başvurucunun bulunduğu ceza infaz kurumunun ve işlediği suçun söz konusu tedbirin alınmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir.

ii. Bir yayının tümünün veya bir kısmının mahkûma verilmemesi şeklindeki kısıtlamanın mahkûmun ıslahı ile bağlantısı var ise yayının içeriği ile mahkûmun ıslahı arasındaki ilişkinin tam olarak gösterilmesi gerekir.

iii. Her mahpusun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi ve tahliye edildikten sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır.

iv. Bu bağlamda söz konusu yayınların terör suçlarından mahpus olan kişilerin iddia edilen mağduriyetlerin sorumlusu olarak gördükleri kişilere veya devlete karşı daha fazla şiddete yönelmelerine sebebiyet verip vermediği değerlendirilmelidir.

v. Mahpusa verilmeyen süreli veya süresiz yayının cinsi, içeriği, yayımlayanı ve sorunlu görülen kısımların hangileri olduğu belirtilmeli ve mahpusa verilmesi sakıncalı bulunan kısımların detaylı analizi yapılmalıdır.

vi. Böyle bir analizin yapılabilmesi için eğer söz konusu yayının terör örgütleriyle veya terör faaliyetlerinin meşru gösterilmesiyle bir ilişkisi varsa mahpusun ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında denge kurulmalıdır.

vii. Zikredilen dengelemenin yapılabilmesi için;

- Bütünüyle ele alındığında müdahaleye konu yayının özel bir kişiyi, kamu görevlilerini, halkın belirli bir kesimini veya devleti hedef gösterip göstermediğinin, onlara karşı şiddete teşvik edip etmediğinin,

- Bireylerin fiziksel şiddet tehlikesine maruz bırakılıp bırakılmadığının, bireylere karşı nefreti alevlendirip alevlendirmediğinin,

- Yayında iletilen mesajda şiddete başvurmanın gerekli ve haklı bir önlem olduğunun ileri sürülüp sürülmediğinin,

- Şiddetin yüceltilip yüceltilmediğinin, kişileri nefrete, intikam almaya, silahlı direnişe tahrik edip etmediğinin,

- Suçlamalara yer vererek veya nefret uyandırarak ülkenin bir kısmında veya tamamında daha fazla şiddete sebebiyet verip vermeyeceğinin,

- Söz konusu yayında yer alan ifadelerin ceza infaz kurumunun güvenliğini, disiplinini ve düzenini tehlikeye düşürüp düşürmediğinin,

- Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olup olmadığının,

- Kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğinin,

- Yayın tarihinde veya mahpusa verilmesinin istendiği sırada ülkenin bir kısmında veya tamamında çatışmaların yoğunluk derecesi ile ceza infaz kurumu ve ülkedeki tansiyonun yükseklik derecesinin yayının mahpusa verilmesine etki edip etmediğinin,

- Karara konu sınırlayıcı tedbirin demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olup olmadığının ve tedbirin başvurulabilecek en son çare niteliğinde bulunup bulunmadığının,

- Son olarak sınırlamanın güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının yayının içeriğiyle birlikte değerlendirilmesi gerekir.

viii. Derece mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların söz konusu değerlendirmeleri yaparken olayın koşullarına göre uzman kişilerin görüşlerinden faydalanmaları; gerekirse konusunda uzman sosyal bilimciler, araştırmacılar ve akademisyenlerden rapor ve görüş almaları her zaman mümkündür. Böylece süreli veya süresiz bir yayının bir mahpusa verilmemesi şeklindeki müdahalenin kanunlar ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında ortaya konan kriterlere uygunluğunun denetimi daha etkili yapılabilecektir.

16. Somut olayda başvurucuya gelen kitaplar, içeriğinde yer alan bilgiler gerekçe gösterilerek başvurucuya verilmemiştir. Eğitim Kurulu söz konusu kitaplarda İslam dinine yönelik yanlış bilgiler yer almasının yanı sıra bu dine inanan bir kesimi olumsuz yönde etkileyecek bilgilerin bulunduğu, bu durumun sosyal sınıf ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip olan halkın bir kesimini, diğer bir kesiminin aleyhine kin, nefret ve düşmanlığa alenen tahrik ettiği gerekçesine dayanmıştır (bkz. § 2). İnfaz Hâkimliği ise gerekçeli kararında, Eğitim Kurulunun yaptığı tespit ve incelemelerin dışında herhangi bir değerlendirmeye yer vermemiştir (bkz. § 3). Ağır Ceza Mahkemesi de itiraz incelemesinde yapılan değerlendirmelerin haricinde bir gerekçe belirtmeksizin başvuruyu reddetmiştir (bkz. § 4). Bu kapsamda idare ve derece mahkemelerinin söz konusu kitapların başvurucuya verilmemesine ilişkin olarak kitapların İslam dinine dair yanlış, yanıltıcı, aşağılayıcı olarak nitelendirilen bilgiler içermesinin 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesi uyarınca kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini nasıl bozduğuna ya da tehlikeye düşürdüğüne yönelik herhangi bir tespit ve değerlendirmede bulunmadığı görülmüştür.

17. Neticeten somut olayda idare ve derece mahkemeleri, süreli ve süresiz yayınların mahpuslara verilmesine yönelik olarak 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesi ve Anayasa Mahkemesi içtihatları uyarınca bir değerlendirme yapmamış, yalnızca bir dine yönelik yanlış, yanıltıcı ve aşağılayıcı bilgiler bulunduğuna dayanarak velakin bu bilgilerin ceza infaz kurumu düzen ve disiplinini neden olumsuz yönde etkileyeceğine ilişkin bir açıklama yapmadan başvurucunun itirazını reddetmiştir. Bu hâliyle başvuruya konu kitapların başvurucuya verilmemesinin demokratik bir toplumda gerekli olduğu ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilebilmiş değildir. Bu durumda, eldeki başvurunun şartlarında; müdahalenin dayanağı olarak gösterilen 5275 sayılı Kanun'un 62. maddesinin (3) numaralı fıkrasının kanunilik ölçütünü sağladığı söylenemez (bkz. § 11). Nitekim hem idari hem de yargısal kararlarda bu Kanun hükmü dışında herhangi bir kanuni düzenlemeye dayanılmadığı anlaşılmaktadır (bkz. § 2).

18. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

19. Başvurucu, ihlalin tespiti ve kitaplarının verilmesi ile miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

20. Başvurucunun 10/5/2023 tarihinde cezaevinden tahliye olduğu anlaşıldığından ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı değerlendirilmiştir.

21. Ayrıca ihlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. Kararın bir örneğinin bilgi için Bandırma İnfaz Hâkimliğine (E.2022/419, K.2022/495) GÖNDERİLMESİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 2/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202241248-basvuru-numarali-karari