AYM'nin 2022/24590 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 1/10/2025 tarihli ve 2022/24590 başvuru numaralı kararı
|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
|
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AGİT TUNĞ BAŞVURUSU |
|
(Başvuru Numarası: 2022/24590) |
|
Karar Tarihi: 1/10/2025 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
|
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
Rıdvan GÜLEÇ |
||
|
Ömer ÇINAR |
||
|
Metin KIRATLI |
||
|
Raportör |
: |
Eren Can BENAKAY |
|
Başvurucu |
: |
Agit TUNĞ |
|
Vekili |
: |
Av. Ümit ÖZGÜN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; geçici köy koruculuk görevinin sonlandırılmasına dair işleme karşı açılan davada, davanın sonucuna etkili iddiaların kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu 2009 yılında Şırnak'ın Uludere ilçesi, Bulakbaşı Mahallesi'nde geçici köy korucusu olarak görev yapmaya başlamıştır. Başvurucu 12/3/2016 tarihinde aranarak 13/3/2016 tarihinde saat 14.00'te İlçe Jandarma Komutanlığının (Komutanlık) hizmet binası önünde hazır bulunması gerektiği kendisine bildirilmiştir. Belirtilen saatte Komutanlığa gelen başvurucuya Şırnak il merkezinde icra edilecek operasyonlarda görevlendirildiği ifade edilmiştir. Başvurucunun söz konusu göreve gitmeyeceğini beyan edip görev belgesini imzalamaktan imtina etmesi üzerine hakkında 13/3/2016 tarihli tutanak düzenlenmiştir.
3. Başvurucunun icra edilen operasyonlara katılmaması üzerine düzenlenen tutanak uyarınca hakkında disiplin soruşturması başlatılmış ve bu kapsamda savunma yapması istenmiştir. Başvurucu 17/3/2016 tarihinde savunmasını yapmıştır. Savunmasında eşinin 2016 yılının Şubat ayının ilk haftasında doğum yapması nedeniyle rahatsız olduğunu, dokuz çocuğu olduğunu ve en büyüğünün on dört yaşında olması nedeniyle çocukları ile kendisinin ilgilendiğini ifade etmiş; iki yaşındaki çocuğuna hastalığı nedeniyle beş gün hastanede iğne yapılması gerektiğine yer vermiştir. Belirttiği durumları karakol komutanına da bildirdiğini vurgulamıştır. Sekiz yıldır hiçbir göreve itiraz etmediğini, her zaman göreve çıkmaya hazır olduğunu ancak mazeretinden ötürü bu sefer göreve gelemediğini dile getirmiştir.
4. Komutanlık, Şırnak Valilik (Valilik) makamına sunduğu 4/4/2016 tarihli yazısında başvurucunun usule uygun olarak göreve çağrılmasına rağmen göreve katılmaması nedeniyle görevden çıkarılması hususunun değerlendirilmesini arz etmiştir. Valilik 15/4/2016 tarihli olur ile başvurucunun görevine son vermesi üzerine 14/6/2016 tarihinde başvurucu, iptal davası açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde 17/3/2016 tarihli savunmasında belirttiği hususları yinelemiştir.
5. Mardin 1. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 17/5/2017 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...savunmasında özetle, 'eşinin doğum yaptığı için rahatsız olduğu, çocukları ile ilgilendiği, bir çocuğunu hastalığı nedeniyle hastaneye götürdüğü, Timdeki arkadaşları ve komutanına haber verdiği, bu nedenle göreve gidemediğini...' beyan ettiği; bu suretle savunması yeterli görülmeyerek görevine son verildiği, işbu 15/4/2016 tarihli Valilik Olur'u ile görevden çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bakılan davada, Şırnak ili sorumluluk bölgesinde görev yapmakta olan Geçici Köy Korucularının tamamının görev alanlarının 1/1/2016-30/6/2016 tarihleri arasında 10/12/2015 tarihli Valilik Olur'u ile genişletilerek aynı ilçe veya gerektiğinde diğer ilçe sınırları içerisinde görevlendirilebilmelerinin uygun bulunduğu görülmektedir.
...
Bakılan davada, Şırnak ili sorumluluk bölgesinde görev yapmakta olan Geçici Köy Korucularının tamamının görev alanlarının 1/1/2016-30/6/2016 tarihleri arasında 10/12/2015 tarihli Valilik Olur'u ile genişletilerek aynı ilçe veya gerektiğinde diğer ilçe sınırları içerisinde görevlendirilebilmelerinin uygun bulunduğu görülmektedir.
Bu durumda; Şırnak ili, Uludere ilçesi, Bulakbaşı Mahallesi'nde geçici köy korucusu olarak görev yapan davacının, mevzuatla öngörülen usuller yerine getirilerek çağrıldığı göreve katılmadığının sübuta erdiği anlaşılmakla, eylemine uyan Geçici Köy Korucuları Yönetmeliği'nin 17'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (ç) bendi uyarınca görevden çıkarılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır."
6. Başvurucu, karara karşı 15/6/2017 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuş; dava dilekçesinde belirttiği hususları yinelemiştir. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 14/11/2017 tarihinde istinaf başvurusunu reddetmiştir. Başvurucu, bu karara karşı 21/1/2018 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Danıştay Sekizinci Dairesi (Danıştay) 25/11/2021 tarihinde temyiz talebini reddederek Bölge İdare Mahkemesi kararını onamıştır.
7. Başvurucu, nihai hükmü 4/1/2022 tarihinde öğrendikten sonra 1/2/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Komisyon, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası hakkında başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verdikten sonra başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu, savunmasında belirttiği hususların değerlendirilmeksizin görevinden çıkarılmasından, aynı durumun Mahkeme nezdinde de geçerli olduğunu belirterek kanun yolu aşamalarında da bu durumun değişmediğinden şikâyet etmiştir. Haksız ve hukuka aykırı olarak davasının reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, esasa yönelik iddialarının karşılanmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun adil yargılanma hakkı ve gerekçeli karar hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
11. Başvuru, gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesini sağlamak için de gereklidir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-34).
14. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayanancak ilk defa kanun yolu merciine ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz [1. B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).
15. Başvurucu, görevinden çıkarılmadan önce istenen savunmasında eşinin yeni doğum yapması nedeniyle hasta olduğunu, dokuz çocuğu olduğunu, en büyüklerinin daha on dört yaşında olması nedeniyle evde bulunması gerektiğini ifade etmiştir. İki yaşındaki kızının hastalığı nedeniyle beş gün hastaneye giderek iğne olması gerektiği hususunu savunmasında ifade etmiştir. Ayrıca 2009 yılından beri çağrıldığı tüm görevlere iştirak ettiğini vurgulayarak bu seferki görevine haklı mazereti sebebiyle katılamadığının dikkate alınmasını talep etmiştir.
16. Mahkeme, başvurucunun savunmasında belirttiği hususlardan herhangi birini değerlendirmemiştir. Başvurucunun mazereti nedeniyle görevine gelip gelmediğini, belirtilen mazeretin haklı olup olmadığını irdelememiştir. Başvurucu, belirttiği mazeretlere ilişkin hastane rapor ve kayıtlarının bulunduğunu dile getirse de Mahkeme bu raporların doğruluğunu ve raporda belirtilen hususları araştırmamıştır. Mahkeme, yalnızca göreve gelmeme durumunun sabit olduğunu belirterek açılan davayı reddetmiştir ancak başvurucu, göreve gelmeme hususunun aksini iddia etmemiş, gelmemesine gerekçe göstermiştir. Buna karşın Mahkeme bu gerekçeleri gözönünde bulundurmamış, başvurucunun ileri sürdüğü söz konusu göreve gelmeme sebeplerini neden kabul etmediğini kararında göstermemiştir. Başka bir deyişle dava konusu işlemin esasına etkili olabilecek nitelikteki iddialar Mahkeme tarafından değerlendirilmemiştir.
17. Kural olarak mahkeme kararlarında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde kanun yolu merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirmede bulunulması makul görülebilir. Mahkeme kararlarında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise kişilerin ileri sürdüğü esaslı itirazların kanun yolu mercii tarafından gerekçeli şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda Mahkeme kararının yukarıda belirtilen bağlamda bir gerekçe içermediği, Bölge İdare Mahkemesi ile Danıştay tarafından ise bu karara atıf yapılarak herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı anlaşılmıştır.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
19. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
20. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
21. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
22. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mardin 1. İdare Mahkemesine (E.2016/2049, K.2017/1197) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 1/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.