AYM'nin 2022/108393 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 26/3/2025 tarihli ve 2022/108393 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
AHMET YILDIZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2022/108393) |
Karar Tarihi: 26/3/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
Rıdvan GÜLEÇ |
||
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Raportörler |
: |
Erdem Ender ÇINAR |
Ali KOZAN |
||
Başvurucular |
: |
Ahmet Yıldız ve diğerleri bkz. ekli tablonun (C) sütunu |
Vekilleri |
: |
bkz. ekli tablonun (E) sütunu |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, başvurucuların baro levhasına yazılma talebinin mahkemelerce haklarındaki kovuşturma sonuçlanıncaya kadar bekletilmesine karar verilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun (B) sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı satırında yer alan 2022/108393 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvurucular, baro levhasına yazılma talebiyle ilgili barolara başvurmuştur. Başvurucuların talebi kabul edilmiştir. Baroların söz konusu kararları, Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından uygun bulunmuştur. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından TBB kararlarının tekrar görüşülmek üzere gönderilmesi üzerine TBB ilk kararlarında ısrar etmiştir.
4. Bakanlık, başvurucuların baro levhasına yazılmasına ilişkin TBB kararlarının iptali talebiyle Ankara İdare Mahkemelerinde (Mahkemeler) davalar açmıştır. Başvurucular, davalı TBB yanında iptal davalarında müdahil olarak yer almıştır. Mahkemelerin gerekçelerinde özetle; başvurucular hakkında devam eden kovuşturmalara atıf yapılmak suretiyle 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca baro levhasına yazılma taleplerinin kovuşturma süreci sona erene kadar beklenmesinin uygun olacağı ifade edilmiştir.
5. Söz konusu kararlara karşı başvurucuların istinaf talebi Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) tarafından reddedilmiştir. Kararların gerekçesinde; Mahkemelerce verilen kararların usule ve hukuka uygun olduğu belirtilmiştir.
6. Bu kararların bir kısmı Bölge İdare Mahkemesinde kesinleşmiştir. Başvurucular, diğer Bölge İdare Mahkemesi kararlarına karşı temyiz başvurusunda bulunmuş ve Danıştay 8. Dairesi tarafından temyiz başvuruları reddedilerek anılan kararlar onanmıştır.
7. Başvurucular, nihai kararları öğrendikten sonra yasal süresi içerisinde başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. İLGİLİ HUKUK
9. İlgili hukuk (ulusal mevzuat, Anayasa Mahkemesince ve idari yargı mercilerince verilen yargı kararları, uluslararası düzenlemeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları) için bkz. Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, §§ 37-67; B.A.Y. [GK], B. No: 2019/19788, 5/7/2022, §§ 20-38; Özlem Kenan [1. B.], B. No: 2018/25808, 7/4/2021, §§ 18-33).
10. 1136 sayılı Kanun'un "Avukatlığa kabulde engeller" başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur :
a) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak,
...
Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan dolayı hakkında kamu davası açılmış olması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir.
Şu kadar ki, ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa olsun avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç beklenmeden istek karara bağlanır."
11. 1136 sayılı Kanun'un "Redde veya kovuşturma sonuna kadar beklenmesine dair karara itiraz" başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"Baro Yönetim Kurulu, avukatlığa kabul istemini reddettiği veya kovuşturma sonuna kadar beklenmesine karar verdiği takdirde bunun gerekçesini kararında gösterir. Gerekçeli karar adaya tebliğ olunur.
Aday, bu karara karşı, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde, kararı veren baro vasıtasıyla Türkiye Barolar Birliğine itiraz edebilir. Baro tarafından adaya, itiraz tarihini tesbit eden bir belge verilir. Bu belge hiçbir vergi, harç ve resme tabi değildir.
Türkiye Barolar Birliği, itiraz üzerine dosya üzerinde gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, itirazı kabul veya reddeder. Türkiye Barolar Birliği itiraz tarihinden itibaren bir ay içinde bir karar vermezse, itiraz reddedilmiş sayılır.
(Değişik fıkra: 2/5/2001-4667/7. md.) Baro yönetim kurullarının adayın levhaya yazılması hakkındaki kararları, karar tarihinden itibaren onbeş gün içinde Türkiye Barolar Birliğine gönderilir. Türkiye Barolar Birliği kararın kendisine ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde uygun bulma veya bulmama kararını ve itirazın kabul veya reddi hakkındaki kararlarını onaylamak üzere karar tarihinden itibaren bir ay içinde Adalet Bakanlığına gönderir. Bu kararlar Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren iki ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya karar onaylandığı takdirde kesinleşir. Ancak Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı kararları bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte Türkiye Barolar Birliğine geri gönderir. Geri gönderilen bu kararlar, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılır; sonuç Türkiye Barolar Birliği tarafından Adalet Bakanlığına bildirilir.
Baro yönetim kurulunun, avukatlığı kabul isteminin reddi veya kovuşturma sonuna kadar beklenmesi hakkındaki kararları, süresi içinde itiraz edilmediği takdirde kesinleşir.
(Değişik fıkra: 2/5/2001 - 4667/7. md.) Adalet Bakanlığının dördüncü fıkra uyarınca verdiği kararlara karşı, Türkiye Barolar Birliği, aday ve ilgili baro; Adalet Bakanlığının uygun bulmayıp bir daha görüşülmek üzere geri göndermesi üzerine Türkiye Barolar Birliğince verilen kararlara karşı ise, Adalet Bakanlığı, aday ve ilgili baro idari yargı merciine başvurabilir.
Barolar, kesinleşen kararları derhal yerine getirmeye mecburdurlar."
12. 1136 sayılı Kanun'un "Bir daha yazılmamak üzere levhadan silinme" başlıklı 74. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Cezai veya disipline ilişkin bir karar sonunda meslekten çıkarılanlarla 5 inci maddenin (a) bendinde yazılı suçlardan kesin olarak hüküm giyenlerin ruhsatnamesi baro yönetim kurulunca geri alınarak iptal ve adları bir daha yazılmamak üzere levhadan silinir.
Bu işlerin uygulanması, kararın kesinleşmiş olmasına bağlıdır..."
13. 1136 sayılı Kanun'un "Baroların kuruluşu ve nitelikleri" başlıklı 76. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır..."
III. DEĞERLENDİRME
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
14. Başvurucuların bir kısmı başvuru harcını ödeme güçlerinin olmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur. Ekli tablonun (D) sütunundaki ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
15. Başvurucular, haklarındaki kovuşturmalar gerekçe gösterilerek baro levhasına yazılma taleplerinin reddedilmesi nedeniyle çalışarak hayatlarını idame ettirebilmelerinin engellendiğini ve bu durumun ölçülü olmadığını, mahkemelerin yerindelik denetimi yaptıklarını, masumiyet karinesine aykırı şekilde kararlar verildiğini, hayatlarının sonuna kadar meslek icra etmekten mahrum bırakıldıklarını belirterek özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Bakanlık görüşünde; idari yargı mercilerince dosyadaki bilgi ve belgeler, somut olayın kendine özgü koşulları ile başvuruculara isnat edilen fiillerin niteliği ile baro levhasına yazılması durumunda yürütülecek kamu hizmetinin önemi ve özelliği dikkate alınarak karar verildiği, başvurucular tarafından ileri sürülen iddiaların, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup olmadığının yapılacak değerlendirmede dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucuların bir kısmı tarafından Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunulmuş ve genel olarak başvuru formundaki iddialarını yinelemişlerdir.
2. Değerlendirme
17. Anayasa'nın "Özel hayatın gizliliği" başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ... saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine dokunulamaz."
a. Uygulanabilirlik Yönünden
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların iddialarının, baro levhasına yazılma taleplerinin mahkemeler tarafından kovuşturma sonuna kadar bekletilmesine, dolayısıyla serbest avukatlık yapmalarının engellenmesine ilişkin olduğu görülmüştür.
19. Anayasa Mahkemesi özel hayata ilişkin hususların kişinin mesleği ile ilgili tasarruflara esas alındığı durumlarda sebebe dayalı yaklaşıma ve özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanılmaksızın mesleki hayata yönelen müdahalelerin sonuca dayalı yaklaşım bağlamında özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için gerekli olan koşulların neler olduğuna ilişkin detaylı değerlendirmelerde bulunmuştur. Buradan hareketle özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanmayan ve kişinin mesleki hayatına yönelen her müdahalenin ya da tedbirin doğrudan doğruya özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilmesi kural olarak mümkün değildir. Bu türden müdahalelerin özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için müdahalenin kişinin özel hayatına yönelik ciddi olumsuz etki ve sonuçlarının bulunduğu veya bulunma ihtimali olduğu ortaya konulmalıdır (C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 91-96; Tamer Mahmutoğlu, §§ 84-90; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 106-110; Enis Aras [GK], B. No: 2018/36485, 14/12/2022, §§ 39-45).
20. Başvuru dosyası incelendiğinde başvurucuların mesleki hayatına yönelik müdahale özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanmamaktadır. Başvurucuların hukukçu oldukları, serbest avukat olarak çalışabilmeleri için baroya kayıt yaptırmaları gerektiği açıktır. Bu durum gözetildiğinde baro levhasına yazılma taleplerinin haklarındaki kovuşturma sonuçlanıncaya kadar bekletilmesine karar verilmesinin, mesleği ifa etme, meslek çerçevesinde başkalarıyla ilişki kurabilme ve geliştirebilme imkânının önemli ölçüde zayıflamasına, sosyal ve mesleki itibarını koruyabilmesi açısından ciddi sonuçlar doğurmasına yol açacağı anlaşılmıştır. Bu durum dikkate alındığında somut olayda anılan kararda belirtilen ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı ve başvurucuların iddialarının bir bütün hâlinde, sonuca dayalı nedenlerle özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu değerlendirilmiştir (benzer yönde değerlendirme için bkz. B.A.Y., § 46).
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı
22. Başvurucuların baro levhasına yazılması yönünde tesis edilen idari işlemin yargı kararıyla iptal edilmesi ve haklarındaki kovuşturma sonuçlanıncaya kadar beklenmesine karar verilmesi, bu suretle serbest avukatlık faaliyetinden alıkonulması nedeniyle başvurucuların özel hayata saygı hakkına yargı makamları tarafından müdahalede bulunulduğu sonucuna ulaşılmıştır.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
23. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
24. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil Berk [1. B.], B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın [2. B.], B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar [1. B.], B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34; R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82).
(1) Kanunilik
25. Anayasa Mahkemesi başvurucunun baro levhasına yazılma talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren benzer başvurularda kanunilik ilkesine ilişkin ayrıntılı açıklamalarda bulunarak uygulanması gereken genel ilkeleri ortaya koymuştur (Tamer Mahmutoğlu, §§ 103-108; Mehmet Çetinkaya ve D.K. [GK], B. No: 2018/27392, 15/4/2021, §§ 38-43; B.A.Y., §§ 53-58). Somut olayda ise yargı makamlarının baroya kayıt taleplerine ilişkin baroların verdiği kararları itiraz yoluyla denetleme yetkisinin 1136 sayılı Kanun'un 5. ve 8. maddesine dayandığı, müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
(2) Meşru Amaç
26. Anayasa'nın 20. maddesinde özel hayata saygı hakkı için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte Anayasa'nın 12. maddesinin temel hak ve hürriyetlerin kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiği gözetildiğinde, özel sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların dahi hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırlarının bulunduğu sonucuna ulaşılabilmektedir. Ayrıca Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevlerin özel sınırlama sebebi gösterilmemiş hak ve özgürlüklere sınır teşkil edebileceği kabul edilmektedir (AYM, E.2014/87, K.2015/112, 8/12/2015; E.2016/37, K.2016/135, 14/7/2016, § 9; E.2013/130, K.2014/18, 29/1/2014; Enis Aras, §§ 61-63; Namet Sevinç [1. B.], B. No: 2015/9155, 10/1/2019, §§ 41,42).
27. Avukatlığın bir kamu hizmeti olduğu gözetildiğinde özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil eden mesleğe ilişkin denetlemenin ve engelin millî güvenliğin ve kamu düzeninin korunmasının, kamu hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasının hakkın doğasından kaynaklanan bir sınırlandırma nedeni olarak kabul edilebileceği, dolayısıyla müdahalenin meşru amaca dayalı olduğu anlaşılmaktadır (benzer yönde değerlendirme için bkz. Ayla Demir İşat, § 122; Enis Aras, § 64; Namet Sevinç, § 43).
(3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(a) Genel İlkeler
28. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa'nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
29. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Ferhat Üstündağ, § 46).
30. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 48).
31. Öte yandan her serbest mesleğin kendine özgü yanları, birbirinden ayrı yönleri olduğu gibi uzmanlık alanlarının farklılığı, farklı uygulamaları doğal hatta zorunlu kılar. Avukatların savunma görevini üstlenmeleri ve adaletin gerçekleşmesine katkıları, mesleğinin özelliği sayılmakta ve kimi kısıtlamalara bağlı tutulmalarının haklı nedenlerini oluşturmaktadır. Avukatlık mesleğini seçenlerin avukatlık adına uygun biçimde görevlerinin gereklerini özenle yerine getirmeleri, avukatlık unvanından ayrı düşünülemeyecek saygı ve güveni koruyup güçlendirmenin başta gelen koşullarından biridir. Böyle olunca da adalet dağıtımında, yargı alanında görev üstlenen avukatların öbür serbest meslek mensuplarından farklı hükümlere bağlı tutulmaları haklı nedenlere dayanmakta ve Anayasa'nın eşitlik ilkesiyle çelişmemektedir (AYM, E.1988/50, K.1989/27, 23/6/1989; Özlem Kenan, § 59; B.A.Y., § 60).
32. Buna göre özel hayata saygı hakkına yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(b) İlkelerin Olaya Uygulanması
33. Öncelikle 1136 sayılı Kanun'un 5. ve 8. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde hakkında ceza kovuşturması olanların baro levhasına yazılma taleplerine ilişkin kararın hangi merciler tarafından alınacağıyla ve itiraz yoluyla ilgili olarak ayrıntılı bir düzenleme yapıldığı görülmüştür. Kanun koyucunun baroya kayıt taleplerini ilk elden değerlendirme yetkisini Baro Yönetim Kuruluna bıraktığı, ayrıca onay makamı olarak önce TBB ve sonra da Bakanlığın öngörüldüğü, Bakanlığın yeniden görüşülmek üzere bu talebi iade etmesi hâlinde TBB'nin nitelikli çoğunlukla ısrar kararı alabileceği anlaşılmıştır. Anılan usul uygulanılarak ulaşılan nihai kararın ise itiraz yolu ile idare mahkemeleri tarafından denetlenmesi mümkündür (bkz. §§ 10-11,13).
34. Ayrıca 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinin üçüncü fıkrasında, aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlardan hakkında kovuşturma bulunanların baro levhasına yazılma taleplerinin kovuşturma sonuna kadar ertelenebileceği belirlenmiştir. Kovuşturma sonunda verilen beraat kararının kesinleşmesi ile kişilerin mevzuattaki diğer koşulların sağlanması hâlinde baro levhasına kayıt yaptırılabileceği açıktır. Bununla birlikte kovuşturma sonucunda verilecek mahkûmiyet kararının kesinleşmesi hâlinde ise baro kaydının silineceği 1136 sayılı Kanun'un 74. maddesinde emredici hüküm olarak düzenlenmiştir (bkz. § 12).
35. Buradan hareketle 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinde "avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebil[eceğinin]" düzenlendiği gözetildiğinde hakkında bazı suçlardan kovuşturma olanlarla ilgili olarak kanun koyucunun doğrudan bir yasak öngörmediği, bu konuda baroya ve nihayetinde onay mercii olarak TBB'ye takdir yetkisi verdiği açıktır. Anılan kurumların takdir yetkisini baro levhasına kayıt talep eden kişinin avukatlık yapmaya engel bir hâlinin olup olmadığını araştırarak, araştırma sonuçlarını -varsa kovuşturmanın niteliğini- mevzuat kapsamında değerlendirerek kullanması gerektiği söylenebilir (B.A.Y., § 64).
36. Takdir yetkisinin baroların ve TBB'nin avukatlık mesleğinin geliştirilmesinde, mesleğin düzeninin ve saygınlığının sağlanmasında, meslek kurallarının tespitinde görevli ve yetkili kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olmasının ve nihayetinde avukatlığın serbest bir meslek oluşunun gereği olduğu açıktır. Bu durum da gözetildiğinde anılan meslek kuruluşlarına takdir yetkisi verilmesinin amacının, kamusal menfaat ile kişinin hakkındaki yargılama sonuçlanıncaya kadar avukatlık mesleğini icra edebilmesindeki menfaati arasında -kovuşturmanın niteliği de gözetilerek- adil bir denge kurulmasını sağlamaya yönelik olduğu anlaşılmıştır (B.A.Y., § 65).
37. Öte yandan idare mahkemelerinin TBB'nin verdiği nihai kararın -itiraz üzerine- denetlenmesiyle sınırlı bir yetkisi mevcuttur. Bubağlamda mahkemelerin iptal davasına konu idari işlemin tesis edildiği dönemdeki somut olayın koşullarını da gözeterek TBB'nin takdir yetkisinin hukuka uygun kullanılıp kullanılmadığı yönünden bir inceleme yapabileceği vurgulanmalıdır (B.A.Y., § 66).
38. Anayasa Mahkemesinin B.A.Y. kararında ulaştığı yukarıda aktarılan ilkeler kapsamında somut olayın değerlendirilmesi gerekir. Bu bağlamda 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinde hakkında kovuşturma olanlar yönünden baroya kayıt talebiyle ilgili kararın kovuşturma sonuna kadar ertelenebileceği, kovuşturma sonucuna bağlı olmaksızın avukatlığa kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hâllerde ise isteğin karara bağlanacağı düzenlenmiştir. Mevzuatın hakkında kovuşturma olanların baroya kayıt talepleri yönünden baro ve TBB'ye takdir yetkisi verdiği, kovuşturmanın varlığını doğrudan bir erteleme ya da engel olarak düzenlemediği gözetildiğinde, takdir yetkisinin kullanımında kovuşturmanın sonucuna bağlı olmaksızın niteliğinin gözetilmesi gerektiği açıktır. Bu bağlamda talep eden hakkındaki ceza kovuşturmasına dayanak olan olay ve olgular ile kovuşturmanın niteliğinin avukatlık yapmaya engel olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu kapsamda kovuşturmanın niteliği, kişi hakkındaki somut olay ve olgular gibi hususlar da gözetilmek suretiyle mesleğin yapılmasına bağlı kişisel menfaat ile kamusal menfaat arasında adil denge kuracak şekilde hareket edilerek, ulaşılan sonucun yeterli ve ilgili gerekçeyle ortaya konulmasının elzem olduğu vurgulanmalıdır.
39. Somut olayda başvurucular hakkında baroya kayıt talep ettikleri dönemde devam eden ceza kovuşturması olduğu ancak açıklanan takdir yetkisi kapsamında baro ve TBB tarafından talebin kabul edildiği görülmüştür. Mahkemeler tarafından ise sadece başvurucular hakkında yürütülen kovuşturmaya atıfla işlem iptal edilerek kovuşturma sonuna kadar erteleme kararı verilmiştir. Yargı makamları başvurucular hakkında 1136 sayılı Kanun'un 5. maddesinde sayılan suçlardan devam eden ceza kovuşturmasının olmasını yeterli görerek bir sonuca ulaşmıştır. Ancak mevzuatta kovuşturmanın varlığının avukatlık mesleğinin yapılmasında doğrudan bir engel olarak düzenlenmediği gözetildiğinde, yargı makamlarının bu yorumunun mevzuatın öngörülemez biçimde genişletilmesine neden olduğu söylenebilir. Bununla birlikte başvurucular hakkındaki kovuşturmaya neden olan somut olay ve olgular tartışılmadan erteleme yapılması gerektiği yönünde karar vermenin barolara tanınan anılan takdir yetkisinin denetiminden öte takdir yetkisini işlevsiz kılan bir sonuç doğurduğu açıktır. Bu noktada yargı makamlarının yetkisinin barolar ve TBB tarafından kullanılan takdir yetkisinin hukuka uygunluk denetimiyle sınırlı olduğunun altı çizilmelidir.
40. Açıklandığı üzere başvuru konusu olayda yargı makamları sadece kovuşturma varlığına atıfla talebin kovuşturma sonuna kadar ertelenmesi gerektiği yönünde karar vermiştir. Ancak yargı makamlarının, vardıkları sonucu kovuşturmanın niteliği, kişi hakkındaki somut olay ve olgular gibi hususları da gözetmek suretiyle mesleğin yapılmasına bağlı kişisel menfaat ile kamusal menfaat arasında adil denge kuracak şekilde yeterli ve ilgili gerekçeyle ortaya koymadıkları anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar ve B.A.Y. kararında belirtilen ilkeler gözetildiğinde, başvurucuların meslek hayatına yapılan müdahalenin demokratik toplum gerekliliklerine uygun ve ölçülü olduğu söylenemez.
41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.
IV. GİDERİM
42. Başvurucular; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve tazminat talebinde bulunmuştur.
43. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
44. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
45. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Talepte bulunan başvurucuların adli yardım taleplerinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulmasını talep eden başvurucuların taleplerinin KABULÜNE,
C. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
D. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
E. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli tablonun (Ç) sütunundaki ilgili mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
G. Ekli tablonun (D) sütununda gösterilen harç ile (F) sütununda gösterilen vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderlerinin başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE,
H. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/3/2025tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvuru, baro levhasına yazılmasına ilişkin talebin mahkemece haklarındaki kovuşturma sonuçlanıncaya kadar bekletilmesine karar verilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Sayın Mahkemece yapılan değerlendirmede çoğunluk tarafından başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesindeki özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Aşağıda belirttiğimiz gerekçelerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;
1136 sayılı Kanun'un "Avukatlığa Kabulde Engeller" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
"Aşağıda yazılı durumlardan birinin varlığı halinde, avukatlık mesleğine kabul istemi reddolunur : a) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak. _Adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir”.
1136 sayılı Kanun'un "Redde veya Kovuşturma Sonuna Kadar Beklenmesine Dair Karara İtiraz" kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
"…Baro yönetim kurullarının adayın levhaya yazılması hakkındaki kararları, karar tarihinden itibaren onbeş gün içinde Türkiye Barolar Birliğine gönderilir. Türkiye Barolar Birliği kararın kendisine ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde uygun bulma veya bulmama kararını ve itirazın kabul veya reddi hakkındaki kararlarını onaylamak üzere karar tarihinden itibaren bir ay içinde Adalet Bakanlığına gönderir. Bu kararlar Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren iki ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya karar onaylandığı takdirde kesinleşir. Ancak Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı kararları bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte Türkiye Barolar Birliğine geri gönderir. Geri gönderilen bu kararlar, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulunca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılır; sonuç Türkiye Barolar Birliği tarafından Adalet Bakanlığına bildirilir..._Adalet Bakanlığının dördüncü fıkra uyarınca verdiği kararlara karşı, Türkiye Barolar Birliği, aday ve ilgili baro; Adalet Bakanlığının uygun bulmayıp bir daha görüşülmek üzere geri göndermesi üzerine Türkiye Barolar Birliğince verilen kararlara karşı ise, Adalet Bakanlığı, aday ve ilgili baro idari yargı merciine başvurabilir…”.
Başvurucuların baro levhasına kayıt talebinin kabulüne dair Adalet Bakanlığı’nın yaptığı itirazın ve yerel mahkemelerin Türkiye Barolar Birliği (TBB)’nin baro levhasına kayıt işleminin iptal gerekçesi, başvurucular hakkında Avukatlık Kanununun 5. maddesinde belirtilen suçlardan dolayı kovuşturma bulunmasıdır. Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” hükmü yer almaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarında; özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkının kişinin çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını içerdiği, kişilerin mesleki hayatları ile özel hayatları arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğu, kişinin mesleği ile ilgili tasarrufların özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir (Anayasa Mahkemesi’nin Serap Tortuk kararı, Başvuru No; 2013/9660, K. Tarihi; 21/1/2015, § 36; Yine bkz. AYM, Bülent Polat kararı, Başvuru No;2013/7666, K. Tarihi; 10/12/2015, § 62).
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanmayan ve kişilerin mesleki hayatlarına ya da sosyal statülerine yönelik müdahaleler ya da tedbirler içeren her durumun doğrudan doğruya özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığını, bu türden müdahalelerin konu olduğu süreçlerin özel hayata saygı hakkının incelenmesini ve güvencelerinin harekete geçirilmesini sağlamaya elverişli olması gerektiğini, mesleki hayata ve sosyal statüye yönelik olarak gerçekleştirilen müdahalelerin ya da alınan tedbirlerin kişilerin sosyal yaşamlarına ve çevreleriyle kuracakları iletişime, dolayısıyla özel hayatlarına dolaylı da olsa bir etkisinin olacağı öngörülebilir olsa da bu kapsamdaki gerçekleşmiş ya da gerçekleşmesi muhtemel etkinin meselenin özel hayata saygı hakkı kapsamında ele alınmasını gerekli kılacak ölçüde ciddi ve asgari bir ağırlık düzeyinde olduğunun ortaya konulması gerektiğini, bu çerçevede özel hayata ilişkin herhangi bir nedene dayanılmaksızın mesleki hayata ve sosyal statüye yönelen müdahalelerin ya da tedbirlerin özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için muhataplarının özel hayatları üzerinde ciddi etkisinin olması veya bu düzeyde bir etkinin doğmasının muhtemel olması gerektiğini ifade etmiştir ( Bkz. Anayasa Mahkemesi’nin 23.07.2024 tarihli, 2023/25 E. ve 2024/139 K. sayılı kararı, §45,46).
Baro levhasına kayıt talebinin yerel mahkemece iptaline ilişkin müdahale Avukatlık Kanununun 5. ve 8. maddeleri çerçevesinde yapılmış olup, başvurucular hakkında kovuşturma bulunduğundan kanuni dayanağı mevcuttur.Kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına getirilen sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca ölçülü de olması gerekir. Ölçülülük ilkesi ise elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise amaç ile araç arasında adil bir denge kurulmasını gerektirmektedir. (bkz. Anayasa Mahkemesi’nin 23.07.2024 tarihli, 2023/25 E. ve 2024/139 K. sayılı kararı, § 61). Avukatlık Kanununun 1. maddesinde avukatlığın, kamu hizmeti ve serbest bir meslek olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun 2. maddesinde ise, avukatlığın amacının; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak olduğu belirtilmiştir. Bu anlamda avukatlık faaliyetinin, yargı faaliyetinin önemli ve ayrılmaz bir unsuru olduğu açık olup, baro levhasına kayıt için Kanunun 5. maddesinde belirtilen suçlardan kovuşturma bulunmaması koşulunun aranmasının meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
Kaldı ki, somut olayda olduğu gibi herhangi bir Kanunda öngörülen kuralın uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların idari yargıya taşınabilmesi ve idarenin takdir hakkını somut olay bağlamında doğru bir şekilde değerlendirip değerlendirmediğinin denetlenmesi mümkündür. Somut olayda da Avukatlık Kanunu’nun 8. maddesinin verdiği yetki çerçevesinde Adalet Bakanlığı tarafından, TBB’nin takdir hakkı çerçevesinde verdiği kararın idare mahkemesince denetlenmesi söz konusudur. Avukatlık Kanunu’nun 5. maddesinde adayın birinci fıkranın (a) bendinde yazılı cezalardan birini gerektiren bir suçtan kovuşturma altında bulunması halinde, avukatlığa alınması isteği hakkındaki kararın bu kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebileceği düzenlenmiştir. Kanunda bekletme işlemi için bir süre tayin edildiği ve kovuşturmanın sonuçlanmasına kadar mümkün olabileceği belirtilmiş olduğundan, söz konusu düzenlemenin, başvurucuların özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına orantısız, dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlama getirmediği sonucuna ulaşılmalıdır. Bu bağlamda, başvurucular hakkında Avukatlık Kanununda belirtilen suçlardan ceza kovuşturmasının devam ettiği gerekçesi ile Bakanlık tarafından baro levhasına kayıt yapılmasına itiraz edilmesi somut bir olgu olup, söz konusu kovuşturmalar neticelendikten sonra tekrar değerlendirme yapılması her zaman mümkün olduğundan, başvurucunun özel hayatına yapılan müdahale Anayasa’ya aykırı değildir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı ihlal edilmediğinden aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye Ömer ÇINAR |