AYM'nin 2021/8120 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 29/7/2025 tarihli ve 2021/8120 başvuru numaralı kararı
|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
|
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ALEV ŞAHİN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU (2) |
|
(Başvuru Numarası: 2021/8120) |
|
Karar Tarihi: 29/7/2025 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
|
Üyeler |
: |
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
Kenan YAŞAR |
||
|
Ömer ÇINAR |
||
|
Metin KIRATLI |
||
|
Raportör |
: |
Yusuf Enes KAYA |
|
Başvurucular |
: |
1. Alev ŞAHİN |
|
2. Mehmet DERSULU |
||
|
3. Nazan BOZKURT |
||
|
Vekilleri |
: |
Av. Fatih GÖKÇE |
|
Av. Nazan Betül VANGÖLÜ KOZAĞAÇLI |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucular, Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi (OHAL KHK'sı) ile kamu görevinden çıkarılmıştır.
A. İlk Soruşturma Süreci
3. 10/12/2018 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) 2018/32892 numaralı soruşturması kapsamında başvurucular Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) terör örgütü üyesi oldukları şüphesiyle gözaltına alınmıştır.
4. Başvurucular hakkında Başsavcılık tarafından 18/12/2018 tarihinde adli kontrol tedbiri uygulanması talep edilmiş, Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğince talebin kabulüyle başvurucular hakkında yurt dışına çıkış yasağı ve imza yükümlülüğü adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilmiştir.
5. Başsavcılık tarafından bu soruşturma kapsamında düzenlenen 18/4/2019 tarihli iddianame ile başvurucular ve diğer sekiz şüphelinin terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede; başvurucuların örgüt talimatıyla Yüksel Caddesi'nde basın açıklaması/oturma eylemleri gerçekleştirme, ölen örgüt mensuplarını sahiplenme, mezar başında anma, farklı illerdeki örgüt mensuplarıyla irtibat kurma, tutuklu/hükümlü bulunan örgüt mensuplarını sahiplenme, örgüte müzahir olduğu ileri sürülen Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği, Halkın Hukuk Bürosu vb. açık alan yapılanmaları organizesindeki eylemlere katılma, Cumhurbaşkanı'na hakaret, devlet büyüklerine hakaret, hükûmeti aşağılama, görevli memurları deşifre ve teşhir etme, emniyet teşkilatını aşağılama, hedef gösterme, terör örgütüyle özdeşleşen marş/şarkı söylemek suretiyle propaganda yapma, ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu/hükümlü örgüt mensuplarıyla irtibat kurma ve onlara maddi destek sağlama, hasta mensupların tahliyesi için mücadele etme, terör örgütü adına pankart asma, bildiri dağıtma, aranan örgüt mensuplarını saklama, örgütün etkinliklerinde kullanılmak üzere gelir temini için bilet satışı yapma, örgüte eleman temini amaçlı piknik etkinliği organize etme şeklinde eylemlerinin bulunduğu ve eylem birliktelikleri sebebiyle aralarında bağlantı olduğu gerekçesiyle kamu davasının toplu olarak açılması cihetine gidildiği ifade edilmiştir.
6. İddianamede; başvurucuların DHKP-C terör örgütünün amacı doğrultusunda örgütün propagandasını yaptıkları, terör örgütünün talimatıyla hareket ettikleri, terör örgütünün memur alan yapılanması mensubu şahısların Ankara'da gerçekleştirdikleri eylemlere yoğun bir şekilde destek verdikleri, hiyerarşik düzene sahip yapının mensubu olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve denetim konularında duyarlı oldukları, iletişim araçları yaygın olarak kullanılmasına rağmen bir kısmının telefon kullanmamaya veya telefonla konuşmamaya özen gösterdikleri, kullanmaları hâlinde de sayılan hususlar çerçevesinde hareket ettikleri, örgütsel faaliyetler kapsamında düzenlenen etkinlik ve eylemlere katılımı koordine ve organize ettikleri, örgüt mensubuyken ölen ya da öldürülen şahısların cenazelerini, sanık veya hükümlü sıfatıyla ceza infaz kurumunda bulunan örgüt mensuplarını örgütsel bağlılık içinde sahiplendikleri ve bu kapsamda gerçekleştirilen eylemlerin örgütle bağlantılı yayın organlarında yer almasını sağladıkları, bu şekilde çeşitlilik ve süreklilik gösteren eylemleri nedeniyle terör örgütü üyesi oldukları ileri sürülmüştür.
7. 13/5/2019 tarihinde iddianamenin kabul edilmesi üzerine kovuşturma evresi Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 2019/293 sayılı dosyasında başlamıştır. Başvurucular bu davadaki 29/7/2019 ve 24/10/2019 tarihli duruşmalara katılmışlardır. Mahkeme 14/3/2020 tarihinde koronavirüs salgını nedeniyle duruşmanın 30/9/2020 tarihinde yapılmasına karar vermiştir.
B. Bireysel Başvuruya Konu Soruşturma ve Kovuşturma Süreci
8. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı; OHAL KHK'sı ile terör örgütleriyle iltisaklı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan çok sayıda şahsın olduğunu gözönüne alarak DHKP-C terör örgütünün hem kamuoyu oluşturabilmek hem de kamu görevinden çıkarılanları yanlarına çekip örgüte eleman temin edebilmek amacıyla N.G. ile S.Ö. öncülüğünde "Yüksel Direnişi" olarak adlandırılan eylemlere başladığı, adı geçen iki kişinin 26/1/2018 tarihinde eylemlerini sonlandırdığı ancak "Yüksel Direnişi" olarak adlandırılan eylemlerin başvurucuların da aralarında bulunduğu şüpheliler tarafından devam ettirildiği, eleman temin etmek, örgüt tabanına motivasyon sağlamak gibi amaçlara ulaşmak isteyen terör örgütünün Ankara'da açık alan faaliyetlerine bu eylemler özelinde devam ettiği gerekçesiyle aralarında başvurucuların da bulunduğu şüpheliler hakkında yeni bir soruşturma başlatmıştır.
9. Soruşturma kapsamında başvurucuların da aralarında bulunduğu şüphelilerin söz konusu eylemlere katıldıkları, bu eylemleri yönettikleri ve yönlendirdikleri, eylemler ve gelişmelerle ilgili olarak "Yüksel Tv" adıyla oluşturulan sosyal medya hesaplarından görevli memurları deşifre ve teşhis etme, emniyet teşkilatını aşağılama, hedef gösterme şeklinde tehdit ve hakaret içerikli paylaşımlar yaptıkları belirtilmiştir.
10. Yürütülen soruşturma kapsamında başvurucu Alev Şahin 13/8/2020 tarihinde Düzce'de yakalanarak gözaltına alınmıştır. Başvurucular Nazan Bozkurt ve Mehmet Dersulu ise aynı tarihte Ankara'da gözaltına alınmışlardır.
11. Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin verdiği arama kararı doğrultusunda başvurucuların üstlerinde ve ikametgâhlarında arama yapılmıştır. Başvuruculara ait cep telefonu, SIM kart vb. dijital materyallere el konulmuştur. Başvurucuların ikametgâhlarında yapılan aramalarda çeşitli doküman, belge, yayın vb. ele geçirilmiştir. Soruşturma makamları; ele geçirilen doküman ve yayınların içeriklerinde DHKP-C terör örgütünü, eylemlerini ve ideolojisini övücü nitelikte propaganda yapıldığını değerlendirmiştir.
12. Başsavcılık tarafından 21/8/2020 tarihinde başvurucuların ifadeleri alınmıştır. Başvurucular verdikleri ifadelerinde özetle OHAL KHK'sı ile kamu görevinden çıkarılmaları nedeniyle işlerine geri dönebilmek amacıyla bu eylemlere katıldıklarını, terör örgütü ile ilgilerinin olmadığını, terör örgütünden talimat almadıklarını ve terör örgütü propagandası yapmadıklarını beyanla üzerlerine atılı suçu inkâr etmişlerdir.
13. Başsavcılık, 21/8/2020 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmaları istemiyle başvurucuları Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
14. Tutuklama talep yazısında başvurucuların yüklenen suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve tutuklama nedenlerinin bulunduğu belirtilmiştir.
15. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği, sorgularının ardından başvurucuların terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler [A.Ö.], [A.K.], [M.K.] ve Alev Şahin, Nazan Bozkurt ve Mehmet Dersulu'nun katıldığı ve organizasyonunda yer aldığı Yüksel Caddesi eylemlerinin örgütün yayın organlarında yer alması ve sahiplenilmesi, yine bu yayın organlarında katılım çağrısı ve davet yapılması, şüphelilerin bu yayın organlarında fotoğraflarının ve etkinliklerinin paylaşılması, şüphelilerden ele geçen ses kayıtlarında eylemi bırakanların hain ilan edileceğinin belirtilmesi, ihraç edilen kamu görevlilerinin haklarının aranması gerekçesiyle yapılan eylemlere diğer örgütlerden de katılımcı sağlanmaya çalışılması, şüphelilerden ele geçirilen örgütsel yayınlar, mektuplar, karikatür içerikleri, dijital materyallerin kapsamı, bu dijital içeriklerdeki örgüt mensuplarına ait ele geçen ses kayıtları, örgüt üyelerini öven paylaşım ve çağrılar yapılması, ölen örgüt üyelerinin sahiplenilmesi, şüphelilerden bazılarının gözaltına alındıktan sonra örgütsel bir tavırla açlık grevi yapmaları, eylemlerinin çeşitliliği ve sürekliliği, eylemlere ilişkin finansal gelirlerin henüz açıkça ortaya konulmamış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde şüpheliler tarafında terör örgütü DHKP-C’nin talimatları doğrultusunda eylemlerin gerçekleştirildiği, şüphelilerin örgüt faaliyetleri ve mensuplarını övücü faaliyetlerde bulundukları ve ayrıca örgüte yeni üyeler kazandırılması için de çalışmalar sürdürdükleri hususunda mahkememizde kuvvetli suç şüphesinin hasıl olması, şüphelilerin bir kısmı hakkında daha önce iddianame düzenlenmesine karşın eylemlerine devam etmeleri karşısında derdestlik itirazının kabul edilemeyeceği, daha önce yargılamaya konu olan eylemlerin Cumhuriyet Savcılığı veya şüpheliler müdafilerince Hakimliğimizde açıkça delillendirilmemesi, atılı suçun CMK'nın 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan olması, eylemlerinin haklarında verilen adli kontrol tedbirlerine rağmen yoğun bir şekilde devam etmesi sebebiyle şüpheliler hakkında adli kontrol hükümleri uygulanmasının bu aşamada yetersiz kalacağı, ayrıca eylemleri kaynaklı oluşa uygun verilecek ceza miktarı da gözetildiğinde tutuklama tedbirinin ölçülülük ilkesine aykırı olmayacağı gözönüne alınarak CMK. 100. vd. maddeleri gereğince şüphelilerin üzerlerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçu nedeniyle ayrı ayrı tutuklanmalarına… [karar verildi.]"
16. Başvurucular 31/8/2020 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmişlerdir. Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucuların tutuklama kararına karşı yaptığı itirazı 14/9/2020 tarihinde incelemiştir. Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliği; tutuklama şartlarında bir değişiklik olmadığını, bu kararın kaldırılmasını sağlayacak yeni bir delilin ileri sürülüp ibraz edilmediğini belirterek yapılan itirazın reddine karar vermiştir.
17. Başvurucuların tutukluluk hâlleri soruşturma aşamasında 21/9/2020 ve 20/10/2020 tarihlerinde Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından gözden geçirilmiştir. Sulh Ceza Hâkimliklerince başvurucuların üzerlerine atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu itibarıyla kuvvetli suç şüphesinin bulunması, soruşturmanın henüz tamamlanmamış olması, delillerin karartılma ihtimalinin bulunması nazara alınarak tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu değerlendirilmek suretiyle başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir.
18. Başsavcılık 27/10/2020 tarihinde düzenlediği iddianame ile tüm başvurucuların silahlı terör örgütüne üye olma ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından cezalandırılmaları, başvurucu Nazan Bozkurt'un ayrıca tehdit suçundan cezalandırılması istemiyle Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır. İddianamede; DHKP-C silahlı terör örgütünün tarihsel gelişimi, yapısı ve mevcut durumu hakkındaki bilgilerden sonra Yüksel Caddesi eylemleri ile DHKP-C ilişkisi hakkındaki bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca başvurucular hakkında daha önce kamu davasının açıldığı ancak başvurucuların bu davadan sonra örgütsel eylemlerine devam etmeleri sebebiyle yeni bir suçun oluştuğu belirtilmiştir. Ardından ayrı ayrı her bir başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilmiştir.
19. İddianamede, başvurucu Alev Şahin yönünden şu tespitlerde bulunulmuştur. İkametgâhında yapılan aramada "Direnişler Bülteni" isimli dergiler, ceza infaz kurumunda bulunan kişiler tarafından başvurucuya gönderilen mektuplar, ikametgâhında ele geçirilen dijital materyalde yapılan incelemede DHKP-C terör örgütü mensubu F.Ö.nün slogan atmasına ait video görüntüsü ile başvurucular Mehmet Dersulu ile Nazan Bozkurt'un "Düzce Direnişi 3. Yılında Kutlu Olsun" ibareli pankartı açarak "Düzce Direnişi" adı altında eylem gerçekleştiren başvurucuya destek verdikleri video görüntüsünün ele geçirildiği ifade edilmiştir. Sosyal medya hesaplarından ölüm orucundaki E.T., A.Ü. ve N.G.yi, ayrıca terör örgütüne üye olma suçundan yargılanan sanık S.B.yi sahiplenen paylaşımlar yaptığı, terör örgütüne müzahir "Yüksel Tv" isimli sosyal medya hesabını kullandığı, terör örgütünün talimatıyla Düzce'de Yüksel eylemlerine benzer eylemler gerçekleştirdiğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Yüksel eylemlerini de organize ettiği ve bu eylemlere katıldığı, Yüksel eylemlerine kamuoyu desteği oluşturmak amacıyla toplu taşıma araçlarında ajitasyon çalışması şeklinde eylemler gerçekleştirdiği, görevli memurları deşifre ve teşhir etme, hedef gösterme türü eylemler gerçekleştirdiği, ölen örgüt mensuplarını sahiplendiği, diğer illerdeki örgüt mensuplarıyla irtibatlı olduğu belirtilerek terör örgütünün memur alan yapılanması Devrimci Memur Hareketi içinde sorumlu düzeyde faaliyet gösterdiği iddia edilerek cezalandırılması talep edilmiştir.
20. İddianamede, başvurucu Nazan Bozkurt yönünden şu tespitlerde bulunulmuştur. Başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada "Türkan Albayrak Direniş Gazetesi Çürümeyeceğim Direneceğim" isimli gazetenin 1. sayısı, Direnişçiler Meclisi imzalı çıkartma (sticker), "işimizi geri istiyoruz" ibareli yelek ele geçirilmesi, ayrıca yine ikametgâhında ele geçirilen cep telefonundan elde edilen video görüntüsünde İstanbul Çağlayan Adalet Sarayında İstanbul Cumhuriyet Savcısı M.S.K.nın DHKP-C terör örgütü mensuplarınca şehit edilmesi eylemi sanıklarından olan ve anılan terör örgütünün talimatı ile ölüm orucu nedeniyle ölen M.K.nın cenazesine ait çekilen görüntüye yer verildiği, görüntüde M.K.nın kız kardeşinin ajitasyon içerikli konuşmasının bulunduğu, hafıza kartında Devrimci Halk Kurtuluş Cephesinin simgesinin bulunduğu belirtilmiştir. Başvurucunun terör örgütüne müzahir "Yüksel Tv" isimli sosyal medya hesabından 1/6/2020-12/8/2020 tarihleri arasında öğlen ve akşam açıklaması olmak üzere Yüksel eylemiyle ilgili 50 ayrı videoyu paylaştığı, terör örgütüne üye olma suçundan yargılanan sanık S.B.yi sahiplenme çağrısının yer aldığı videoyu paylaştığı, başvurucu ile diğer başvurucu Mehmet Dersulu'nun DHKP-C terör örgütündeki faaliyetleri nedeniyle tutuklu bulunan ve ölüm orucunda olan E.T. ile ilgili destek çağrısında bulunduklarına ilişkin video paylaştığı, terör örgütünün fikir ve görüşleri doğrultusunda yayın yapan gerçekhaberajansı.org isimli hesaptan paylaşımlar yaptığı, Direnişler Meclisi isimli yapılanmaya ait Twitter sosyal medya hesabından paylaşımlar yaptığı, kendi sosyal medya hesabından da Cumhuriyet Savcısı M.S.K.nın şehit edilmesi eylemi sanıklarından M.K. ile ölüm orucunda olan E.T., A.Ö. ve H.B.nin fotoğraflarını paylaştığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak başvurucunun Yüksel eylemlerini organize ettiği ve bu eylemlere katıldığı, Yüksel eylemlerine kamuoyu desteği oluşturmak amacıyla toplu taşıma araçlarında ajitasyon çalışması şeklinde eylemler gerçekleştirdiği, görevli memurları deşifre ve teşhir etme, hedef gösterme türü eylemler gerçekleştirdiği, ölen örgüt mensuplarını sahiplendiği, ceza infaz kurumunda bulunan örgüt mensuplarıyla irtibatlı olduğu belirtilerek terör örgütünün memur alan yapılanması Devrimci Memur Hareketi içinde sorumlu düzeyde faaliyet gösterdiği iddia edilerek cezalandırılması talep edilmiştir.
21. İddianamede, başvurucu Mehmet Dersulu'nun şüphelilerin faaliyetlerinin organize edildiği Direnişler Meclisi isimli yerde gözaltına alındığı, başvurucunun ikamet aramasında çeşitli dergi, yayın, doküman ele geçirildiği, terör örgütüne müzahir "Yüksel Tv" isimli sosyal medya hesabından DHKP-C terör örgütündeki faaliyetleri nedeniyle tutuklu bulunan ve ölüm orucunda olan E.T. ile A.Ü.ye destek videoları paylaştığı, 1/6/2020-11/8/2020 tarihleri arasında öğlen ve akşam arasında olmak üzere 36 ayrı Yüksel eylemiyle ilgili videoları paylaştığı, Direnişler Meclisi isimli yapılanmaya ait Twitter sosyal medya hesabından paylaşımlar yaptığı, kendi sosyal medya hesabından ölüm orucunda olan E.T. ile A.Ü.nün fotoğraflarını paylaştığı, terör örgütüne üye olma suçundan yargılanan sanık S.B.nin serbest bırakılması için çağrıda bulunduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak başvurucunun Yüksel eylemlerini de organize ettiği ve bu eylemlere katıldığı, görevli memurları deşifre ve teşhir ettiği, hedef gösterme türü eylemler gerçekleştirdiği, ölen örgüt mensuplarını sahiplendiği, diğer illerdeki örgüt mensuplarıyla irtibatlı olduğu, ölüm orucunda olan M.K.ya destek amaçlı açlık grevi eylemine katılan şahıslar arasında yer aldığı, ölüm orucunda olan M.K., H.B. ve İ.G.yi sahiplenerek pankart ve ozalit asma eylemlerine katılan şahıslardan olduğu belirtilerek terör örgütünün memur alan yapılanması Devrimci Memur Hareketi içinde sorumlu düzeyde faaliyet gösterdiği iddia edilerek cezalandırılması talep edilmiştir.
22. İddianamenin Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesiyle başvurucular hakkındaki yargılamaya E.2020/184 sayılı dosyada başlanmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, 10/11/2020 tarihli tensip zaptında başvurucuların tutukluluk durumlarını incelemiş ve terör örgütü üyeliği suçunun vasıf ve mahiyetini, atılı suçun katalog suçlardan olmasını, henüz toplanmamış delillerin mevcudiyetini, başvurucuların üzerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin bulunmasını, tutuklu kaldıkları süre, isnat olunan suçun kanunda tanımlı alt ve üst sınırı gözönünde bulundurulduğunda adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalmasını ve tutuklama tedbirlerinin isnat edilen suçla orantılı olmasını dikkate alarak başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir.
23. 14/10/2020 tarihinde İstanbul'un Şişli ilçesinde bulunan İdil Kültür Merkezinde yapılan aramada ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesi sonucunda düzenlenen Dijital İnceleme Tutanağı İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü tarafından dosyaya sunulmuştur. Söz konusu dijital materyalde örgüt içi yazışmaların yer aldığı, bu yazışmalarda kısaltmalarına veya kod isimlerine yer verilerek bazı kişiler hakkında değerlendirmelerde bulunulduğu, bu kişiler arasında başvurucuların da olduğu ileri sürülmüştür.
24. 9/12/2020 tarihli ilk celsede Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucuların DHKP-C silahlı terör örgütünün açık alan yapılanmaları kapsamında isnat edilen faaliyetlerini, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü tarafından gönderilen Dijital İnceleme Tutanağı içeriğini bir arada değerlendirerek üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin ve somut olguların bulunduğunu belirtmiş ve tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir.
25. Aynı tarihli celsede Ağır Ceza Mahkemesi, mevcut ceza davası ile E.2019/293 sayısına kayıtlı ceza davası arasında hukuki ve fiilî irtibat bulunması nedeniyle mevcut dosyanın E.2019/293 kayıtlı ceza dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir.
26. Başvurucular hakkındaki ceza yargılamasına Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2019/293 sayılı dosyasında devam edilmiştir.
27. 27/1/2021 tarihli celsede Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucuların tutukluluk durumlarını incelemiş ve benzer gerekçelerle başvurucuların tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir.
28. Başvurucular bu tutukluluğun devamı kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Ankara 29. Ağır Ceza Mahkemesi 3/2/2021 tarihinde başvuruculara isnat edilen suçun vasıf ve mahiyetini, suçun işlendiği hususunda kuvvetli delillerin varlığını ve bu delillerin karartılma ihtimalini gözönüne alarak tutukluluğun devamı kararında usul ve kanuna aykırılık bulunmadığından itirazın reddine karar vermiştir.
29. Bu karar üzerine başvurucular 26/2/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
30. 5/4/2021 tarihli celsede Ağır Ceza Mahkemesi; başvurucu Nazan Bozkurt'un tutuklu kaldığı süre ve mevcut delil durumunu nazara alarak tahliyesine ve hakkında yurt dışına çıkmama, ikamet ili olan Ankara'nın il sınırlarını terk etmeme şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına, başvurucular Alev Şahin ve Mehmet Dersulu'nun ise tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir.
31. 4/6/2021 tarihli celsede Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasını sunmuştur. Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasında tüm başvurucuların silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmalarını, terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme suçu ile görevi yaptırmamak için direnme suçundan beraatlerini, başvurucu Nazan Bozkurt'un ayrıca tehdit suçundan beraatini talep etmiştir.
32. Aynı celsenin sonunda Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucular Alev Şahin ve Mehmet Dersulu'nun delillerin büyük ölçüde toplanmış olması ve karartılabilecek delil bulunmaması nedeniyle adli kontrol tedbirinin kaçmalarının önlenmesi açısından yeterli olacağını değerlendirerek tahliyelerine ve haklarında yurt dışına çıkmamak ve il sınırlarını terk etmemek şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir.
33. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla yargılama devam etmektedir.
34. Komisyonca, başvurucuların adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
35. Başvurucular; anayasal haklarının kullanımı niteliğindeki eylemlerinin suçlama konusu yapıldığını, suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunmadığını, tutuklama nedenlerinin ve adli kontrol tedbirlerinin neden yetersiz kaldığının ortaya konulmadığını, daha öncesinde yürütülen soruşturmada adli kontrol kararı verilmesine rağmen benzer nitelikte eylemleri nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında tutuklandıklarını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Başvurucular ayrıca haklarında uygulanan ihraç işlemini protesto etmek ve işlerini geri alabilmek amacıyla gerçekleştirdikleri şiddet içermeyen eylemlerinin tutuklama konusu yapıldığını, suç unsuru içermeyen bu eylemlerin birden çok kez düzenlenmesinin örgütsel faaliyet yoğunluğu olarak gösterildiğini belirterek ifade, toplantı ve örgütlenme özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
37. Başvurucular, İdil Kültür Merkezinde yapılan aramada ele geçirilen dijital materyallere dayanılarak tutukluluklarının devamına karar verildiğini ancak söz konusu dijital materyallerle bir irtibatlarının bulunmadığını, söz konusu dijital materyallere dayanılarak açılan soruşturmalarda pek çok kişinin tahliye edilmiş olduğunu belirterek adil yargılanma haklarının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucuların suç işlemiş olabileceklerinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin ve kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcut olduğu ve tutuklamanın ölçülü olduğu belirtilmiştir.
39. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında bireysel başvuru dilekçesindeki iddialarını yinelemiş; suçlama konusu yapılan dijital materyallerle ilgili olarak başka kişiler hakkında verilen beraat kararlarını sunmuştur.
40. Başvurucuların şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucuların iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
42. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi gereğincekanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan [1. B.], B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).
43. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri belirtilmiştir (Halas Aslan, § 57). Buna göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamada meşru bir amacın olması için ön koşul, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bu husus, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur. Bunun için suçlamanın kuvvetli sayılabilecek inandırıcı delillerle desteklenmesi gerekir. İnandırıcı delil sayılabilecek olgu ve bilgilerin niteliği büyük ölçüde somut olayın kendine özgü şartlarına bağlıdır (Mustafa Ali Balbay [1. B.], B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).
44. Somut olayda öncelikle başvurucuların tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucular DHKP-C terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Bu itibarla başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
45. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
46. Tutuklama kararında, başvurucuların katıldığı ve organizasyonunda bulundukları Yüksel Caddesi eylemlerinin DHKP-C terör örgütünün yayın organlarında yer aldığı ve sahiplenildiği, yine bu yayın organlarında katılım çağrısı ve davet yapıldığı, başvurucuların bu yayın organlarında fotoğraflarının ve etkinliklerinin paylaşıldığı, ele geçirilen ses kayıtlarında eylemi bırakanların hain ilan edileceğinin belirtildiği, ihraç edilen kamu görevlilerinin haklarının aranması gerekçesiyle yapılan eylemlere diğer örgütlerden de katılımcı sağlanmaya çalışıldığı, başvuruculardan ele geçirilen örgütsel yayınlar, mektuplar, karikatür içerikleri, dijital materyaller kapsamında örgüt üyelerini öven paylaşım ve çağrılar yapıldığı, ölen örgüt üyelerinin sahiplenildiği, başvuruculardan bazılarının gözaltına alındıktan sonra örgütsel bir tavırla açlık grevi yaptığı,örgüte yeni üyeler kazandırılması için de çalışmalar sürdürdükleri, bu eylemleri terör örgütü DHKP-C'nin talimatları doğrultusunda gerçekleştirdikleri belirtilmiştir. Ayrıca daha sonra verilen tutukluluğun devamı kararlarında da atıf yapılan (bkz. § 23) dijital materyalde (İstanbul'un Şişli ilçesinde bulunan İdil Kültür Merkezinde yapılan aramada ele geçirilen) örgüt içi yazışmaların yer aldığı, bu yazışmalarda kısaltmalara veya kod isimlerine yer verilerek bazı kişiler hakkında değerlendirmelerde bulunulduğu, bu kişiler arasında başvurucuların da olduğu ileri sürülmüştür. Tüm bu hususların terörle bağlantılı bir suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir.
47. Diğer taraftan başvurucular hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
48. Somut olayda Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucuların tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına ve isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen katalog suçlar arasında yer almasına dayanılmıştır.
49. Kişinin mahkûmiyeti hâlinde alacağı hapis cezanın ağırlığı, kaçma şüphesinin varlığına işaret eden durumlardan biridir (Hüseyin Burçak [2. B.], B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). DHKP-C'nin yurt içinde ve yurt dışındaki faaliyetleri dolayısıyla bu örgüte üye olmakla suçlanan başvurucuların serbest bırakıldığında yurt içinde saklanması veya yurt dışına çıkması ve burada barınması imkânı diğer kişilere göre çok daha fazladır (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş [1. B.], B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 60). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
50. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucular yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş, § 60; Devran Duran, § 66).
51. Öte yandan başvurucular hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bu husus değerlendirilirken anayasal denetimin tutuklamaya ilişkin süreç ile tutuklama gerekçeleri üzerinden yapılması gerekir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Mehmet Baransu (2) [2. B.], B. No: 2015/7231, 17/5/2016, § 136).
52. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir biçimde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri [2. B.], B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64; Gülser Yıldırım (2), § 162). Ayrıca tutuklama kararında başvurucuların haklarında daha önce verilen adli kontrol tedbirlerine rağmen yoğun bir şekilde eylemlerine devam etmeleri sebebiyle adli kontrol hükümleri uygulanmasının bu aşamada yetersiz kalacağı, eylemlerinden kaynaklı olarak verilecek muhtemel ceza miktarı da gözetildiğinde tutuklama tedbirinin ölçülülük ilkesine aykırı olmayacağı değerlendirmesine yer verilmiştir.
53. Sonuç olarak başvurucuların terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklanması dikkate alındığında Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
54. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Kenan YAŞAR bu sonuca katılmamıştır.
55. Başvurucuların diğer şikâyetleri hakkında bir inceleme yapılmasına gerek olmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetlerine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/7/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Mahkememiz çoğunluğu, başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 19. maddesine uygun olduğunu değerlendirmiştir. Aşağıda açıklanan gerekçeler uyarınca çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
3. Başvurucular, OHAL KHK’sı ile kamu görevinden ihraç edilmelerinin ardından gerçekleştirdikleri eylemler nedeniyle silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla tutuklanmış; daha önce benzer eylemleri nedeniyle açılan davalarda tutuksuz yargılanmalarına karar verilmesine rağmen, aynı nitelikteki fiiller temelinde yeniden tutuklanmışlardır.
4. Anayasa Mahkemesi yerleşik içtihadına göre, katalog suçlara ilişkin tutuklama kararı verilirken, suçun niteliği kadar, somut olayda kaçma ve delilleri karartma riskinin bulunup bulunmadığı da olgu temelli olarak değerlendirilmeli, soyut gerekçelere dayanılmamalıdır. (Eren Erdem, B. No: 2019/9120, 9/6/2020, § 135).
5. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).
6. Cezanın ağırlığı her zaman kaçma tehlikesinin bulunduğunu ortaya koyan bir durum olarak kabul edilemez. Bir ceza soruşturması veya kovuşturması bağlamında uygulanan tutuklama tedbirleri bakımından kaçma şüphesinin bulunup bulunmadığının veya devam edip etmediğinin belirlenmesinde -suçun ya da cezanın niteliğine ilişkin olanların yanı sıra- şüphelinin veya sanığın durumunun da özellikle dikkate alınması gerekmektedir. Bu bağlamda şüpheli veya sanığın sabit bir yerleşim yerinin olup olmadığı, mesleği, mal varlığı, ailesinden veya işinden kaynaklı bağlantıları, yakalanma şekli, süreç içindeki tavır ve davranışları, başka bir ülkeye gitmesini veya orada barınmasını kolaylaştıran bazı özel koşulların bulunup bulunmadığı, kişilik özelliklerini ortaya koyan olgular, ahlaki durumunu gösteren tutum ve eylemleri gibi kişisel (subjektif) unsurlar birlikte değerlendirilerek bir kanaate ulaşılmalıdır (Eren Erdem, B. No: 2019/9120, 9/6/2020, § 135). Delilleri karatma riskinin de soyut bir biçimde değerlendirilemeyeceği, olgusal bir temelinin bulunması gerektiği açıktır.
7. Tutuklama kararında belirtildiği üzere, başvuruculara isnat edilen suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) fıkrasında sayılan katalog suçlardandır. Bu tür suçlarda kuvvetli suç şüphesinin varlığı hâlinde tutuklama nedeni varsayılabilir. Ancak bu karine kesin değil, aksine çürütülebilir nitelikte adi bir karinedir. Dolayısıyla tutuklama nedenlerinin bulunmadığı durumlarda yalnızca suçun katalog suç olması tutuklama için yeterli sayılamaz.
8. Somut olayda başvurucular hakkında daha önce benzer eylemler sebebiyle adli kontrol kararı verilmiş, bu tedbirlere uyulmuş ve duruşmalara katılım sağlanmıştır. Aynı nitelikteki fiiller nedeniyle yeni bir tutuklama tedbiri uygulanmasına geçilmiştir. Ancak bu geçişin gerekliliği ve ölçülülüğü ortaya konulmamıştır.
9. Delilleri karartma riski ileri sürülmekle birlikte, bu risk somut olgularla desteklenmemiştir. Deliller büyük ölçüde toplanmış, iddianame kısa sürede düzenlenmiştir. Ayrıca başvurucular eylemleri inkâr etmemiş, hukuka aykırı olmadığını savunmuşlardır. Bu da karartma riskinin olmadığını göstermektedir.
10. Bu itibarla somut olayda tutuklama nedenlerinin bulunmadığı açık olduğundan isnat edilen suçun katalog suç olduğundan bahisle tutuklama kararı verilmesi hukuka aykırıdır. Öte yandan katalog suç sebebiyle tutuklama nedenleri varsayılsa bile, bu durum adli mercileri öncelikle tutukluluğa alternatif tedbirler öngörme ve ölçülülük değerlendirmesi yapma yükümlülüğünden muaf tutmamaktadır.
11. Bu kapsamda başvurucular hakkında tutuklamaya konu dava ile birleşen ilk davada adli kontrol tedbirleri devam ederken ve başvurucuların bu tedbirlere uymadığına ilişkin bir tespit olmadığı hâlde temelde aynı suçlamalardan hareketle başlatılan yeni davada tutuklama tedbiri uygulanmasının neden gerekli olduğunun ve daha önce uygulanmakta olan adli kontrol tedbirlerinin neden yetersiz kaldığının tutuklamaya ilişkin kararlarda ortaya konulduğunu söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı değerlendirilmiştir.
12. Dolayısıyla, başvurucuların özgürlüklerinin sınırlanmasında ölçülülük ilkesi gözetilmemiş; özgürlük kural, tutuklama istisna ilkesine aykırı şekilde tutuklama uygulanmıştır. Tutuklama nedenlerinin bulunmadığı bir durumda, sırf isnat edilen suçun katalog suç olması gerekçe gösterilerek özgürlüğün kısıtlanması, Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleriyle bağdaşmamaktadır.
13. Açıklanan gerekçelerle, başvurucular hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olmadığı, bu sebeple Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği kanaati ile çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
|
Üye Kenan YAŞAR |