AYM'nin 2021/59582 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 25/6/2025 tarihli ve 2021/59582 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
ALİ YILDIRIM BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2021/59582) |
Karar Tarihi: 25/6/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
Rıdvan GÜLEÇ |
||
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Raportör |
: |
Hüseyin ERAL |
Başvurucu |
: |
Ali YILDIRIM |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanığın başvurucu (sanık) tarafından duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) hakkında yürütülen başka bir soruşturma kapsamında, şüpheli sıfatıyla etkin pişmanlık hükümleri çerçevesinde ifadeleri alınan M.S.Y. ve S.A.nın başvurucunun Yunus kod ismini kullandığı ve 2012-2013 yıllarında Kepez'de bölge talebe mesulü olarak sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğü yönünde beyanda bulunmaları üzerine Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başvurucu hakkında FETÖ/PDY'yi kurma ve yönetme suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
3. Başvurucu, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme şüphesiyle 5/1/2017 tarihinde gözaltına alınmış; 27/1/2017 tarihinde ise tutuklanmıştır.
4. Başvurucu; soruşturma kapsamında alınan ifadelerinde aleyhine beyanda bulunan kişileri tanımadığını, ByLock kullanmadığını, tanık beyanlarını ve atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiştir.
5. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma sonucunda başvurucu hakkında silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan 10/4/2017 tarihli iddianame düzenlenmiştir. İddianamede; haklarında yürütülen soruşturmada etkin pişmanlık kapsamında şüpheli olarak beyanda bulunan M.S.Y. ve S.A.nın başvurucunun Yunus kod ismini kullandığına ve kaldıkları evin bulunduğu bölgede bölge talebe mesulü olarak görev yaptığına ilişkin beyanları ile örgüte müzahir şirkette çalıştığını gösteren Sosyal Güvenlik Kurumu kaydı, kullandığı cep telefonunda ByLock programı tespit edildiğine dair tutanak ile Asya Katılım Bankası A.Ş.de (Bank Asya) hesap hareketlerine ilişkin tespitlere dayanılmıştır.
6. İddianamenin kabul edilmesiyle Antalya 9. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanan davada 5/5/2017 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda -diğer işlemlerin yanı sıra- tanıklar M.S.Y. ve S.A.nın bulundukları yer mahkemeleri tarafından dinlenmeleri amacıyla istinabe talebinde bulunulmasına, HTS kayıtlarının istenmesine ve GSM numarası üzerinden ByLock araştırmasının yapılmasına karar verilmiştir.
7. Yargılama beş celsede tamamlanmıştır. Birinci celse öncesinde istinabe mahkemesi olan Çorum Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tanık M.S.Y.nin beyanları alınmıştır. Tanık M.S.Y. vermiş olduğu beyanlarında özetle başvurucuyu Yunus kod ismi ile tanıdığını, kaldığı evin bulunduğu bölgede başvurucunun bölge talebe mesulü olarak görev yaptığını, kaldığı örgüt evinin kira ve diğer ihtiyaçları ile ilgilendiğini, sohbetler düzenlediğini ve Bank Asya hesabı açtıktan sonra banka kartlarını kendisinden aldığını beyan etmiştir.
8. Birinci celse başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucu; Mahkemedeki savunmasında örgütle ilgisinin olmadığını, aleyhine beyanda bulunan tanıklar M.S.Y. ve S.A.yı tanımadığını, örgütle irtibatlı olmayan birçok şirkette de çalıştığını, ByLock kullanmadığını ve üzerine atılı suçları kabul etmediğini ileri sürmüştür. Aynı celsede tanık M.S.Y.nin istinabe mahkemesi tarafından celse arasında alınan beyanları duruşmada okunmuş, başvurucu ve müdafiine tanık anlatımına karşı beyan ve itirazda bulunma imkânı verilmiştir.
9. İkinci celse öncesinde diğer tanık S.A.nın beyanları Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi tarafından alınmıştır. Tanık S.A. vermiş olduğu beyanlarında özetle teşhiste gösterilen fotoğrafta başvurucuyu Yunus kod ismi ile tanıdığını, kalmış olduğu öğrenci yurduna başvurucunun gelip gittiğini, başvurucunun bölge talebe mesulü olarak görev yaptığını duyduğunu beyan etmiştir. İkinci celsede tanık S.A.nın istinabe mahkemesi tarafından alınan beyanları da duruşmada okunmuş, başvurucu ve müdafiine tanık anlatımına karşı beyan ve itirazda bulunma imkânı verilmiştir.
10. Üçüncü celsede başvurucuya ait CGNAT kayıtları dosyaya gönderilmiş, ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı'yla ilgili araştırmanın devam ettiği bildirilmiştir. Aynı celsede Cumhuriyet savcısının başvurucunun örgüt üyeliği suçundan cezalandırılması talebini içeren esas hakkındaki mütalaasına karşı savunma yapmak üzere başvurucu ve müdafiine süre verilmiştir. Başvurucu; son celsede yapmış olduğu savunmasında tanık beyanlarını kabul etmediğini, beyanların gerçeği yansıtmadığını ve çelişkili olduğunu ileri sürmüştür.
11. Mahkeme, başvurucu hakkında her ne kadar silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan cezalandırılması talebiyle dava açılmış ise de başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Başvurucu hakkındaki cezanın alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle belirlenme gerekçesi suçun işleniş biçimi, failin kastının ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik olarak açıklanmıştır. Mahkemenin mahkûmiyet kararını; başvurucunun kendi adına kayıtlı GSM hattı üzerinden ByLock isimli gizli haberleşme programı kullandığı, HTS analiz raporuna göre FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma yürütülen birçok kişi ile iletişim hâlinde olduğu, örgüte müzahir şirket tarafından işletilen öğrenci yurdunda çalıştığı, örgütün finans kaynağı olarak kabul edilen Bank Asyada aktif hesabının bulunduğu,tanık M.S.Y.nin beyan ve teşhisi ile tanık S.A.nın beyanları doğrultusunda başvurucunun örgüt içinde Yunus kod adını kullandığı ve örgüt içinde bölge talebe mesulü olarak görev yaptığı hususlarına dayandığı anlaşılmaktadır.
12. Başvurucu, istinaf dilekçesinde -diğerlerinin yanı sıra- tanıkların çelişkili beyanları ile ceza verilemeyeceğini belirtmiştir. Başvurucunun istinaf talebi Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 7/3/2019 tarihinde esastan reddedilmiştir.
13. Başvurucu, temyiz dilekçesinde -diğerlerinin yanı sıra- tanıklar M.S.Y. ve S.A.nın Mahkeme huzurunda dinlenmediği ve tanıklara soru sorma hakkının kullandırılmadığını ileri sürmüştür.
14. Temyiz aşamasında başvurucuya ait 259714 ve 489879 ID numaralı ByLock mesaj içeriklerini içerir tespit ve değerlendirme tutanakları dosyaya gönderilmiştir. Yargıtay, başvurucu hakkındaki temyiz aşamasında gelen ByLock tespit ve değerlendirme tutanakları beklenmeden karar verilmiş ise de dosyada mevcut diğer delillerin atılı suçun sübutu için yeterli olduğunu belirtmek suretiyle 3/3/2021 tarihinde kararın onanmasına karar vermiştir.
15. Başvurucu, nihai hükmü 2/5/2021 tarihinde öğrendikten sonra 20/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne, tanık sorgulama hakkı dışındaki iddiaların kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, tanık beyanlarının mahkûmiyet hükmünde belirleyici delil olarak değerlendirildiğini ancak kendisine bu tanıkları sorgulama imkânının verilmediğini ileri sürmüştür.
18. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun istinabe mahkemesinde dinlenen tanık beyanlarına karşı iddia ve itirazlarını dile getirdiği, istinabe yoluyla dinlenen tanık beyanlarının tek ve belirleyici olmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
19. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
21. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesinin geçerli bir nedeninin varlığına bakılmalıdır. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (Atila Oğuz Boyalı [2. B.], B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Selçuk Demir [2. B.], B. No: 2014/9783, 22/1/2015, §§ 27-46; AZ. M. [2. B.], B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 45-67; Baran Karadağ [2. B.], B. No: 2014/12906, 7/5/2015, §§ 49-76; Orhan Güleryüz [1. B.], B. No: 2019/30221, 28/12/2021, §§ 33-42; Abdurrahim Balur [2. B.], B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay [1. B.], B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim [2. B.], B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51; Metin Akdemir (2) [1. B.], B. No: 2020/3964, 21/9/2022, § 36; Uğur Özcan [1. B.], B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40).
22. Somut olayda Mahkeme tarafından aleyhe beyanda bulunan tanıklar M.S.Y. ve S.A.nın istinabe yoluyla alınan beyanları başvurucu ve müdafiine okunmuş ancak tanığın duruşmada dinlenilmesine ilişkin herhangi bir çaba gösterilmemiştir. İlgili duruşma tutanağı ve gerekçeli kararda da tanıkların Mahkemede hazır edilememesinin veya aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenilmemesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık/tanıklar tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
23. Mahkemenin başvurucunun terör örgütü üyeliği suçundan mahkûm olmasında esas olarak ByLock isimli haberleşme programını kullanmasına, Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin kayıtlara, örgüte ait müzahir kurumlarda çalışmasına, haklarında FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma yürütülen birçok kişiyle iletişim hâlinde olmasına ve tanık beyanlarına dayandığı görülmektedir. Başvurucu hakkındaki gerekçeli karar incelendiğinde duruşmada dinlenmeyen tanıkların başvurucu aleyhine verdiği beyanların ve diğer delillerin ağırlığı hususunda Mahkemece herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmüştür.
24. Yargıtay içtihadı uyarınca kişinin ByLock kullanıcısı olduğunun tespiti açısından -somut olayda da olduğu gibi- sadece Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan getirtilen CGNAT kayıtları yeterli delil olarak kabul edilmemektedir (birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/6/2021 tarihli ve E.2020/2018, K.2021/4527; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 4/10/2022 tarihli ve E.2021/18943, K.2022/5428 sayılı kararları). Somut olayda ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı temyiz aşamasında dosyaya eklenmiş ise de söz konusu tutanak taraflara okunarak duruşmada tartışılmamış ve mahkûmiyet hükmüne dayanak alınmamıştır (bkz. §§ 11-14).
25. Yargıtay uygulamasına göre kişilerin örgütle iltisaklı Bank Asya'ya örgüt liderinin talimatıyla ve terör örgütüne yardım etme kastıyla destek amaçlı para yatırdıklarına ilişkin kesin ve inandırıcı delil bulunmaması durumunda, mevcut şüphe sanık lehine değerlendirilmektedir (birçok karar arasından bkz. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 25/11/2024 tarihli ve E.2022/24737, K.2024/15026; 12/12/2024 tarihli ve E.2022/30656, K.2024/18046; 23/12/2024 tarihli ve E.2022/34231, K.2024/19255 sayılı kararları).
26. Çeşitli telefon görüşmelerinin örgütsel bir niteliği olduğuna ve açılan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olduğuna yönelik bir delil tespit edilemediği, iletişim içeriklerinin bulunmadığı ve iletişimin mahiyetinin de bilinmediği durumlarda, başvurucunun diğer birtakım sanıklarla sadece iletişim hâlinde olmasının başvurucunun örgütün nihai amacını bildiğini ve terör örgütü hiyerarşisi içinde gerçekleştirilmiş örgütsel faaliyetlerinin varlığını ortaya koyduğu söylenemez. Nitekim Anayasa Mahkemesi Mustafa Özterzi ([GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019) kararında örgütsel amaçlarla yapıldığını gösteren somut olgular ortaya konulmadığı sürece -somut olayın koşulları itibarıyla- içeriği belli olmayan telefon görüşme kayıtlarının örgütsel bir ilişki bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabulünü mümkün görmemiştir (Mustafa Özterzi, §§ 105, 106; aynı yöndeki değerlendirmeler için ayrıca bkz. Mustafa Açay [1. B.], B. No: 2016/66638, 3/7/2019, § 61; İlker Deniz Yücel [2. B.], B. No: 2017/16589, 28/5/2019, § 86; Murat Aksoy [GK], B. No: 2016/30112, 2/5/2019, § 79; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 146; mahkûmiyet kararı yönünden benzer değerlendirmeler için ayrıca bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz [1. B.], B. No: 2019/20791, 18/10/2022, §§ 17, 18, 57).
27. Yine Yargıtay uygulamasında kişilerin örgütle irtibatlı kurumlarda çalışmalarının terör örgütü üyeliği suçu açısından tek başına yeterli delil olarak kabul edilmediği görülmektedir [(kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2/3/2021 tarihli ve E.2019/5505, K.2021/1793 sayılı kararı].
28. Gerekçeli karar içeriği, hükme esas alınan delillere ilişkin açıklanan Yargıtay uygulaması ile özellikle Yargıtayın dosyada mevcut diğer delillerin atılı suçun sübutu için yeterli olduğuna ilişkin tespiti gözönüne alındığında, istinabe yolu ile beyanları alınan tanıklar M.S.Y. ve S.A.nın başvurucunun Yunus kod ismini kullandığına ve bölge talebe mesulü olarak görev yaptığına ilişkin beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında önemli ölçüde dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle sorgulama imkânı tanınmayan tanık beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
29. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Buna ek olarak hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanı dışında başka delillere de dayanılmıştır. Ancak gerekçeli kararda başvurucunun örgüt hiyerarşisi içinde bölge talebe mesullüğü yaptığı ve Yunus kod ismini kullandığı yönündeki sorgulanamayan tanığın beyanlarını doğrulayan başkaca delile dayanıldığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ayrıca Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların başvurucunun da onlara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ya da tanıkların istinabe olunan mahkemede dinlenirken başvurucunun haberdar edilip edilmediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tanıkların istinabe mahkemelerince alınmış yazılı beyanları duruşmada okunmuşsa da başvurucu, tanık beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa onları sorgulayamamış; sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanıkların tepkileri konusunda Mahkemenin dikkati çekilememiş, tanık beyanlarının doğruluğu ve güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanıklar beyanda bulunurken tepkileriyle ilgili olarak izlenim edinememiştir. Öte yandan hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanı dışında başka delillere de dayanılmış olmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanığı sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla doğruluğu ve güvenilirliği test edilmemiş tanıkların beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvenceler sağlanmamıştır. Bu bağlamda tanıkların duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucunun; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararı doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
32. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 7.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
34. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
35. Tanık sorgulama hakkı tanığın yargılama evrelerindeki beyanlarının delil değeriyle ilgili bir derecelendirme yapılmasını güvence altına almamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu hak, tanığın duruşmadaki beyanlarına üstünlük tanınması gerektiği yönünde bir güvence içermemektedir. Savunmaya duruşmada tanığı sorgulama fırsatı tanındığı ve sanığın diğer haklarına saygı gösterildiği sürece tanığın yargılama evresindeki beyanlarının hangisine itibar edileceği meselesi karar veren mahkemenin takdirindedir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Musa Yılmaz Acar [1. B.], B. No: 2013/1664, 16/7/2014, § 53).
36. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 9. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/49, K.2018/160) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/6/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvurucu, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan gizli tanığın duruşmada sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, çoğunluk tarafından başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde adil yargılanma kapsamında güvence altına alınan tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Aşağıda belirttiğim nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum. Şöyle ki;
Yargılamanın birinci celse öncesinde istinabe mahkemesi olan Çorum Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tanık M.S.Y.nin beyanları alınmış olup, tanık M.S.Y. beyanında özetle; başvurucuyu Yunus kod ismi ile tanıdığını, kaldığı evin bulunduğu bölgede başvurucunun bölge talebe mesulü olarak görev yaptığını, kaldığı örgüt evinin kira ve diğer ihtiyaçları ile ilgilendiğini, sohbetler düzenlediğini ve Bank Asya hesabi açtıktan sonra banka kartlarını kendisinden aldığını belirtmiştir. Birinci celsede tanık M.S.Y.nin istinabe mahkemesi tarafından celse arasında alınan söz konusu beyanı duruşmada okunmuş, başvurucu ve müdafine tanık anlatımına karşı beyan ve itirazda bulunma imkânı verilmiştir. İkinci celse öncesinde ise, diğer tanık S.A.’nın beyanları Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi tarafından alınmıştır. Tank S.A. vermiş olduğu beyanlarında özetle teşhiste gösterilen fotoğrafta başvurucuyu Yunus kod ismi ile tanıdığını, kalmış olduğu öğrenci yurduna başvurucunun gelip gittiğini, başvurucunun bölge talebe mesulü olarak görev yaptığını duyduğunu beyan etmiştir. İkinci celsede tanık S.A.’nın istinabe mahkemesi tarafından alınan beyanları da duruşmada okunmuş, başvurucu ve müdafine tanık anlatımına karsı beyan ve itirazda bulunma imkânı verilmiştir. Üçüncü celsede başvurucuya ait CGNAT kayıtları dosyaya gönderilmiş, ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağıyla ilgili araştırmanın devam ettiği bildirilmiştir.
Mahkeme, mahkûmiyet kararının gerekçesinde; başvurucunun kendi adına kayıtlı GSM hattı üzerinden ByLock isimli gizli haberleşme programı kullandığı, HTS analiz raporuna göre FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma yürütülen birçok kişi ile iletişim hâlinde olduğu, örgüte müzahir şirket tarafından işletilen öğrenci yurdunda çalıştığı, örgütün finans kaynağı olarak kabul edilen Bank Asya’da aktif hesabının bulunduğu, tanık M.S.Y.nin beyan ve teşhisi ile tanık S.A.nin beyanlar doğrultusunda başvurucunun örgüt içinde Yunus kod adını kullandığı ve örgüt içinde bölge talebe mesulü olarak görev yaptığını belirtmiştir. Başvurucu, istinaf dilekçesinde -diğerlerinin yani sıra- tankların çelişkili beyanları ile ceza verilemeyeceğini belirtmiştir. Başvurucunun istinaf talebi Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 7/3/2019 tarihinde esastan reddedilmiştir. Başvurucu, temyiz dilekçesinde -diğerlerinin yanı sıra- tanıkların mahkeme huzurunda dinlenmediği ve tanıklara soru sorma hakkının kullanılmadığını ileri sürmüştür.
Temyiz aşamasında başvurucuya ait 259714 ve 489879 ID numaralı ByLock mesaj içeriklerini içerir tespit ve değerlendirme tutanakları dosyaya gönderilmiştir. Yargıtay, başvurucu hakkındaki temyiz aşamasında gelen ByLock tespit ve değerlendirme tutanaklar beklenmeden karar verilmiş ise de dosyada mevcut diğer delillerin atılı suçun sübutu için yeterli olduğunu belirtmek suretiyle kararın onanmasına karar vermiş, başvurucu nihai hükmü öğrendikten sonra bireysel başvuruda bulunmuştur.
Başvurucu kovuşturma süreçlerinde müdafi yardımından yararlanmış, iddianameye konu eylemler ve dosya kapsamı hakkında bilgi verilmiş ve savunması alınmıştır. Dosya kapsamında istinabe yoluyla alınan tanık beyanları duruşmada başvurucuya okunmuş, tanık beyanına karşı savunma imkânı tanınmıştır. Başvurucu yerel mahkeme ve istinaf aşamalarında tanık beyanlarına karşı savunma yaparken, tanıkları sorgulayamadığını ya da soru sormak istediğini ileri sürmemiştir. Dosya kapsamında başvurucunun Bylock kullandığı tespit edilmiş,CGNAT kayıtları sunulmuş ve temyiz aşamasında Bylock değerlendirme tespit tutanakları da dosyaya girmiştir. Yargılamada başvurucuya esas hakkında mütalaaya savunma imkânı tanınmış ve başvurucunun savunması sonrasında hüküm verilmiştir. Yargılamayı yapan Ağır Ceza Mahkemesi tüm dosya kapsamını nazara alarak, hukuk kurallarını nasıl uyguladığını ve yorumladığını, ayrıca takdir yetkisini gerekçelendirerek hüküm kurmuştur. Yerel Mahkemenin kararı istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek kesinleşmiştir. Buna göre, başvurucunun bireysel başvurusunda yer alan iddiaları kanun yolu şikâyeti niteliğini haiz olup, bireysel başvuruda bu hususların değerlendirilmesi mümkün değildir.
Anayasa Mahkemesi, Aydın Yavuz ve Diğerleri başvurusunda (Başvuru Numarası: 2016/22169, Karar Tarihi: 20/6/2017, R.G. Tarih ve Sayı: 30/6/2017-30110) darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmaya ilişkin olarak FETÖ/PDY örgütünün özellikleri hakkında kapsamlı açıklamalara yer vermiştir. Söz konusu kararda, yetkili makamlarca ve soruşturma mercilerince 15 Temmuz darbe teşebbüsünün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'ye ilişkin olarak özellikle son yıllarda yürütülen soruşturma ve kovuşturmalarda bu yapılanmanın özelliklerine ve faaliyetlerine ilişkin birçok tespit ve değerlendirmeye yer verilerek, özetle; FETÖ/PDY’nin başlangıçta özellikle din ve eğitim alanında faaliyet göstererek toplumda meşruiyet kazanmaya çalıştığı, FETÖ/PDY bünyesinde bulunan ışık (talebe) evleri, okullar, yurtlar ve dershaneler aracılığıyla ulaştığı gençleri amaçları doğrultusunda yetiştirdiği ve bu kişilerin yapılanmanın insan kaynağını oluşturduğu, FETÖ/PDY'nin yöneticileri ve üyelerinin, faaliyetlerini gizlilik esasıyla yürüttüğü ve gizliliği sağlayacak haberleşme yöntemleri kullandığı, gizlilik anlayışı, devlet yönetimi bakımından önemli görülen TSK, yargı, emniyet ve mülki idare birimlerinde ayrı bir titizlikle uygulandığı, FETÖ/PDY'nin gerçek amacının devleti ele geçirmek olduğu belirtilmiştir.
Yine Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanması bireysel başvurunun ikincilliği ilkesi yargılamayı yapan derece mahkemelerinin görevidir. Anayasa Mahkemesinin görevi ise, derece mahkemelerinin yorumlarının açıkça keyfi veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemektir. Başvurucu hakkında terör örgütü üyeliğinin sübut bulduğunu kabul eden yerel mahkeme somut olay bağlamında Bylock ve HTS kayıtları gibi dijital delilleri, Bank Asya hesabını ve tanık ifadelerini değerlendirmiş, kararını gerekçelendirmiş ve hüküm kurmuştur. Yerel mahkeme gerekçeli kararında tanık beyanları yanında dijital delilleri ve Bank Asya hesap durumunu da nazara aldığını belirtmiş olup, başvurucu hakkında mahkûmiyet hükmü kurarken tek ve belirleyici delil olarak tanıkların beyanına dayanmamıştır. Yerel mahkemenin kararı gerekçeli olup, hukuk kurallarının uygulanmasında bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik de mevcut değildir. Kaldı ki, başvurucu tanık beyanlarına karşı savunma yaparken ya da istinaf kanun yoluna başvururken tanıkları sorgulamak istediğini ileri sürmemiştir.
Bu nedenlerle, başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediğinden, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye Ömer ÇINAR |