ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2021/56343 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2021/56343 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 25/6/2025 tarihli ve 2021/56343 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

OSMAN SUNAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/56343)

Karar Tarihi: 25/6/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

Rıdvan GÜLEÇ

Kenan YAŞAR

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Mutlu ALAF

Başvurucu

:

Osman SUNAN

Vekili

:

Av. Muhammed Fehim OFLAS

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; başvurucunun maliki olduğu taşınmazın depremde yıkılması sonrasında idare aleyhine açtığı maddi ve manevi tazminat davasında başvurucunun bilirkişi raporuna karşı kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı itirazlarının karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucunun maliki olduğu dükkânın bulunduğu bina depremde ağır hasar almış, Acil Durum ve Afet Yönetim Başkanlığı tarafından yıkılmıştır. Başvurucu 20/5/2013 tarihinde ilgili idare aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Van 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) görülen davada mahkeme; başvurucunun malik olmadığı, yalnızca gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarafı olduğu gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine 23/1/2017 tarihinde karar vermiştir. Bu karara karşı başvurucu tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

3. Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi (Daire) 30/11/2017 tarihli kararı ile istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir. Başvurucu, bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Danıştay 14. Daire (Danıştay) 30/5/2018 tarihli kararı ile başvurucunun resmî şekilde düzenlenmiş satış vaadi senedine sahip olduğu ve hak sahibi olduğu gerekçesiyle kararı bozmuştur. Daire, bozma kararı uyarınca ilk derece mahkemesi kararını kaldırmıştır.

4. Mahkeme tarafından esastan inceleme yapılmış ve dosya kapsamında bilirkişi raporu aldırılmıştır. Bilirkişi raporu ile zarar ve idarenin kusuru tespit ettirilmiştir. Başvurucu rapora 8/7/2019 tarihli dilekçesi ile itiraz etmiştir. Başvurucu; dilekçesinde bir kısım itirazları yanında taşınmazın özelliklerinin dikkate alınmadığına, emsal bir dosyada aynı yapıya ilişkin olarak aldırılan bilirkişi raporunda yapının alanının 197,93 m² olarak tespit edildiğine, bu raporda ise 63,76 m² olarak hatalı tespit yapıldığına, başka bir emsal dosyada ise kusur oranlarının farklı tespit edildiğine işaret etmiştir. Bu rapor doğrultusunda Mahkeme 31/1/2020 tarihli kararı ile 120.000 TL maddi tazminat isteminin 7.655,19 TL'lik kısmının kabulüne, 112.344,81 TL'lik kısmının reddine; 10.000 TL manevi tazminat isteminin 5.000 TL'lik kısmının kabulüne, 5.000 TL'lik kısmının reddine karar vermiştir. Başvurucu, kararı istinaf etmiştir. İstinaf başvurusunda bilirkişi raporuna yapmış olduğu itirazları yinelemiştir. İstinaf başvurusu Daire tarafından 2/11/2021 tarihli kararla kesin olmak üzere reddedilmiştir.

5. Başvurucu, nihai hükmü 24/11/2021 tarihinde öğrendikten sonra 6/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

6. Başvurucu; dosya kapsamında alınan raporun hatalı olduğunu, aynı binaya ilişkin olarak başka bir davada alınan kusur oranları ile binaya ilişkin teknik bilgilerin farklılık arz ettiğini, itirazlarının dikkate alınmayarak bariz takdir hatası yapıldığını ve yargılama sonucunun adil olmadığını ileri sürmüştür.

7. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, davalı idareler tarafından bildirilmiş görüş yazılarını sunmuş ve başvurucunun temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede, Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiğini bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

8. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan [1. B.], B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurunun, ihlal iddialarının mahiyeti gereği gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

10. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

11. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan veya ancak ilk defa kanun yolu merciine ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz [1. B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).

12. Somut olayda başvurucunun maliki olduğu dükkânın bulunduğu bina depremde ağır hasar almış, Acil Durum ve Afet Yönetim Başkanlığı tarafından yıkılmıştır. Başvurucu, idare aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açmış ve Mahkeme tarafından bilirkişi raporu aldırılmıştır. Başvurucu rapora itirazlarında bir kısım itirazları yanında taşınmazın özelliklerinin dikkate alınmadığına, emsal bir dosyada aynı yapıya ilişkin olarak aldırılan bilirkişi raporunda yapının alanının 197,93 m² olarak tespit edildiğine, bu raporda ise 63,76 m² olarak hatalı tespit yapıldığına, başka bir emsal dosyada ise kusur oranlarının farklı tespit edildiğine işaret etmiştir. Mahkeme rapor doğrultusunda karar vermiştir. Kararın gerekçesinde rapora itirazlara yönelik olarak, rapora yapılan itirazların bilirkişi raporunu kusurlandıracak nitelikte olmadığı değerlendirmesi yapılmıştır. Başvurucu kararı istinaf etmiştir. Daire kararın usul ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunu reddetmiştir.

13. Bireysel başvuruya konu uyuşmazlık tazminat talebine ilişkin olup bu talebin esasını taşınmazın yeniden yapım bedeli ve taşınmazın yıkılmasına ilişkin kusur oranları oluşturmaktadır. Taşınmazın yeniden yapım bedeli ise bilirkişi raporunda yapım alanına göre tespit edilmiştir. Dolayısıyla taşınmazın yapım alanına ilişkin iddialar esaslı iddia niteliğinde olup bu iddiaların değerlendirilmesinden sonra ortaya çıkacak neticeye göre davanın sonucu etkilenebilecektir. Aynı şekilde taşınmazın özelliklerine ve tarafların kusur oranlarına yönelik iddialar da davanın sonucunu etkileyebilecek esaslı iddialardır.

14. Başvurucu rapora itirazında ve istinaf dilekçesinde yukarıda işaret edilen itirazlar çerçevesinde aynı binaya ilişkin olarak başka bir mahkeme dosyasında alınan bilirkişi raporunda farklı tespitlerin yapıldığını ileri sürmüştür. Mahkeme ve Daire bu esaslı iddialara yönelik olarak bir değerlendirme yapmamıştır. Bu itibarla başvurucunun kararın sonucunu değiştirebilecek esaslı iddialarının karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

15. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

16. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

17. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun'da değişiklik yapan 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun uyarınca üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine makul süre şikâyetlerinin Tazminat Komisyonu tarafından inceleneceği düzenlenmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Ahmet Kartalkuş ([2. B.], B. No: 2019/39635, 19/3/2024) kararında ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuruda da, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

19. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile 400.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

20. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

21. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır.Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

22. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Van 2. İdare Mahkemesine (E.2019/35, K.2020/75) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202156343-basvuru-numarali-karari