ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2021/55273 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2021/55273 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 10/12/2024 tarihli ve 2021/55273 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

SAVAŞ ARSLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/55273)

Karar Tarihi: 10/12/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 21/8/2025 - 32993

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

Selahaddin MENTEŞ

Muhterem İNCE

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Şahap KAYMAK

Başvurucu

:

Savaş ARSLAN

Vekili

:

Av. Semra TÜRKÖZMEN GÖKÇE

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1- Başvuru, mirasın reddinin iptali davası açma süresinin başlangıç tarihinin hatalı belirlenmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

A. Mirasın Reddi Davasına İlişkin Yargılama Süreci

2. Başvurucunun alacaklı olduğu borçlu vefat etmiş, borçlunun mirasçılarından olan A.S. Gölbaşı (Ankara) Sulh Hukuk Mahkemesinde 30/3/2017 tarihinde mirasın reddi davası açmıştır.

3. Gölbaşı (Ankara) Sulh Hukuk Mahkemesi 25/5/2017 tarihinde uyuşmazlıkta görevli ve yetkili mahkemenin Ankara Sulh Hukuk Mahkemesi olduğuna, talep hâlinde dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; mirasın reddi talebinin mirasın açıldığı yerin sulh hukuk mahkemesinde mirasçı tarafından sözlü veya yazılı beyanla yapılabileceğini, kesin nitelikteki yetki kuralı gereğince miras bırakanın son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesinin görevli ve yetkili mahkeme olduğunu belirtmiştir. Miras bırakanın vefat etmeden önceki en son ikametgâhının " ... Mah. ... Cad. No:... İç Kapı No:... Yenimahalle/Ankara" adresi olduğu ifade edilmiştir.

4. Bunun üzerine A.S.nin vekili30/5/2017 tarihli dilekçeyle Gölbaşı (Ankara) Sulh Hukuk Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yolu başvurusundan feragat etmiş ve dosyanın sulh hukuk mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.

5. Gölbaşı (Ankara) Sulh Hukuk Mahkemesinin 10/7/2017 tarihli yazısı ekinde kesinleşen yetkisizlik kararı uyarınca dosya ilgili birime tevzi edilmek üzere gönderilmiş, Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi esasına 18/7/2017 tarihinde kaydedilmiştir.

6. Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi 28/9/2017 tarihinde davanın kabulüne, mirasın A.S. tarafından kayıtsız şartsız reddedildiğinin tespit ve tesciline karar vermiştir. Ayrıca ret beyanının özel kütüğe işlenmesine hükmetmiştir. Bu karar istinaf kanun yolu başvurusundan feragat edilmesi nedeniyle 12/10/2017 tarihinde kesinleşmiştir.

B. Bireysel Başvuruya Konu Yargılama Süreci

7. Başvurucu, yargı kararına istinaden A.S.nin mirası reddetmesi nedeniyle Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 5/1/2018 tarihinde mirasın reddinin iptali davası açmıştır.

8. Mahkeme 12/4/2018 tarihinde davanın kabulüne, A.S.nin mirası reddinin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; davalı A.S.nin mirası reddi talebinin 28/9/2017 tarihinde kabul edildiğini, söz konusu tarihten itibaren altı aylık süre içinde mirasın reddinin iptali davasının açıldığını belirtmiştir. Mirasın reddine ilişkin kararın icra dairesine 28/12/2017 tarihli dilekçe ile bildirildiğini ve başvurucunun bu tarihte mirasın reddinden haberdar olduğunu ifade etmiştir. Davalının miras bırakanına ait taşınmazların niteliği, sayısı ve özellikleri gözönüne alındığında davalının hiçbir gerekçe göstermeden mirasın reddi yoluna gitmesinin alacaklılarına zarar verme amacıyla hareket ettiğini gösterdiği değerlendirmesinde bulunmuştur. Başvurucuya herhangi bir güvence verildiğinin kanıtlanamadığı, dolayısıyla mirasın reddinin iptali şartlarının oluştuğu neticesine varmıştır.

9. Davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) davalının istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; davalının miras bırakanının 1/1/2017 tarihinde vefat ettiğini, davalının 30/3/2017 tarihinde Gölbaşı (Ankara) Sulh Hukuk Mahkemesine müracaat ederek mirası kayıtsız şartsız reddettiğine dair beyanda bulunduğunu ve 28/9/2017 tarihinde mirasın reddine karar verildiğini belirtmiştir. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 617. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca mirasın reddedildiği tarih ile mirasın reddinin iptali davasının açıldığı tarih arasında altı aylık hak düşürücü sürenin geçtiğini ifade etmiştir. Bu itibarla hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın reddi yönünde hüküm kurmuştur.

10. Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı başvurucunun temyiz kanun yoluna başvurması üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi (Daire) anılan kararın onanmasına karar vermiştir.

11. Başvurucu, nihai hükmü 2/11/2021 tarihinde öğrendikten sonra 2/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

13. Başvurucu; mirasın reddinin tesciline ilişkin kararın icra dosyasına ibrazı neticesinde mirasın reddedildiğini öğrendiğini, mirasın reddi talebiyle yetkisiz mahkemeye başvuru tarihinin mirasın reddinin iptali dava açma tarihinin başlangıcına esas alınamayacağını iddia etmiştir. Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesi kararında yetkisiz mahkemeye başvuru tarihine yer verilmediğini, bilemeyeceği bir durum nedeniyle kendisine kusur atfedilemeyeceğini belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

14. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

17. Mirasın reddinin iptali davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddedilerek uyuşmazlığın esasının incelenmemesi mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmektedir. Hak arama özgürlüğüne yapılan bu müdahale Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen şartlara (kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama) uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Başvuru konusu olaya ilişkin verilen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi kararı 4721 sayılı Kanun'un 617. maddesinin (1) numaralı fıkrasına dayanılarak verildiğinden müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünün karşılandığı görülmüştür. Fıkrada mal varlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse alacaklılarının veya iflas idaresinin kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabileceği kurala bağlanmıştır. Diğer yandan bir mirasçının şahsi durumu yüzünden hakların uzun süre askıda kalmasının önlenmesi ve terekenin bir an önce hak sahiplerine ulaşması için mirasın reddinin iptali dava açma süresinin sınırlandırılmasının meşru bir amacı olduğu da açıktır. Bu itibarla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususları değerlendirilmelidir.

18. Başvurucu, mirasın reddinin iptali davasını hak düşürücü süre içinde açtığını ve Bölge Adliye Mahkemesinin yorumunun öngörülemez olduğunu iddia etmiştir.

19. Bölge Adliye Mahkemesi, yetkisizlik kararı veren Gölbaşı (Ankara) Sulh Hukuk Mahkemesinde mirasın reddi davasının açıldığı 30/3/2017 tarihini ret tarihi olarak kabul etmiş; 5/1/2018 tarihinde açılan mirasın reddinin iptali davasını altı aylık dava açma süresinin geçtiğinden hareketle hak düşürücü süre nedeniyle reddetmiştir.

20. 4721 sayılı Kanun'un 617. maddesinin (1) numaralı fıkrasında alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddeden mirasçının alacaklılarına reddin iptali davası açabilme hakkı tanınmış olup bu davanın mirasın reddinden itibaren altı ay içinde açılabileceği düzenlenmiştir. Bu süre, hak düşürücü süre niteliğinde olduğundan kanunun belirlediği sürede dava açılmaması hâlinde dava açma hakkı sona erecek, dava açılması durumunda ise davaya bakan hâkim bu süreyi kendiliğinden gözönünde bulundurarak davanın reddine karar verecektir (AYM, E.2013/148, K.2014/62, 27/3/2014).

21. Eldeki başvurudaki temel mesele mirasın reddinin iptali dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılacağıyla ilgilidir. Anayasa Mahkemesi anılan kararında 4721 sayılı Kanun'un 617. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan ret tarihinden başlayarak altı ay içinde ibaresinin iptali talebine ilişkin yaptığı inceleme neticesinde ret tarihinin, mirası ret beyanının sulh hâkimine ulaştığı tarih olduğunu belirtmiş, 4721 sayılı Kanun'un öngördüğü sistemin reddin alacaklılar tarafından derhâl öğrenilebilmesine imkân tanıdığını ifade etmiştir. Zira miras bırakanın yerleşim yeri sulh mahkemesine yöneltilen ret beyanının hâkim tarafından tutanakla tespit edilmek suretiyle ret özel kütüğüne tescil edileceği vurgulanmıştır. Anılan kararda, mirasçının alacaklılarının mirasın reddedilip reddedilmediğini miras bırakanın yerleşim yeri sulh mahkemesi nezdinde yapacakları girişim ile öğrenme imkânına her zaman sahip olduklarına işaret edilmiştir. Mirasın reddinin iptali davasının süresinin başlangıcının ret tarihi olarak belirlenmesinin borçlu dışındaki diğer mirasçıların terekeye bir an önce kavuşmasını ve uzun süre dava tehdidi altında kalmasını önlemeye, reddeden mirasçının alacaklılarının korunmasını sağlamaya elverişli ve gerekli olduğu değerlendirmesinde bulunulmuştur (AYM, E.2013/148, K.2014/62, 27/3/2014).

22. Anayasa Mahkemesi ilgili ibarenin iptali talebinin reddine yönelik kararında, altı aylık reddin iptali dava açma süresinin ne zaman başlayacağına ilişkin şartları açıklamıştır. Buna göre ret beyanının miras bırakanın yerleşim yeri sulh mahkemesine yöneltilmesi ve bu beyanın sulh hâkimine ulaşmasıyla tutanakla tespit edilip özel kütüğe tescil edilmesi gerekmektedir. Oysa Bölge Adliye Mahkemesi, söz konusu şartların varlığını değerlendirmeden Gölbaşı (Ankara) Sulh Hukuk Mahkemesinde mirasın reddi davasının açıldığı 30/3/2017 tarihini esas alarak hak düşürücü süre nedeniyle mirasın reddinin iptali davasını reddetmiştir. Başka bir deyişle Gölbaşı (Ankara) Sulh Hukuk Mahkemesinin yetkisizlik kararı üzerine 18/7/2017 tarihinde miras bırakanın son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesi olan Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesine yapılan ret beyanı ve bu beyanın özel kütüğe işlenmesine yönelik karar dikkate alınmadan dava süreden reddedilmiştir.

23. Öte yandan Gölbaşı (Ankara) Sulh Hukuk Mahkemesi, mirasın reddi talebi yönünden herhangi bir hüküm kurmamış; 4721 sayılı Kanun'un 609. maddesi çerçevesinde yetkisizlik kararı vermiştir. Anılan maddede reddin şekli düzenlenmiş, süresi içinde yapılmış olan ret beyanının mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılacağı ve reddeden mirasçının isterse kendisine reddi gösteren bir belge verileceği kurala bağlanmıştır. Bu kapsamda miras bırakanın yerleşim yeri sulh mahkemesine yöneltilmiş geçerli bir ret beyanı olmadığı için ret beyanının tutanakla tespiti ile özel kütüğe tescil edilmesi dolayısıyla başvurucunun ret beyanını öğrenilebilme imkânı olduğu söylenemez.

24. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde 4721 sayılı Kanun'un 617. maddesinde öngörülen mirasın reddinin iptali dava açma süresinin başlangıç tarihine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesinin kararında aşırı şekilci bir yaklaşım sergilediği anlaşılmıştır. Bu itibarla miras bırakanın yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine yapılan ret beyan tarihi yerine yetkisiz sulh hukuk mahkemesine yapılan beyan tarihi esas alınarak hak düşürücü süre nedeniyle mirasın reddinin iptali davasının reddedilmesinin başvurucuya ağır külfet yüklediği ve bu suretle başvurucunun katlanmak zorunda olduğu külfetin hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

26. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesinden şikâyet etmiştir.

27. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

29. Başvurucu; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile 200.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

30. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

31. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesine (E.2018/1446, K.2019/632) iletilmek üzere Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2018/13, K.2018/158) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202155273-basvuru-numarali-karari