AYM'nin 2021/54442 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 17/7/2025 tarihli ve 2021/54442 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
ASIM ŞAHİN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/54442) |
Karar Tarihi: 17/7/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Metin KIRATLI |
||
Raportör |
: |
Aydın DEMİREL |
Başvurucu |
: |
Asım ŞAHİN |
Vekili |
: |
Av. Eylem SALIK |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1- Başvuru; hukuka aykırı yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirleri sebebiyle ödenen tazminatın yetersiz olması, haksız olarak uygulanan konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri sebebiyle oluşan zararların tazmin edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) tarafından başvurucu ve diğer dokuz şüpheli hakkında DEAŞ silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında başvurucu yakalanıp 29/10/2017-7/11/2017 tarihleri arasında hakkında on gün gözaltı tedbiri uygulanmıştır. Başvurucu müsnet suçtan İzmir 1. Sulh Ceza Hâkimliği (Sulh Ceza Hâkimliği) kararıyla 7/11/2017 tarihinde tutuklanmıştır. İtiraz üzerine Sulh Ceza Hâkimliği 16/11/2017 tarihinde, tutuklamadan beklenen amacın adli kontrol tedbiri uygulanarak sağlanabileceği gerekçesiyle başvurucu hakkında yurt dışına çıkamama ve konutu terk etmeme adli kontrol tedbirlerinin uygulanarak başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
3. Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen 25/1/2018 tarihli kararla delillerin yeterince toplanmış olması, adli kontrol tedbirinden beklenen yararın gerçekleşmiş olması gerekçeleriyle başvurucu hakkındaki her iki adli kontrol tedbirinin de kaldırılmasına karar verilmiştir.
4. Cumhuriyet Başsavcılığı; çatışma bölgeleriyle bağlantılı DEAŞ yanlısı faaliyet gösteren şahıslarla iltisaklı olabileceği, söz konusu örgüt nezdinde faaliyette bulunan bir şahısla internet üzerinden bağlantılı olabileceği yönünde teyide muhtaç bilgiler nedeniyle başvurucu hakkında soruşturma yürütüldüğünü, yapılan aramada herhangi bir toplatma kararı bulunmayan örgütsel içerikli bir adet kitabın ele geçirildiğini ve kolluk birimince hazırlanan tahkikat evrakında belirtilen hususlar dışında herhangi bir bilgi ve belgenin elde edilemediğini belirterek 22/6/2022 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
5. Bu karar üzerine başvurucu hukuka aykırı olarak yakalanıp on gün süreyle gözaltında kaldığını ve haksız olarak doksan gün süreyle elektronik kelepçe takılmak suretiyle hakkında konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulandığını belirterek 10.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebiyle dava açmıştır.
6. Karşıyaka 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 6/4/2021 tarihinde başvurucunun maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile haksız olarak gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği 18 gün için başvurucuya 842,40 TL maddi, 2.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar vermiştir. Ağır Ceza Mahkemesi "... davacının gözaltında ve tutuklu kaldığı dönemde geliri ve kazanç kaybı miktarı konusunda itibar edilebilecek herhangi bir belge ibraz edemediği gözönüne alınarak yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda maddi tazminatın net asgari ücret tutarı üzerinden hesaplanması cihetine gidilmiştir. Her ne kadar davacı vekili ev hapsi uygulanması nedeniyle de tazminat talebinde bulunmuş ise de; Yargıtay 12. Ceza Dairesinin... kararında belirtildiği üzere; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141. ve devamı maddelerinde yakalama, gözaltı, tutuklama, arama ve el koyma işleminden kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazmininin düzenlendiği dikkate alındığında, davacı hakkında uygulanan ... konutunu terk etmemek şeklindeki adli kontrol tedbiri nedeniyle tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiği, ancak davacının gözaltında ve tutuklulukta geçirmiş olduğu süreler (18gün) için ... aylık net asgari ücret[e]... göre 842,40 TL maddi tazminat hesaplanmıştır. Davacının yukarıda belirtilen ve tespit olunan gözaltında ve tutuklu geçirdiği 18 günlük süre ve daha sonra uzun süre adli kontrol altında kalması nedeniyle davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltında, tutuklu ve adli kontrol altında kaldığı süre gözetilmek suretiyle, ... maddi ve manevi tazminat ile gözaltı tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesinin uygun olduğu,..." gerekçesine dayanmıştır.
7. Karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Başvurucu istinaf dilekçesinde özetle aynı soruşturmada gözaltına alınıp aynı sürede konutu terk etmeme tedbirine muhatap olan ve neticede hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen, kendisiyle aynı mesleği yapan kardeşi lehine daha fazla tutarda maddi ve manevi tazminata hükmedildiğine, iki yargılama sonucunda hükmedilen tazminat miktarlarının çelişkili olduğuna değinmiştir. Dilekçede, konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin baştan beri haksız olduğuna dair bir iddia bulunmamaktadır.
8. Tarafların istinaf kanun yolu başvurusunu İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 15/10/2021 tarihinde düzelterek esastan reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi "...dava ile bağlılık ilkesi gereği davacının dava dilekçesinde haksız gözaltı ve evden çıkmama adli kontrolü nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğu, haksız tutuklamaya ilişkin bir talebin olmadığı ve adli kontrolün davacıya yüklenen suç dosya içeriği ve adli kontrolün süresi itibarıyla ölçülülük ilkesinin aşılmadığı değerlendirilerek yapılan incelemede... davacının gözaltında kaldığı süreye ilişkin olarak ... net asgari ücret miktarı üzerinden yapılan hesaplama sonucunda belirlenecek miktarın maddi tazminat olarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, ... manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltında ve tutuklu kaldığı süre, olayın cereyan tarzı ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar yasal faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nesafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda manevi tazminata hükmolunması kanuna aykırı olup..." gerekçesiyle başvurucunun hakkında uygulanan tutuklama tedbiri nedeniyle bir tazminat talebi bulunmadığını belirtmiş; başvurucu hakkında uygulanan konutu terk etmeme adli kontrol tedbirinin ise ölçülü olduğuna, maddi ve manevi tazminat miktarlarının da uygulanan haksız gözaltı tedbirinin süresi gözetilerek yeniden belirlenmesine karar vermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi başvurucu lehine 421,21 TL maddi, 700 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.
9. Başvurucu, nihai kararı 8/11/2021 tarihinde öğrenmiş ve 23/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Haksız Tutuklama Tedbirinden Dolayı Hükmedilen Tazminat Miktarının Yetersizliği Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
11. Başvurucu; hukuka aykırı olarak tutuklandığını, buna rağmen hükmedilen tazminat miktarlarının düşük olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Başvurunun bu kısmı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmiştir.
13. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin yargı merciilerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt [2. B.], B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
14. Tazminat davası dilekçesinde başvurucunun sadece hukuka aykırı yakalama ve gözaltı işlemi ile konutu terk etmeme tedbirinin uygulanması nedeniyle tazminat talebinde bulunduğu, hukuka aykırı tutuklama tedbirine ilişkin bir iddia ileri sürmediği görülmekle başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Haksız Yakalama ve Gözaltı Tedbirlerinden Dolayı Hükmedilen Tazminat Miktarının Yetersizliği Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu; hukuka aykırı olarak yakalanıp gözaltında tutulduğunu, buna rağmen hükmedilen tazminat miktarının düşük olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamında açtığı bir dava bulunmamasının başvurunun kabul edilebilirlik incelemesi sırasında gözetilmesi gerektiğini, başvurucu lehine tazminata hükmedildiğini belirtmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında dava dilekçesinden itibaren tüm aşamalarda hakkında uygulanan tedbirlerin haksızlığını dile getirmiştir.
18. Başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılan ve açıkça dayanaktan yoksun olmayıp kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
19. Anayasa Mahkemesi Gülseren Çıtak ([GK], B. No: 2020/1554, 27/4/2023) kararıyla içtihat değişikliğine gitmiş, haklarında kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararı verilenlerin 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunu tükettikten sonra yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmadığı ve ödenen tazminatın yetersiz olduğu iddiasıyla yaptıkları bireysel başvurularda başvuru yollarının tüketildiğinin kabul edilebilmesi için yalnızca 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi kapsamında bir tazminat davasının açılmasının yeterli olacağı sonucuna varmıştır. Zira bu hükümle yakalama, gözaltı ve tutuklamanın daha sonra verilen kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararıyla hukuka aykırı hâle geldiğinin kabul edildiği, dolayısıyla 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca açılan tazminat davalarının Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında olduğu değerlendirilmiştir. Bu çerçevede bu bent kapsamında açılan davalarda hukuka aykırılık kanun gereğince kabul edildiğinden ağır ceza mahkemesince bu bende dayanılarak tazminat ödenmesi durumunda Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası kapsamında yapılacak inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (Gülseren Çıtak, §§ 36-38).
20. Somut başvuruda da uygulanan gözaltı tedbiri bakımından Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ihlal tespiti yapılmış ve bir miktar manevi tazminata hükmedilmiş olmakla başvuruda yapılacak inceleme hükmedilen tazminat miktarlarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (M.E. [2. B.], B. No: 2018/696, 9/5/2019, § 47).
21. Bu bağlamda yargı merciilerinin tazminat için somut olayın koşullarına göre takdir yetkisi bulunmakla birlikte meydana gelen ihlalle orantılı olmayan önemsiz miktarda bir tazminat Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırı olacaktır. Öte yandan tazminat miktarı Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda verdiği tazminat miktarına göre kayda değer ölçüde düşük olmamalıdır. Bununla birlikte hükmedilen miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği tazminat miktarından belirli ölçüde düşük olması tek başına Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği anlamına gelmez. Tazminatın Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasıyla uyumlu olup olmadığı değerlendirilirken somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerekir (M.E., § 48).
22. Bunun yanında manevi tazminat miktarının yeterli olup olmadığı belirlenirken tazminata karar veren yargı merciinin karar tarihinde Anayasa Mahkemesinin benzer başvurular üzerine verdiği veya verebileceği tazminat miktarına göre bir karşılaştırma yapılacaktır. Anayasa Mahkemesince yakalama, gözaltı veya tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle manevi tazminata hükmedilirken kişinin sosyal ve ekonomik durumu, mesleki ve toplumsal konumu, üzerine atılı suçun niteliği, koruma tedbirine neden olan olayın cereyan tarzı, tedbirin kişinin üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler ve tedbirin süresi, tedbir nedeniyle meydana gelen ihlalin ağırlığı dikkate alınmaktadır (Siyami Hıdıroğlu [GK], B. No: 2018/11489, 11/1/2024, § 35).
23. Tazminat davasını inceleyen Ağır Ceza Mahkemesi 6/4/2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sona eren soruşturma sırasında başvurucunun yakalanıp gözaltında kaldığı ve sonrasında tutuklu kaldığı 18 gün için 2.000 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise 15/10/2021 tarihinde bu miktarı 700 TL olarak belirlemiştir. Dolayısıyla yapılacak inceleme bu miktarın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği veya hükmedebileceği tazminat miktarına nazaran yeterli olup olmadığının belirlenmesiyle sınırlı olacaktır. Hükmedilen 700 TL manevi tazminat miktarı somut olayın koşullarında ve manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin yukarıda belirtilen kriterler çerçevesinde değerlendirildiğinde; -tazminata karar veren ilk derece mahkemesinin karar tarihi itibarıyla- Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verdiği veya verebileceği tazminat miktarına göre oldukça düşük olduğu ortadadır (Anayasa Mahkemesinin gözaltının hukukiliği ile ilgili iddialarda bir günlük gözaltı süresi için hükmettiği tazminat miktarı ilk derece mahkemesinin karar tarihi olan 2021 yılı için asgari 600 TL, ortalama 1.600 TL, azami 4.000 TL; 2025 yılı için ise 3.330 TL'dir). Bölge Adliye Mahkemesince yakalama ve gözaltı tedbiri nedeniyle hükmedilen tazminatın Anayasa Mahkemesinin benzer durumlarda verilmesine hükmettiği veya hükmedebileceği tazminat miktarıyla aynı olması gerekmemekle birlikte ödenmesine hükmedilen miktarın, tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olduğu anlaşılmıştır.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Konutu Terk Etmeme Tedbirinden Dolayı Uğranılan Zararın Tazmin Edilmemesi Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, tazminat davasında konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığından ve tazminat ödenmediğinden şikâyet etmiştir. Bakanlık görüşünde, yapılacak incelemede kabul edilebilirlik kriterlerinin gözetilmesi gerektiği belirtilerek Anayasa Mahkemesinin bazı kararlarına değinilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
27. Anayasa Mahkemesi konutu terk etmeme tedbirinin niteliği, uygulanış şekli ve özellikleri itibarıyla hareket serbestîsi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat özgürlüğüne göre oldukça ileri bir boyutta olduğu, dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna varmıştır (Esra Özkan Özakça [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 68-76).
28. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu belirtilmiş; ikinci ve üçüncü fıkralarında özgürlüğün kısıtlanabileceği durumlar sayılmış; dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarında ise hürriyetinden yoksun kalan kişilere tanınan güvencelere yer verilmiştir.
29. Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında ise bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zararların tazminat hukukunun genel prensiplerine göre devlet tarafından ödeneceği ifade edilmiştir. Anılan fıkrada yer alan "bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişiler" ifadesi ile maddenin diğer tüm fıkralarında belirtilen kurallara aykırı bir işleme tabi kılınmanın kişiye tazminat hakkı doğurduğu belirtilmiştir. Buna göre maddenin ikinci veya üçüncü fıkralarında belirtilen durumlara aykırı şekilde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulması ya da kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale edilen kimsenin maddenin dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci fıkralarındaki güvencelerden yararlandırılmaması hâlinde uğradığı zararlar devlet tarafından ödenecektir (Safkan Aydoğdu [2. B.], B. No: 2014/7498, 5/4/2017, § 44).
30. Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlal edilip edilmediğini belirleyebilmesi için öncelikle başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığını incelemesi gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi, bu inceleme sonucunda başvurucunun Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğunu ve bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediğini tespit ederse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olabilecektir (Safkan Aydoğdu, § 45).
31. Bu bağlamda kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu, bu kapsamda uğradığı zararın devlet tarafından tazminat hukukunun genel prensiplerine göre ödenmediği veya bir tazminat imkânının bulunmadığı tespit edilirse Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan tazminat hakkının ihlali söz konusu olacaktır. Öte yandan kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu yargı merciileri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır (M.E., §§ 46, 47).
32. Anayasa Mahkemesi E.Y. ([GK], B. No: 2018/10482, 14/12/2022) kararında, başvurucunun adli kontrol tedbirine ilişkin etkili olmayan bir yolu tüketip tüketmediği, başvuruyu süresinde yapıp yapmadığı hususu başvurunun esasını ilgilendirdiğinden kabul edilebilirlik değerlendirmesinin işin esasıyla birlikte yapılmasına karar vermiştir (E.Y., § 30). Anayasa Mahkemesi, Yargıtayın içtihatlarını da gözeterek 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde adli kontrol tedbiri uygulanması hâlinin tazminat talep edilebilecek hususlar arasında sayılmadığını, dolayısıyla 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülmüş olan tazminat davası yolunun, konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulanması nedeniyle uğranan hak ihlalini özü itibarıyla tespit etme ve yeterli giderim sağlama imkânı sunmadığını tespit etmiştir (E.Y., §§ 37- 49, 65). Söz konusu karardan sonra 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesine ekleme yapılmış, konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişilerin de uğradıklarını iddia ettikleri maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır. Fakat bu imkân, haklarında verilen karar ve hükümler 1/6/2024 tarihinden sonra kesinleşen kişilere tanınmıştır. İşbu başvurunun söz konusu kanun değişikliğinden önce yapıldığı gözetildiğinde başvurunun incelenmesinde E.Y. kararında belirtilen ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşılmaktadır.
33. Bölge Adliye Mahkemesinin adli kontrol tedbirinin hukukiliğine ve ölçülülüğüne ilişkin değerlendirmeleri gözetildiğinde öncelikle müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tedbirin niteliğine uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan [1. B.], B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 60).
34. Başvurucu, terör örgütü üyesi olma isnadı ile 29/10/2017 tarihinde gözaltına alınmış ve 7/11/2017 tarihinde tutuklanmıştır. 16/11/2017 tarihinde Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesi uyarınca başvurucunun yurt dışına çıkamama ve konutunu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri uygulanmak suretiyle tahliyesine karar verilmiştir. Dolayısıyla başvurucu hakkında adli kontrol yükümlülüğü olarak uygulanan konutu terk etmeme tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
35. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan adli kontrol tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce ön koşul olarak suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
36. Somut olayda başvurucunun tutuklanmasına dayanak yapılan DEAŞ örgütü üyeliği isnadına ilişkin olarak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda başvurucu hakkında teyide muhtaç bilgi nedeniyle soruşturma başlatıldığı ancak soruşturma sonunda kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ifade edilmiştir (bkz. § 4). Dolayısıyla soruşturma dosyasında başvurucunun suçu işlediğine ilişkin kuvvetli belirtinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
37. Suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunmadığının değerlendirilmesi sebebiyle tedbirin amacının meşruluğu ve ulaşılmak istenen amaca nazaran tedbirin ölçülülüğü konusunda inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
39. Başvurucunun haksız koruma tedbirinden kaynaklı hükmedilen maddi tazminat miktarının yetersiz olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali ile birlikte yeniden yargılamaya karar verildiğinden ayrıca inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
40. Başvurucu; ihlalin tespiti ile 10.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
41. Somut başvuruda haksız yakalama ve gözaltı tedbirleri uygulanmasına dayalı olarak hükmedilen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının bu iddia bakımından yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun haksız yakalama ve gözaltı tedbirleri uygulanmasına dayalı olarak hükmedilen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali iddiasına ilişkin tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
42. Hukuka aykırı konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri sebebiyle uğranılan zararların tazminine yönelik dava tarihi itibarıyla bir hukuk yolu öngörülmemiş olması nedeniyle söz konusu ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Buna göre bu ihlalin sonuçlarına ilişkin eski hâle getirme kuralı çerçevesinde başvurucunun varsa zararlarının da giderilmesi gerekmektedir. Bu nedenle başvurucuya talebiyle bağlı olarak net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri nedeniyle uğradığını iddia ettiği maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Haksız tutuklama tedbirine dayalı olarak hükmedilen tazminat miktarının yetersizliği nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Haksız yakalama ve gözaltı tedbirine dayalı olarak hükmedilen tazminat miktarının yetersizliği ve konutu terk etmeme tedbiri nedeniyle uğranan zararların tazmin edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulanması sebebiyle uğranan zararların tazmin edilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Haksız yakalama ve gözaltı tedbiri uygulanmasına dayalı olarak hükmedilen tazminat miktarının yetersizliği sebebiyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
D. Haksız yakalama ve gözaltı tedbirine dayalı olarak hükmedilen tazminatın yetersiz olması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrası ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine (E.2021/1129, K.2021/2204) iletilmek üzere Karşıyaka 3. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2020/264, K.2021/193) GÖNDERİLMESİNE,
E. 1. Başvurucunun haksız yakalama ve gözaltı tedbiri uygulanmasına dayalı olarak hükmedilen tazminat miktarının yetersizliği sebebiyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlaline dayalı tazminat talebinin REDDİNE,
2. Konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulanması sebebiyle uğranan zararların tazmin edilmemesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasında güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmesi nedeniyle net 20.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.