ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2021/53370 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2021/53370 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 2/10/2025 tarihli ve 2021/53370 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

BEKİR CAN URAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/53370)

Karar Tarihi: 2/10/2025

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Selahaddin MENTEŞ

İrfan FİDAN

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Ayça GANİDAĞLI DEMİRCİ

Başvurucu

:

Bekir Can URAN

Vekili

:

Av. Rukiye ALTAŞ EMÜL

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ifadeleri belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların sanık tarafından sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Safranbolu 125. Jandarma Eğitim Alay Komutanlığı bünyesinde kıdemli üsteğmen olarak görev yapmakta iken İçişleri Bakanlığı oluru ile açığa alınmış ve sonrasında kamu görevinden çıkarılmıştır.

3. Karabük Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma şüphesiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatılmıştır.

4. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 24/3/2017 tarihinde iddianame düzenlemiş; iddianamede başvurucunun adına kayıtlı olan 507... 68 numaralı telefon hattı üzerinden 351...22 IMEI numaralı cihaz ile ByLock şifreli haberleşme programını kullandığına ilişkin tespitler içeren 8/1/2017 tarihli "Yeni ByLock CBS Sorgu Sonucu" başlıklı tutanağa aleyhe delil olarak dayanmıştır.

5. İddianamenin kabulü ile açılan dava Karabük Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır. Tensip Tutanağı'nda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına, duruşmanın 7/7/2017 tarihinde yapılmasına ve ilgili birimlere müzekkere yazılarak başvurucunun ByLock kullanımına ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenmesine ve başvurucuya ait olup el konulan dijital materyallerle ilgili raporun Karabük İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesinden dönüşünün beklenmesine karar verilmiştir.

6. 7/7/2017 tarihli celsede başvurucuya ait 507... 68 numaralı GSM hattına ilişkin ByLock internet trafik bilgisi Mahkemeye ulaşmıştır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından hazırlanan HIS (CGNAT) sorgu sonuçlarında, başvurucunun kullandığı ileri sürülen 507... 68 numaralı cep telefonu hattı üzerinden ByLock sunucularına tahsis edilen IP adreslerine 12/8/2014 ile 25/11/2014 tarihleri arasında farklı günlerde toplam 12.363 kez bağlantı yapıldığı tespitine yer verilmiştir. Başvurucu okunan belgelere karşı beyanında ByLock programını kullanmadığını yinelemiş ve aleyhe hususları kabul etmediğini ifade etmiştir.

7. Anılan celsede başvurucu; müdafii huzurunda alınan savunmasında ByLock kullanmadığını, 2004-2005 yıllarında üniversite öğrencisiyken üniversitenin değişik faaliyetlerine, gruplarına katıldığı gibi bu grubun toplantılarına da katıldığını, bu toplantılarda daha çok dinî sohbetler yapıldığını, yapılan çoktan seçmeli sınavda başarılı olup mülakat, sağlık ve spor değerlendirme aşamalarını da geçerek sözleşmeli teğmen olarak göreve kabul edildiğini ifade etmiştir. Başvurucu müdafii; başvurucunun ByLock yüklemediğini ve kullanmadığını, ByLock'la ilgili olarak düzenlenen raporlarda Litvanya merkezli IP adresleri belirtildiğini ancak başvurucunun HTS kayıtları incelendiğinde bu IP numaralarına rastlanmadığını, ByLock tespitine ilişkin raporun eksik olduğunu belirtmiştir.

8. Yargılamanın dokuzuncu celsesinde Karabük İl Emniyet Müdürlüğünce 18/9/2017 tarihli yazı cevabı ile başvurucuya ait ByLock irtibat analiz sonuçlarının olmadığı bilgisinin Mahkemeye bildirildiği anlaşılmıştır.

9. Yargılamanın on sekizinci celsesinde başvurucuya ait cep telefonu üzerindeki dijital materyal incelemesi üzerine tanzim edilen 18/4/2018 tarihli dijital materyal export raporlarının gönderildiği, raporda telefonda yazılım kalıntılarına rastlanmadığı ancak telefon bilgilerinde telefonun etkinleştirme zamanının 28/10/2015 olduğu, evrak ekinde yer alan teknik bilgilerde "Mobil cihazlar hard disklerden farklı olarak depolama birimleri elektronik devre elemanlarından oluştuğundan, mobil cihaz formatlandığı takdirde, formatlama tarihinden önceki verileri geri getirme olasılığı çok düşüktür." şeklinde açıklama yapıldığı görülmüştür.

10. Yargılamanın 22. ve son celsesinde yürütülen başka bir soruşturma kapsamında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak üzere başvurucu hakkında beyanda bulunan Ö.K.nın beyanları dosyaya gönderilmiştir. 3/4/2018 tarihli İfade Tutanağı'nda Ö.K. Trabzon Jandarma Karakolunda stajyerken M.Ş. ile Trabzon Söğütlü'de örgüte ait bir eve gittiklerini, bu evde ismini ve mesleğini bilmediği orta boylu, saçlarını geriye doğru tarayan hafif seyrek, ve kızıla yakın saçlı, orta yaşlarda, sakallı biriyle görüştüklerini, bu şahsın kendisini Orhan adıyla tanıttığını, bundan sonra bu eve gelmelerini söylediğini, staj bitmesine yakın tayininin Hakkâri Şemdinli'ye çıktığını, Trabzon'dan ayrılmadan önce Orhan'ın Van'da kendisini bekleyeceğini söylediğini, Van'da buluştuklarını, kendisini bir eve götürdüğünü, izine gelip gittiği zamanlarda bu eve gelmesini söylediğini, bu süreçte Orhan'ın ilginç bir numaradan aradığını ve o tarihte bölük komutanı olan jandarma üsteğmen başvurucuya selam söylemesini ilettiğini, selamı ilettiğini ve başvurucunun bu örgütten olduğunu anladığını ifade etmiştir. Başvurucu, okunan beyana karşılık Ö.K.yı tanıdığını, kendisinin tim komutanı olduğunu ancak Orhan kod adlı birini tanımadığını savunmuştur.

11. Bu celsede iddia makamı esas hakkında mütalaa sunmuş ve başvurucunun silahlı terör örgütü üyeliğinden cezalandırılmasını talep etmiştir. Başvurucu, esas hakkında mütaalaya karşı beyanlarında önceki savunmalarını tekrarlamak suretiyle ByLock kullanıcısı olmadığını yinelemiş; isnat edilen silahlı terör örgütü üyesi olduğu iddiasını reddetmiştir. Başvurucu müdafii; esas hakkında mütaalaya karşı beyanlarında başvurucunun user ID'si olmadığını, hakkında tespit ve değerlendirme tutanağı bulunmayan başvurucunun sadece CGNAT kayıtlarına dayanılarak kesin bir şekilde ByLock kullanıcısı olduğunun ortaya konulamayacağını, ayrıca beyanı okunan Ö.K.nın Orhan kod adlı, kim olduğu belli olmayan birinin selam söylediğinden bahisle varsayıma dayalı bir değerlendirmenin hükme esas alınamayacağını belirtmiştir. Söz konusu celsede Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Daha öncesinde Jandarma Kıdemli Üsteğmen olduğu anlaşılan sanığın alınan savunmalarında kendi kullanımında olduğunu belirttiği 0 507... 68nolu hatta ait mahkememizce BTK’dan getirtilen, tespit edilen Bylock serverlerine bağlantılarına ilişkin trafik HTS dökümlerinde yer alan bilgilere göre; numara, ip, özel ip, özel port, genel port, oturum başlama tarihi, hedef ip, hedef port, imsi ve imei no il baz istasyon bilgilerini içeren HTS kayıtlarının incelenmesinde; 12.08.2014 ila 25.11.2014 tarihleri arasında farklı günlerde toplam 12363 kez Bylock adlı program tarafından kullanıldığı belirtilen 46...137 numaralı İp adreslerine bağlantı yapıldığının tespit edildiği, tespit tarihleri ve baz istasyon bilgilerine göre sanığın bulunduğu yerlerin uyumlu olduğu, bağlantı tarihleri ve sayısı nazara alındığında iddia edildiği şekilde İp çakışması vb. durumların da söz konusu olmadığı, böylece sanığın bahsi geçen telefon hattı üzerinden Bylock isimli gizli haberleşme programını kullandığı şüpheden arındırılmış şekilde teknik verilerle kanıtlanmıştır.

Her ne kadar, sanığın kullandığı belirlenen Bylock programına ilişkin tespit ve değerlendirme tutanakları mahkememize ulaşmamışsa da; Bylock Serverine ait dataların tamamına ulaşılamadığı, ulaşılan verilen tamamının çözümünün yapılamadığı, bir çok İD bilgisinin kişilerle irtibatlandırılamadığı bilinmekle birlikte, yukarıda belirtilen Yargıtay kararında da belirtildiği üzere, teknik verilerle kişinin Bylock kullandığının duraksamaya sebep olamayacak şekilde tespiti halinde, ayrıca içeriklerin tespitinin gerekmediği belirtildiğinden, sanık adına açılmış ve kullanılmış olan Bylock hesabına ait tespit ve değerlendirme tutanaklarının suçun sübutu için gerekli olmadığı kanaatine varılmakla, elde edilen teknik veriler nazara alınarak sanık bakımından atılı suç yönünden değerlendirme yapılmıştır. Nitekim Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2017/16.MD-956 E, 2017/370 K. sayılı ilamında: 'ByLock iletişim sisteminde bağlantı tarihinin, bağlantıyı yapan IP adresinin, hangi tarihler arasında kaç kez bağlantı yapıldığının, haberleşmelerin kimlerle gerçekleştirildiğinin ve içeriğinin tespiti mümkündür. Bu kapsamda, bağlantı tarihi ve bağlantıyı yapan IP adresi ile hangi tarihler arasında kaç kez bağlantı yapıldığının belirlenmesi durumunda, somut olayın koşullarına göre kişinin bu özel iletişim sisteminin bir parçası olduğu kabul edilecek, ayrıca bu ağa dahil olan kişilerin ağ içinde başka kişi ya da kişilerle yaptıkları görüşme içeriklerinin olması da aranmayacaktır. Haberleşmelerin kimlerle yapıldığının ve içeriklerinin tespiti ise, kişinin terör örgütü içindeki hiyerarşik konumunun (örgüt yöneticisi/örgüt üyesi) belirlenmesinde yol gösterici olacaktır.' denilmek suretiyle bu hususu vurgulamıştır.

Sanıktan ele geçen dijital materyaller üzerindeki export işlemlerinin tamamlandığı, sanıktan ele geçen 359...301, 355...834, 356...494 ve 869...861 imei numaralı cep telefonlarının sanığın Bylock kullandığı tespit olunan telefon cihazları olmadığı dolayısıyla bu cihazlarda Bylock programına ait bulguların tespit edilememesinin olağan olduğu kanaatine varılmıştır. Yine kovuşturma aşamasında ibraz edilen 351...223-351...228 imei numaralı General Mobile marka cep telefonu üzerinde de export işlemlerinin tamamlandığı, telefon cihazında yazılım kalıntılarına rastlanılmadığı, ancak telefon bilgilerinde telefonun etkinleştirme zamanının 28.10.2015 olduğu, buna göre bu tarihte telefona format atılmış olduğu, evrak ekinde yer alan teknik bilgilerde; 'Mobil cihazlar harddisklerden farklı olarak depolama birimleri elektronik devre elemanlarından oluştuğundan, mobil cihaz formatlandığı taktirde, formatlama tarihinden önceki verileri geri getirme olasılığı çok düşüktür' şeklinde yapılan açıklama, telefon cihazının son etkileştirme dolayısıyla formatlanma zamanı ile yukarıda belirtilen bağlantı kayıtları nazara alındığında cihazda bylock programının tespit edilememesinin sanığın bahse konu programı kullanmadığı şeklinde yorumlanamayacağı zira CGNAT kayıtlarına göre son kullanım tarihi olan 25.11.2014 tarihinden sonra sanığın 28.10.2015 tarihinde telefonu formatladığı kanaatine varılmıştır.

...

Sanığın alınan savunmalarında 2004-2005 yıllarında örgüt toplantılarına katıldığını beyan ve ikrar ettiği anlaşılmıştır.

[Ö.K.] isimli şahsın kollukta müdafi huzurunda alınan 03.04.2018 tarihli beyanında sanığı teşhis ederek, Orhan kod adlı şahsın sanığa selam gönderdiğini, kendisinin bu selamı ilettiğini, böylece sanığın da bu örgütten olduğunu anladığını beyan ettiği, adı geçen şahsın beyanlarının duruşmada okunarak sanık ve müdafiine savunma imkanı tanındığı anlaşılmıştır.

Bu deliller nazara alındığında sanığın askeri personel olduğu, örgüt yapılanmasında askeri personeller bakımından mahrem ve hücre tipi bir yapılanmanın söz konusu olduğu, bu nedenle diğer örgüt mensuplarına nazaran deşifre edilmelerinin zor olduğu, buna rağmen sanığın kendi beyanları ile sabit olduğu üzere örgüt toplantılarına katıldığı, pek çok Bylock kullanıcısının örgüt toplantılarına katılan kişiler olması bunun sebebinin de örgüt mensuplarınca çoğunlukla toplantı organize edilmek maksadıyla kullanıldığı anlaşılmakla, sohbetlere katıldığını ikrar eden sanığın Bylock isimli gizli haberleşme programını kullandığının teknik verilerle kanıtlanmış olması da nazara alındığında, üzerine atılı silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu işlediği sonuç ve kanaatine varılmış, sanığın üyesi bulunduğu örgüt içerisinde konumu eylem çeşitliliği nazara alınarak alt sınırdan cezalandırılmasının hak ve nesafete uygun düşeceği kanaatine varılmıştır. "

12. Başvurucu; 17/8/2018 tarihli istinaf dilekçesinde diğerlerinin yanı sıra ByLock kullanıcısı olmadığını, CGNAT kayıtlarının yeterli delil olarak kabul edilmemesi gerektiğini, mahkemede dinlenmeyen, sadece soruşturma aşamasında verdiği beyanları hükme esas alınan Ö.K.yı mahkeme huzurunda sorgulayamadığını ileri sürerek istinaf talebinde bulunmuştur. Başvurucunun istinaf kanun yolu başvurusu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesinin 12/3/2019 tarihli kararıyla esastan reddedilmiştir.

13. Başvurucu; 21/3/2019 tarihli temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesindeki açıklamalarını yineleyerek temyiz talebinde bulunmuştur. Yargıtay 3. Ceza Dairesi 11/10/2021 tarihinde temyiz isteminin reddine ve hükmün onanmasına karar vermiştir. Onama kararında sanığın ByLock kullanıcısı olduğuna dair ayrıntılı ByLock Tespit ve Değerlendirme Tutanağı getirtilmeden karar verilmesinin "diğer delillerin atılı suçun sübutu açısından yeterli görülmesi" gerekçesiyle sonuca etkili olmadığı belirtilmiştir.

14. Başvurucu müdafii, nihai hükmü 28/10/2021 tarihinde öğrendikten sonra 24/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Komisyon; adli yardım talebinin kabulüne, adil yargılanma hakkı kapsamında masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasının kabul edilemez olduğuna, adil yargılanma hakkı kapsamında tanık dinletme ve sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin şikâyetlerin kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

16. Başvurucu, beyanları mahk?miyet hükmüne belirleyici ölçüde esas alınan tanık Ö.K.nın kendisinin de hazır bulunduğu duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

17. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; söz konusu tanık ifadelerinin başvurucuya ve müdafiine okunarak beyanlara karşı başvurucu ve müdafiinin diyeceklerinin sorulduğu, başvurucunun bu kapsamda tanık ifadelerine karşı savunmasını Mahkemeye sunduğu, böylece tanık beyanından bilgi sahibi olan başvurucu ve müdafii, bu beyana karşı açıklamada bulunma ve itirazlarını ileri sürme imkânına sahip olduğu vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

18. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

19. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesinin geçerli bir nedeni olup olmadığına bakılmalıdır. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanığın verdiği beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığı değerlendirilmelidir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (Atila Oğuz Boyalı [2. B.], B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Selçuk Demir [2. B.], B. No: 2014/9783, 22/1/2015, §§ 27-46; AZ. M. [2. B.], B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 45-67; Baran Karadağ [2. B.], B. No: 2014/12906, 7/5/2015, §§ 49-76; Orhan Güleryüz [1. B.], B. No: 2019/30221, 28/12/2021, §§ 33-42; Abdurrahim Balur [2. B.], B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay [1. B.], B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim [2. B.], B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51; Metin Akdemir (2) [1. B.], B. No: 2020/3964, 21/9/2022, § 36; Uğur Özcan [1. B.], B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40).

20. Tanık sorgulama hakkına ilişkin testin birinci aşaması kapsamında tanığın mahkemede hazır edilmemesinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığının ortaya konulması gerekliliği esasen -anayasal düzeyde bir ilke olan- hükme temel alınan delillerin hâkim huzurunda ikame edilmesi zorunluluğunu ifade eden doğrudan doğruyalık ilkesinin bir sonucudur. Bu kapsamda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının özel bir görünümü olan doğrudan doğruyalık ilkesi uyarınca hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilecek ve bu deliller hâkimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilecektir. Bu bağlamda ceza yargılamasında kural olarak özellikle tanık beyanlarının esas hakkında kararı verecek hâkim/mahkeme tarafından alınması, tanık beyanlarının bu hâkim/mahkeme tarafından takdir edilmesi gerekir (Erdal Sonduk [GK], B. No: 2020/23093, 15/2/2024, §§ 43-46).

21. Sanığın aleyhinde beyanda bulunan tanıklarla esas hakkında kararı verecek hâkimin huzurunda yüz yüze gelmesi, onların güvenilirliğini bu esnada test etme fırsatı elde etmesi adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı bakımından da büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle sanığın suçluluğu konusunda karar verecek hâkim, sağlıklı gözlem yapabilmek ve sadece iddia makamının yorum şekliyle değil savunma makamının iddia ve itirazlarını da değerlendirerek doğru bir vicdani kanaate ulaşabilmek için anlatımlarıyla sanığın hukuki durumunu önemli ölçüde etkileyecek tanıkları huzurda dinlemelidir. Dolayısıyla tanıkların duruşma öncesinde veya haricindeki dinlenmeleri sırasında düzenlenmiş tutanakların veya yazılı açıklamaların duruşmada okunması huzurda dinlemenin eş değeri olarak değerlendirilemez (bazı farklılıklar ve eklemelerle birlikte bkz. Erdal Sonduk, § 45).

22. Nitekim 17/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 210. maddesinin (1) numaralı fıkrası olayın delili bir tanığın açıklamalarından ibaret ise bu tanığın duruşmada mutlaka dinleneceğini öngörmektedir. Daha önce yapılan dinleme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçemez. Anılan hükmün gerekçesinde de "Delillerin hükmü verecek mahkeme huzurunda ortaya konulması, tartışılması ve irdelenmesi adil yargılama ilkesinin temel gereklerindendir. Bu itibarla, duruşmada sanık ve tanığın ifadesine ait tutanakların okunması ile yetinilmesi, ancak zorunlu hâllerde kabul olunabilir." denilerek bu husus vurgulanmıştır (Erdal Sonduk, § 53). Kaldı ki Yargıtayın da bazı kararlarında 5271 sayılı Kanun’un 210. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan, olayın delilinin tanık açıklamalarından ibaret olduğu durumlar hakkında genişletici bir yaklaşım benimsediği ve tanık ya da tanıkların beyanının tek değil belirleyici delil olduğu durumları da anılan hükmün kapsamında gördüğü anlaşılmaktadır [birçok karar arasından bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17/3/2021 tarihli ve E.2019/37533, K.2021/118; (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/2/2021 tarihli ve E.2020/220, K.2021/1681; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 11/12/2024 tarihli ve E.2023/1657, K.2024/17714 sayılı kararları].

23. Somut olayda Mahkeme tarafından tanık Ö.K.nın kovuşturma evresinde dava dosyasına giren İfade Tutanağı ve ekleri başvurucu ve müdafiine okunmuş ancak tanığın huzurda dinlenilmesine ilişkin herhangi bir çaba gösterilmemiştir. İlgili Duruşma Tutanakları ve gerekçeli kararda da tanığın duruşmada hazır edilememesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun duruşmada sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.

24. Duruşmada sorgulanmayan tanığın ifadesinin tek veya belirleyici delil olup olmadığı hususu öncelikle mahkûmiyet gerekçesine bakılarak tespit edilir. Bu açıdan mahkemenin sorgulanmamış tanığın ifadesinin ağırlık derecesini gerekçeli kararda tartışmış olması beklenir. Ancak gerekçeli kararda bu tartışmanın yapılmadığı veya mahkemenin yaptığı değerlendirmenin bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içerdiği hâllerde Anayasa Mahkemesinin kendisi bu değerlendirmeyi yapacaktır.

25. Mahkeme; gerekçeli kararda başvurucunun ByLock kullanıcısı olduğuna ilişkin CGNAT kayıtlarına, dijital materyaller üzerindeki export işlemlerine ilişkin rapora ve başvurucunun sorgulama olanağı bulamadığı tanık Ö.K.nın örgüt içinde olduğunu bildiği Orhan kod adlı kişinin başvurucuya selam söylemesi sebebiyle başvurucunun örgütün içinde yer aldığını düşündüğüne yönelik beyanlarına istinaden mahkûmiyet sonucuna ulaşmıştır. Bu hüküm, Yargıtay tarafından "...[başvurucunun] ByLock kullanıp kullanmadığının tespiti için ayrıntılı Bylock tespit değerlendirme raporunun beklenmemesi sonuca etkili görülmediği" belirtilmek suretiyle onanmıştır.

26. Yargıtay içtihadı uyarınca kişinin ByLock kullanıcısı olduğunun tespiti açısından -somut olayda da olduğu gibi- sadece BTK'dan getirtilen CGNAT kayıtları yeterli delil olarak kabul edilmemektedir [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/6/2021 tarihli ve E.2020/2018, K.2021/4527; Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 4/10/2022 tarihli ve E.2021/18943, K.2022/5428 sayılı kararları].

27. Gerekçeli karar içeriği ve hükme esas alınan delillere ilişkin Yargıtay uygulaması gözönüne alındığında duruşmada dinlenmeyen tanık Ö.K.nın örgüt içinde olduğunu bildiği Orhan kod adlı kişinin başvurucuya selam söylemesi sebebiyle başvurucunun örgütün içinde yer aldığını düşündüğüne ilişkin beyanlarının başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olduğu yönündeki kanaatin oluşmasında ağırlıklı olarak dikkate alındığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Diğer bir ifadeyle kişiye sorgulama imkânı tanınmayan tanığın beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek olmasa da belirleyici nitelikte delil olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.

28. Yargılama sürecinde başvurucuya olayları kendi bakış açısına göre anlatma ve delillerini sunma imkânı tanınmıştır. Buna ek olarak hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanı dışında başka delillere de dayanılmıştır. Ancak Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanığı başvurucunun da soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla neden dinlemediğine ya da tanıkların istinabe olunan Mahkemede dinlenirken başvurucunun haberdar edilip edilmediğine ilişkin bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tanığın soruşturma aşamasında alınmış yazılı beyanları duruşmada okunmuş ise de başvurucu, tanığın beyanlarının tespiti sırasında hazır bulunmadığından ses ve görüntü nakli yoluyla da olsa onları sorgulayamamış; sorulan sorulara verdiği cevaplar hakkında izlenim edinme fırsatı elde edememiştir. Bu yüzden tanığın tepkileri konusunda Mahkemenin dikkati çekilememiş, tanığın beyanlarının doğruluğu ve güvenilirliği test edilememiştir. Mahkeme de tanık beyanda bulunurken tepkileriyle ilgili olarak izlenim edinememiştir. Öte yandan hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanı dışında başka delillere de dayanılmasının beyanları belirleyici ölçüde mahkûmiyete temel alınan tanığı sorgulama imkânı tanınmaması nedeniyle savunma makamının maruz kaldığı sınırlamayı telafi ettiğini söylemek de mümkün gözükmemektedir. Sonuç olarak güvenilirliği ve doğruluğu test edilmemiş tanık beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alındığı hâlde savunmanın karşılaştığı zorlukları telafi edecek karşı dengeleyici güvencelerin sağlanmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda huzurda dinlenmeyen tanıkların duruşmada veya SEGBİS yoluyla dinlenmemesinin bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.

29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

30. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ile 500.000 TL maddi ve 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

31. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

32. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

33. Tanık sorgulama hakkı tanığın yargılama evrelerindeki beyanlarının delil değeriyle ilgili bir derecelendirme yapılmasını güvence altına almamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu hak, tanığın duruşmadaki beyanlarına üstünlük tanınması gerektiği yönünde bir güvence içermemektedir. Savunmaya duruşmada tanığı sorgulama fırsatı tanındığı ve sanığın diğer haklarına saygı gösterildiği sürece tanığın yargılama evresindeki beyanlarının hangisine itibar edileceği meselesi karar veren mahkemenin takdirindedir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Musa Yılmaz Acar, [1. B.], B. No: 2013/1664, 16/7/2014,§ 53).

34. İhlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminatın, başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili olarak başvurucu bilgi ve belge sunmadığından da maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Karabük 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/90, K.2018/222) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 2/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202153370-basvuru-numarali-karari