AYM'nin 2021/52277 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 25/6/2025 tarihli ve 22021/52277 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
HÜSEYİN HAKAN ÖCAL BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2021/52277) |
Karar Tarihi: 25/6/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
Rıdvan GÜLEÇ |
||
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Raportör |
: |
Eren Can BENAKAY |
Başvurucu |
: |
Hüseyin Hakan ÖCAL |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, tehlikeli tutukluluğun kaldırılması talebinin reddine ilişkin olarak ceza infaz kurumu idaresi tarafından verilen kararda kullanılan ifadeler nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Sincan 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunmaktadır.
3. Başvurucu 15 Temmuz 2016 tarihinde darbeye teşebbüs olayları kapsamında Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/7/2016 tarihli kararıyla, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırma veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından tutuklanarak 26/7/2016 tarihinde İnfaz Kurumuna alınmıştır.
4. Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı (İdare ve Gözlem Kurulu) 5/6/2017 tarihli kararıyla başvurucuyu tehlikeli tutuklu statüsüne almıştır. Başvurucu, Ankara Batı 2. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) 4/6/2021 tarihinde başvurarak tehlikeli tutukluluğuna ilişkin kararın yeniden değerlendirilmesini talep etmiştir. İnfaz Hâkimliği 11/6/2021 tarihinde tehlikeli tutukluluk statüsüne ilişkin kararın yeniden değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Karara karşı yapılan itiraz Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 23/6/2021 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
5. İdare ve Gözlem Kurulu 20/8/2021 tarihinde başvurucunun tehlikeli tutuklu olarak değerlendirilmesine yeniden karar vermiştir. Kararda, başvurucunun ilk tutuklanması ile Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) mensubu olarak İnfaz Kurumuna alındığı, İnfaz Kurumuna kabulünden bugüne kadar örgütlü olduğu, örgütten ayrıldığına dair herhangi bir beyanının bulunmadığı ve örgütlü diğer tutuklularla irtibatının bulunduğu belirtilmiştir. Başvurucu, bu karara karşı 6/9/2021 tarihinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur.
6. İnfaz Hâkimliği 20/9/2021 tarihinde şikâyeti kabul ederek İdare ve Gözlem Kurulunun kararının iptaline karar vermiştir. Kararda, İnfaz Kurumunun 20/8/2021 tarihli kararında başvurucunun FETÖ/PDY mensubu olduğu, örgütlü olduğu, terör örgütünden ayrılmadığı, "işlemiş olduğu suçun" şeklinde ifadelerin kullanıldığı, isnat edilen suç türü ve suçun işleniş biçimlerine atıfta bulunulduğu, bu ifadelerin başvurucu hakkında verilmiş kesin bir mahkeme kararı olmadan suçluluğuna dair bir kanaat ifade ettiği ve bu anlamda masumiyet karinesini zedeler nitelikte olduğu belirtilmiştir.
7. Karara karşı Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığınca (İnfaz Savcılığı) 29/9/2021 tarihinde itiraz edilmiştir. İtiraz yazısında; başvurucunun örgütlü olduğu, örgütünden ayrıldığına dair herhangi bir beyanının bulunmadığı ve örgütlü diğer tutuklularla irtibatının bulunduğu, adı geçenin 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi olayının faillerinden olduğu yönünde iddianame tanzimi sonrası yargılamasının Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/109 esas sayılı (Genelkurmay çatı davası) ceza dava dosyasında yapıldığı belirtilmiştir. Buna ek olarak, başvurucunun 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzenini bozmaya yönelik eylemlerin içinde bulunduğu, bu nedenle yaşanan tehlike ve anayasal düzenin korunması amacıyla iki yıl gibi bir süreyle ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edildiği, bu nedenle karara itiraz edilmesi gerektiği aktarılmıştır.
8. Ağır Ceza Mahkemesi 6/10/2021 tarihinde itirazı kabul ederek İnfaz Hâkimliğinin kararını kaldırmıştır. Kararda, İnfaz Savcılığı tarafından sunulan itiraz yazısındaki gerekçelerin yerinde görüldüğü ifade edilmiştir.
9. Nihai karar başvurucuya 8/10/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 22/10/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Başvurucu, bireysel başvuruda bulunduktan sonra 2022 yılı içinde İnfaz Hâkimliğine başvurarak tehlikeli tutuklu statüsünün kaldırılmasını talep etmiştir. İnfaz Hâkimliği 28/12/2022 tarihinde değerlendirme yapılması ve karar verilmesi için tutuklunun başvuru dilekçesini İdare ve Gözlem Kuruluna göndermiştir. İdare ve Gözlem Kurulu 4/1/2023 tarihinde başvurucunun tehlikeli tutuklu olarak değerlendirilmesine karar vermiştir. Kararda, başvurucunun ilk tutuklanması ile FETÖ/PDY mensubu olarak Kurumlarına alındığı, Kuruma kabulünden bugüne kadar örgütlü olduğu, örgütünden ayrıldığına dair herhangi bir beyanının olmadığı ve örgütlü diğer tutuklularla irtibatının bulunduğu ifade edilmiştir. Başvurucu bu karara karşı 6/1/2023 tarihinde şikâyet başvurusu yapmıştır.
11. Ankara Batı 1. İnfaz Hâkimliği 10/1/2023 tarihinde İdare ve Gözlem Kurulu kararının iptaline karar vermiştir. Kararda; İdare ve Gözlem Kurulu tarafından başvurucu hakkında örgüt içinde talimat verebilecek konumda olması, "örgüt içindeki konumu" gibi ifadelerin kullanıldığı, ayrıca isnat edilen suç türü ve suçun işleniş biçimlerine atıfta bulunulduğu belirtilmiştir. Başvurucu hakkında alınan kararda kullanılan, şikâyet edenin terör örgütü üyesi olduğu yönündeki ifadelerin suçluluğa dair bir kanaat ifade ettiği ve bu anlamda masumiyet karinesini zedeler nitelikte olduğu değerlendirilmiştir. Hakkında verilmiş kesin bir karar olmamasına rağmen İdare ve Gözlem Kurulunun yetkisini aşarak tehlikeli tutukluluk kararında başvurucuya cezai bir sorumluluk yüklediği sonucuna varılmıştır. Karara karşı İnfaz Savcılığı tarafından yapılan itiraz Ağır Ceza Mahkemesinin 20/1/2023 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bu karardan sonra İdare ve Gözlem Kurulu 1/2/2023 tarihinde başvurucunun tehlikeli tutukluluk hâlinin kaldırılmasına karar vermiştir.
12. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
13. Başvurucu adli yardımdan faydalandırılma talebinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay ([2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu; hakkında verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmediğini, buna rağmen İnfaz Kurumu kararında kullanılan ifadeler nedeniyle kendisinin suçlu gibi gösterildiğini belirterek masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun tehlikeli tutuklu statüsünün kaldırılması nedeniyle mağdur statüsünün bulunmadığı belirtilmiştir. Kurum uygulamalarının mevzuat çerçevesinde yerine getirildiği ve herhangi bir keyfî uygulamanın veya usulsüzlüğün bulunmaması nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edilmediği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında, bireysel başvuru formunda belirttiği hususları yinelemiştir.
15. Bireysel başvuru yapıldıktan sonra İdare ve Gözlem Kurulunun 1/2/2023 tarihli kararıyla başvurucunun tehlikeli tutukluluk statüsünün kaldırıldığı açıktır. Ancak bireysel başvuruya konu olan İdare ve Gözlem Kurulunun 20/8/2021 tarihli kararı ve bu kararda yer alan ibareler herhangi bir şekilde değişmemiştir. Bu nedenle açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediği değerlendirilirken özellikle hukuk ve idari yargılama bakımından üzerinde durulması gereken önemli hususlardan biri, yargılamayı yapan makamın ilgili kişiye suç isnat edip etmediği ve ceza yargılaması kararını sorgulayıp sorgulamadığıdır. Kamu otoriteleri veya görevlileri tarafından hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişiyle ilgili olarak yargılama süreci bir mahkûmiyet hükmüyle kesinlik kazanmadan suçluluğa dair herhangi bir kanaat ifade edilmiş olması ya da ceza yargılaması mahkûmiyet dışında bir kararla sona ermesine rağmen sona ermeye ilişkin kararda sanığın suçlu olabileceğinin ifade edilmiş olması durumunda masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilecektir. Bu kapsamda karar vericilerin kullandıkları dil kritik önem taşır (Mustafa Akın [1. B.], B. No: 2013/2696, 9/9/2015, §§ 38, 39).
17. Başvurucu, tutuklanarak İnfaz Kurumuna konulduktan sonra İdare ve Gözlem Kurulu başvurucuyu tehlikeli tutukluluk statüsüne almıştır. Başvurucu, İdare ve Gözlem Kuruluna başvurarak tehlikeli tutukluluğuna ilişkin durumun yeniden değerlendirilmesini talep etmiş; talebinin reddedilmesi üzerine İnfaz Hâkimliğine başvurmuştur. İnfaz Hâkimliğinin kararın yeniden değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmesi üzerine İdare ve Gözlem Kurulu yeniden başvurucunun tehlikeli tutuklu olarak değerlendirilmesine karar vermiştir. Kararda; başvurucunun ilk tutuklanması ile FETÖ/PDY mensubu olarak İnfaz Kurumuna alındığı, İnfaz Kurumuna kabulünden bugüne kadar örgütlü olduğu, örgütten ayrıldığına dair herhangi bir beyanının bulunmadığı ve örgütlü diğer tutuklularla irtibatının bulunduğu ibarelerine yer verilmiştir. Söz konusu karara karşı yapılan şikâyet İnfaz Hâkimliği tarafından kabul edilmiş ve karar iptal edilmiştir. Kararda kullanılan ibarelerin masumiyet karinesini ihlal ettiği ve başvurucu hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmamasına karşın suçlu izlenimi oluşturulduğu belirtilmiştir. Karara karşı İnfaz Savcılığı tarafından yapılan itiraz Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek İnfaz Hâkimliği kararı kaldırılmış ve şikâyet başvurusu reddedilmiştir.
18. Anayasa Mahkemesi Yıldırım Güvenç ([2. B.], B. No: 2017/32945, 11/2/2021) kararında, başvurucu hakkında açılan ceza davası devam etmekteyken başvurucunun İdare ve Gözlem Kurulunca tehlikeli tutuklu statüsü grubuna dâhil edilmesine ilişkin karardaki ifadeleri değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesi mezkûr kararın gerekçesinde, başvurucunun terör örgütü üyesi olduğu yönündeki ifadelerin suçluluğa dair bir kanaat ifade ettiği ve bu anlamda masumiyet karinesini zedeler nitelikte olduğu sonucuna ulaşmıştır (anılan kararda bkz. §§ 58-61).
19. Anayasa Mahkemesinin İsmet Karabulut (2) ([2. B.], B. No. 2020/24390, 5/10/2023) kararında da, verilen mahkûmiyet kararının hangi kanun yolu aşamasında olduğunun masumiyet karinesi yönünden bir öneminin olmadığı belirtilmiştir. Başvurucu hakkında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla açılan ceza davasında verilen mahkûmiyet kararı henüz kesinleşmeden başvurucunun aktif örgüt üyesi olarak nitelendirilmesinin masumiyet karinesinin ihlali anlamına geldiği ifade edilmiştir (anılan kararda bkz. §§ 49-50).
20. Bireysel başvuru incelemesine konu somut olayda da İdare ve Gözlem Kurulu, başvurucu hakkında aldığı 20/8/2021 tarihli kararda, başvurucunun İnfaz Kurumuna kabulünden bugüne kadar örgütlü olduğu ve örgütten ayrıldığına dair herhangi bir beyanının bulunmadığı ibarelerine yer vermiştir. Mevcut başvuruda da bireysel başvurunun yapıldığı tarih itibarıyla mahkûmiyet hükmü henüz kesinleşmeyen hükümözlü başvurucu hakkında İnfaz Kurumuna kabulünden bugüne kadar örgütlü olduğu ve örgütten ayrıldığına dair herhangi bir beyanın bulunmadığına dair ifadelere yer verilmesi nedeniyle anılan içtihatlardan ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesi ile 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu; ihlalin tespiti ve 5.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
23. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
24. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesi ile 38. maddesinin dördüncü fıkrasında güvence altına alınan masumiyet karinesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin masumiyet karinesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesine (2021/3111 D.İş) iletilmek üzere Ankara Batı 2. İnfaz Hâkimliğine (E.2021/3828, K.2021/4026) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.