ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2021/5154 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2021/5154 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 14/5/2025 tarihli ve 2021/5154 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

A. M. K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/5154)

Karar Tarihi: 14/5/2025

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Selahaddin MENTEŞ

İrfan FİDAN

Raportör

:

Ayşenur TUNCER

Başvurucu

:

A.M.K.

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, Dışişleri Bakanlığında görevli kişiyle evlenmek isteyen başvurucuya evlenme izni verilmemesi nedeniyle evlenme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvuru tarihinde başvurucunun nişanlısı Dışişleri Bakanlığına bağlı bir Büyükelçilikte (Kurum) 3. katip olarak görev yapmaktadır. Anılan mesleğin niteliği gereği başvurucunun nişanlısı evlenebilmek için çalıştığı Kuruma 28/9/2017 tarihinde izin başvurusunda bulunmuştur. Bu izin başvurusu neticesinde başvurucu hakkında ilgili mevzuata göre güvenlik soruşturması yapılmıştır. Bu soruşturma akabinde başvurucunun nişanlısına anılan Kurum tarafından şifahi olarak evlilik izni verilmesinin mümkün olmadığı bildirilmiştir. Bunun üzerine başvurucu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur. Anılan Komisyon kararında ilgili mevzuat uyarınca yapılan güvenlik soruşturmasının olumlu sonuçlanmaması nedeniyle idare tarafından evlenme izni verilmediğinden Komisyonca başka bir işlem yapılamayacağı ifade edilmiştir.

3. Başvurucu, evlenme izni başvurusunun reddine dair işlem ile anılan işleme karşı sunulan dilekçe hakkında işlem yapılamayacağına ilişkin Komisyon kararının iptali için Gaziantep 2. İdare Mahkemesinde 18/2/2019 tarihinde dava açmıştır. 16/3/2019 tarihinde verilen yetkisizlik kararı sonrasında davaya Ankara 10. İdare Mahkemesince (Mahkeme) devam edilmiştir. Dava dilekçesinde; başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturması neticesinde evlilik izni verilmediği ancak başvurucu hakkında herhangi bir adli sicil kaydı bulunmadığı vurgulanarak iptali için başvurulan işlemler nedeniyle Anayasal hakları ihlal edilen başvurucu ile nişanlısının evlenemediği belirtilmiştir.

4. Mahkeme 23/1/2020 tarihinde davanın kısmen kabulü ile evlenme izni verilmemesine ilişkin işlemin iptaline, Komisyon işlemine yönelik kısmın incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun şüpheli ya da sanık sıfatıyla tarafı olduğu açık veya kapalı bir adli soruşturma ve kovuşturma bulunmadığı gibi Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmen olarak görevine devam ettiği vurgulanmıştır. Ayrıca başvurucunun terör örgütü ile irtibatı ve iltisakı olduğuna ilişkin ulaşılan kanaati destekler başkaca herhangi somut bir tespitin sunulmaması karşısında söz konusu gerekçe ile tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

5. Bu karar üzerine Dışişleri Bakanlığı istinaf talebinde bulunmuştur. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi), mahkeme kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle 2/12/2020 tarihinde istinaf talebini kesin olarak reddetmiştir.

6. Başvurucu 12/2/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurucu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) ve Kamu Denetçiliği Kurumuna başvurularda bulunarak evlenme izni verilmemesi işleminin iptali kararının gereğinin yerine getirilmediğini beyan etmiştir. Ayrıca başvurucu, Dışişleri Bakanlığı görevlileri hakkında iki ayrı suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucu bu dilekçelerinde yetkililerin Mahkemenin kararını uygulamadığını ileri sürmüştür. Savcılık 1/2/2021 ve 4/5/2021 tarihlerinde iki ayrı dosyada işleme konulmama kararı vermiştir. Kararlarda, şikâyete konu olayda herhangi bir suç unsuru bulunmadığı ve yetkililerin suç işleme kastı bulunmadığı belirtilmiştir.

8. Başvurucunun nişanlısının anılan kararın kesinleşmesinden sonra 26/1/2021 tarihinde tekrar evlilik izni verilmesi için yaptığı başvuruya ise Dışişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından 14/4/2021 tarihinde cevap verilmiştir. Anılan cevapta evlilik izni verilmemesi yönündeki idari işlemin iptaline hükmeden ilk derece mahkemesi kararının onanmasına kesin olarak karar verildiğinden karar uyarınca işlem tesis edilmesinde sakınca bulunmadığı bildirilmiştir. Bu cevap başvurucunun nişanlısına 15/4/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.

9. Başvurucunun nüfus kayıtlarında yapılan incelemede 30/9/2023 tarihinde başka bir kişiyle evlendiği tespit edilmiştir.

10. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu, mahkeme kararı gereğince işlem tesis edilmemesi nedeniyle nişanlısından ayrı kaldığını, aile kuramadıklarını ve evlenme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki beyanlarını tekrar etmekle birlikte başvurduğu yollardan sonuç alamadığını ve yaşanan süreç nedeniyle nişanlısından ayrıldığını ifade etmiştir.

13. Başvurucu, Mahkemenin iptal kararı akabinde kurum tarafından evlenme izni verildiğine dair işlem tesis edilmemesi nedeniyle evlenme/aile kurma hakkından mahrum bırakıldığını ileri sürmektedir. Evlenme hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 12. maddesinde ayrıca ve özel olarak düzenlenmiştir. Anayasa'da ise evlenme hakkı ile ilgili açık bir normatif düzenleme bulunmamakla birlikte bu hakkın Anayasa'da yer verilen bazı hükümlerde mündemiç olduğu Anayasa Mahkemesince kabul edilmiştir (Hüseyin Kesici [1. B.], B. No: 2013/3440, 20/4/2016, § 44; Ö.Ç. [1. B.], B. No: 2014/8203, 21/9/2016, § 51; D.K. [2. B.], B. No: 2015/11159, 25/9/2019, § 57; S.A. [1. B.], B. No: 2017/40199, 8/9/2020, § 48; Sabire Güngör [GK], B. No: 2019/32487, 29/2/2024, § 40).

14. Anayasa Mahkemesine göre Anayasa'nın 20. ve 41. maddeleri, evlenme ve aile kurma hakkı açısından önemli birer normatif dayanaktır (Hüseyin Kesici, § 44;S.A., § 50, Ö.Ç., § 51; D.K., § 57; Sabire Güngör, § 42). Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkının güvencelerinden bahsedilebilmesi için öncelikle aile olarak nitelendirilebilen bir birlikteliğin ya da yakın bağın varlığı gerekir (Murat Demir [GK], B. No: 2015/7216, 27/3/2019, § 72). Bununla birlikte aile hayatına saygı hakkı aile kurma hakkını değil daha önce gerçekleşen bir evlilikle ortaya çıkan aile hayatına saygıyı korumaktadır. Aile kurma/evlenme hakkı ise belirli şartları taşıyan bireylerin kanunlara uygun şekilde evlenebilmeleri açısından hakkın amacına uygun şekilde gerekli koşulların ve kolaylığın sağlanmasını güvence altına almaktadır. Anılan madde ve Anayasa'nın 41. maddesinin gerekçesinden hareketle Anayasa Mahkemesi amaçsal bir yorum ile belirtilen hakkın Anayasa'da güvence altına alındığı sonucuna ulaşmıştır (Hüseyin Kesici, §§ 44-51; Ö.Ç., §§ 51-54; D.K., § 57; S.A., §§50, 51; Sabire Güngör, §§40-43).

15. Bununla birlikte devletin pozitif yükümlülüklerinin temelinde ailenin kurulması ile evliliğin gerçekleştirilmesine yönelik hukuki şartların düzenlenmesi ve uygulanması olduğu söylenebilir (D.K., § 60; S.A., § 55; Ö.Ç., § 53). Bu bağlamda evlenmeyi aşırı derece zorlaştıran prosedürlere yer verilmemesi ve evlenmeye ilişkin normların ayrımcı bir şekilde uygulanmaması da gerekmektedir (Hüseyin Kesici, § 48). Anılan ilkeler çerçevesinde Anayasa Mahkemesi evliliğe ilişkin sınırlamalar nedeniyle evlenme/aile kurma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaları özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde bulunan evlenme hakkı bağlamında incelemiştir (bu yöndeki sınırlamalar için bkz. Hüseyin Kesici; Ö.Ç.).

16. Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasına göre yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu hükümde mahkeme kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama ve yürütme organları ile idare lehine herhangi bir istisnaya yer verilmemiştir. Yargı kararlarının ilgili kamu makamlarınca zamanında yerine getirilmediği bir devlette, bireylerin yargı kararıyla kendilerine sağlanan hak ve özgürlükleri tam anlamıyla kullanabilmeleri mümkün olmaz. Dolayısıyla devlet, yargı kararlarının zamanında icra edilmesini sağlayarak bireyler aleyhine oluşabilecek hak kayıplarını engellemekle ve bu yolla bireylerin kamu otoritelerine ve hukuk sistemine olan güven ve saygılarını korumakla yükümlüdür. Bu sebeple Anayasa'nın 2. maddesinde öngörülen hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak bireylerin kamu otoritesi ve hukuk sistemine olan güven ve saygılarını koruma adına vazgeçilemez bir görev ifa eden yargı kararlarının zamanında icra edilmeyerek sonuçsuz bırakılması kabul edilemez (Erol Aksoy [GK], B. No: 2016/11026, 12/12/2019, § 70).

17. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında da nihai ve icrai nitelikteki bir yargı kararının uygulanmaması Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri kapsamında güvence altına alınan evlenme hakkının korunmasına ilişkin güvenceleri ortadan kaldırabilir (mülkiyet hakkı yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Ali Kayan [2. B.], B. No: 2015/9814, 20/3/2019, § 71). Başvuru konusu olayda başvurucunun, Mahkemenin iptal kararına rağmen Kurum tarafından evlenme izni verildiğine dair işlem tesis edilmemesi nedeniyle evlenemediğinden ve aile kuramadığından yakındığı gözetildiğinde anılan kararlarda ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum görülmemiş ve özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde bulunan evlenme hakkı bağlamında inceleme yapılmıştır.

18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

19. 7/7/2010 tarihli ve 6004 sayılı Dışişleri Bakanlığı Personeline İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun'un 20. maddesinin (4) numaralı fıkrasına göre Dışişleri Bakanlığı istihdam edeceği personel ve eşleri hakkında güvenlik soruşturması yaptırabileceği gibi anılan Bakanlık memurları evlenmeden önce güvenlikle bağlantılı gerekçelerle Dışişleri Bakanlığının iznini almakla yükümlüdür. Söz konusu düzenleme 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 6. maddesiyle ilga edilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun nişanlısının evlenme izni başvurusu yaptığı tarihte evlenme izni verilmemesi yönündeki işlem temelinde başvurucunun özel ve aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

20. Somut olayda başvurucunun 18/2/2019 tarihinde açtığı iptal davasının 2/12/2020 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Başvurucunun nişanlısının başvurusu üzerine Dışişleri Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından 14/4/2021 tarihinde verilen cevapta ise ilk derece mahkemesi kararının onanmasına kesin olarak karar verildiğinden karar uyarınca işlem tesis edilmesinde sakınca bulunmadığı bildirilmiştir. Bu cevabın başvurucunun nişanlısına 15/4/2021 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

21. Başvurucu, iptal kararının kanunla öngörülen 30 günlük süre içinde uygulanmadığını ve iptal kararlarının resen idarece uygulanması gerektiğini ileri sürmektedir. Bunun yanında başvurucu iptal kararı uygulanmadığı için CİMER’e başvurduğunu ancak yazılı veya sözlü bir cevap verilmediğini, ayrıca savcılığa karar uygulanmadığı için suç duyurusunda bulunduğunu, Kamu Denetçiliği Kurumuna başvuruda bulunduğunu ifade etmektedir. Görüldüğü üzere Kurumda çalışan nişanlısıyla evlenebilmesi için ilgili mevzuat gereği yazılı evlenme izni gerektiğinden başvurucu iptal kararından sonra kararın uygulanarak bu iznin verilmesi amacıyla birçok başvuru yapmıştır. Nihayet ancak istinaf kararından sonra idarece, iptal kararı uyarınca işlem tesis edilmesinde bir sakınca olmadığı bildirilmiştir. Ancak bu yazıda dâhi karar kesinleştiği için sakıncanın olmadığı açıklanmıştır. Hâlbuki 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez." şeklindeki düzenlemeye göre, ilgilinin talepte bulunmasına dâhi gerek bulunmaksızın iptal kararı gereğince ilgili Kurumun evlenme izni verilmesi yönünde işlem tesis etmesi gerekmektedir.

22. Başvurucunun nişanlısının evlenme izni alabilmek için çalıştığı Kuruma başvuruda bulunduğu sabittir. Bu bağlamda başvurucunun nişanlısı mesleğinin mahiyeti gereği tabi olduğu ilgili mevzuat uyarınca evlenme izni almak için çalıştığı Kuruma başvurduğundan üzerine yüklenen yükümlülüğü yerine getirmiştir. Yapılan bu başvurunun reddi üzerine ise başvurucunun yargı yoluna gittiği görülmektedir. Tüketilen yargı yolunda başvurucu ve nişanlısı hakkındaki evlenme izni verilmemesine ilişkin işlemin iptaline karar verilmiş olup anılan karar kesinleşmiştir. Nitekim idare mahkemesi kararları verildiği andan itibaren uygulanabilir nitelikte olmasına karşın başvurucunun nişanlısına ancak istinaf kararı verildikten ve iptal kararı kesinleştikten sonra, talebi üzerine bildirim yapılmıştır. Mahkeme 23/1/2020 tarihinde karar vermiş olup Kurum istinaf kararı sonrasında 14/4/2021 tarihinde başvurucunun talebine cevap vermiştir. Bu süreçte 1 yıl 2 ay 21 gün boyunca başvurucu kararın uygulanmasıyla ilgili olumlu bir cevap alamamıştır. Üstelik başvurucu CİMER'e ve Kamu Denetçiliği Kurumuna başvurmuş ve iki defa da suç duyurusunda bulunmuştur.

23. Yukarıda belirtilen hususlar bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde, ilgili mahkeme kararının idarenin tutumundan kaynaklı olarak başvurucunun aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getirildiğinin başvurucu tarafından ortaya konulduğu görülmektedir. Evlenme izni verilmemesi işlemi iptal edilmesine rağmen -fiziki ve hukuki bir engel de gösterilmediği hâlde- kanunda öngörülen süre içinde iptal kararının uygulanmadığı açıktır. Başka bir deyişle, ilgili mevzuat uyarınca salt başvurucunun lehine verilen iptal kararıyla mağduriyetin ortadan kalktığı söylenemeyeceğinden idarenin resen harekete geçerek anılan iptal kararının gereğini yerine getirmesi beklenmesine rağmen evlenme izni verildiğine dair herhangi bir işlemin tesis edilmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun ve nişanlısının evlenebilmeleri için Kurumun izin verdiğine dair işlem tesis edilmemesi nedeniyle kişinin özel ve aile hayatını düzenleyebilmesi, aile kurma bağlamında özel hayatına dair kararlar alabilmesi yönünden başvurucuya evlenme hakkını kullanabilme imkânının makul bir sürede tanınmadığı değerlendirilmektedir. Sonuç olarak somut olayın koşullarında ilgili kamu mercileri tarafından evlenme hakkını zedelemeyecek şekilde gereken özen yükümlülüğünün gösterilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde güvence altına alınan evlenme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

25. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

26. Başvuru konusunun yargılama makamınca iptal kararı verilmesine rağmen ilgili Kurum tarafından evlenme izni verilmemesine ilişkin olduğu dikkate alındığında başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.

27. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 40.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri kapsamında güvence altına alınan evlenme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 40.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 487,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-20215154-basvuru-numarali-karari