AYM'nin 2021/45664 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 17/7/2025 tarihli ve 2021/45664 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
YUNUS AYKIN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/45664) |
Karar Tarihi: 17/7/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Metin KIRATLI |
||
Raportör |
: |
Ekin ÇANKAL |
Başvurucu |
: |
Yunus AYKIN |
Vekili |
: |
Av. Hüseyin ALTAY |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, hakkında yayımlanan bir haberle ilgili düzeltme ve cevap talebinin reddedilmesinin başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. 31 Mart 2019 tarihinde Mahalli İdareler Genel Seçimleri yapılmıştır. AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi, kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkan ve üyelerinin seçimde görevlendirilmelerine itiraz etmiştir. Bunun üzerine Yüksek Seçim Kurulu (YSK), dörde karşı yedi oyla itirazı yerinde görüp 6/5/2019 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesine karar vermiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi 23/6/2019 tarihinde tekrarlanmıştır. Bu süreçte söz konusu iptal kararı ülke çapında büyük yankı uyandırmış ve pek çok kesimin tepkisini çekmiştir. Sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen E.İ.nin bazı YSK üyeleriyle ilgili ifadeleri sebebiyle hakaret suçunu işlediği iddiasıyla hakkında ceza yargılaması başlamıştır.
3. Başvurucu -olayların geçtiği tarihte- Danıştay üyesi ve aynı zamanda YSK üyesidir. Başvuru formundan anlaşıldığı üzere 6/12/2020 tarihinde gerçekleşen Venezuela Meclis Seçimleri'ne katılım sağlaması için YSK tarafından resmî olarak görevlendirilen başvurucu, aynı tarihlerde eski başbakan B.Y.nin oğlu E.Y.nin de Venezuela'da olması sebebiyle çeşitli gazetelerde haberlere konu olmuştur.
4. Konuya ilişkin Birgün gazetesinin 30/5/2021 tarihli nüshasında yayımlanan "[İ.yi] suçlayan YSK üyesiyle aynı karede" başlıklı bir haber yazısı, bir fotoğraf eşliğinde yayımlanmıştır. Bahsi geçen haber yazısındaki ifadeler şöyledir:
"İBB Başkanı [E.İ.] hakkında hazırlanan iddianamede, suçlayan taraf olan YSK üyesi ile, [B.Y.ni]n oğlu ve avukatı Venezuela'da aynı kareden çıktı.
İBB Haber'in sosyal medyasından yapılan paylaşımda bahsi geçen isimlerin yan yana olduğu fotoğraflar yer aldı. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, [İ.ni]n seçimin iptaline ilişkin olarak 4 Kasım 2019'da basın açıklaması yaptığı kaydedildi.
[İ. ni]n açıklamasında "31 Mart'ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa'da onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart'ta seçimi iptal edenler ahmaktır" şeklinde konuşmuştu. Başlatılan soruşturma kapsamında, 6 Mayıs 2019 tarihinde YSK'da görev yapan 11 kurul üyesi mağdur sıfatıyla yer aldı. Öte yandan organize suç örgütü elebaşısı [S.P.] geçen hafta yayımladığı 7'nci videoda AKP Genel Başkan Vekili [B.Y.ni]n oğlu [E.Y.ni]n uyuşturucu ticaretinin güzergâhını değiştirmek için Venezuela'ya gittiğini öne sürmüştü. Bu iddialardan hemen sonra [E.Y.ni]n de 2020 yılının Aralık ayında Venezuela'ya gittiğini gösteren fotoğraflar ortaya çıktı. Haber Merkezi
İBB Başkanı [E.İ.] hakkında hazırlanan iddianamede, suçlayan taraf olan YSK üyesi ile, [İ.ni]n rakibi [B.Y.ni]n oğlu ve avukatı Venezuela'da aynı kareden çıktı."
5. Başvurucu, Ankara Noterliği kanalıyla ismi geçen gazetenin sorumlu müdürüne düzeltme ve cevap metni yayımlaması için ihtarname göndermiştir. Söz konusu metnin yayımlanmaması üzerine başvurucu, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğine (Sulh Ceza Hâkimliği) sunduğu dilekçesinde mezkûr haberin gerçeği yansıtmadığını, Venezuela'da bulunmasının YSK'yı temsilen resmî bir görev icabı olduğunu, E.Y.nin de aynı tarihte Venezuela'da olmasının tesadüf olup asılsız bir şekilde isminin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkındaki ceza davası ile ilişkilendirilerek hakkında olumsuz bir algı oluşturduğunu, YSK'nın dörde karşı yedi oyla, iki siyasi partinin itirazını yerinde görüp 6/5/2019 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal ettiği kararda dört muhalif oydan birinin kendisine ait olduğunu belirtmiş, düzeltme ve cevap metninin yayımlanmasını talep etmiştir.
6. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun talebini, "gazetelerde yer alan yazı içeriğinin genel olarak güncel olayları irdeleyen, kamu yararını gözeten eleştiri niteliğinde olduğu, talep edenin doğrudan kişilik haklarını ihlal edici içeriğe yer verilmediği" gerekçesiyle reddetmiştir. Başvurucunun karara itiraz etmesi üzerine Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği ise itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
7. Başvurucu, nihai hükmü 2/9/2021 tarihinde öğrendikten sonra 27/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu, resmî adıyla Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti'nin resmî daveti üzerine, YSK'nın kararı ile Ulusal Meclis Seçimlerinde gözlemci olarak görevlendirildiğini; uyuşmazlık konusu haberde yer alan fotoğrafın ise Venezuela'daki Türkiye Büyükelçiliğinin düzenlediği resmî program çerçevesinde Karakas Maarif Okulu ziyareti esnasında çekildiğini, fotoğrafın Büyükelçiliğin resmî hesabından da yayımlandığını belirtmiştir. 2019 yılında yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmemesi yönünde oy kullandığını vurgulayan başvurucu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında görülen ceza yargılamasıyla herhangi bir ilgisi olmadığını, bu açıdan mezkûr haberin gerçeğe aykırı olduğunu savunmuştur. Başvurucu; bahsi geçen haberin şahsını ve itibarını zedeleyecek nitelikte olduğunu, bir hâkim olarak tarafsız duruşuna gerçeğe aykırı bir haberle leke sürüldüğünü, gerçeğe aykırı bilgilerin yer aldığı haberin eleştiri sınırını aştığını, şeref ve itibarının korunması hakkı ile adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.
10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundaki ifadelerini tekrarlamıştır.
11. Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmiştir.
13. Anayasa Mahkemesi, basın özgürlüğüne cevap ve düzeltme hakkının kullanımıyla yapılan müdahalelerin anayasaya uygunluk denetiminin nasıl yapılacağına ilişkin inceleme usulünü ve temel ilkelerini Aydın Gelleci ([GK], B. No: 2018/18910, 5/9/2024) kararında ortaya koymuştur. Buna göre basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında dengeleme yapılırken incelemede sırasıyla şu üç aşamalı teste göre bir değerlendirme yapılması gerekmektedir (Aydın Gelleci, § 54):
i. Anayasa koyucu, düzeltme ve cevap hakkının kullanımını; kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması şartlarından en az birinin gerçekleşmesine özgülemiştir (Aydın Gelleci, §§ 47, 54). Buna göre düzeltme ve cevap hakkının kullanılması konusunda karar verecek sulh ceza hâkimlikleri, ilk olarak bu iki şarttan en az birinin gerçekleşip gerçekleşmediğini ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymalıdır. Bu yapılırken düzeltme ve cevap talebinin kabulü için şeref ve itibara yönelik müdahalenin her somut olayın koşullarına göre belli bir ağırlık düzeyine ulaştığı yargısal kararda, objektif bir gözlemciyi ikna edecek şekilde ilgili ve yeterli bir gerekçe gösterilmelidir.
ii. Talebin Anayasa'nın 32. maddesi uyarınca zaruri olan şartlardan en az birini taşıdığına karar verildiği takdirde ikinci aşamada, yayımlanması talep edilen metnin teknik olarak bir düzeltme ve cevaba tekabül edip etmediği belirlenmelidir. Buna göre;
- Düzeltme ve cevap metni haberin karşılığı olmalıdır. Diğer bir ifadeyle düzeltme ve cevap metninin süreli yayında yer alan haber veya makalenin kapsamını aşmaması, metnin konusu ile kullanılan ifadeler arasında düşünsel bağlılık bulunması gerekir.
- Düzeltme ve cevap metni suç unsuru içermemeli, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmamalıdır.
iii. Talebin teknik olarak bir düzeltme ve cevaba denk geldiği de tespit edilmişse Hâkimlik tarafından son olarak orantılılık değerlendirmesi yapılması gerekir. Bu çerçevede özellikle düzeltme ve cevap metninin uzunluğunun yapılan yayımın uzunluğunu bariz bir şekilde aşmasının orantılılık sorununa yol açacağının altı çizilmelidir.
14. Somut olaya gelince, başvurucu uyuşmazlık konusu haberde hakkında gerçeğe aykırı bilgilerin okuyucuya sunulduğu ve hâkim olarak tarafsızlığına hukuka aykırı şekilde gölge düşürüldüğü iddiasındadır. Bu kapsamda düzeltme ve cevap yolunun ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması durumunda başvurulan, bireyin şeref ve itibarına yönelik müdahalelerin gecikmeksizin bertaraf edilebilmesi amacını taşıyan bir yol olduğu dikkate alındığında, başvurucunun düzeltme ve cevap hakkını kullanma iradesini ortaya koyması doğaldır. Diğer yandan her somut olay özelinde cevap ve düzeltme hakkının, basın özgürlüğünün ve basın mensuplarının haber verme ve eleştiri haklarının özüne dokunmayacak ve aynı zamanda hak sahibinin çıkarlarını koruyacak şekilde kullanılması gerektiği hatırlanmalıdır (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik [GK], B. No: 2013/6237, 2/7/2015, § 58).
15. Başvurucunun Sulh Ceza Hâkimliğine verdiği dilekçede detaylı şekilde izah ettiği üzere, YSK'nın dörde karşı yedi oyla, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal ettiği kararda dört muhalif oydan biri kendisine ait olmasına ve Venezuela'da YSK'yı temsilen resmî görevi icabı bulunmasına rağmen, E.İ.nin ceza davasında taraf olduğu ve aynı zamanda ismi geçenin seçimdeki rakibinin oğluyla planlı bir şekilde Venezuela'da buluştuğu izlenimi vererek ihtilaflı haberin okuyucuda kendisi hakkında yanlış bir intiba oluşturmaya elverişli olduğunu vurgulamıştır (bkz. § 5).
16. Bu noktada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaline ilişkin kararda hangi üyenin ne yönde oy kullandığının, diğer bir söylemle başvurucunun bahsi geçen seçimin iptal edilmemesi yönünde oy kullandığı bilgisinin kamunun erişimine açık kaynaklardan kolaylıkla elde edilebildiğinin altı çizilmelidir. Haberde her ne kadar İBB Haber'in sosyal medyasından yapılan paylaşıma atıf yapılmışsa ve Büyükelçiliğin internet sitesinde de yayımlanan fotoğrafa yer verilmişse de fotoğrafın mezkûr haberdeki sunuluş biçimiyle, sanki planlanmış bir şekilde başvurucu ile E.Y.nin Venezuela'da bulundukları izlenimi verilerek hâkim olarak görev yapan başvurucu hakkında ciddi bir iddia ortaya konduğunu söylemek mümkündür. Bu bağlamda başvurucu da söz konusu habere cevap vermek ihtiyacı hissetmiştir. Buna karşın taraflarca getirilme ilkesinin olmadığı, resen araştırma yükümlülüğü bulunan bir yargılamada Sulh Ceza Hâkimi, başvurucunun açıkça haberde gerçeğe aykırı bilgi verildiğine yönelik iddiasını somut delillerle ortaya koymasına rağmen haberde gerçeğe aykırı bilgi verildiği hususunu değerlendirmekten geri durmuştur. Bunun yerine haberin güncel bir mesele hakkında olduğunu, eleştiri amacıyla yapıldığını, kamu yararı taşıdığını değerlendiren Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun talebini başkaca bir gerekçe ortaya koymadan reddetmiştir.
17. Oysa Anayasa Mahkemesinin defalarca altını çizdiği üzere, bir kişinin hakkında doğru bilgi verilmesine ve kamu nezdinde kendisinin doğru tanıtılmasına ilişkin menfaatleri zedelendiğinde bu durum, şeref ve itibara yönelik bir saldırı teşkil edebilir. Bu noktada, Devletin bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibarına üçüncü kişilerin saldırılarını önlemek şeklinde pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır (Adnan Oktar (3) [2. B.], B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 32). Şeref ve itibara yönelik basın ve yayın yolu ile yapılan saldırılara karşı bireyin korunmaması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası ihlal edilmiş olabilir (İlhan Cihaner (2) [1. B.], B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36).
18. Demokratik bir toplumda basının işlevlerini tam anlamıyla yerine getirebilmesi için özgür olması kadar sorumluluk bilinci ile hareket etmesi şarttır. Basın özgürlüğünde belli ölçüde abartıya hatta tahrik yoluna başvurmak mümkün olsa da bu özgürlük aynı zamanda ilgililerin meslek ahlakına saygı göstererek doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini de zorunlu kılmaktadır (İlhan Cihaner (2), § 60; Orhan Pala [2. B.], B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 48; Medya Gündem Dijital Yayıncılık Ticaret A.Ş. [GK], B. No: 2013/2623, 11/11/2015, § 42; Kadir Sağdıç, § 53).
19. Öte yandan başvurucunun hâkim olduğu dikkate alındığında, toplum nezdinde tarafsız ve bağımsız konumunu korumasının hem bireysel manada hâkim kimliğinin itibarının korunmasında hem de toplumda genel itibarıyla adalet sistemine olan güvenin korunmasında hayati önemi haiz olduğu açıktır. Bu bağlamda başvurucunun haberin şeref ve itibarına saldırı teşkil ettiği iddiası da değerlendirilmeye muhtaçtır. Basının gerçeğe aykırı olduğu kolaylıkla anlaşılabilecek bilgileri haber içerisinde okuyucuya sunarak, üstelik haber metnine gerçeğe aykırı bir başlık vererek ve başvurucunun fotoğrafını da haberde paylaşarak meslek ahlakına uygun hareket etmediği görülmektedir. Başvurucunun hakkındaki asılsız habere, haberin yayımlandığı mecrada cevap vermesi ve kendisini ifade edebilmesi, demokratik bir toplumda zaruri bir ihtiyaç ve aynı zamanda anayasal bir haktır.
20. Buna karşın Sulh Ceza Hâkimliğinin ne haberin gerçeğe aykırı olduğu ne de başvurucunun şeref ve itibarına zarar verdiği iddiaları hakkında bir değerlendirme yapmadığı, dolayısıyla yukarıda bahsedilen üç aşamalı testin ilk basamağındaki düzeltme ve cevap hakkının kullanımının söz konusu iki nedenden en az birine dayanıp dayanmadığını denetlemediği anlaşılmaktadır. Karara itiraz üzerine yapılan incelemede de aynı eksikliğin devam ettiği görülmektedir. Testin ilk aşamasında belirtilen ölçütlere uygun bir yargısal denetim yapılmadığı tespit edildiğinden devam eden aşamalardaki ölçütler kapsamında bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
21. Bütün bu açıklananlar ışığında, somut olayda ilgili yargılama mercilerinin Aydın Gelleci kararındaki ilkeleri somut olaya uyguladığından söz etmek mümkün görünmemektedir.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Kenan YAŞAR bu sonuca katılmamıştır.
III. GİDERİM
23. Başvurucu; ihlalin tespiti, ihlalin giderilmesi için gerekli tedbirlere hükmedilmesi ile 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
24. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
25. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
26. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında taleple bağlı kalınarak net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin şeref ve itibarın korunması hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğine (2021/9421 D.İş.) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru, hakkında yayımlanan bir haberle ilgili düzeltme ve cevap talebinin reddedilmesinin başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Mahkememizin çoğunluğu başvurucunun şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Aşağıda açıklanan gerekçeler çerçevesinde somut olayda ifade ve basın özgürlüğü bağlamında yapılan değerlendirmelerin yeterince gözetilmediği kanaatiyle çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
3. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü, yalnızca zararsız ve herkesçe kabul edilebilir görüşlerin değil, devleti, kamu otoritesini, yargı organlarını ya da kamu görevlilerini rahatsız edici, çarpıcı ve kışkırtıcı görüşlerin de korunmasını kapsar. Aynı şekilde, 28. maddede güvence altına alınan basın özgürlüğü, demokratik toplumun temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir.
4. Başvuruya konu haber, kamuoyunun gündeminde geniş yer tutan bir yargılama süreciyle ilgilidir. Bahse konu kişi ise, olayların yaşandığı dönemde Yüksek Seçim Kurulu üyesi ve Danıştay hâkimi sıfatlarını haizdir. Bu tür kamu görevi yürüten kişilerin, demokratik toplumda daha yüksek bir eleştiri eşiğine katlanmaları gerektiği gerek Anayasa Mahkemesi’nin önceki kararlarında gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadında vurgulanmıştır.
5. Haberde kullanılan ifadeler, esasen kamuoyunun dikkatini çeken bir görüntünün haberleştirilmesinden ibarettir. Haber içeriğinde doğrudan başvurucuya atfedilen somut bir suçlama veya hakaret bulunmamaktadır. Fotoğraf kamuya açık bir programda çekilmiş, kamuya açık kaynaklarda paylaşılmış ve haber, bir sosyal medya paylaşımına dayandırılarak yapılmıştır. Haberdeki anlatım, kamusal ilgiyi haiz bir konuda, belirli bir yorum ve değerlendirme içerse de bu, ifade özgürlüğü sınırları içinde kalmaktadır.
6. Nitekim haberin kamu yararına ilişkin bir konuyu işlemesi, söz konusu kişiyle bir kamu görevi üzerinden bağlantılı olması ve kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olmuş bir olayla ilgili olması dikkate alındığında, haberin yapılması gazetecilik faaliyeti kapsamında değerlendirilmeli ve düzeltme ve cevap hakkı bağlamında müdahale, orantılılık denetiminden geçmelidir.
7. Düzeltme ve cevap hakkı, bireylerin itibarlarını koruma amacı taşırsa da bu hakkın kullanılmasında ifade özgürlüğünü bastıracak şekilde genişletilmesi, özellikle kamu gücü kullanan kişilere yönelik eleştirilerin engellenmesi sonucunu doğurabilir. Bu durum, demokratik toplumda basının denetleyici işlevini zayıflatma riski taşır.
8. Somut olayda, başvurucunun Venezuela’daki ziyareti resmî görev kapsamında gerçekleştirilmiş olsa da aynı yerde ve zamanda kamuoyunca bilinen başka bir isimle birlikte aynı karede yer alması, haber değeri taşıyan bir durumdur. Gazetenin bunu haber yapması, bir kamuoyuna bilgilendirme faaliyetidir. Başvurucunun kendi açıklamaları ile bu durumu düzeltmek istemesi anlaşılabilir olsa da haberin tamamen kaldırılması ya da zorla tekziple dengelenmesi, ifade özgürlüğü lehine kurulması gereken anayasal dengeyi bozmaktadır.
9. Anayasa Mahkemesi’nin bu tür olaylarda daha önce benimsediği dengeleme yaklaşımında, “kamu yararı”, “ifadenin muhatabı olan kişinin kamu görevlisi olup olmadığı”, “eleştiri sınırları”, “haber dili ve tonu” gibi ölçütlerin birlikte ele alınması gerekir. Bu çerçevede, haberin yayımlanmasının, başvurucunun şeref ve itibarını ağır şekilde zedelediği veya gerçeğe açıkça aykırı olduğu yönünde Mahkemece ortaya konmuş somut bir gerekçe bulunmamaktadır.
10. Sonuç olarak, bu olayda düzeltme ve cevap hakkının reddedilmesi, başvurucunun şeref ve itibarına yönelik ölçüsüz bir müdahale teşkil etmediğinden; düzeltme talebinin yayımlanmamasına ilişkin kararlar, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan hakka aykırılık oluşturmamaktadır. Aksine, çoğunluk görüşüyle verilen ihlâl kararı, basın ve ifade özgürlüğü bakımından soğutucu etki yaratabilecek ve kamusal tartışma alanını daraltabilecek niteliktedir.
11. Bu nedenlerle, başvurucunun şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiğine dair çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.
Üye Kenan YAŞAR |