ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2021/44107 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2021/44107 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 17/7/2025 tarihli ve 2021/44107 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

GÖKALP BAŞTÜRK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/44107)

Karar Tarihi: 17/7/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Yıldız SEFERİNOĞLU

Kenan YAŞAR

Ömer ÇINAR

Metin KIRATLI

Raportör

:

Mutlu ALAF

Başvurucu

:

Gökalp BAŞTÜRK

Vekili

:

Av. Aysel TAN UZUNER

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, başvurucunun yönetim kurulu üyesi olduğu şirkete zarar verdiği gerekçesi ile açılan tazminat davasında mahkemeye erişim hakkının ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu ve davalılar aleyhine 2004 yılında yöneticisi ve denetçisi oldukları şirketi zarara uğrattıkları gerekçesiyle tazminat davası açılmıştır. İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 7/4/2005 tarihinde görevsizlik kararı verilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 15/1/2007 tarihli kararı ile görevsizlik kararının hatalı olduğu gerekçesiyle kararı bozmuştur. İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bozma kararına uyulmuştur.

3. İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinde (Mahkeme) görülen davada mahkeme 25/12/2019 tarihli kararı ile davayı başvurucu ve diğer davalılar aleyhine kabul etmiştir. Başvurucu 11/6/2020 tarihinde kararı adli yardım talepli olarak temyiz etmiştir. Mahkeme 22/6/2020 tarihli muhtıra ile 400 TL posta masrafı ve 3.300.263,28 TL temyiz karar harcının yatırılmasını istemiştir. Başvurucu 3/7/2020 tarihinde gönderdiği dilekçe ile temyiz talebinde bulunurken adli yardım talebinde de bulunduğunu, bu talebin değerlendirilmesi gerektiğini beyan etmiştir. Dosya Yargıtay'a gönderilmiştir.

4. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi (Daire) 29/9/2020 tarihli kararı ile başvurucunun adli yardım talebi ile ilgili olarak 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 336. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca temyiz dilekçesinin ekinde sunulması gereken belgeleri sunmadığı gerekçesiyle başvurucunun adli yardım talebini itiraz yolu açık olmak üzere reddetmiştir.

5. Mahkeme 31/12/2020 tarihli muhtırası ile anılan Yargıtay kararının 13/12/2020 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği, yasal süre içinde adli yardım talebinin reddine ilişkin karara itiraz edilmediği gerekçesiyle harcın ödenmesi için yeniden muhtıra hazırlamıştır. Bu muhtıra başvurucuya 10/1/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.

6. Başvurucu 8/1/2021 tarihli dilekçesi ile Yargıtay ilgili hukuk dairesine gönderilmek üzere adli yardım talebini yinelemiştir. Dosya bu kez itiraz makamı olan Yargıtay 12. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. İtiraz makamı 26/4/2021 tarihli kararıyla adli yardım talebine ilişkin dilekçe ve ekinde yer alan bilgi ve belgeler tek başına adli yardım talebinde bulunan başvurucunun ödeme gücünden yoksun olduğunu ispatlar nitelikte olmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Mahkeme kararı 13/8/2021 tarihinde kesinleştirilmiştir.

7. Başvurucu, nihai hükmü 14/6/2021 tarihinde öğrendikten sonra 8/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

8. Başvurucu; mali durumunun yetersizliğini her türlü delil ile ispatladığını, buna rağmen adli yardım talebinin reddedilmesinin etkili başvuru hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

9. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Hukuk İşleri Daire Başkanlığından temin edilen görüş ve ilgili belgeleri sunmuştur. Başvurucunun temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği yönünde görüş bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

10. Başvurucunun adli yardım talebinin reddedilmesi nedeniyle ekonomik gücü olmamasına rağmen temyiz kanun yolu yargılama giderlerini ödemeye zorlanması çerçevesinde dile getirdiği iddiaları mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç [1. B.], B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

13. Başvurucunun adli yardım talebinin reddedilmesi sonucu temyiz başvurusunun incelenmemesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalede bulunulduğu açıktır. Mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama şartlarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

14. Dairenin 6100 sayılı Kanun'un 336. maddesinin (2) numaralı fıkrasını esas alarak verdiği ret kararına göre yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı anlaşılmaktadır.

15. Yargı harçları, yargı hizmetinden yararlanılması karşılığında devlete ödenen katkı payını ifade etmektedir. Yargı harcı ödeme yükümlülüğü getirilmesiyle, bölünebilen bir kamu hizmeti olan yargı hizmetinden yararlananların bu hizmetin maliyetinin bir kısmına katlanması hedeflenmektedir. Bunun yanında yargı harcının abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun taleplerin disipline edilmesi ve gereksiz başvuruların önüne geçilerek mahkemelerin meşgul edilmesinin önlenmesi amacına hizmet ettiği de açıktır. Öte yandan başvurucuların harç dışındaki yargılama giderleri karşılığında avans yatırmakla yükümlü kılınmasının amacı ise yargılama sırasında yapılması zorunlu giderleri finanse etmektir. Bu giderlerin yargı hizmeti talep eden kişi tarafından karşılanması işin doğası gereğidir. Dolayısıyla başvurucuların harç ve diğer yargılama giderlerini ödemekle yükümlü kılınmasının mahkemeye erişim hakkının doğasından kaynaklanan ve anayasal açıdan meşru amaçlara dayandığı sonucuna ulaşılmıştır (Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim [1. B.], B. No: 2017/21882, 10/2/2021, § 45).

16. Kanunilik ve meşru amaç şartlarını sağladığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahale ölçülülük ilkesi bakımından da değerlendirilmelidir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2013/66, K.2014/19, 29/1/2014; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

17. Mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında ilk değerlendirilmesi gereken husus elverişlilik kriteridir. Başvurucuların harç ve yargılama gideri ödemekle yükümlü kılınmasının gereksiz yere dava açılmasını önleme amacına ulaşılması yönünden elverişli bir araç olduğu açıktır (Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim, § 50).

18. İkinci olarak müdahalenin gereklilik kriterini sağlayıp sağlamadığı incelenmelidir. Gereklilik, mahkemeye erişim hakkını en az zedeleyen aracın seçilmesini ifade etmektedir. Yargısal başvurularda ilgililerin harç ve diğer yargılama giderlerini ödemekle yükümlü kılınmasının mahkemeye erişim hakkını kısıtladığı tartışmasızdır. Bununla birlikte harç ve yargılama giderlerini ödeme yükümlülüğünün doğduğu ana göre müdahalenin derecesi değişebilmektedir. İlgilinin daha yargılamanın başında yargılama giderlerini ödemekle yükümlü tutulması ile yargılamanın sonunda yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmesi arasında müdahalenin ağırlığı bakımından önemli farklılık bulunmaktadır. Yargılama giderlerinin dava şartı olarak öngörülmesinin davanın esası karara bağlandıktan sonra kişinin yargılama giderini ödemekle yükümlü kılınmasına nazaran mahkemeye erişim hakkına daha ağır bir müdahale teşkil edeceği kuşkusuzdur. Bu sebeple yargılama giderlerini ödeme yükümlülüğünün yargılamanın sonuna ötelenmesinin hakka daha hafif bir müdahale teşkil etmesi sebebiyle tercihe şayan bir yöntem olduğu söylenebilir (Famiye Beğim ve Mehmet Tahir Beğim, § 51).

19. Dava açılırken veya yargılama sırasında taraflardan birine yükletilen harç ve diğer yargılama masraflarının miktarı, ilgilinin ödeme kabiliyeti ve kısıtlamanın getirildiği dava aşaması, mahkemeye erişim hakkı yönünden dikkate alınması gereken hususlardır. Bu açıdan somut olay koşullarında ölçülülük incelemesi yapılırken Mahkeme tarafından ödenmesi istenen harç ve yargılama giderlerinin başvurucuya aşırı bir külfet oluşturup oluşturmadığı, bu yükümlülüğün kaldırılmasının yolu olan adli yardımla ilgili verilen ret kararının gerekçesinin yeterliliğinin de değerlendirilmesi gerektiği açıktır (Mehmet Yaşar Sarcan [1. B.], B. No: 2020/10269, 7/6/2023, § 45).

20. Somut olayda başvurucu temyiz kanun yoluna başvururken adli yardım talebinde bulunmuştur. Talebine gerekçe olarak hapis cezası aldığını ve daha sonra şartlı tahliye edildiğine işaret etmiştir. Cezasının infazına başlanılması nedeniyle, Marmaraereğlisi Sulh Hukuk Mahkemesinin 15/7/2015 tarihli kararı ile kendisine vasi atandığını ve bu yargılamada hiçbir mal varlığı ve geliri olmadığının hüküm altına alındığını ileri sürmüştür. Daire başvurucunun iddiasını dayandırdığı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri sunmadığı gerekçesiyle adli yardım talebini reddetmiştir. Başvurucu bu karara karşı itiraz dilekçesi sunmuştur. İtiraz dilekçesinde bir önceki hususlara değinmiş ve muhtarlıktan aldığı fakirlik belgesini, kaymakamlıktan aldığı mal varlığına ilişkin araştırma belgesini itiraz dilekçesine eklemiştir. Sosyal Güvenlik Kurumundan aylık 1.812,14 TL emekli maaşı aldığını, kısa süreli çalışması ile aylık 500 TL ek gelirinin olduğunu beyan etmiştir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi adli yardım talebine ilişkin dilekçe ve ekinde yer alan bilgi ve belgelerin tek başına adli yardım talebinde bulunan başvurucunun ödeme gücünden yoksun olduğunu ispatlar nitelikte olmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.

21. Yargılama mercilerince başvurucunun adli yardım talebinin reddedilme gerekçesi ödeme gücünün bulunmadığına ilişkin olarak sunduğu belgelerin yeterli ispat aracı olarak kabul edilmemesine dayanmaktadır. Yargılama mercileri başvurucunun adli yardım talebini değerlendirirken hangi belgelerin kabul edilebilir olduğu hususunda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Oysa başvurucunun ekonomik durumu ile ilgili yargılama mercilerine sunduğu adli yardım ihtiyacı içinde olduğunu destekleyici bilgi ve belgelerin adli yardım talebinin değerlendirilmesinde hangi açıdan ikna edici olmadığının izah edilmesi gereklidir. Bu durumun açıklanmaması başvurucuyu iddiasını ispat hususunda zayıf durumda bırakmıştır. Kaldı ki yargılama mercilerinin adli yardım talebinin kabul edilebilmesi için gerekli olan belgeleri başvurucunun ekonomik ve sosyal durumuyla ilgili olarak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi üzerinden ya da başka vasıtalarla elde edebileceği de açıktır.

22. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, yargılama mercilerinin başvurucunun ekonomik ve sosyal durumuna ilişkin belgeleri yeterli görmediği gerekçesiyle adli yardım talebini reddederek temyiz kanun yoluna başvurma imkânını ortadan kaldırması suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin gözetilen meşru amaca ulaşma bakımından orantılı olmadığı, başvurucunun üzerinde aşırı bir külfet oluşturan bu müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

24. Başvurucunun mülkiyet hakkının, kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ve çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü görülmekle birlikte mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden anılan ihlal iddiaları hakkında ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

26. 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Kanun'da değişiklik yapan 2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun uyarınca üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine makul süre şikâyetlerinin Tazminat Komisyonu tarafından inceleneceği düzenlenmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Ahmet Kartalkuş ([2. B.], B. No: 2019/39635, 19/3/2024) kararında ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna ulaşmıştır. Somut başvuruda da, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

28. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

29. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

30. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Yargıtay 11. Hukuk Dairesine (E.2020/6343, K.2020/3659) iletilmek üzere İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesine (E.2014/816, K.2019/1056) GÖNDERİLMESİNE,

E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202144107-basvuru-numarali-karari