AYM'nin 2021/41556 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 2/10/2025 tarihli ve 2021/41556 başvuru numaralı kararı
|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
|
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
İSMAİL TEMEL BAŞVURUSU |
|
(Başvuru Numarası: 2021/41556) |
|
Karar Tarihi: 2/10/2025 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
|
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
Selahaddin MENTEŞ |
||
|
İrfan FİDAN |
||
|
Yılmaz AKÇİL |
||
|
Raportör |
: |
Duygu BAKAY |
|
Başvurucu |
: |
İsmail TEMEL |
|
Vekili |
: |
Av. Halil ÇOLAK |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, askerlik görevinin ifası sırasında yaralanmaya bağlı olarak vazife malulü sayılması talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Hakkâri'nin Çukurca ilçesi 21. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığında jandarma er olarak askerlik görevini yerine getirmekteyken 19/7/2005 tarihinde Yüksekova-Aslankapanı mevkiinde konvoy faaliyeti sırasında, içinde bulunduğu aracın mayına temas etmesi sonucu yaralanmıştır. Gerçekleştirilen ilk muayene raporuna göre sol femur ve tibia kırığı teşhisi konulan başvurucu, Hakkâri Devlet Hastanesinde ameliyat olmuştur. Kırılan kemiğin kaynamaması üzerine Gülkent Devlet Hastanesinde yeniden ameliyat olmuş, sonrasında ise Gülhane Askerî Tıp Akademisine (GATA) sevk edilmiştir. GATA tarafından düzenlenen 13/3/2006 tarihli sağlık raporunda sol femur ve tibia kırık ameliyatlısı olduğu belirtilen başvurucunun askerliğe elverişli olduğu ama komando olamayacağı, mevcut kırıkların kişinin yaşamını tehlikeye sokmayacağı, kırıkların hayat fonksiyonlarına etkisinin (6) ağır derecede olduğu ve basit tıbbi müdahale ile giderilemeyeceği tespitleri yapılmıştır. 13/3/2007 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığınca (Komutanlık) başvurucuya dört ay iş gücü kaybı karşılığı 8.860,15 TL nakdi tazminat ödenmesine karar verilmiş; Asker Hastanesi Baştabipliği tarafından da 1.5 ay hava değişimi uygulanmıştır.
3. Başvurucu, askerliğin etkisiyle meydana geldiğini ileri sürdüğü rahatsızlıklarının devam etmesi üzerine Isparta Asker Hastanesi ortopedi bölümüne sevkini talep etmiştir. 22/1/2013 tarihli rapor ile yapılan muayenesi neticesinde "sol uyluk lateralinde ve sol kruiste eski inzisyon mevcut, eklem hareketen sol diz 20 derece fleksiyon kısıtlığı mevcut" şeklinde teşhis konulmuştur. Başvurucu ayrıca 30/12/2014 tarihinde Tokat Devlet Hastanesine başvurmuş; buradan aynı tarihte verilen sağlık raporunda işitme kaybı, ortopedik patoloji ve göz patolojisi tespitleri ile özür durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %40 olduğu ancak ağır özürlü olmadığı kanaati bildirilmiş ve oybirliğiyle özürlü kimliği verilmesine karar verilmiştir.
4. Başvurucu, bu iki raporu dayanak göstererek 29/1/2015 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) başvurmuş; 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu uyarınca vazife malulü sayılarak aylık bağlanması talebinde bulunmuştur. SGK'nın zımni ret işlemi üzerine Ankara 8. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde 3713 sayılı Kanun yönünden ayrı 5434 sayılı Kanun yönünden ayrı iki dava açmıştır. İşbu başvurunun konusunu 5434 sayılı Kanun yönünden açılan dava oluşturmaktadır.
5. Başvurucu; dava dilekçesinde askerliği sırasında meydana gelen patlamanın etkisiyle yaralandığını, yüzünün yara bere içinde kaldığını, gözlerinin ve kulaklarının etkilendiğini, genç yaşta olmasına rağmen işitme ve görme kaybı yaşamaya başladığını, sol ayağının kırıldığını ve 2 cm kısalma meydana geldiğini belirterek rahatsızlıklarının zamanla ilerlediğinden yakınmıştır. Başvurucu; fiziksel semptomlarının yanı sıra aynı araçta bulunan dört arkadaşının şehit olması sebebiyle travma yaşadığını, psikolojisinin bozulduğunu ve günlük hayata adapte olmakta zorlandığını ileri sürmüştür. Bu kapsamda Tokat Devlet Hastanesinden alınan raporda %45 oranında özürlü olduğunun tespit edildiğini belirten başvurucu, ilerleyen rahatsızlığı sebebiyle mesleği olan marangozluğu yapamayacak duruma geldiğini, kendisiyle benzer rahatsızlıklara sahip kişiler askerliğe başvurduğu takdirde "Elverişli değildir." değerlendirmesi yapıldığını ifade etmiştir. Danıştay içtihadına göre (Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 15/5/1971 tarihli ve E.1969/15, K.1971/25 sayılı kararı) 1053 sayılı Vazife Malullüklerinin Nevileri ile Dereceleri Hakkında Nizamnamede yer alan derecelerden hiçbirisine uymayan fakat vazife yapamayacak duruma düştüğü usulüne uygun olarak tespit edilen kişilerin sakatlığının altı (6) dereceden birine sokulması gerektiğini iddia eden başvurucu ilgili sağlık kurulu raporlarını da dosyaya eklemiştir.
6. Mahkeme, dava dosyasındaki sağlık kurulu raporunun da incelenmesi suretiyle başvurucunun söz konusu durumunun, vazifesinin sebep ve tesiriyle meydana gelip gelmediği, vazife malulü sayılıp sayılamayacağı ve 1053 sayılı Nizamname hükümleri uyarınca tespit edilecek derecesinin bulunup bulunmadığı hususlarının tespiti amacıyla sağlık kurulu raporu alınması için hakem hastane olarak belirlenen Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Hastane) sevkine karar vermiştir. Hastane, 28/5/2019 tarihli raporunda, sadece psikiyatri ve göze ilişkin değerlendirme yapmıştır. Başvurucu anılan rapora itiraz ederek eksik inceleme yapıldığını, ortopedi servisinde muayene olduğu hâlde değerlendirme yapılmadığını, her geçen gün sol bacağının kısalmaya devam ettiğini, % 46 engelli durumda bulunduğuna dair dosyada sağlık kurulu raporlarının mevcut olduğunu belirterek bu raporlar üzerinden karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme bunun üzerine ortopedi yönünden de inceleme yapılmak suretiyle 1053 sayılı Nizamname'ye göre tespit yapılması için Hastaneden yeniden rapor talep etmiştir. 13/8/2020 tarihli sağlık kurulu raporunda "...Sol tibia ve femur kırığı sekeli - sol alt ekstremitede 3 cm kısalık mevcut... vazife malulü sayılamayacağı ve 1053 sayılı Vazife Malullüklerinin Nevileri İle Dereceleri Hakkında Nizamname Hükümleri uyarınca tespit edilecek derecesinin bulunmadığı" ifadesine yer verilmiştir.
7. Mahkeme 30/9/2020 tarihli kararı ile davanın reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde öncelikle sağlık kurulu raporunun taraflara tebliğ edildiği, taraflarca rapora itiraz edilmediği belirtilmiştir. Raporda yapılan tespitler ile dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi neticesinde başvurucunun 1053 sayılı Nizamname hükümlerine göre derecesinin ve buna bağlı maluliyetinin bulunmadığı sonucuna varan Mahkeme 5434 sayılı Kanun uyarınca vazife malulü olarak değerlendirilme talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık olmadığı kanaatine varmıştır.
8. Başvurucu karara karşı temyiz talebinde bulunmuşsa da Danıştay Onikinci Dairesi 15/3/2021 tarihli kararı ile temyize konu kararın onanmasına hükmetmiştir.
9. Nihai karar 8/9/2021 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiş; 6/10/2021 tarihinde de bireysel başvuruda bulunulmuştur.
10. Komisyonca; başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik şikâyetin kabul edilemez olduğuna, hakkaniyete uygun yargılanma hakkına yönelik şikâyetin ise kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu; terör eylemi kapsamında yaralandığını, sol bacağının kırıldığını, bacağında meydana gelen sakatlığın terhisten sonra da ilerlemeye devam ettiğini, yüzünün ve gözlerinin hasar gördüğünü belirtmiştir. Bu kapsamda 2013 yılında Isparta Devlet Hastanesinde yeniden ameliyata alındığını ve iki adet platin takıldığını ifade eden başvurucu; zamanla görme ve işitme kaybı yaşadığını, sol ayağında 2 cm kısalma ve sürekli bir sızlama hissettiğini ileri sürmüştür. Tüm bu şikâyetleri hakkında Tokat Devlet Hastanesince verilen raporda %40 vücut fonksiyon kaybının tespiti ile %45 özürlü olduğu tespitinin yapıldığını belirten başvurucu, buna rağmen Mahkemece alınan raporda hâlâ askerliğe elverişli olduğu yönünde yapılan değerlendirmenin gerçeği yansıtmadığını ifade etmiştir. Askerlik hizmeti sırasında vazifeden kaynaklı bir sebeple sakatlandığı hususunun sabit olduğunu belirten başvurucu, Mahkemece alınan raporlara itiraz ettiği hâlde itirazlarının incelenmediğini, benzer durumda bulunan ve mesleği polis ya da asker olan kişiler vazife malulü sayıldığı hâlde talebinin reddedilmesinin hakkaniyete ve eşitlik ilkesine aykırı olduğunu iddia etmiştir. Kendisine malullük aylığı bağlanmadığı gibi hâlihazırda mesleği olan marangozluğu da yerine getiremediğini ve geçimini sürdüremediğini belirten başvurucu; hukuk devleti ilkesinin, adil yargılanma hakkının, etkili başvuru hakkının, mülkiyet hakkının, çalışma hakkı ile ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüş yazısında, başvurucunun, iddia ve savunmalarını yargı mercilerine sunma fırsatı elde ettiği, yargı mercilerince söz konusu işlem kapsamında elde edilen delillerin ilgili mevzuat çerçevesinde değerlendirilmek suretiyle sonuca ulaşıldığı belirtilmiştir. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerektiğini ifade eden Bakanlık, bu kapsamda ilgili Anayasa Mahkemesi içtihadı ile somut olayın kendine özgü koşullarının da gözönünde bulundurulmasının faydalı olacağını belirtmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
13. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam [2. B.], B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
14. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda yargı mercilerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
15. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi, çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde, aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin yargı mercilerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi yargı mercilerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 83).
16. Somut olayda başvurucu tarafından açılan davada İdare Mahkemesi, başvurucunun sağlık sorunlarının askerlik vazifesinin neden ve etkisiyle meydana gelip gelmediği, 1053 sayılı Nizamname kapsamında kişinin malul sayılıp sayılmayacağı hususlarının saptanması amacıyla başvurucuyu Hastaneye sevk etmiştir. Hastane tarafından düzenlenen raporlarda psikiyatri ve göze ilişkin değerlendirme yapılmış, ortopedik açıdan incelemede bulunulmuş; nihai olarak başvurucunun vazife malulü sayılamayacağı ve 1053 sayılı Nizamname hükümleri uyarınca tespit edilecek derecesinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Mahkeme, ilgili sağlık raporlarını başvurucuya tebliğ etmiş ancak bu aşamada başvurucunun raporlara karşı itiraz dilekçesi ibraz etmediği tespit edilmiştir. Başvurucu, temyiz dilekçesinde raporlara karşı itirazlarını dile getirmiş ancak Danıştay incelemesinde gerekçeli kararda yapılan tespitlere itibar edildiği görülmüştür.
17. Bu kapsamda somut olayda Mahkemenin başvurucunun sağlık durumuna ilişkin gerekli sağlık raporlarını istediği; bu raporları ve mevzuatı birlikte değerlendirmek suretiyle sonuca ulaştığı, yargılama sonunda tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarını tartışarak karar verdiği, verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu (bkz. §§ 5-6) görülmektedir. Ayrıca temyiz aşamasında da değerlendirme konusu hüküm ve gerekçenin uygun bulunduğu belirtilmiştir.
18. Bu itibarla başvuru konusu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların yargı mercilerince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA, 2/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.