ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2021/32269 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2021/32269 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 2/7/2025 tarihli ve 2021/32269 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

ALİ ATAKAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/32269)

Karar Tarihi: 2/7/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Yıldız SEFERİNOĞLU

Kenan YAŞAR

Ömer ÇINAR

Metin KIRATLI

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucular

:

1. Ali ATAKAN

2. Emsal ATAKAN

3. Zafer ATAKAN

Vekilleri

:

Av. Hatice CAN

Av. Şerafettin Can ATALAY

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, toplumsal bir olaya kolluk görevlilerince müdahale edilmesi sırasında kullanılan gaz fişeğinin isabeti neticesinde ölüm meydana gelmesi ve ölüm olayına ilişkin olarak soruşturma izni verilmemesi nedeniyle yaşam hakkı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Kamuoyunda Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen toplumsal olaylar sırasında A.C. isimli kişinin ölmesi nedeniyle Hatay'ın Defne ilçesinde 9/9/2013 günü akşam saatlerinde bir gösteri yürüyüşü düzenlenmiştir. Başvurucular Ali Atakan ve Emsal Atakan'ın oğlu, başvurucu Zafer Atakan'ın kardeşi olan A.A. da bu gösteriye katılmıştır.

3. Kolluk kuvveti, toplantının kanuna uygun olmadığı gerekçesiyle gösteriye müdahalede bulunmuştur. Bu sırada Armutlu Mahallesi, Gündüz Caddesi üzerindeki bir apartmanın beşinci katındaki terasta bulunan A.A., yüksekten düşerek ağır şekilde yaralanması sonrasında kaldırıldığı Hatay Devlet Hastanesinde 10/9/2013 günü saat 02.10'da vefat etmiştir.

4. Ölüm olayını haber alan Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) resen soruşturma başlatmıştır. Soruşturma kapsamında hastane morgunda ölünün adli muayenesi yapılmış ve buna ilişkin Adli Ölü Muayenesi ve Otopsi Tutanağı düzenlenmiştir. Söz konusu tutanakta -diğer bir kısım lezyon ve ekimozların haricinde- sol pariyatel arkada etrafında 6x5 cm lik alanda ekimoz bulunan kenarları kısmen düzenli dudaklar arasında doku köprüleri bulunan künt vasıfta yara tespit edildiği belirtilmiştir.

5. Başsavcılık; emniyet birimlerinin sorumluluk sahasında meydana gelen olay ile ilgili olarak olay yeri incelemesi, delil araştırması, kamera kayıtlarının temini, konuya ilişkin bilgisi olan kişilerin tespiti ve beyanlarının alınması işlemlerini Hatay İl Jandarma Merkez Karakol Komutanlığı aracılığı ile gerçekleştirmiştir. Bu kapsamda jandarma görevlileri tarafından gerekli tedbirler alınmak suretiyle olayın gerçekleştiği cadde ve başvurucunun olay sırasında bulunduğu binanın çatı katında incelemeler yapılmış, olay yeri basit krokisi düzenlenmiş, fotoğraf ve kamera kaydı alınmış ve olay yerinde bulunan toplam 16 adet patlamış ve deforme olmuş biber gazı mühimmatı parçası incelenmek üzere muhafaza altına alınmıştır.

6. Jandarma görevlileri olay yerinde bulunan veya çevresinde ikamet eden sivil kişiler dışında olaya müdahale eden polis memurları B.Y., T.Ç., N.K. ve M.K.nin de beyanlarını bilgi sahibi sıfatıyla almıştır. Polis memurları B.Y. ve T.Ç. özetle Uğur Mumcu alanında toplanan 100-150 kişilik grubun Gündüz Caddesi'ni trafiğe kapattığını, grubun kolluk görevlilerine taş, bilye, havai fişek gibi şeyler atmaya başladığını, TOMA olarak bilinen aracın gruba müdahale ederek kapatılan yolu açtığını, kendilerinin de iki adet zırhlı araç ile Gündüz Caddesi'nden Uğur Mumcu alanına doğru hareket ettiğini, bu sırada binaların çatılarından kendilerine doğru kaya parçaları, piknik tüpleri, güneş enerjisi depo ve panelleri, araç lastikleri gibi malzemelerin atıldığını, kısa bir süre sonra aynı yoldan geri döndüğünü, 10 metrelik bir mesafe ile seyreden zırhlı araçların arasına yüksekten bir kişinin düştüğünü, çatılardan malzeme atılmaya devam edilmesi nedeniyle park yerine gittiğini, bu sırada durumu haber merkezine bildirerek ambulans istediğini ifade etmiştir.

7. Başvurucular, A.A.nın ölümü ile ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında olay günü görevli polis memurlarından ve sorumluluğu tespit edilecek kişilerden şikâyetçi olduklarını beyan etmiştir.

8. Adli Tıp Kurumu Adana Adli Tıp Grup Başkanlığınca düzenlenen 19/9/2013 tarihli otopsi raporunda kişinin künt genel beden travmasına bağlı etraf ve kafatası kemiği kırıklarıyla birlikte omurilik kopması, beyin kanaması ve iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu öldüğü belirtilmiştir.

9. Jandarma Kriminal Daire Başkanlığınca, olay yerinden temin edilen gaz bombası mühimmat parçaları üzerinde DNA araştırması yapılarak 26/9/2013 tarihli uzmanlık raporu düzenlenmiştir. Anılan raporda 4, 8 ve 10 numaralı gaz bombası dış kapları üzerinde bulunan kan numunelerinin birbirine benzer ve bir erkek bireye ait DNA profilinden elde edilmiş olduğu belirtilmiştir.

10. İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca konuya ilişkin olarak yapılan araştırmalar neticesinde hazırlanan 7/10/2013 tarihli araştırma raporunda A.A.nın ölümü ile emniyet görevlileri tarafından yapılan müdahalenin sevk ve idaresi arasında illiyet bağı bulunmadığı belirtilmiştir. Araştırma raporunun sonuç kısmı şöyledir:

"Akşam saatlerinde başlayan gösterinin kanunsuz olduğu, kanunlara göre önlenmesi ve dağıtılmasının gerektiği, yapılan önleme ve dağıtma müdahalesinin kanun sınırları içerisinde olduğu, aşırı güç kullanımının söz konusu olmadığı, düşme olayının meydana geldiği saat 01.00 sularında, esasen caddeden geçen araçların esaslı ve yoğun bir şekilde müdahalede dahi bulunmadıkları, sadece hâlen kalmış olan kalabalıklar üzerine zaman zaman gaz fişeği attıkları, apartmanın terasındaki (5. katında bulunan) birisine, toplam eni 15 metre olan caddede, hızla hareket eden Shortland aracının mazgalında gaz mermisi isabet edecek açıyı yakalamanın neredeyse imkânsız olduğu, polisin gece saat 01.00 sularında göstericilerin bulunduğu caddeye niçin girdiğinin sorgulanmasının, polise kanunlarla verilen görevler karşısında anlamının olmadığı, bu sebeplerle yapılmak istenen kanunsuz toplantı ve gösteri yürüyüşüne emniyetçe yapılan müdahalenin sevk ve idaresi ve yapılan uygulamalar ile [A.A.nın] ölümü arasında bu aşamada illiyet bağı tespit edilemediğinden, herhangi bir emniyet amiri ve memuru hakkında şimdilik Bakanlığımızca yapılacak işlemin bulunmadığı, ancak Hatay Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen adli soruşturma ve kovuşturmanın akabinde kişisel kusuru ve kastı tespit edilen emniyet görevlisi olursa, onlar hakkında o aşamada 657 sayılı Kanun ve Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü çerçevesinde işlem yapılmasının gerektiği [anlaşılmıştır.]"

11. Ankara Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı olaya ilişkin görüntülerin çözümlemesini yaparak uzmanlık raporu düzenlemiştir. 5/12/2013 tarihli raporda "söz konusu görüntülerden [A.A.nın] düşme olayının gerçekleştiği çatının görülmesinin teknik olarak mümkün olmadığı" belirtilmiş; anılan raporda ayrıca görüntüler üzerinde anlam bütünlüğünü bozmaya yönelik manipülasyon yapılmadığı kanaatine ulaşılmıştır.

12. Başvurucular 7/2/2014 tarihinde Başsavcılığa verdikleri dilekçe ile olaya müdahale eden iki zırhlı araçta görevli polis memurlarının yüksekten düşen ve ağır yaralı olarak cadde üzerinde yatan A.A.ya hedef gözeterek birkaç defa gaz kapsülü attıklarını, bu suretle ilk müdahalenin gecikmesine ve A.A.nın durumunun kötüleşmesine neden olduklarını ileri sürmüştür.

13. Başsavcılık, olay günü söz konusu zırhlı araçlarda görev yapan polis memurları hakkında soruşturma izni verilmesini Hatay Valiliğinden 21/2/2014 tarihinde talep etmiştir.

14. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Teftiş Kurulu Adana Bölge Başkanlığı yaptığı ön inceleme neticesinde 24/4/2014 tarihli ön inceleme raporunu düzenlemiş ve görevli polis memurları hakkında soruşturma izni verilmemesine dair görüş bildirmiştir. Raporun ilgili kısmı şöyledir:

"...[M]evcut dosya kapsamına göre elde edilen bilgi, belge, CD çözüm tutanakları ve alınan ifadeler ile tahlil bölümünün tetkikinden anlaşılacağı üzere, Hatay Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memurlarının, [A.A.] isimli şahsın yere düştüğünü görmelerine rağmen hedef göstererek şahsın üzerine defalarca gaz kapsülü attıkları, [A.A.ya] yardıma gelebilecek kişilerin engellenip ilk müdahalenin çok geç yapılmasına sebebiyet vererek o anki sağlık durumunun çok kötü hâle gelmesine neden oldukları iddialarının gerçeği yansıtmadığı, düşme anında ve sonrasında hedef gözetilerek ateş edilmediği gibi şahsın yere düştüğünü gören görevlilerce anında anons edilerek ambulans talebinin yapılmasına rağmen ambulansın gelmesi beklenmeden kendi imkânları ile yere düşen şahsın yanına gelen şahıslar tarafından özel bir araçla çok kısa bir sürede Özel Doğu Akdeniz Hastanesine götürüldüğü [anlaşılmıştır.]"

15. Hatay Valiliği 29/4/2014 tarihinde görevli polis memurları hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.

16. İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 30/4/2014 tarihli raporunda, A.A.nın vücudunda ateşli silah veya kesici delici alet yaralanması tanımlanmadığı, tanımlanan travmatik değişimlerin künt travma sonucu meydana gelmiş olduğu, bu travmaların tamamının yüksekten düşme sonucunda oluşmasının mümkün olduğu ancak A.A.nın düşme olayı öncesinde travmaya maruz kalıp kalmadığı hususunun adli tahkikat ile aydınlatılabileceği belirtilmiştir.

17. Başvurucular 29/4/2014 tarihli soruşturma izni verilmemesine dair karara itiraz etmiştir. Adana Bölge İdare Mahkemesi 12/6/2014 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.

18. Başsavcılığın olay anına ilişkin görüntülerin çözümlemesinin yapılması için görevlendirdiği teknik bilirkişi tarafından yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 6/2/2017 tarihli raporda "iki polis aracının birbirini müteakiben yol üzerinden geçişi esnasında büyük bir cismin yan apartmandan aşağıya doğru düştüğünün görüldüğü" belirtilmiştir.

19. Başsavcılık, olay yerinden temin edilen gaz bombası dış kapları üzerindeki kan numunelerinin A.A.ya ait olup olmadığını tespit etmek amacıyla başvurucular Ali Atakan ve Emsal Atakan'dan alınan kan örneklerini biyolojik inceleme yapılması için Jandarma Kriminal Dairesi Başkanlığına göndermiştir. Yapılan mukayeseler sonrasında düzenlenen 29/11/2018 tarihli uzmanlık raporlarında 4, 8 ve 10 numaralı gaz bombaları dış kapları üzerindeki kan numunelerinden elde edilen DNA profili ile babalık bağı yönünden mukayese edildiğinde Ali Atakan'ın %99,99 biyolojik babası, annelik yönünden mukayese edildiğinde Emsal Atakan'ın ise %99,99 olasılıkla biyolojik annesi olabileceği belirtilmiştir.

20. Başsavcılık 6/2/2017 tarihli görüntü çözümleme tutanağı ile 29/11/2018 tarihli uzmanlık raporlarının yeni delil mahiyetinde olduğu değerlendirmesiyle Hatay Valiliğinden polis memurları S.B., M.B., B.Y., N.K., M.K., T.Ç. ve M.E. ile sorumluluğu tespit edilecek diğer polis memurları hakkında ön inceleme yapılarak soruşturma izni verilmesini 17/10/2019 tarihinde talep etmiştir.

21. Hatay Valiliği, İçişleri Bakanlığına yazı yazarak soruşturmanın müfettiş bilgi ve tekniği gerektirmesi nedeniyle müfettiş tarafından yapılmasının uygun görüldüğünü bildirmiştir. İçişleri Bakanlığı, bir mülkiye başmüfettişi ile bir polis başmüfettişini ön incelemeci olarak görevlendirmiştir. Ön incelemeciler 19/3/2020 tarihli yazı ile Başsavcılıktan üzerinde kan izleri bulunan gaz bombası dış parçalarında parmak izi incelemesi yaptırılmasını ve kan izlerinin bu delillere ne şekilde sirayet ettiğinin tespit edilmesini istemiştir.

22. Gaz bombaları dış kapları üzerinde Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliğince yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 22/4/2020 tarihli uzmanlık raporunda söz konusu bulgularda parmak izi tespit edilemediği belirtilmiştir.

23. Başsavcılık tarafından Adli Tıp Kurumuna yazılan müzekkere ile söz konusu gaz bombası dış kapları üzerinde tespit edilen kan izlerinin delillere nasıl sirayet ettiği (atış sonrası şahsa çarpma, şahsın yere düşmesi sonrasında sıçrama ya da herhangi bir şekilde sürtme neticesinde) hususunda rapor tanzim edilmesi istenmiştir. Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 13/7/2020 tarihli raporda, kan lekelerinin deliller üzerindeki dağılımı ve kan miktarı birlikte değerlendirildiğinde sorulan sorular arasında kesin ayrım yapılmasını sağlayacak uygun bir kan lekesi modeli mevcut olmadığı belirtilmiştir.

24. İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılan ön inceleme neticesinde 11/9/2020 tarihli ön inceleme raporu düzenlenmiştir. Anılan raporda yapılan tespitler ve ulaşılan sonuç özetle şöyledir:

i. 29/11/2018 tarihli uzmanlık raporları gaz bombası dış kapları üzerindeki kanın kesinlikle A.A.ya ait olduğunu ortaya koymamaktadır.

ii. Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan inceleme neticesinde kan izlerinin delillere nasıl sirayet ettiği yönünde aydınlatıcı bilgilere ulaşılamamış ve aynı bulgular üzerinde herhangi bir parmak izine de rastlanmamıştır.

iii. Biyolojik inceleme neticesinde düzenlenen 29/11/2018 tarihli uzmanlık raporları ve Adli Tıp Kurumunun 13/7/2020 tarihli raporu herhangi bir sorumlu tespitinde delil niteliğinde olabilecek sarih bilgiler içermemektedir.

iv. Polis memurları S.B., M.B., B.Y., N.K., M.K., T.Ç. ve M.E. hakkında delil yetersizliği nedeniyle soruşturma izni verilmemesi gerekir.

25. Hatay Valiliği 6/10/2020 tarihinde görevli polis memurları hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.

26. Anılan karara itiraz eden başvurucular itiraz dilekçelerinde özetle genetik incelemeler söz konusu olduğunda %99,99'luk oranın kesin ve hükme esas alınabilir nitelikte olduğunu, bu nedenle 29/11/2018 tarihli uzmanlık raporlarının gaz bombası dış kapları üzerindeki kanın A.A.ya ait olduğunu kesin olarak kanıtladığını, A.A.nın başındaki yaranın niteliği itibarıyla gaz bombası kapsülü darbesiyle uyumlu olduğunu, Adli Tıp Kurumu raporuna göre A.A.nın düşme öncesinde travmaya maruz kalıp kalmadığının ancak adli soruşturma sonucunda ortaya çıkarılabileceğini beyan ederek soruşturma izni verilmemesine dair kararın dosya kapsamındaki delillerle uyumlu olmadığını ileri sürmüştür.

27. Adana Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (İdari Dava Dairesi) isnat edilen eylemlerin Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yapılmasını gerekli kılacak nitelik ve yeterlilikte olmadığı, itiraza konu kararda yöntem ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle 7/5/2021 tarihinde itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir.

28. Başvurucular, itirazın reddi kararını 9/6/2021 tarihinde öğrenmelerinin ardından 9/7/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru 2021/32269 başvuru numarasıyla kaydedilmiştir.

29. Başsavcılık; haklarında soruşturma izni istenen polis memurlarına isnat edilen eylemler dolayısıyla soruşturma yapılmasının izne tabi olduğu, Hatay Valiliğinin soruşturma izni verilmemesi yönündeki kararının İdari Dava Dairesi incelemesinden geçerek kesinleştiği gerekçesiyle soruşturma dosyasının haklarında soruşturma izni istenen S.B., M.B., B.Y., N.K., M.K., T.Ç. ve M.E. yönünden işlemden kaldırılmasına 24/2/2022 tarihinde kesin olarak karar vermiştir.

30. Başvurucular, işlemden kaldırma kararını 4/3/2022 tarihinde öğrendiklerini beyan ederek 28/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru 2022/40918 başvuru numarasıyla kaydedilmiştir.

31. Başsavcılık 16/5/2022 tarihinde, taksirle ölüme neden olma suçu olarak nitelediği eylemin failinin tespit edilemediği gerekçesiyle daimi arama kararı vermiştir. Başsavcılık bu kararla, Emniyet Müdürlüğünden şüpheli veya şüphelilerin zamanaşımı tarihine kadar aranmasını istemiştir.

32. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

33. Kişi ve konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle benzer mahiyetteki 2021/32269 ve 2022/40918 numaralı başvuruların 2021/32269 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

34. Başvurucular, yakınlarının katıldığı bir gösteriye müdahale eden polis memurlarının uyguladığı orantısız şiddet sonucunda başına aldığı gaz kapsülü darbesi neticesinde yüksekten düşerek ölmesi olayına ilişkin etkili bir soruşturma yürütülmediğini beyan etmiştir. Başvuruculara göre ölenin adli muayenesinde yapılan tespitler, ölüme neden olan gaz kapsülü dış kapları üzerindeki kan örneklerinin ölenin anne ve babasından alınan kan numuneleri ile %99,99 oranında uyumlu olduğuna ilişkin uzmanlık raporları ve A.A.nın başına aldığı gaz kapsülü darbesi sonucu öldüğü yönündeki tanık beyanlarına rağmen anılan delillerle uyuşmayan subjektif değerlendirmelerle soruşturma izni verilmemesine dair karar verilmiştir. Başvurucular; bu nedenlerle yaşam hakkı, bu hakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.

35. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, soruşturmanın meçhul şüpheliler yönünden derdest olduğu hususunun başvuru yollarının tüketilip tüketilmediğine ilişkin olarak yapılacak incelemede gözönünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca Başsavcılığın ölüm olayının ardından derhâl soruşturma işlemlerine başlayarak ölenin hangi sebebe bağlı olarak hayatını kaybettiğini etraflıca araştırdığı, bu kapsamda ölü muayene ve otopsi işlemlerini gerçekleştirdiği, tanık beyanları, kolluk tutanakları, hekim raporları, otopsi raporu, bilirkişi raporları, adli tıp mütalaası ve diğer tüm delilleri topladığı ve başvurucuların soruşturmaya aktif olarak katılmasını sağladığı değerlendirmelerine yer verilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

36. Başvuru, yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir. Başvurucular, yaşam hakkının usul boyutu yanında güç kullanımının ölümle sonuçlanması nedeniyle yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutunun da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ne var ki bu iddia hakkında değerlendirme yapılmasına imkân sağlayacak nitelikteki kanıt, Anayasa Mahkemesinin elinde bulunmamaktadır. Bu nedenle yaşam hakkı kapsamında yapılacak inceleme yaşam hakkının usul boyutuyla sınırlı olacaktır (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Nezir Depren [1. B.], B. No: 2015/6547, 9/10/2019; Mahın Parjanı ve diğerleri [2. B.], B. No: 2015/19219, 10/10/2019; Ahmet Kortak ve diğerleri [1. B.], B. No: 2016/14603, 10/12/2019).

37. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan olayda ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (ebeveyn için bkz. Mehmet Çetinkaya ve Maide Çetinkaya [1. B.], B. No: 2013/1280, 28/5/2014, § 37; kardeş için bkz. S.K. [2. B.], B. No: 2014/10839, 25/2/2015, § 23). Başvuru konusu olayda başvurucular olayda yaşamını yitiren kişinin annesi, babası ve kardeşidir. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

38. Öte yandan kamu görevlileri hakkında izin verilmemesi nedeniyle kovuşturma (veya soruşturma) yapılmaması ek kararlarından sonra yapılan başvurular incelenirken soruşturma tamamlanmamış olsa dahi başvuruculardan soruşturmanın tamamını tüketerek gelmesi beklenemeyeceği gibi bu durumun başvurunun esasıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiği açıktır (Erdal Sarıkaya [GK], B. No: 2017/37237, 17/3/2021, § 102).

39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

40. Yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükleri kapsamında devlet, yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurmakla da yükümlüdür. Bu usul yükümlülüğü şüpheli her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir (Cemil Danışman [1. B.], B. No: 2013/6319, 16/7/2014, §§43, 95; Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636, 10/11/2021, § 97).

41. Kolluk görevlilerinin güç kullanması sonucu meydana gelen ölüm olayları hakkında yürütülmesi gereken soruşturma, şüphesiz ceza soruşturmasıdır (Okan Göçer [2. B.], B. No: 2017/29596, 13/1/2021, § 58). Bu tür soruşturmanın Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi, soruşturma makamlarının olaya karışan kişilerden bağımsız olması, soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi, soruşturmanın veya sonuçlarının gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olması ve meşru menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınlarının soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılabilmesi gerekir. Ayrıca soruşturma sonucunda alınan karar; soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayanmalı ve kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığı hususunda değerlendirme içermelidir (Cemil Danışman, §§ 98-100; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 99). Sözü edilen soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında sorumlular ile sorumlulukları tespit etmektir (Cemil Danışman, § 97; Narin Kurt [GK], B. No: 2018/2540, 1/12/2022, § 91).

42. Kamu görevlilerinin görevlerini devlet adına ifa etmeleri ve görevlerinin ifası ile ortaya çıkan birtakım durumlarla bağlantılı olarak sık sık şikâyet edilme ve soruşturma tehdidi altında olma riski ile karşı karşıya olmaları nedeniyle haklarında adli soruşturma yürütülmesinin belirli bir makamın iznine bağlanması hukuk devletinde makul görülebilir bir durumdur (Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş [2. B.], B. No: 2013/7907, 21/4/2016, § 106). Nitekim Anayasa'nın 129. maddesinin altıncı fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılmasının -kanunla belirlenen istisnalar dışında- kanunun gösterdiği idari mercinin iznine bağlı olduğu hüküm altına alınmıştır (Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, § 107).

43. Soruşturma izni prosedürü, görevleri sebebiyle suç işledikleri iddia edilen kamu görevlilerinin gereksiz ithamlarla karşılaşmamaları ve kamu görevlerinin aksamaması amacıyla ihdas edilmiş olup bu amaç uyarınca ceza soruşturmasına geçilmeden önce yapılması gereken ön inceleme, ceza soruşturması yürütülmesini gerekli kılacak bir durumun bulunup bulunmadığının tespitine yöneliktir. Bu nedenle soruşturma izni prosedürünün anılan amacın ötesinde ceza yargılamasının işleyişini geciktirecek ve soruşturmanın etkin olarak yürütülmesine engel olacak şekilde ya da kamu görevlilerinin ceza soruşturmasından muaf tutulduğu izlenimini oluşturacak şekilde uygulanmaması gerekir (Naziker Onbaşı ve diğerleri [2. B.], B. No: 2014/18224, 9/5/2018, § 70).

44. Somut olayda Başsavcılıkça, ön inceleme yapılması ve soruşturma izni verilmesine ilişkin yazısında başvurucuların yakınının olaya müdahale eden iki zırhlı aracın cadde üzerinden birbirini müteakip geçişi sırasında düştüğüne ilişkin kamera kayıtları ile olay yerinde bulunan gaz bombası dış kaplarından temin edilen kan izlerinin ölenin anne ve babasından alınan kan örnekleri ile %99,99 oranında örtüştüğüne ilişkin 29/11/2018 tarihli uzmanlık raporlarına istinaden talepte bulunulduğu belirtilmiştir. Talep üzerine düzenlenen ön inceleme raporunda anılan uzmanlık raporlarının kapsüllerdeki kan izlerinin kesinlikle A.A.ya ait olduğu hususunun sübuta ermediği belirtilmiştir. Ön inceleme raporunda ayrıca yapılan araştırma neticesinde kan izlerinin kapsüllere ne şekilde sirayet ettiği hususunun aydınlatılamadığı belirtilerek delil yetersizliği nedeniyle ilgili polis memurları hakkında soruşturma izni verilmemesi yönünde görüş bildirilmiştir. Hatay Valiliği de ön inceleme raporunda belirtilen gerekçelere dayanarak soruşturma izni verilmemesine dair karar vermiştir.

45. Başvurucuların soruşturma izni verilmemesi kararına yaptıkları itiraz, İdari Dava Dairesi tarafından isnat edilen eylemlerin soruşturma yapılmasını gerekli kılacak nitelik ve yeterlilikte olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş; böylece haklarında soruşturma izni istenen kamu görevlileri yönünden adli süreç sona ermiştir. Bu aşamada Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak inceleme olaya ilişkin olarak ceza soruşturması yürütülmesini gerekli kılacak bir durumun bulunup bulunmadığının tespitine yönelik olacaktır. İdari Dava Dairesi kararının gaz kapsülleri üzerindeki kan izlerinin A.A.ya ait olup olmadığı, kan izlerinin kapsüllere ne şekilde sirayet ettiği, A.A.nın yüksekten düşmesi ile kamu görevlilerinin müdahalesi arasında bir illiyet bağı olup olmadığına ilişkin değerlendirme içermediği görülmektedir. Soruşturma dosyası kapsamındaki deliller ve özellikle İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca hazırlanan 30/4/2014 tarihli rapor içeriği anılan kamu görevlileri hakkında ceza soruşturması yürütülmesine ilişkin gerekliliği ortaya koymaktadır. Somut olayda müdahalenin varlığını ve ölümle olan bağlantısını ceza soruşturması yoluyla tespit edecek makam Başsavcılıktır.

46. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

47. Başvurucular, yakınlarının katıldığı bir gösteriye müdahale eden polis memurlarının uyguladığı orantısız şiddet sonucunda başına aldığı gaz kapsülü darbesi neticesinde yüksekten düşerek ölmesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır. Bakanlık görüşünde, incelemeye konu hak yönünden bir değerlendirmeye yer verilmemiştir.

48. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 46. maddesine göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamusal eylem veya işlemden başvurucunun kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması gerekir (Onur Doğanay [2. B.], B. No: 2013/1977, 9/1/2014, §§ 42, 45).

49. Somut olayda başvurucuların iddialarını dile getiriş biçiminden toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan ve bu sırada ölen yakınları bakımından bu iddiayı ileri sürdükleri, kendileri bakımından herhangi bir iddia ileri sürmeyip genel ve soyut ifadeler kullandıkları anlaşılmaktadır.

50. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

51. Başvurucular; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Talep edilen manevi tazminat miktarı başvurucular Ali Atakan ve Emsal Atakan için ayrı ayrı 250.000 TL, diğer başvurucu Zafer Atakan için ise 225.000 TL'dir.

52. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 55, 57).

53. İncelenen başvuruda İdari Dava Dairesinin Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği dikkatli ve özenli inceleme şartını yerine getirmemesi nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda, İdari Dava Dairesince yapılan incelemenin niteliği itibarıyla yargılama faaliyeti olmadığı dikkate alınarak yaşam hakkının usul boyutunun ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre yapılması gerekenlere hükmedilmelidir. Bu sebeple isnat edilen eylem nedeniyle ilgililer hakkında soruşturma yapılması maksadıyla soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararın kaldırılması ve başvurucular tarafından yapılan itirazın kabulü için kararın bir örneğinin İdari Dava Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir (soruşturma izni verilmemesi nedeniyle verilen ihlal kararının sonuçlarının ortadan kaldırılması için 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca kararın bir örneğinin idari yargı merciine gönderildiği başvuru için bkz. Derya Özben ve diğerleri [1. B.], B. No: 2018/9516, 21/9/2023).

54. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucuların uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için yaşam hakkının usul boyutunun ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara müştereken net 225.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. 1. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin yaşam hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için gerekli işlemler yapılmak üzere Adana Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesine (E.2021/56, K.2021/169) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvuruculara net 225.000 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. 1.151,70 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 31.151,70 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/7/2025tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202132269-basvuru-numarali-karari