ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2021/29094 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2021/29094 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 8/1/2025 tarihli ve 2021/29094 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

B.C. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/29094)

Karar Tarihi: 8/1/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Yıldız SEFERİNOĞLU

Kenan YAŞAR

Ömer ÇINAR

Metin KIRATLI

Raportör

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

B.C.

Vekili

:

Av. Hasan OYMAK

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; devlet memurluğundan çıkarma işleminin iptali talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, Bakırköy Adliyesinde yazı işleri müdürü olarak görev yapmakta iken hakkında resmî belgede sahtecilik ve zimmet suçlarından 2009 yılında kamu davası açılmıştır. İddianamede; adalet müfettişlerince yapılan teftiş neticesinde başvurucunun emanet paraları talimata rağmen bankaya yatırmaksızın kasada muhafaza ettiği, teftiş yapıldığını öğrenmesinin akabinde daha önce tarihsiz olarak tanzim ettiği reddiyat makbuzlarını güncel tarihi ekleyerek kasa defterine işlediği, iade edilmiş gibi gösterdiği 3.000 TL teminat bedelini ilgilisine iade etmediği iddia edilmiştir.

3. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucu hakkında zimmet suçundan 9 ay 10 gün hapis cezasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Söz konusu karar 7/6/2012 tarihinde kesinleşmiştir. Resmî belgede sahtecilik suçu kapsamında verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası ise Yargıtay tarafından bozulmuş ve bozma üzerine yapılan yargılamada suçun yasal unsurları bulunmadığı gerekçesiyle anılan suç yönünden başvurucunun beraatine 3/12/2015 tarihinde karar verilmiştir.

4. Anılan süreçte zabıt kâtibi olarak görevlendirilen başvurucuya isnat edilen eylemler nedeniyle ayrıca disiplin soruşturması başlatılmıştır. Bakırköy Adalet Komisyonunun 25/3/2011 tarihli kararıyla,eylemleri14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesi gereğince memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareket olarak değerlendirilen başvurucu hakkında devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezası verilmiştir.

5. Başvurucu; ceza yargılamasındaki sürecin kesinleşmediğini, disiplin suçunun zamanaşımına uğradığını, sicil notlarının çok iyi derecede olmasına rağmen bir alt cezanın uygulanması yoluna gidilmemesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek çıkarma işlemine karşı iptal davası açmıştır. Ankara 10. İdare Mahkemesi, disiplin soruşturmasına yansıyan bilgi ve belgeler ile ceza yargılamasında verilen karar doğrultusunda başvurucunun üzerine atılı disiplin suçunun sübuta erdiği gerekçesiyle 9/5/2012 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.

6. Temyiz talebi üzerine inceleme yapan Danıştay Onaltıncı Dairesi, resmî belge sahtecilik suçu yönünden verilen mahkûmiyet kararının suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Yargıtay tarafından bozulduğunu, oluşan yeni durum gözetilerek karar verilmesi gerektiğini belirterek 10/12/2015 tarihinde davanın reddine ilişkin kararın bozulmasına hükmetmiştir. Bozma üzerine davayı yeniden ele alan İdare Mahkemesi, her ne kadar başvurucu hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan beraat kararı verilse de başvurucunun kendisine tevdi edilen 3.000 TL'yi bir süre kullanmak amacıyla uhdesinde tutmasının ve zimmetine geçirmesinin memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak utanç verici davranış niteliğinde olduğu gerekçesiyle 22/3/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda, başvurucunun zimmetin açığa çıkmaması için reddiyat makbuzu keserek hileli davranış gösterdiği ve eylemine uyan devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasının hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.

7. Anılan karar, temyiz incelemesi yapan Danıştay Beşinci Dairesinin 15/10/2018 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararının gerekçesinde, başvurucu hakkındaki idari soruşturma dosyasının usule aykırı şekilde çıkarma cezası veren Disiplin Kuruluna gönderildiği ve Kurulun atamaya yetkili amirin çıkarma cezası teklifi olmaksızın karar almasının mevzuata aykırı olduğu belirtilmiştir. Söz konusu karara karşı davalı Adalet Bakanlığının (Bakanlık) karar düzeltme talebi Danıştay Onikinci Dairesince kabul edilerek Danıştay Beşinci Dairesince verilen karar kaldırılmış ve Ankara İdare Mahkemesinin davanın reddine ilişkin 22/3/2018 tarihli kararı usule ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle 3/2/2021 tarihinde onanmıştır.

8. Başvurucu, nihai kararı 11/6/2021 tarihinde öğrenmiş ve 16/6/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Bakanlık görüşünde; makul sürede yargılama hakkının ihlali iddiasına ilişkin yapılacak incelemede başvurucunun tutumunun, davanın karmaşıklığının, toplanması ve değerlendirilmesi gereken delillerin çeşitliliğinin, kapsamının ve içeriğinin dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

12. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişiklikle, 9/3/2023 tarihi itibarıyla derdest olan yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvuruların Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağına karar vermiştir. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

13. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucu; resmî belgede sahtecilik suçu kapsamında yapılan yargılama neticesinde beraatine karar verildiğini, zimmet suçu yönünden ise hükmün açıklanmasının geri bırakıldığını, ceza yargılamasının sonuçları ortadan kalkmasına rağmen mevzuatta öngörülen usule riayet edilmeksizin kamu görevinden çıkarıldığını ve kararlarda suçlu ilan edildiğini ileri sürmüştür. Çıkarma cezasına karşı açtığı iptal davasında verilen ret kararının hukuka aykırı olduğunu ve ceza yargılamasına ilişkin sürecin aleyhine değerlendirildiğini belirterek masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

15. Bakanlık görüşünde; süreçte verilen kararlara değinilmiş ve masumiyet karinesinin ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ile somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.

16. Kamu görevinden çıkarma disiplin cezaları, muhatabının mesleki yaşamına yönelik ağır bir müdahale olmakla birlikte bu tür işlemler özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamaktadır (Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 96). Açık bir şikâyetin olmadığı, mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatını ciddi şekilde etkilediği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı yönünden yeterli ve ikna edici açıklamalarda bulunulmadığı durumda özel hayata saygı hakkı çerçevesinde bir değerlendirme yapılması mümkün değildir. Somut başvuruda bu bağlamda herhangi bir iddiada ve açıklamada bulunulmamıştır. Dolayısıyla başvuru, masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddia doğrultusunda ele alınmıştır.

17. Masumiyet karinesi, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

18. Anayasa Mahkemesi, açıklanması geri bırakılan bir hükmün suçluluğu tespit eden bir karar olarak kabul edilmesinin masumiyet karinesini ihlal edebileceğine dikkat çekmiştir (Ümmügülsüm Salgar [GK], B. No: 2016/12847, 21/10/2021, § 85; Şenol Türkyılmaz, B. No: 2018/16070, 6/10/2022, § 42). Ancak idari uyuşmazlığın çözümüne esas teşkil etmesi bakımından salt kişinin yargılanmış olmasından ve açıklanması geri bırakılan karardan söz edilmesi masumiyet karinesinin ihlal edildiğinden bahsedilebilmesi için yeterli değildir (Hüseyin Şahin [GK], B. No: 2013/1728, 12/11/2014, § 40).

19. Eldeki başvuruda İdare Mahkemesince verilen kararda, başvurucunun belirli bir parayı uhdesinde tutarak zimmetine geçirmesinin ve zimmetin açığa çıkmaması için reddiyat makbuzu keserek hileli davranış göstermesinin memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak utanç verici davranış niteliğinde olduğu gerekçesine dayanılmıştır. Bu çerçevede başvurucuya yöneltilen isnatların 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinde düzenlenen "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunma" şeklindeki disiplin suçunun mevcut olup olmadığına ilişkin tartışma bağlamında ele alındığı ve ifadelerin disiplin hukuku kapsamında yapılan değerlendirmeleri ifade etmek üzere sözlük anlamıyla kullanıldığı değerlendirilmektedir. Kararlarda, disiplin hukuku yönünden tartışılan söz konusu fiillerin ceza hukuku kapsamında zimmet suçu olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği hususunda ise bir yorum yapılmadığı görülmektedir. Bir başka ifadeyle söz konusu kararlarda başvurucunun suçlu olduğu yönünde bir tespitte bulunulmadığı, ifadelerin gerek kullanılan dil gerekse bağlamı itibarıyla ceza hukuku anlamında ele alınmadığı, teknik unsurlarıyla ceza yargılamasına konu suçun işlendiğine işaret etmediği ve disiplin suçu oluşturduğu kabul edilen eylemlerin hukuki nitelendirmesinin yapılması gayesiyle sözlük anlamıyla kullanıldığı değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bireysel başvuruya konu edilen kararda kullanılan dilin ve gerekçenin masumiyet karinesine yönelik bir ihlal teşkil etmediği sonucuna varılmıştır.

20. Açıklanan gerekçelerle, masumiyet karinesine yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Kenan YAŞAR bu görüşe katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/1/2025 tarihinde karar verildi.

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvuru, devlet memurluğundan çıkarma işleminin iptali talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ve yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, Bakırköy Adliyesinde yazı işleri müdürü olarak görev yaparken, 2009 yılında resmî belgede sahtecilik ve zimmet suçlarından kamu davası açılmıştır. İddianamede, başvurucunun emanet paralarını bankaya yatırmadığı, reddiyat makbuzlarını güncellediği ve teminat bedelini iade etmediği belirtilmiştir. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucuya zimmet suçundan 9 ay 10 gün hapis cezası vermiş, karar 7/6/2012'de kesinleşmiştir. Resmî belgede sahtecilik suçuyla ilgili verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası ise Yargıtay tarafından bozulmuş ve başvurucu 3/12/2015 tarihinde beraat etmiştir.

3. Başvurucu, disiplin soruşturması kapsamında devlet memurluğundan çıkarma cezası almıştır. Başvurucu, ceza yargılamasındaki sürecin kesinleşmediğini, disiplin suçunun zamanaşımına uğradığını ve ceza yerine alt ceza uygulanması gerektiğini öne sürerek iptal davası açmıştır. Ankara 10. İdare Mahkemesi, davayı reddetmiştir. Danıştay Onaltıncı Dairesi, Yargıtay'ın bozma kararını dikkate alarak davanın reddine ilişkin kararı bozmuştur. İdare Mahkemesi, başvurucunun zimmetine geçirme eylemini memurlukla bağdaşmaz bulmuş ve davayı reddetmiştir. Danıştay Beşinci Dairesi, 3/2/2021 tarihinde Ankara İdare Mahkemesinin kararının onanmasına karar verilmiştir.

4. Başvurucu, resmî belgede sahtecilik suçundan beraat ettiğini, zimmet suçunda ise hükmün açıklanmasının geri bırakıldığını, ancak ceza yargılaması sonuçlanmışken mevzuata aykırı olarak kamu görevinden çıkarıldığını ve suçlu ilan edildiğini ileri sürmüştür. Çıkarma cezasına karşı açtığı iptal davasının reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ve ceza yargılamasının aleyhine değerlendirilerek masumiyet karinesinin ihlal edildiğini belirtmiştir. Başvurucu, nihai hükmü öğrendikten sonra bireysel başvuruda bulunmuştur.

5. Mahkememiz çoğunluğu başvurucunun masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilemez olduğuna karar vermiş olup çoğunluk kararına aşağıda açıklanan sebeplerle iştirak edilmemiştir.

6. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013).

7. Anılan karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

8. Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan masumiyet karinesinin sağladığı güvencenin iki yönü vardır. İlk yönü, kişi hakkında ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar, yani kişi suç isnadı altında olduğu sürece suçluluğuna dair hüküm verilene kadar suçlu olduğu yönünde erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar. Bu güvence yalnızca ceza mahkemesiyle sınırlı olmayıp, tüm idari ve adli makamların da suçluluğu sabit oluncaya kadar böyle bir ima veya açıklama yapmamalarını gerektirir. Bu nedenle, masumiyet karinesinin ihlali sadece ceza yargılamasında değil, ceza yargılaması ile eş zamanlı olarak yürütülen diğer hukuki süreçlerde de (idari, hukuk, disiplin gibi) söz konusu olabilir.

9. Güvencenin ikinci yönü ise ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girer ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak işlem ve uygulamalardan kaçınmasını gerektirir.

10. Bireysel başvuruya konu olayda, başvurucu hakkında gerek idarenin disiplin cezası kararında gerekse idare mahkemesi kararında geçen somut ifadeler sorunludur. İdarenin (Bakırköy Adalet Komisyonu) disiplin cezası kararında “atık eylemlerin yüz kızartıcı niteliği, eylem tarihinde 5 yıllık memur olmasına rağmen suça meyletmesi nedeniyle…”; İdare Mahkemesi kararında “gerek davacı hakkında zimmet suçundan verilen HAGB kararı verilen… hapis cezası ve gerekli Yargıtay’ın suçun unsurlar oluşmadığı gerekçesiyle resmi belgede sahtecilik suçundan beraat kararı birlikte değerlendirildiğinde davacının görev nedeniyle kendisine davacının görev nedeniyle kendisine tevdii edilen 3000 TL’yi … zimmetine geçirdiği her ne kadar suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle resmi evrakta sahtecilik suçundan beraat etmiş ise de, zimmetinin açığa çıkmaması için reddiyat makbuzu keserek hileli davranış gösterdiği ve bu haliyle memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelikte utanç verici davranışta bulunduğu sonucuna varıldığından…” şeklindeki ibareler kullanılmıştır.

11. Masumiyet karinesi değerlendirilirken hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmayan kişilerle ilgili olarak yapılan diğer yargılamalar sonucunda verilen mahkeme kararlarında geçen ifadelerin dikkatli ve özenli kullanılması, ifadelerin bağlam ve amacını aşacak şekilde kullanılıp kullanılmadığının somut olay koşullarında değerlendirilmesi gerektiği açıktır (Ahmet Teyit Keşli (4), B. No: 2018/4502, 25/2/2021, § 36).

12. Hal böyle iken gerek idare gerekse İdare Mahkemesi hakkında kesinleşmiş herhangi bir mahkûmiyet kararı bulunmayan başvurucunun ceza yargılamasına konu eylemleri işlediğinin sabit olduğu varsayımına dayanılarak karar verildiği anlaşıldığından başvurucunun Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiği kanaati ile çoğunluk kararına iştirak edilmemiştir.

Üye

Kenan YAŞAR

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202129094-basvuru-numarali-karari