ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2021/19598 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2021/19598 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 17/7/2025 tarihli ve 2021/19598 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

YURDUM ANADOLU TELEVİZYON YAYINCILIK A.Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/19598)

Karar Tarihi: 17/7/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Yıldız SEFERİNOĞLU

Kenan YAŞAR

Ömer ÇINAR

Metin KIRATLI

Raportör

:

Yusuf KARABULAK

Başvurucu

:

Yurdum Anadolu Televizyon Yayıncılık A.Ş.

Vekili

:

Av. Emrah GENÇ

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, başvurucu şirkete ait "Yurdum TV" logosuyla yayın yapan kanalın yayın lisansının iptali nedeniyle basın ve ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/5/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucunun sahibi olduğu ve Yurdum TV logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 9/2/2018 tarihinde bitkisel bir ürünün tanıtıldığı ticari iletişim yayını, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca (RTÜK) 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a aykırı görülerek bir yıl içinde aynı ihlalin tekrar edilmesi sebebiyle 14/2/2018 tarihinde 10 gün süreyle televizyon kanalındaki yayınların durdurulmasına karar verilmiştir.

6. 22/2/2018 tarihinde söz konusu yaptırım başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu da bu işlemin iptali istemiyle Ankara 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) yürütmenin durdurulması talepli dava açmıştır. Mahkeme 26/2/2018 tarihinde davalı taraf savunma dilekçesini sunduktan veya sunması gereken son tarih geçtikten sonra yeni bir karar verilinceye kadar işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Davalı idarenin savunma dilekçesinden sonra yeniden bir değerlendirme yapan Mahkeme 19/3/2018 tarihinde başvurucunun yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar vermiştir.

7. Yürütmenin durdurulması talebinin reddine yönelik karar 28/3/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve başvurucu 30/3/2018 tarihinde saat 05.29'dan itibaren yayın durdurma müeyyidesinin gereklerini yerine getirerek yayınlarını durdurmuştur. 1/4/2018 tarihinden itibaren ise logo değiştirerek GALA TV logosuyla yayın hayatına devam etmiştir.

8. RTÜK, yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararının 28/3/2018 tarihinde tebliği üzerine 29/3/2018 tarihinde saat 00.01'den itibaren televizyon kanalının yayınlarını durdurması gerekirken bu tarihte yayınlarını durdurmadığını tespit etmiştir. Bunun üzerine süreli yayın yasağı işleminin tebliğe rağmen gereğinin geciktirilerek 30/3/2018 tarihinde yerine getirilmesi sebebiyle 6/9/2018 tarihli kararla başvurucunun yayın lisansının iptaline karar vermiştir.

9. Başvurucu, lisans iptali işlemine yönelik yeni bir dava açmış; Ankara Bölge İdare Mahkemesi 8. İdari Dava Dairesi süreli yayın durdurma işleminin iptali istemiyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle dosyayı aynı Mahkemeye göndermiştir. Uyuşmazlığı inceleyen Mahkeme, lisans iptali işleminin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şu şekildedir:

"...Uyuşmazlık konusu olayda; davacı şirkete ait yayıncı kuruluşun yayınlarının Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 14/2/2018 tarihli 2018/07 sayılı toplantısında alınan 68 nolu kararıyla 10 gün süreyle durdurulmasına karar verilmesi üzerine bahse konu Kurul kararının iptali ile yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi istemiyle mahkememizin 2018/418 sayılı esasına kayden açılan davada, 26/2/2018 tarihinde '...idarenin savunması ve ara kararı cevabı alındıktan ya da savunma ve ara kararına cevap verme süresi geçtikten sonra... yeni bir karar verilinceye kadar yürütülmesinin durdurulmasına' karar verildiği, ancak davalı idarenin savunması alındıktan sonra 19/3/2018 tarihinde yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verildiği ve bu kararın davacı şirket vekiline 28/3/2018 tarihinde tebliğ edildiği, Mahkememiz ve UYAP kayıtlarının tetkik edilmesi neticesinde anlaşılmış olup, davacı şirketin yayınının 10 gün süreyle durdurulmasına yönelik olarak 14/2/2018 tarihli 2018/07 sayılı toplantısında alınan 68 nolu Kurul kararına ve bu karara karşı açtıkları davada 2018/418 esas sayılı dosyasında 19/3/2018 tarihinde verilen ve davacı şirkete 28/3/2018 tarihinde tebliğ edilen yürütmenin durdurulması isteminin reddine yönelik olarak verilen karara rağmen kararın kendisine tebliğ edildiği 28/3/2018 tarihini takip eden 29/3/2018 tarihi saat 00:00:01 itibarıyla yayınlarını durdurması gerekirken 30/3/2018 tarihinde saat 05:29'da yayınlarını durdurduğu tespit edilen davacı şirketin yayın lisansının iptaline yönelik olarak verilen dava konusu Kurul kararında; 6112 sayılı Kanunun 32. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinde '...Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi hâlinde yayın lisansının iptaline karar verilir.' şeklinde düzenlenen [h]üküm uyarınca hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır."

10. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı istinaf başvurusu Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesince (Bölge İdare Mahkemesi) reddedilmiştir. Başvurucunun yaptığı temyiz başvurusu ise Danıştay Onüçüncü Dairesince (Danıştay) reddedilerek Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

11. Nihai kararın 13/4/2021 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu 12/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Öte yandan başvurucunun süreli yayın durdurma yasağına ilişkin açtığı ilk davada Mahkeme televizyon yayınlarının 10 gün süreyle durdurulmasına ilişkin işlemi hukuka uygun bularak 28/6/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Karar, tarafların istinaf yoluna başvurmaması üzerine 9/9/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

13. 6112 sayılı Kanun'un "Yayın hizmeti ilkeleri" başlıklı 8. maddesinin (4) numaralı fıkrası şöyledir:

"Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, arkadaş bulma amacıyla kişilerin tanıştırıldığı ve/veya buluşturulduğu türden programlara, takviye edici gıdalar ve benzeri destekleyici ürünler de dâhil olmak üzere herhangi bir ürünün ilgili mevzuatına aykırı olarak sağlık beyanıyla satışına, pazarlanmasına ve/veya reklamına, sohbet, arkadaşlık ve eş bulma hatlarının ve hizmetlerinin tanıtımına yer verilemez. Katma değerli elektronik haberleşme hizmet numaraları, yerel aranır numaralar, benzeri özel içerikli hizmetlere ilişkin numaralar ile özel ücrete tabi diğer sabit ve mobil numaralar kullanılmak suretiyle, izleyici ve dinleyicileri yanıltıcı ve/veya haksız kazanca neden olacak şekilde yarışma, çekiliş, lotarya ve benzeri adlar altında ödül ve ikramiye taahhüt edilemez ve bu yöntemle ürün tanıtımı, satışı ve pazarlaması yapılamaz."

14. 6112 sayılı Kanun'un "İdarî yaptırımlar" başlıklı 32. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"8 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı hâlinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı hâlinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir. (Ek cümleler: 17/4/2017-KHK-690/61 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7077/51 md.) 8 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı hâlinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı hâlinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi hâlinde yayın lisansının iptaline karar verilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Anayasa Mahkemesinin 17/7/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

16. Başvurucu; 6112 sayılı Kanun'da yer alan yayın durdurma yaptırımının tebliğ edildiği tarihi izleyen gün uygulanmasını gerektiren yasal bir düzenlemenin bulunmadığını, televizyon kanalının uzun süre kapalı kalarak yayın faaliyetlerini gerçekleştiremediğini belirterek hak arama özgürlüğü ile basın ve ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

17. Bakanlık görüşünde; başvurucunun ifade ve basın özgürlüğü hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan [1. B.], B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, sahibi olduğu kanala ilişkin verilen idari yaptırımın gereğinin süresinde yerine getirilmemesi sebebiyle yayın lisansının iptal edilmesine ilişkindir. Bu kapsamda başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ışığında ve bir bütün olarak Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (benzer yöndeki karar için bkz. Yol Bıldungs Und Medıenwerk [2. B.], B. No: 2019/19624, 12/7/2023, § 24).

19. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu düzeni, kamu güvenliği... başkalarının şöhret veya haklarının... korunması... amaçlarıyla sınırlanabilir.

..."

20. Anayasa'nın "Basın hürriyeti" başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Basın hürdür, sansür edilemez…

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.

Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır.

..."

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

22. Somut olayda başvurucunun sahibi olduğu televizyon kanalının yayın lisansının iptal edilmesiyle başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahalede bulunulmuştur.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

23. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

24. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

25. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddesinde belirtilen nedene dayanma ve demokratik toplum düzeni ile ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

26. Müdahalenin 6112 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (4) numaralı fıkrası ve 32. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile öngörüldüğü, dolayısıyla kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

27. Başvurucuya ait televizyon kanalının yayın lisansının iptaliyle ulaşılmaya çalışılan toplum sağlığının korunması amacının Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "başkalarının haklarının" ve "kamu düzeninin" korunması yönündeki meşru amaçlara uygun olduğu sonucuna varılmıştır (benzer yönde değerlendirme için bkz. Meltem Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2018/13551, 23/2/2023, § 32).

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

(1) Genel İlkeler

(a) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması

28. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).

29. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 77; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 58; Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 132; Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit [2. B.], B. No: 2015/3378, 5/7/2017, § 59).

(b) Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi

30. Anayasa Mahkemesi her zaman ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu ifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın, § 69; Bekir Coşkun, §§ 34-36). Nitekim Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrası, ifade özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemekte; siyasi, sanatsal, bilimsel, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her türlü ifadeyi kapsamına almaktadır (Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 37; Önder Balıkçı [2. B.], B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 40). Bu bağlamda ifade özgürlüğünün sağlık meseleleri ile ilgili bilgileri ve fikirleri araştırmayı, edinmeyi ve paylaşmayı da içerdiği açıktır.

31. Bununla birlikte ifade özgürlüğü mutlak bir hak olmayıp Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 70). Devletler, bu hakkı toplumun meşru çıkarlarını korumak için kısıtlayabilir. Bireyin ve toplumun sağlığı da bu çıkarlardan birisidir (Mutia Canan Karatay (2) [1. B.], B. No: 2018/6707, 31/3/2022, § 33).

(2) İlkelerin Olaya Uygulanması

32. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin temel ekseni, kamu makamlarının müdahaleye neden olan kararlarında dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine getirirken yargı mercilerinin yerini almak değil söz konusu yargı mercilerinin takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa'nın 26. maddesi açısından doğruluğunu denetlemektir (Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 76).

33. Anayasa Mahkemesi, somut olayın koşullarında başvurucunun bitkisel bir ürünü televizyon kanalında tanıtım amaçlı yayımlamış olması nedeniyle verilen süreli yayın durdurma cezasının gereğinin süresinde yerine getirilmemesi sebebiyle yayın lisansının iptaline karar verilmesini dikkate almaktadır. Söz konusu idari yaptırımın zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediği, gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığı, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçelerin ilgili ve yeterli görünüp görünmediği davanın bütününe bakılarak değerlendirilecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120).

34. Somut olayda başvurucu, RTÜK'ün kabulüne göre genel sağlığa zararlı olduğu aktarılan bir ürünün televizyon kanalında yayımlanan bir porgramda yapılan tanıtımı nedeniyle 10 gün süreli yayın durdurma yaptırımı ile cezalandırılmıştır (bkz. § 5). Başvurucu, bu işlemin iptali istemiyle yürütmeyi durdurma talepli olarak yargı yoluna başvurmuştur. Mahkeme incelemenin ilk aşamasında olayın niteliğini ve davanın durumunu dikkate alarak davalı taraf savunma dilekçesini sunmasından veya sunmak için verilen süre geçmesinden sonra yeni bir karar alınıncaya kadar işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Savunma dilekçesi sunulduktan sonra yeniden yapılan değerlendirme sonucunda ise Mahkeme, başvurucunun yürütmeyi durdurma talebini reddetmiş ve kararı başvurucuya tebliğ etmiştir.

35. RTÜK'e göre, 10 gün süreli yayın durdurma işlemine karşı yargı yoluna başvurulmuşsa da Mahkemenin yürütmenin durdurulması isteminin reddine yönelik verdiği kararın tebliğini izleyen günden itibaren işlemin gereklerinin yerine getirilmesi gerekir. RTÜK, başvuruya konu işlem gerekçesinde Mahkemece yeni bir karar verilinceye kadar yürürlüğü durdurulan işlemin davalı tarafın savunmasından sonra verilen ikinci kararda yürürlüğünün durdurulmadığını, yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verildiğini vurgulamıştır. Bu karar üzerine icrailik vasfını yeniden kazanan işlemin gereğinin yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararının tebliğini izleyen günden itibaren yerine getirilmemesi sebebiyle başvuruya konu yayın lisansının iptaline karar verilmiştir.

36. İlk derece mahkemesi, yayın lisansının iptaline ilişkin işlemin öncesindeki süreci kronolojik olarak kararda açıklamıştır. Süreli yayın durdurma yasağına ilişkin ilk işlemden itibaren gelişen süreci anlatmış, lisans iptaline ilişkin tesis edilen ve başvuruya konu edilen ikinci işleme sebebiyet veren durumu karar gerekçesinde detaylı olarak değerlendirmiştir. Bu doğrultuda süreli yayın durdurma kararının gereklerine aykırı olarak başvurucunun yayınlarına devam ettiği gerekçesiyle tesis edilen idari işlemi hukuka uygun bulmuştur. Bölge İdare Mahkemesi, somut olaya ilişkin olarak Mahkemece tespit edilen hususlarda daha fazla bir değerlendirme yapmadan istinaf başvurusunu reddetmiştir. Danıştay da mevcut olaya ilişkin Bölge İdare Mahkemesinin kararının bozulmasını gerektirecek yasal bir neden bulunmadığını belirterek temyiz talebinin reddine karar vermiştir.

37. Eldeki başvuruda çözüme kavuşturulması gereken mesele; bir süre yürütmesi yargı kararıyla durdurulan idari işlemin anılan karar ortadan kalktıktan ve bu karar muhataba tebliğ edildikten sonra gereklerinin ne zaman yerine getirileceğine ilişkindir. Nitekim başvurucu bu konuda kanunda bir açıklık bulunmadığını ileri sürmektedir. Bu doğrultuda idare hukuku alanında genel kabul gören görüş şu şekilde özetlenebilir:

i. Kural olarak idari işlemler oluşturuldukları andan itibaren icrailik/yürütülebilirlik özelliğini taşımaktadırlar. İşlemin muhatabı konumundaki kişiler ise kural olarak tesis edilen işlemin gereklerini yerine getirmekle veya sonuçlarına katlanmakla yükümlüdürler. Bu durumun istisnası ise yargı makamlarınca verilen yürütmenin durdurulması kararlarıdır. İdari yargıda yürütmenin durdurulması kararıyla güdülen amaç, kişilerin hak arama özgürlüklerini daha etkili biçimde kullanabilmelerini sağlamaktır (AYM, E.2012/107, K.2013/90, 10/7/2013). Yürütmenin durdurulması kararı geçici bir tedbir olarak işlemin muhatabı açısından hukuki güvenlik sağlamaktadır. Bu bağlamda, yargı mercinin verdiği yürütmenin durdurulması kararı üzerine işlemin icrailik vasfı askıya alınmaktadır. Yürütmeyi durdurma kararları, işlemin hukuka aykırılığıyla ilgili olarak kesin bir karar ortaya koymamakta, ilk bakışta (prima facie) uygulanmakla etkisi tükenecek işlemlerin veya uygulanması hâlinde telafisi güç ve imkânsız zarar doğuracak işlemlerin açıkça hukuka aykırı görülmesi hâlinde hukuki bir tedbir olarak verilmektedir. Yürütmenin durdurulması talebi yargılamanın her safhasında talep edilebilmekte ve mahkemelerce uygun görülmesi hâlinde her aşamada yürütmenin durdurulması kararı verilebilmektedir.

ii. Yürütmenin durdurulması kararları idarenin yargısal denetimine etkinlik sağlamaya yöneliktir. Yürütmeyi durdurma kararları, ilk bakışta hukuka aykırı olan ve uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararları doğuracak olan işlemlerin, davacı açısından zararlı sonuçlarını dava sonuna kadar ortadan kaldırmayı hedefleyen kararlardır. Nitelik itibarıyla iptal kararları gibi işlem açısından hukuka aykırılık yürütmenin durdurulması kararlarında da mevcut olup, iptal kararlarından farkı ise telafisi güç ve imkânsız zarar kavramıdır. Bu kavram hukuka uygunluk karinesinden yararlanan idari işlemin uygulandığı taktirde dava sonuçlanıncaya kadar davacıyı bu işlemin zararlı sonuçlarından korumayı hedefleyen bir olgudur. Buradan hareketle yürütmenin durdurulması kararları, dava sonuna kadar geçerli olmak üzere verilmiş bir tedbir kararı niteliğindedir (aynı yönde bkz. Danıştay 12. Dairesinin 16/10/2018 tarihli ve E.2015/3803, K.2018/4181 sayılı kararı).

iii. İdari yargıda, davacı tarafın talebi uyarınca davanın ilk aşamasında belirli bir şarta veya süreye bağlanarak verilen yürütmeyi durdurma kararları (davalının savunması alınıncaya kadar, ara karara cevap verilinceye kadar vs.) işlemin icrailiğini askıya alıcı etki doğurmaktadır (benzer yönde bkz. Danıştay 10. Dairesinin 27/12/2013 tarihli ve E.2013/8166 sayılı kararı). Bu şart gerçekleştikten veya süre tamamlandıktan sonra yeni bir kararla yürütmenin durdurulması devam ettirebileceği gibi sona erdirme yönünde de irade gösterilebilir. İlk aşamada verilen karar, ilgiliye usule veya esasa yönelik kazanılmış bir hak sağlamamaktadır. Mahkemenin uyuşmazlığa konu olaya yönelik yaptığı değerlendirme sonucunda yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verildikten sonra geçmişte tesis edilen işlem ilk tesis edildiği andan itibaren hukuki geçerliliğini yeniden kazanmaktadır. Bu durumda işlemin muhatabı, Mahkemece sağlanan muafiyetten artık faydalanamayacak ve dava konusu işlemin gereklerini yerine getirmeye kaldığı yerden devam edecektir. Davanın ilk aşamasında lehine işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilen kişi, daha sonra yürütmeyi durdurma talebinin reddine yönelik verilen kararın tebliğini izleyen günden itibaren işleme bağlı olarak kendisine yüklenen sonuçlara katlanmak zorundadır.

38. Başvuru konusu olayda; başvurucunun süreli yayın durdurma yasağına karşı yargı yoluna başvurduğu, bu başvuru sonucunda ise davanın aleyhine sonuçlandığı görülmektedir (bkz. § 12). Bireysel başvuruya konu edilen yayın lisansı iptalinin ise söz konusu süreli yayın durdurma işleminin süresinde uygulanmamasına bağlı olarak verildiği anlaşılmaktadır. Yetkili makamca yayın yasağı kararının gereğini yerine getirmediği tespit edilen başvurucunun bu yayına bağlı olarak tesis edilen yaptırımın sonuçlarını Mahkemenin verdiği yürütmenin durdurulması isteminin reddine yönelik kararın tebliğini izleyen günden itibaren uygulaması gerektiği yukarıda açıklandığı üzere idare hukukunun genel kabulüdür. Somut olaydaki idari işlemin yürütmesinin durdurulması talebinin reddi kararından sonra bu kararın ne zaman icra edileceğine ilişkin ayrı ve açık bir kanun düzenlemesi bulunmadığı yönündeki başvurucunun itirazının haklı olmadığı değerlendirilmiştir. Başvurucu, yapılan tebliğe rağmen gecikmeli bir şekilde 10 günlük yayın durdurma kararını uygulamaya başlamış; üstelik bunu da yalnızca 1 gün sürdürüp daha sonra başka bir TV logosuyla yayına devam etmiştir. Bu açıdan bakıldığında başvurucunun idarece tesis edilen bir işlemin gereklerini süresinde ve tam anlamıyla yerine getirdiğini söylemek mümkün görünmemektedir.

39. Bu itibarla kendisine yapılan usulüne uygun tebligata rağmen idari işlemin gereğini yerine getirmede gecikme gösteren başvurucunun yayın lisansının iptal edilmesinin meşru amaca ulaşma bakımından zorlayıcı toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olduğu söylenemez. Zira RTÜK'ün ilgili yasal düzenlemede de yer aldığı üzere aynı ihlalin tekrar etmesi sebebiyle bir üst ceza kapsamında verdiği bir idari yaptırımın (yayın durdurma) zamanında yerine getirilmemesinden kaynaklı olarak gerçekleşen eyleme daha hafif bir ceza verilmesi, derecelendirilen idari yaptırıma konu eylemleri işlemekte ısrar söz konusu olduğundan mümkün görünmemektedir. Bunun yanı sıra başvurucunun idari yaptırıma konu eylemlerinin sayısı ile bu konudaki idari makamların takdir alanı dikkate alındığında ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.

40. Sonuç olarak mevcut başvuruda, yargı mercileri yukarıda zikredilen süreçten yola çıkarak somut olay özelinde bir değerlendirme yapmış ve yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcısı başvurucunun, yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam ettiğini belirterek mevzuata aykırı davranıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Gerek konuya ilişkin yasal düzenlemeler gerekse de ilk derece mahkemesinin gerekçesinde yer alan değerlendirmeler gözönüne alındığında başvurucunun yayın lisansının iptaline yönelik işlemi inceleyen kararın ilgili ve yeterli bir gerekçe içerdiği değerlendirilmiştir.

41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2025tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202119598-basvuru-numarali-karari