ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2021/18059 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2021/18059 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Başvuru, aleyhe nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

GÖKHAN BOZKURT VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/18059)

Karar Tarihi: 2/10/2025

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Selahaddin MENTEŞ

İrfan FİDAN

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucular

:

1. Gökhan BOZKURT

2. Rahim BOZKURT

3. Şerife BOZKURT

Vekil

:

Av. Bülent ÖNÜR

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, aleyhe nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucular; oğulları ve kardeşleri olan Hakan Bozkurt’un yolcu olarak bulunduğu aracın kaza yapması neticesinde hayatını kaybetmesi üzerine İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde 15/10/2010 tarihinde, 1.000 TL maddi tazminat ile başvuruculardan Rahim Bozkurt (baba) için 60.000 TL, Gökhan Bozkurt (kardeş) için 50.000 TL ve Şerife Bozkurt (anne) için 70.000 TL manevi tazminat (destekten yoksun kalma) talepli dava açmıştır.

3. Mahkeme 7/4/2014 tarihinde davayı kısmen kabul etmiştir. Kararda, kazaya ilişkin düzenlenen 21/6/2010 tarihli Adalet Bakanlığı (Bakanlık) Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin raporunda; sürücünün hızlı seyredip sonrasında da hatalı doğrultu değiştirme manevrası ile olaya sebebiyet vermiş olup asli ve tamamen kusurlu olduğu belirtildiği ifade edilmiştir. Kusur oranı belirlendikten sonra tazminatın belirlenmesi konusunda bilirkişi incelemesi yaptırıldığı belirtilmiştir. Raporun değerlendirilmesi neticesinde baba için 7.915,50 TL, anne için 21.015,94 TL maddi tazminatın ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Öte yandan anne için 25.000 TL, baba için 20.000 TL ve kardeş için 3.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.

4. Başvurucular karara karşı 6/6/2014 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

5. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi (Yargıtay) 2/12/2015 tarihinde mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir. Kararda, olayın oluş şekli ve müteveffanın araç içerisinde yolcu olup, herhangi bir kusurunun bulunmayışı gözönüne alındığında anne, baba ve kardeş için hükmedilen manevi tazminatın az olduğu belirtilmiştir. Somut olayın özelliklerine daha uygun düşen miktarlarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı miktarlara hükmedilmesinin doğru görülmediği ifade edilmiştir. Davalıların sorumluluğu konusunda da eksik incelemeye dayalı karar verildiği vurgulanmıştır.

6. Mahkeme 30/3/2017 tarihinde bozmaya uyarak davayı kısmen kabul etmiştir. Davalı E. T. Limited Şirketi (Şirket) yönünden dava ispatlanamadığından başvurucuların davasını reddetmiştir. Kararda, davalıların kusur oranına göre değerlendirme yapıldıktan sonra toplam 21.015,94 TL maddi tazminatın -Şirket hariç diğer davalılar tarafından- kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte başvuruculara ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. Tarafların sıfatları ile sosyal ve ekonomik durumları, olayın niteliği, duyulan elem, hak ve nesafet kuralları gözönünde bulundurularak anne için 45.000 TL, baba için 40.000 TL ve kardeş için 47.000 TL manevi tazminatın -Şirket ve davalı sigorta şirketi hariç olmak üzere diğer davalılar tarafından- kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir.

7. Mahkeme ayrıca kabul edilen maddi tazminat bedeli üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) uyarınca hesap olunan 2.521,80 TL vekâlet ücretinin Şirket dışındaki davalılardan birlikte tahsili ile davacılara verilmesine, kabul edilen manevi tazminat bedeli üzerinden AAÜT uyarınca hesap olunan 13.310 TL vekâlet ücretinin Şirket ve davalı sigorta şirketi hariç olmak üzere diğer davalılardan birlikte tahsiline karar vermiştir. Buna karşın reddedilen manevi tazminat bedeli üzerinden AAÜT uyarınca hesap olunan 5.630 TL vekâlet ücretinin başvuruculardan tahsil edilerek kendisini vekil ile temsil ettiren Şirket dışındaki davalılara verilmesine hükmetmiştir. Öte yandan davalı Şirket vekili için dava değeri olan toplam 201.015,94 TL üzerinden AAÜT uyarınca hesap olunan 18.010,90 TL vekâlet ücretinin başvuruculardan tahsili gerektiği değerlendirilmiştir.

8. Başvurucular karara karşı 22/5/2017 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde AAÜT'nin 10. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca maktu olarak vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken aleyhlerine nispi vekâlet ücreti ödenmesine hükmedilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

9. Yargıtay 22/1/2019 tarihinde başvurucuların temyiz talebini reddetmiş ve davalılardan sigorta şirketinin temyiz talebini kabul ederek mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir. Kararda, sıralı sorumluluk uygulamasına göre sıraya uygun olarak, limit itibarıyla karşılanabilecek tutar değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Davalı sigortanın sırasına gelindiğinde ödenmesi gereken tutar kalıp kalmadığı gözönünde bulundurulmak suretiyle karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

10. Başvurucular 2/4/2019 tarihinde karar düzeltme yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde belirttiği hususu yinelemiştir.

11. Yargıtay 4/2/2021 tarihinde karar düzeltme talebinin reddine karar vermiştir.

12. Nihai karar 28/3/2021 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular 21/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Başvurucular, manevi tazminat talebi yönünden hükümde hesaplanan nispi vekâlet ücretinin maktu olarak hesaplanması gerektiğini belirterek mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ifade etmiştir. Mahkemenin davalıların sorumlu olup olmadıklarının araştırılmasına ilişkin bozma gerekçesini bozmaya uymasına rağmen dikkate almadığından bahisle hakkaniyete uygun yargılama haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

14. Bakanlık görüşünde, başvurucular tarafından açılan tazminat davasında Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne karar verildiği, manevi tazminat istemiyle alakalı olarak taraf vekilleri lehine vekâlet ücretine hükmedildiği belirtilmiştir. Bu kararın taraf vekillerinin başvurusu üzerine Yargıtay tarafından bozulduğu ve bu nedenle davanın hâlen derdest olduğu savunulmuştur. Bu kapsamda manevi tazminat isteminin reddi nedeniyle başvurucular aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin kesinleşip kesinleşmediğinin yapılacak incelemede gözönünde bulundurulması gerektiği vurgulanmıştır. Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarında başvurucular, bireysel başvuru formunda belirttiği hususları tekrar etmiştir.

15. Başvuru mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

16. Vekâlet ücreti yargılama gideri olup bununla davacı veya davalının o dava nedeniyle aldıkları hukuki yardım karşılığında avukata ödedikleri ücretin telafisi amaçlanmaktadır (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014). Dava aşamasında kimin lehine ya da aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü, bir usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir (Serkan Acar [1. B.], B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil etmektedir (Serkan Acar, § 39).

17. Başvuruya konu davada Mahkeme tarafından başvurucular aleyhine 18.010,90 TL nispi vekâlet ücretine hükmedilmekle başvurucuların mahkemeye erişim hakkına müdahale edildiği açıktır.

18. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Murat Kara ve diğerleri [1. B.], B. No: 2014/6042, 9/3/2017, § 59). Anılan müdahale Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa'nın 36. maddesini ihlal eder. Bu sebeple müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

19. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan [2. B.], B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).

20. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken mahkemelerce müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık bir keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak mahkemelerin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıklarının ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay [1. B.], B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).

21. Başvuruya konu olayda Mahkeme, başvurucular aleyhine, reddedilen manevi tazminat istemi yönünden 5.630 TL vekâlet ücreti ödenmesine karar vermiştir. Şirket lehine ise 18.010,90 TL vekâlet ücretinin ödenmesine karar vermiştir.

22. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda yargılama giderlerinden sayılan vekâlet ücretinin ne şekilde verileceği 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca bağlayıcı olan AAÜT'de düzenlenmiştir. 2017 yılı için yürürlükte bulunan AAÜT'nin 10. maddesinin ilk fıkrasında, manevi tazminat davalarında avukatlık ücretinin, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında, bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücretinin, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunacağı belirtilmiştir. Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümü incelendiğinde ise 2017 yılı için Asliye Mahkemelerinde takip edilen davalar için maktu vekâlet ücretinin 1.980 TL olarak belirlendiği görülmektedir.

23. Somut olayda başvurucuların Şirkete karşı açtığı tazminat davası tamamen reddedilmiştir. Bu durumda yukarıda belirtilen düzenlemeye göre AAÜT'nin 10. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca AAÜT'nin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre vekâlet ücretinin belirlenmesi gerekir. Ancak Mahkeme 18.010,90 TL vekâlet ücretinin Şirkete ödenmesine karar vermiştir. AAÜT 10. maddesinin üçüncü fıkrasının nasıl değerlendirildiğini ise kararında açıklamamıştır. Başka bir deyişle düzenlemeye rağmen 18.010,90 TL vekâlet ücretinin nasıl hesaplandığı kararda yer almamıştır.

24. Sonuç olarak başvurucuların mahkemeye erişim haklarına yapılan bu müdahalenin kanuni dayanağı Mahkemece ortaya konulamamıştır. Dolayısıyla kanunilik ölçütü yönünden mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Varılan sonuç sebebiyle ayrıca meşru amaç ve ölçülülük yönleriyle bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

25. Açıklanan gerekçeyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

26. Başvurucular; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 29.117,03 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

27. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

28. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

29. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2016/114, K.2017/216) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat talebinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 2/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202118059-basvuru-numarali-karari