AYM'nin 2021/14278 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 2/7/2025 tarihli ve 2021/14278 başvuru numaralı kararı
|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
|
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
A.D. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
|
(Başvuru Numarası: 2021/14278) |
|
Karar Tarihi: 2/7/2025 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
|
Üyeler |
: |
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
Kenan YAŞAR |
||
|
Ömer ÇINAR |
||
|
Metin KIRATLI |
||
|
Raportör |
: |
Yüksel GÜNARSLAN |
|
Başvurucular |
: |
1. A.D. |
|
2. E.D. |
||
|
3. H.O.D. |
||
|
4. H.D. |
||
|
5. T.D. |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tanık koruma tedbirlerinin kaldırılması nedeniyle yaşam hakkının, bu tedbirler kapsamında yer alan maddi yardımlardan yoksun kalınması nedeniyle mülkiyet hakkının, tarafı olunan davalardaki kararların tebliğ edilmemesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/4/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu H.O.D. şizofreni hastası olan H.D.nin hem eşi hem de vasisidir. Diğer başvurucular, H.O.D. ve H.D.nin müşterek çocuklarıdır. Başvurucu E.D. başvuru tarihi itibarıyla 18 yaşından küçüktür.
6. Başvurucu H.O.D. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli) nezdinde açılan ve çok sayıda sanığın çıkar amaçlı suç örgütü kurma, nitelikli yağma, kasten yaralama, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarından yargılandığı kamu davasının 31/5/2001 tarihli oturumunda müşteki sıfatıyla ifade vermiştir. Anılan ceza yargılaması neticesinde dokuz sanığın her birine üç farklı nitelikli yağma eylemi nedeniyle toplam 36 yıl hapis cezası verilmiştir.
7. Başvurucu H.O.D. 8/12/2010 tarihinde kolluk birimlerine verdiği dilekçeyle söz konusu kamu davasında yargılanan kişilerden firari olanların kendisini ölümle tehdit ettiklerini ileri sürerek bu kişilerin yakalanmasını veya kendisinin koruma altına alınmasını talep etmiştir.
8. Emniyet Genel Müdürlüğü Tanık Koruma Daire Başkanlığı tarafından yapılan araştırmalar neticesinde başvurucu H.O.D. hakkında ön değerlendirme raporu hazırlanmıştır. 8/9/2011 tarihli raporda H.O.D.nin ceza yargılaması sırasında müşteki sıfatıyla yaptığı açıklamaların davayı aydınlatabilecek nitelikte olduğu, bu açıklamaların olayın çözümüne katkı sağladığı ve sanıklar hakkında verilen mahkûmiyet hükümlerine esas alındığı tespiti yapıldıktan sonra mahkûmiyetlerine karar verilen sanıklardan ikisinin firari olması, bu kişilerin H.O.D.nin ev adresini bilmeleri nedeniyle değerlendirmeye konu tehdidin ciddi olabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
9. İçişleri Bakanlığı Tanık Koruma Kurulu (Kurul) ön değerlendirme raporundaki tespit ve değerlendirmelere istinaden başvurucular hakkında 27/12/2007 tarihli ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu'nun 5. maddesinde düzenlenen bazı tanık koruma tedbirlerinin uygulanmasına 21/9/2011 tarihinde karar vermiştir. Kararda; uygulanmasına karar verilen tedbirler, kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi, yurt içinde başka bir yerleşim biriminde yaşamalarının sağlanması, eğitim hayatları devam eden aile bireylerinin eğitim ve öğretim kurumlarının değiştirilmesi ve geçici olarak geçimlerini sağlama amacıyla maddi yardımda bulunulması olarak sıralanmıştır. Kararda, yapılacak maddi yardım kapsamında H.O.D.ye kendisi için aylık 1.000 TL, A.D. için aylık 400 TL, T.D. ve E.D.nin eğitim giderleri için aylık 500 TL ödenmesine, yerleştirildikleri evin kirasının ödenmesine, bir defaya mahsus yerleştirildikleri eve eşya alımı için 4.000 TL'ye kadar harcama yapılmasına ve sosyal güvenceleri sağlanıncaya kadar zorunlu sağlık giderlerinin karşılanmasına karar verilmiştir.
10. Kurul tarafından belirli aralıklarla yapılan değerlendirmeler sonucunda başvurucular hakkında bir risk ve tehdit durumu ile karşılaşılmamasına ve bu konuda başvurucuların bir müracaatı bulunmamasına rağmen mahkûmiyetine karar verilen suç örgütü liderinin hâlen firari olması nedeniyle uygulanan koruma tedbirlerinin -maddi yardımların miktarı ve niteliğinde değişiklikler yapılması dışında- aynen devamına dair kararlar verilmiştir.
11. Bu doğrultuda verilen 16/10/2014 tarihli Kurul kararında, başvurucuların tanık koruma programını tehlikeye düşürecek davranışlarda bulunduğuna ilişkin olarak İl Tanık Koruma Birimi tarafından yapılan tespitlere yer verilmiştir: Buna göre başvurucu H.O.D. dâhil olduğu adli nitelikteki olaylardan ve çalıştığı işyerlerinde karşılaştığı sorunlar hakkında ilgili birimi haberdar etmemekte, bilgi verdiği durumlarda daima yanlış ve yanlı bilgi aktarmakta, günlük yaşantısında sürekli kendisinden kaynaklanan nedenlerle üçüncü kişilerle sorunlar yaşamakta, bu sorunların çözümünde başarılı olamayınca İl Tanık Koruma Birimi görevlilerini ve koruma programını kullanmaya çalışmaktadır. Başvurucu H.O.D. kendisine yapılan uyarılara ve tebliğlere rağmen sık sık tanık koruma programını tehlikeye düşürecek, kendisi ve Tanık Koruma Birimi personelinin kimliğini deşifre edecek nitelikte davranışlar sergilemektedir.
12. Başvurucular hakkında hazırlanan 26/4/2019 tarihli uygulama ve takip raporunu değerlendiren Kurul 29/4/2019 tarihinde başvurucu H.O.D.nin koruma kararında belirtilen tedbirlere aykırı bir davranış içine girmesi nedeniyle 5726 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının (ç) bendi gereğince başvurucular hakkında uygulanan koruma tedbirlerinin kaldırılmasına karar vermiş, kararda ayrıca başvurucuların şahsi hâllerinin tedbirlerin uygulanmasından önceki hâle getirilmesi hususunda yazılı talepleri alındıktan sonra yeniden görüşüleceğini belirtmiştir.
13. Başvurucular 13/5/2019 tarihinde Kurula verdikleri dilekçelerle hayatlarına yeni kimlikleriyle (tedbir kapsamında verilen) devam etmek istediklerini bildirmiştir.
14. Başvurucular, tanıklık konusu suç örgütü liderinin henüz yakalanmadığını ve haklarında uygulanan tanık koruma tedbiri kaldırıldığı takdirde hayatlarının tehlikeye gireceğini beyan ederek Ankara 17. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) nezdinde 29/4/2019 tarihli Kurul kararının iptali istemiyle dava açmıştır.
15. İdare Mahkemesi 16/6/2020 tarihinde davanın kabulü ile koruma tedbirlerinin kaldırılmasına ilişkin işlemin iptaline karar vermiştir. İdare Mahkemesinin gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Olayda, her ne kadar davacı [H.O.D.nin] koruma tedbiri ile ilgili yükümlülüğüne aykırı bir kısım davranışlarının bulunduğu sabit ise de; [H.O.D.nin] tanıklık yaptığı davada vermiş olduğu ifadeler doğrultusunda sanıklara 36'şar yıl hapis cezası verildiği ancak organize suç örgütü liderinin halen firari olduğu, davacıların can güvenliği nedeniyle koruma tedbirinin uygulandığı, kaldı ki davalı idarece 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu'nun 5. maddesi kapsamında uygulanacak koruma tedbirlerinin şeklinin değiştirilebileceği hususları dikkate alındığında, davacılar hakkında uygulanan koruma tedbirlerinin tamamının kaldırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır."
16. Davalı idarenin istinaf talebi üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi (Daire) istinaf talebinin kabulüne, İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine 12/1/2021 tarihinde kesin olarak karar vermiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Yapılan incelemede; davacı [H.O.D.nin] tanıklık yaptığı olayın 2000 yılında meydana geldiği, Tanık Koruma Programına girdiği 2011 yılına kadar herhangi bir tehlike ve risk ile karşılaşmadığı, davacıların yeni kimlikle hayatlarına yerleştirildikleri yerde yaşamaya devam ettikleri, dolayısıyla koruma tedbirlerinin uygulanıyormuş gibi etkisinin devam ettireceği, kimlik ve yerleşim yeri değişikliğinin koruma tedbirlerinin en etkin hallerinden olduğu, maddi yardımın sürekli uygulanan bir tedbir olmasının tedbirden sağlanmak istenen amaç nazara alınarak mümkün olmaması karşısında İdare Mahkemesince verilen dava konusu işlemin iptali kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının anılan tedbirin mahiyeti ve Tanık Koruma Programının amacına aykırı davranışlar içine girdiği, ikazlara rağmen yükümlülüklerine aykırı davrandığı, yapılan uyarılara rağmen uygulanan tedbirden beklenen yararı sonuçsuz bırakacak ve tedbirin uygulanmasındaki amaçla bağdaşmayan davranışlarda bulunduğu kanaatine varılarak, davacı [H.O.D.] ve ailesi hakkında koruma tedbirinin kaldırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır."
17. Başvurucu H.O.D. Dairenin 12/1/2021 tarihli nihai kararını 19/2/2021 tarihinde elektronik ortamda okumuştur. Söz konusu karar başvurucu H.O.D.ye 3/3/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucular, nihai kararı 3/3/2021 tarihinde öğrendiklerini beyan ederek 1/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 5726 sayılı Kanun'un "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun amacı, ceza muhakemesinde tanıklık görevi sebebiyle, kendilerinin veya bu Kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan ve korunmaları zorunlu olan kişilerin korunması amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir."
19. 5726 sayılı Kanun'un "Tanımlar" başlıklı 2. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Tanık: Ceza muhakemesinde tanık olarak dinlenen kişiyi, tanık sıfatıyla dinlenen suç mağdurlarını ve bu Kanunda belirtilen yakınlarını,
b) Kurul: Tanık Koruma Kurulunu,
c) Koruma birimi: İdarî yapısı, çalışma esas ve usulleri ilgili kolluk teşkilâtının bağlı olduğu bakanlıkça belirlenen ve bu Kanun kapsamında haklarında koruma tedbiri uygulanmasına karar verilecek kişilerle ilgili olarak, gerekli koruma tedbirlerini uygulayacak olan kolluk birimlerini,
ifade eder."
20. 5726 sayılı Kanun'un "Tanık koruma tedbiri kapsamına alınacak kişiler" başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre haklarında tanık koruma tedbiri uygulanabilecek kişiler şunlardır:
a) Ceza muhakemesinde tanık olarak dinlenenler ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesine göre tanık olarak dinlenen suç mağdurları.
b) (a) bendi hükümlerine göre dinlenenlerin nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu, ikinci derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları ve evlatlık bağı bulunanlar ile yakın ilişki içerisinde olduğu kişiler.
(2) Tanık koruma tedbirleri, birinci fıkrada sayılanların kendilerinin veya bu Kanunda belirtilen yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi bir tehlike içinde bulunması ve korunmalarının zorunlu olması halinde uygulanabilir."
21. 5726 sayılı Kanun'un "Tanık koruma tedbirleri" başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Kanun kapsamında bulunanlar hakkında uygulanabilecek tanık koruma tedbirleri şunlardır:
a) Kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi.
...
d) Kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi:
1) Adlî sicil, askerlik, vergi, nüfus, sosyal güvenlik ve benzeri bilgi ve kayıtlarının değiştirilmesi ve düzenlenmesi.
2) Nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport, evlilik cüzdanı, diploma ve her türlü ruhsat gibi resmî belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi.
3) Taşınır ve taşınmaz mal varlığıyla ilgili haklarını kullanmasına yönelik işlemlerin yapılması.
e) Geçici olarak geçimini sağlama amacıyla maddî yardımda bulunulması.
f) Çalışan kişinin iş yerinin ya da iş alanının değiştirilmesi veya öğrenim görenin devam etmekte olduğu her türlü eğitim ve öğretim kurumunun değiştirilmesi.
g) Yurt içinde başka bir yerleşim biriminde yaşamasının sağlanması.
...
(2) Bu maddede yazılı olan tedbirlerden biri veya birkaçı aynı anda uygulanabilir. Bununla birlikte aynı sonuç daha hafif bir tedbir ile elde edilebiliyor ise bu durum da göz önünde tutulur.
(3) Bu madde hükümlerine göre uygulanacak koruma tedbirlerinin esas ve usulleri yönetmelikte gösterilir."
22. 5726 sayılı Kanun'un "Tanık koruma tedbirinin süresi, değiştirilmesi ve kaldırılması" başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasında sayılan koruma tedbirlerinin süresine, şeklinin değiştirilmesine, bu tedbirlerin kaldırılmasına veya tedbirlerin aynen devam etmesine, 6 ncı maddede belirtilen makam ve mercilerce [Cumhuriyet savcısı ve mahkeme] re’sen veya hakkında tedbir uygulanan kişinin istemi üzerine kararın uygulandığı tarihten başlamak üzere ve en geç birer yıl aralıklarla karar verilir.
...
(3) Birinci fıkraya göre, koruma tedbirinin kaldırılması halinde, hakkında tedbir uygulanan kişinin istemi üzerine şahsî hallerinin tedbirin uygulanmasından önceki hale getirilmesine tedbir kararını veren makamca karar verilir. Şahsî hâllerinin eski hale getirilmesi halinde bunun şekli, süresi, sonuçları, kararı veren makamca ve hakkında tedbir uygulanan kişi tarafından yapılacak işlemler ile diğer esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.
(4) Aşağıda sayılan hâllerde tanık koruma tedbiri kaldırılabilir. Tanığın;
a) Koruma kararı verilmesine neden olan olay hakkında yanlış bilgi vermesi veya bildiği hususları açıklamaması,
b) Koruma kararı verilmesine neden olan olay hakkında yalan tanıklık veya iftiradan mahkûm olması,
c) Önceki kimlik bilgileri ile ilgili kendisinden talep edilen bilgiler hakkında yanlış beyanda bulunması,
ç) Koruma kararında belirtilen tedbirlere aykırı bir davranış içine girmesi,
d) Koruma sebeplerinin ortadan kalkması.
(5) Bu madde hükümlerine göre alınan kararlar, hakkında tedbir uygulanan tanığa gecikmeksizin bildirilir."
23. 5726 sayılı Kanun'un "Kurulun görev ve yetkileri" başlıklı 14. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi şöyledir:
"Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ilâ (c) bentleri dışında kalan tedbirlere, bunların süresine, değiştirilmesine, kaldırılmasına ve hakkında tedbir uygulanan kişinin şahsî hallerinin tedbirin uygulanmasından önceki hale getirilmesine karar vermek."
24. 11/11/2008 tarihli ve 27051 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhuriyet Başsavcılıkları ve Mahkemelerce Alınacak Tanık Koruma Tedbirlerine İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) "Amaç" başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Bu Yönetmeliğin amacı, ceza muhakemesinde yaptığı tanıklık veya koruma görevi sebebiyle hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddî bir tehlike içinde bulunduğu anlaşılan kişiler ile yakınlarının, 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu hükümleri çerçevesinde korunması amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir."
25. Yönetmelik'in "Tanık koruma tedbirleri" başlıklı 7. maddesi şöyledir:
"(1) Cumhuriyet savcısı ve mahkemeler tarafından alınabilecek tanık koruma tedbirleri şunlardır:
a) Kimlik ve adres bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve yapılacak tebligatlara ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi,
b) Tanıkların, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenmesi ya da ses veya görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi,
c) Tutuklu veya hükümlü tanıkların durumlarına uygun bir ceza infaz kurumu ya da tutukevine yerleştirilmesi,
ç) Fizikî koruma sağlanması."
26. Yönetmelik'in "Kimlik ve adres bilgilerinin gizlenmesi tedbiri" başlıklı 11. maddesi şöyledir:
"(1) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından korunmasında zorunluluk bulunduğu re’sen veya istem üzerine belirlenen tanıkların kimlik ve adres bilgileri gizli tutulur.
(2) Tanığın kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulmasında zorunluluk bulunduğunun kolluk birimleri tarafından belirlenmesi hâlinde, durum vakit geçirilmeksizin ilgili Cumhuriyet savcısına bildirilir ve bu konuda bir karar verilinceye kadar tanığın kimlik ve adres bilgilerinin açığa çıkmasını engelleyecek her türlü tedbir alınır.
(3) Cumhuriyet başsavcılığı veya mahkemeye yapılacak olan kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulmasına ilişkin talepler, tanık koruma defterine kaydedilir ve uygun görülmesi hâlinde tanık için yeni bir kod isim ve adres belirlenmesine karar verilir. Bu karar ile ekli yeni kimlik ve adres bilgilerine ilişkin tutanak, ilgili Cumhuriyet savcısı veya hâkim ile görevli zabıt kâtibince imzalanarak tanık koruma kartonunda gizlilik esasları çerçevesinde muhafaza edilir.
(4) Tanığın soruşturma veya kovuşturma evrelerindeki beyanlarının tamamı koruma kararında belirtilen kod isimle tutanaklara kaydedilir ve sonraki tüm işlemlerin de bu isimle yürütülmesi sağlanır.
(5) Tanığın çağrılması, Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından tanığın gösterdiği veya re’sen belirlenecek bir adrese ilgili koruma veya kolluk birimi marifetiyle yapılır.
(6) Talebinin bulunması ve uygun görülmesi hâlinde tanığa telefon, telgraf, faks veya elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de çağrı yapılabilir.
(7) Çağrı için belirlenen adres, telefon veya diğer iletişim bilgilerinin herhangi bir nedenle değişmesi hâlinde, bu durum kararı veren merci ile kolluk veya koruma birimine derhal bildirilir.
(8) Cumhuriyet savcısı veya mahkemeye gönderilen evraktaki tanığın gerçek kimlik ve adres bilgileri, koruma kararındaki bilgilerle değiştirilir ve ihtiyaç hâlinde kolluktaki beyanlarının bir sureti hiçbir adres bilgisi içermeyecek şekilde sadece kod isimle soruşturma veya kovuşturma dosyasına konulur.
(9) Cumhuriyet savcısı veya mahkemece düzenlenen tutanaklar ile verilen kararların içeriğinde kimlik ve adres bilgisi gizlenen tanığın beyanlarına yer verilmesi gereken durumlarda, ilgili tutanak veya kararda tanığın kod ismi dışında hiçbir kimlik ya da adres bilgisine yer verilmez.
(10) Kimlik ve adres bilgilerinin gizli tutulmasına karar verilen tanığın, bu karar öncesinde aynı olay sebebiyle kollukta alınmış ifadeleri olduğunun anlaşılması hâlinde, evrak aslı ve varsa suretleri, mevcut kayıtlara şerh verildikten sonra kollukta hiçbir evrak kalmayacak şekilde ilgili Cumhuriyet savcısı ya da mahkemeye gizlilik esasları çerçevesinde teslim edilir ve evrak ilgili kartonunda saklanır."
27. Yönetmelik'in "Koruma tedbirinin kaldırılması" başlıklı 16. maddesi şöyledir:
"(1) Tanığın;
a) Koruma kararı verilmesine neden olan olay hakkında yanlış bilgi vermesi veya bildiği hususları açıklamaması,
b) Koruma kararı verilmesine neden olan olay hakkında yalan tanıklık veya iftiradan mahkûm olması,
c) Önceki kimlik bilgileri ile ilgili kendisinden talep edilen bilgiler hakkında yanlış beyanda bulunması,
ç) Koruma kararında belirtilen tedbirlere aykırı bir davranış içine girmesi,
d) Koruma sebeplerinin ortadan kalkması,
hâllerinde mevcut koruma tedbirinin kaldırılmasına karar verilebilir.
(2) Yönetmeliğin 7 nci maddesinde sayılan koruma tedbirlerinin kaldırılmasına, kararı veren Cumhuriyet savcısı veya mahkemece re’sen ya da hakkında tedbir uygulanan tanığın talebi üzerine karar verilebilir.
(3) Koruma tedbirinin kaldırılması hâlinde bu durum, hem tanığa hem de tedbiri uygulayan ilgili kolluk veya koruma birimine gecikmeksizin bildirilir.
(4) Hakkında koruma tedbiri uygulanan tanığın koruma kapsamından çıkarılması hâlinde, korunmakta olan yakınlarının da koruma kapsamından çıkarılıp çıkarılmayacağı her somut olaya göre ayrıca değerlendirilir.
(5) Koruma tedbirinin kaldırılmasına ilişkin kararlar, ilgili defter üzerinden verilir ve önceki kararla ilişkilendirilerek mahsus kartonunda gizlilik esasları çerçevesinde saklanır."
28. Yönetmelik'in "Şahsî hâllerin eski hâle getirilmesi" başlıklı 17. maddesi şöyledir:
"(1) Hakkında verilen koruma tedbirinin kaldırılması ve bu yönde talebinin de bulunması üzerine, bu tedbirlere ilişkin şahsî hâllerin eski hâle getirilmesine tedbir kararını veren merci tarafından karar verilebilir.
(2) Eski hâle getirme kararı verilirken; tanığın mevcut durumu, kaldırılan koruma tedbirinin niteliği, bu kararın tanığa sağlayacağı fayda ve işlemlerin gizlilik içerisinde yürütülmesinin mümkün olup olmadığı hususları dikkate alınır.
(3) Şahsî hâller, uygulanabilirlik ölçüsünde ve makul bir süre içerisinde kaldırılan tedbirin uygulanmasındaki usul ve esaslara göre eski hale getirilir.
(4) Eski hâle getirme işlemleri sırasında kamu kurum ve kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzel kişiler, her türlü işbirliği ve yardımda bulunurken gizlilik esaslarına uymakla yükümlüdür."
B. Uluslararası Hukuk
29. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur..."
30. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) R.R. ve diğerleri/Macaristan (B. No: 19400/11, 4/12/2012) başvurusunda tanık koruma programından çıkarılmaları nedeniyle yaşamlarının tehlikeye girdiğini ileri süren başvurucuların iddialarını Sözleşme'nin 2. maddesi kapsamında esastan incelemiştir.
31. Anılan başvuruya konu olayda birinci başvurucu, bir dönem uyuşturucu ticareti yapmış ve Macaristan'da yakalandıktan sonra yetkililerle bir ceza pazarlığına girmiştir. Bu kapsamda aleni bir oturumda kendi kimliği ile tanık olarak ifade vermesi gerektiğinden kendisi ve diğer başvurucular (nikâhsız olarak yaşadığı eşi ve üç çocuğu) tanık koruma programına alınmıştır. Bu kapsamda başvurucular hakkında diğerlerinin yanı sıra yeni kimlik belgeleri verilmesi şeklindeki koruma tedbiri uygulanmıştır (R.R. ve diğerleri/Macaristan, §§ 6-8).
32. Birinci başvurucu, daha sonra muhtelif suçlardan hapis cezalarına mahkûm edilmiştir. Ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada izinsiz olarak iletişim cihazları kullanırken yakalanmış ve yetkililer kendisinin hâlâ suç çevreleriyle temas hâlinde olduğu sonucuna varmıştır. Bu nedenle başvurucu ve aile bireyleri tanık koruma programından çıkarılmıştır. Bu durum, birinci başvurucunun yasa dışı iletişimde bulunarak tanık koruma programı görevlileri ile yaptığı anlaşmanın hükümlerini ciddi şekilde ihlal etmesiyle açıklanmıştır. Başvurucunun davranışı nedeniyle öncelikle ailesi ve ayrıca tanık koruma programı görevlileri için bir tehlike kaynağı hâline geldiği belirtilmiştir. Ayrıca çeşitli konularda şikâyette bulunmaya devam etmesi ve koruma anlaşmasında sağlanmayan avantajları veya bunların daha iyi uygulanmasını talep etmesi nedeniyle kendisi ile program görevlileri arasındaki iş birliğinin çok zorlaştığı hatırlatılmıştır (R.R. ve diğerleri/Macaristan, §§ 13-15).
33. Programdan çıkarılmanın sonucu olarak eski/gerçek kimlikleri başvuruculara iade edilmiş ve koruma tedbiri kapsamında düzenlenen kimlik belgeleri geri alınmıştır. Aile bireylerinin güvenliğine ilişkin tedbirler, bir acil durum telefon numarasının sağlanması ve polis memurlarınca ara sıra yapılacak ziyaretlere indirgenmiştir (R.R. ve diğerleri/Macaristan, § 18). AİHM birinci başvurucu yönünden yaptığı değerlendirme neticesinde tanık koruma programından çıkarılması sonrasında ceza infaz kurumunun daha yüksek güvenlikli bir birimine sevk edilmesi ve bu kurumda herhangi bir risk ile karşılaştığına dair bir kanıt bulunmaması nedeniyle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar vermiştir. Bununla birlikte AİHM diğer başvuruculara yönelik tehdidi değerlendirmeye devam etmiştir (R.R. ve diğerleri/Macaristan, § 25).
34. AİHM'e göre diğer başvurucular hakkında koruma tedbir kararı verilirken mevcut tehditlerin niteliği muğlak olduğundan bu risklerin başvurucuların yaşamlarına yönelik gerçek ve yakın riskler olup olmadığını değerlendirmek mümkün değildir ancak yetkililer, bu başvurucular hakkında tanık koruma tedbir kararı verirken yaşamlarına, beden bütünlüklerine ve kişi özgürlüklerine yönelik ciddi bir risk bulunduğunu zımnen kabul etmişlerdir. Dahası, programın sonlandırılması riskin azalmasından değil programın şartlarının ihlal edilmesinden kaynaklanmaktadır (R.R. ve diğerleri/Macaristan, §§ 30, 31).
35. Anılan tespitlerden sonra AİHM, yetkililerin söz konusu risklere karşı etkili önlemler alıp almadıklarını incelemiştir. Buna göre aile bireylerine koruma tedbiri kapsamında verilen yeni kimlik belgelerinin geri alınmasıyla bu kişilerin gerçek kimlikleri ve bulundukları yerlerin onlara zarar vermek isteyen herkes tarafından erişilebilir hâle geldiğini varsaymak mümkündür. Bu koşullar altında bir acil durum telefon numarasının bulunması ve polis memurlarının zaman zaman ziyaret etmesi yeterli koruma olarak değerlendirilemez. Sonuç olarak AİHM, tanık korumanın önemini ortaya koyan içtihadına ve Bakanlar Komitesinin Tanıkların ve Adalet İşbirlikçilerinin Korunması Hakkında Rec (2005)9 Sayılı Tavsiye Kararı'na atıf yaparak yetkililerin tutumunun birinci başvurucunun aile bireylerini suç örgütlerinin yaşamı tehdit eden intikam eylemleri ile karşılaşma riskine maruz bıraktığı ve Sözleşme'nin 2. maddesinin gerekliliklerini karşılamadığını kabul etmiştir (R.R. ve diğerleri/Macaristan, § 32).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Anayasa Mahkemesinin 2/7/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay ([2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimlerini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucular H.O.D., H.D. ve E.D. Yönünden
38. Başvurucular; tanık koruma kararının keyfî olarak kaldırılması nedeniyle yaşam hakkının, tedbir kapsamında verilen maddi yardımların kesilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ve tarafı oldukları davalara ilişkin tebligatların tanık koruma birimi görevlilerince tebliğ edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
39. Başvurucular H.O.D., H.D. ve E.D.nin anılan ihlal iddiaları yaşam hakkı, mülkiyet hakkı ve adil yargılanma hakkı bağlamında ele alınmıştır.
40. Anayasa Mahkemesinin Hüseyin Aşkan ([2. B.], B. No: 2017/15649, 21/7/2020) kararında otuz günlük süre kuralının bireysel başvurunun ön şartlarından biri olduğu ve bu sürenin başlangıç tarihinin tespitinde kanun hükmü gereği öğrenme tarihinin esas alınacağı belirtilmiş; bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliğinin öğrenme şekillerden biri olduğu, bununla birlikte başka şekillerde de öğrenmenin söz konusu olabileceği ifade edilmiştir (Hüseyin Aşkan, §§ 20-23).
41. Bu doğrultuda anılan kararda; kullanıcıların UYAP üzerinden yaptıkları işlemlerin (doküman oluşturma, düzenleme, imzalama, açma, okuma ve yazdırma gibi) kayıt altına alındığı evrak işlem kütüğünün Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesi sonucunda nihai kararın açılarak okunduğuna ilişkin bir işlemin tespiti hâlinde bu işlemi yapan ilgililerin işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrendiklerinin kabul edileceği, böyle bir durumda bireysel başvuru süresinin de bu tarihten itibaren başlatılması gerektiği belirtilmiştir (Hüseyin Aşkan, §§ 26-29).
42. Somut başvuruda nihai karar olan 12/1/2021 tarihli Daire kararına ilişkin olarak UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan inceleme neticesinde başvurucu H.O.D.nin ilgili kararı ilk kez 19/2/2021 tarihinde açarak okuduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla bireysel başvuru süresinin H.O.D. yönünden bu tarihten itibaren işlemeye başladığının kabul edilmesi gerekir. Öte yandan H.D. ve E.D. adına yapılan başvurular da kanuni temsilcileri sıfatıyla H.O.D. tarafından yapılmıştır. Bu nedenle H.D. ve E.D. yönünden de nihai kararın 19/2/2021 tarihinde öğrenildiği kabul edilmelidir.
43. Bu itibarla bireysel başvuru konusu yargılama sürecine ilişkin nihai karardan 19/2/2021 tarihinde haberdar olduğu anlaşılan başvurucular H.O.D., H.D. ve E.D.nin bu tarihten itibaren otuz gün içinde ve en geç 22/3/2021 tarihine kadar bireysel başvuruda bulunmaları gerekirken otuz günlük bireysel başvuru süresinden sonra 1/4/2021 tarihinde yaptıkları bireysel başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Başvurucular A.D. ve T.D. Yönünden
1. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
44. Başvurucular; H.O.D.nin organize suç örgütü üyeleri hakkında yürütülen bir ceza yargılaması sırasında verdiği ifadelere istinaden örgüt üyeleri hakkında ağır nitelikte mahkûmiyet hükümleri kurulduğunu, örgütün firari durumdaki lideri ile ceza alan sanıkların yakınlarının kendilerine karşı kin ve husumet beslediklerini, tanık koruma tedbirlerinin sonlandırılması ile yaşamlarının tehlike altına girdiğini beyan ederek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, söz konusu tedbir kararının H.O.D.nin tanık koruma birimi görevlileri hakkındaki şikâyetleri üzerine keyfî olarak kaldırılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.
45. Bakanlık görüşünde; başvurucuların haklarındaki tedbirlerin kaldırıldığı 2019 yılına kadar geçen sürede herhangi bir tehdit/tehlike durumu ile karşılaşmadıkları, başvurucular hakkında uygulanan kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi tedbirinin niteliği itibarıyla süreklilik arz ettiği, başvurucuların yeni kimlikleri ile yeni yerleşim yerinde yaşamaya devam ettikleri, bu nedenlerle sanık ve/veya yakınlarından gelebilecek risk ve/veya tehditle karşı karşıya bırakılmadıkları açıklanmıştır.
b. Değerlendirme
i. İddiaların Nitelendirilmesi Yönünden
46. Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, yaşama ... hakkına sahiptir."
47. Anayasa'nın "Devletin temel amaç ve görevleri" başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri … kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucuların iddialarının özü, tanık koruma tedbirlerinin keyfî olarak sonlandırılması nedeniyle H.O.D.nin tanık sıfatıyla verdiği ifadelere istinaden ceza alan organize suç örgütü üyeleri ve yakınlarından gelebilecek tehlikelere karşı korumasız bırakıldıklarına ilişkindir. Bu nedenle başvurucuların anılan ihlal iddiaları yaşam hakkı kapsamında incelenecektir.
ii. Kabul Edilebilirlik Yönünden
49. UYAP üzerinden yapılan inceleme neticesinde Dairenin nihai kararının başvurucular A.D. ve T.D.ye tebliğ edildiğine ilişkin bir belge tespit edilememiştir. Başvuru formunda, anılan kararın 3/3/2021 tarihinde öğrenildiği belirtilmiştir. Bu nedenle tanık koruma tedbirlerinin sonlandırıldığı tarihte 18 yaşından büyük olan başvurucular A.D. ve T.D.nin yaptıkları bireysel başvuruların süresinde olduğu değerlendirilmiştir.
50. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
iii. Esas Yönünden
(1) Genel İlkeler
51. Anayasa'nın yaşam hakkını güvence altına alan 17. maddesinin kendisine yüklediği pozitif yükümlülükler uyarınca devlet, yetki alanındaki bireylerin yaşamlarını kamu görevlileri ile diğer bireylerin eylemlerinden hatta kişilerin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi altındadır (Gökhan Yiğit Koç ve diğerleri [GK], B. No: 2019/25727, 28/7/2022, § 35).
52. Koruma ödevinin yerine getirilebilmesi için devletin yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal ve idari çerçeve oluşturması (İpek Deniz ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/1595, 21/4/2016, § 149; T.A. [GK], B. No: 2017/32972, 29/9/2021, § 135), bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda organları veya görevlileri aracılığıyla makul ölçüler çerçevesinde ve bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemler alması (T.A., § 136; Gökhan Yiğit Koç ve diğerleri, § 36) hatta önceden belirlenebilir bir veya daha fazla bireyin yaşamına yönelik bir tehdit söz konusu olmasa bile kişilerin yaşamını korumak için genel güvenlik tedbirleri alması gerekir (Mehmet Çetinkaya ve Maide Çetinkaya [1. B.], B. No: 2013/1280, 28/5/2014, § 59). Öte yandan yetkili makamlardan yaşamla ilgili her türlü potansiyel tehdidin gerçekleşmesini önlemek için somut tedbirler alması beklenemeyeceği (Mehmet Çetinkaya ve Maide Çetinkaya, § 60) gibi özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında koruma yükümlülüğünün kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanması da mümkün değildir. Ayrıca hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması adına pek çok yöntem benimsenebilir ve mevzuatta düzenlenmiş herhangi bir tedbirin yerine getirilmesinde başarısız olunsa bile pozitif yükümlülükler diğer bir tedbirle yerine getirilebilir. Unutulmaması gerekir ki yaşam hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi kapsamında alınacak tedbirlerin belirlenmesi, idari ve yargısal makamların takdirindedir (T.A., §§136, 137; Gökhan Yiğit Koç ve diğerleri, § 37).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
53. Somut olayda başvurucu H.O.D.nin müşteki sıfatıyla dâhil olduğu bir ceza yargılaması sırasında verdiği ifadeler esas alınarak yargılanan dokuz sanığın muhtelif suçlardan mahkûmiyetlerine karar verilmiştir. Başvurucu H.O.D.nin her birinin 36 yıl hapis cezası alan sanıklar tarafından tehdit edildiği yönündeki beyanı üzerine gerçekleştirilen ön inceleme neticesinde söz konusu tehdidin ciddi olduğu tespit edilmiş ve bu nedenle Kurul tarafından başvurucular hakkında 5726 sayılı Kanun'da düzenlenen tanık koruma tedbirlerinden bir kısmının uygulanmasına 21/9/2011 tarihinde karar verilmiştir. Anılan ön değerlendirme raporu ve Kurul kararı gözönüne alındığında ilgili kamu makamları tarafından başvurucuların yaşamlarına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin varlığının kabul edildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan tanık koruma tedbirlerinin uygulandığı dönem içerisinde yapılan değerlendirmeler sonucunda başvurucular hakkında herhangi bir risk ve tehdit durumu ile karşılaşılmadığı belirtilmiştir. Bununla birlikte Kurul tarafından verilen 29/4/2019 tarihli kaldırma kararının gerekçesi koruma sebeplerinin ortadan kalkması olarak değil H.O.D.nin koruma kararında belirtilen tedbirlere aykırı bir davranış içine girmesi olarak gösterilmiştir. Dolayısıyla başvurucuların varlığını ileri sürdüğü riskin tedbir kararının kaldırıldığı dönemde de devam ettiğinin kabulü mümkündür.
54. 5726 sayılı Kanun ile ceza muhakemesinde yerine getirdikleri tanıklık görevi sebebiyle, kendilerinin veya yakınlarının hayatı, beden bütünlüğü veya mal varlığı ağır ve ciddi tehlike içinde bulunan ve korunmaları zorunlu olan kişilerin muhafazası amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin esas ve usuller düzenlenmiştir. Dolayısıyla başvurucular -ve benzer durumdaki kimseler- yönünden ceza yargılaması sürecindeki açıklamaları nedeniyle kendilerinin ve/veya yakınlarının yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı koruyucu yasal ve idari çerçevenin oluşturulduğu söylenebilir. Kaldı ki başvurucuların yasal ve idari çerçevenin yetersizliğiyle ilgili bir şikâyetleri bulunmamaktadır.
55. Somut olayda Kurul tarafından başvurucular hakkında kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi, yurt içinde başka bir yerleşim biriminde yaşamalarının sağlanması, öğrenim görenin devam etmekte olduğu her türlü eğitim ve öğretim kurumunun değiştirilmesi ve geçici olarak geçimini sağlama amacıyla maddi yardımda bulunulması şeklindeki tedbirlerin uygulanmasına karar verilmiştir. Mahiyeti gözönüne alındığında anılan tedbirler arasında en etkili olanların kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi ve yurt içinde başka bir yerleşim biriminde yaşamalarının sağlanması şeklindeki tedbirler olduğu hususunda kuşku yoktur. Başvurucular bu tedbirler kapsamında yetkili makamlarca düzenlenen kimlik belgelerini kullanmak suretiyle ceza yargılamasına konu olayların gerçekleştiği ve ikamet ettikleri yerden farklı bir yerleşim yerinde uzun yıllar yaşama imkânı bulmuştur.
56. Başvurucular koruma tedbiri kararının kaldırılmasıyla kendilerine zarar vermek isteyebilecek kişilerin erişimine açık hâle geldiklerini ileri sürmüştür. 5726 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasında sayılan hallerden birinin gerçekleşmesi durumunda tanık koruma tedbiri kaldırılabilmektedir. Bununla beraber aynı maddenin (3) numaralı fıkrası uyarınca koruma tedbirinin kaldırılması hâlinde, hakkında tedbir uygulanan kişinin istemi üzerine şahsi hâllerinin tedbirin uygulanmasından önceki hâle getirilmesine tedbir kararını veren makamca karar verilir. Dolayısıyla 5726 sayılı Kanun'un 5. maddesinin(d) bendinde düzenlenen kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi şeklindeki tedbirin kaldırılması hâlinde dahi bu tedbir kapsamında düzenlenen yeni kimlik belgeleri geçersiz hâle gelmemekte ve ilgililer bu dokümanları kullanmaya devam edebilmektedir. Anılan tedbir özelinde şahsi hâlin eski hâle getirilmesi (ilk/gerçek kimlik bilgilerinin kullanımı) ancak hakkında tedbir uygulanan kişinin istemi üzerine ilgili idari merci tarafından verilecek karar ile mümkündür.
57. Somut olayda başvurucular 13/5/2019 tarihinde ilgili makama verdikleri dilekçeler ile kendilerine tedbir kapsamında verilen kimliklerini kullanmaya devam etmek istediklerini bildirmişlerdir. Bu nedenle başvurucuların şahsi hâllerinin eski hâle getirilmesine ilişkin bir karar veya uygulamanın varlığından bahsetmek mümkün değildir. Kaldı ki başvurucular da tedbir kapsamında düzenlenen kimliklerini kullanmalarına izin verilmediğine veya bu kimliklerin kendilerinden geri alındığına dair bir iddia ileri sürmemişlerdir. Dolayısıyla Kurulun 29/4/2019 tarihli kararı ile sona eren tanık koruma tedbiri kapsamında uygulanan kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin değiştirilmesi ve düzenlenmesi ve yurt içinde başka bir yerleşim biriminde yaşamalarının sağlanması şeklindeki tedbirlerin sonuçları itibarıyla hukuken ve fiilen devam ettiği ve başvurucuların aksi yönde bir talebi olmadığı sürece şahsi durumlarının eski hâle getirilemeyeceği anlaşılmıştır. Bu kapsamda Daire de kimlik ve yerleşim yeri değişikliğinin koruma tedbirlerinin en etkin hâllerinden olduğuna ve bu tedbirlerin etkilerinin tedbirin kaldırılmasından sonra da devam edeceğine vurgu yaparak iptal davasının reddine karar vermiştir. Dolayısıyla kamu makamlarınca makul ölçüler çerçevesinde başvurucuların yaşamlarına yönelen tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek tedbirlerin alındığı sonucuna ulaşılmıştır.
58. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
2. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
59. Başvurucular, tanık koruma tedbiri programından çıkarılarak maddi yardımlardan yoksun bırakılmaları nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
60. Bakanlık görüşünde; başvurucuların mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, başvurucuların kendi kusurları nedeniyle tanık koruma programından çıkarıldıkları ve kararın hukuken gerekli yargısal denetimlerden geçerek kesinleştiği belirtilmiştir. Ayrıca söz konusu yaptırımın kanunla öngörüldüğü, başvurucuların bu süreçte kendi itirazlarını dile getirebildikleri ve yargısal mercilerin konuyu gerekçeli olarak incelediği öne sürülmüştür.
b. Değerlendirme
61. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri [2. B.], B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60). Somut olayda başvuruculara tanık koruma tedbiri kapsamında yapılan maddi yardımların sonlandırılmasına ilişkin şikâyetin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir.
62. Tanık koruma tedbiri programına alınan kişilere geçici olarak geçimlerini sağlamak amacıyla maddi yardımda bulunulması 5726 sayılı Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca uygulanabilecek tedbirler arasında yer almaktadır. Başvuruya konu maddi yardımların da bu tedbir kapsamında yapıldığı görülmüştür. Kurul kararıyla 21/9/2011 tarihinde uygulanmaya başlayan ve geçici olduğu konusunda kuşku bulunmayan bu tedbir yine Kurul kararıyla 29/4/2019 tarihinde kaldırılmıştır. Maddi yardımlar dâhil olmak üzere tanık koruma tedbirlerin kaldırılmasına ilişkin söz konusu Kurul kararı 5726 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının (ç) bendine dayanmaktadır. Bu kararın iptali talebiyle açılan davaya ilişkin yargısal süreçte başvurucuların itirazları gözetilerek tedbirlerin sona erdirilmesinin hukuka aykırı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Somut olayda başvurucular niteliği itibarıyla geçici olan ve ilgili mevzuat uyarınca tanık koruma tedbirinin kaldırılmasıyla sona eren maddi yardımlardan yedi yıldan daha uzun bir süre boyunca faydalanmışlardır. Dolayısıyla başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının ve meşru bir amacının olduğu, başvuruculara şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği, başvurucuların mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
64. Başvurucular, haklarında uygulanan tanık koruma tedbiri nedeniyle tarafı oldukları yargılamalara ilişkin tebligatların tanık koruma birimi görevlileri tarafından yapılması gerekirken bu tebligatların bulundukları adreslere yapılmaması nedeniyle söz konusu yargısal süreçleri takip edemediklerini ve yasal haklarını etkili şekilde kullanamadıklarını beyan ederek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, bu iddiaya ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
b. Değerlendirme
65. Başvurucuların anılan ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı bağlamında incelenecektir.
66. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19; Veli Özdemir [1. B.], B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
67. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa'ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, § 24).
68. Somut olayda başvurucular A.D. ve T.D. tarafı oldukları hangi dava kapsamında hangi kararın tebliğ edilmediğini açıklamadan soyut ve genel ifadelerle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu itibarla başvurucular, ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüklerini yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucuların bu iddialarını temellendiremedikleri sonucuna ulaşılmıştır.
69. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliklerinin gizli tutulması taleplerinin KABULÜNE,
C.1. H.O.D., H.D. ve E.D. yönünden başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. A.D. ve T.D. yönünden yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. A.D. ve T.D. yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. A.D. ve T.D. yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının A.D. ve T.D. yönünden İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/7/2025tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.