AYM'nin 2021/13454 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 11/6/2025 tarihli ve 2021/13454 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
ZİLAN ESEN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/13454) |
Karar Tarihi: 11/6/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
Rıdvan GÜLEÇ |
||
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Raportör |
: |
Kübra ÇİFTÇİ |
Başvurucu |
: |
Zilan ESEN |
Vekili |
: |
Av. Erol KÖÇER |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından lisans öğrencilerine verilen bursun kesilmesi ve yurttan süresiz olarak çıkarılma cezası verilmesi nedeniyle açılan davada karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi olan başvurucu hakkında PKK/KCK terör örgütüne üye olma suçundan Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu, söz konusu soruşturma kapsamında 7/10/2019 tarihinde gözaltına alınmış; 11/10/2019 tarihinde ise tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında Başsavcılığın 25/10/2019 tarihli iddianamesiyle Antalya 10. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ceza Mahkemesi) kamu davası açılmıştır.
3. Söz konusu durum, ilgili mevzuat gereğince Antalya Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün 21/10/2019 tarihli yazısıyla Antalya Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne bildirilmiştir. Bahsi geçen yazının içeriği şöyledir:
"...PKK/KCK terör örgütüne ÜYE olduğu, üyesi olduğu terör örgütünün DGH (Devrimci Gençlik Hareketi adlı yapılanması içerisinde faaliyet gösterdiği, öğrenim gördüğü Akdeniz Üniversitesinde ve Kepez İlçesine bağlı mahallelerde DGH adlı örgütsel yapıyı yeniden etkin kılmaya, terör örgütüne taraftar ve sempatizan kazandırmaya yönelik propaganda ve örgütlenme çalışmaları yürüttüğü, terör örgütünün silahlı gruplarına eleman temin ettiği tespit edilen Zilal ESEN ... 7/10/2019 günü Antalya ilinde yakalanmış, ... 11/10/2019 günü ... TUTUKLANARAK Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi Kurumuna teslim edilmiştir..."
4. Bunun üzerine Gençlik ve Spor Bakanlığı Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü (Genel Müdürlük) 6/11/2019 tarihli yazıyla başvurucuya bildirimde bulunmuştur. İlgili yazının içeriği şu şekildedir:
"Genel Müdürlüğümüzden 20180424970 numara ile almakta olduğunuz bursunuz; Antalya İl Emniyet Müdürlüğü'nün 21/10/2019 tarihli ve 46914323-7433-(12511)-4802 sayılı yazısına istinaden Kasım 2019 ayı itibarıyla kesilmiş olup; ilgi yazıda belirtilen tarihten sonra tarafınıza gönderilen 500 TL tutarındaki bursunuz öğrenim kredisine dönüştürülerek tarafınıza borç kaydedilmiştir."
5. Bu arada Genel Müdürlüğe bağlı bir yurtta kalan başvurucunun, disiplin kurulunun 8/11/2019 tarihli kararıyla yurttan süresiz olarak çıkarılmasına karar verilmiştir. Disiplin Kurulunca verilen karar Genel Müdürlüğe bağlı Yurt İdare ve İşletme Dairesi Başkanlığınca 9/12/2019 tarihinde onaylanmıştır.
6. Bunun üzerine Genel Müdürlük 13/12/2019 tarihli yazıyla başvurucuya bildirimde bulunmuştur. İlgili yazının içeriği şu şekildedir:
"Genel Müdürlüğümüzden 20180424970 numara ile almakta olduğunuz bursunuz; Antalya İl Emniyet Müdürlüğü'nün 21/10/2019 tarihli ve 46914323-7433-(12511)-4802 sayılı yazısına istinaden Kasım 2019 ayı itibarıyla kesilmiş ve ilgi yazıda belirtilen tarihten sonra tarafınıza gönderilen 500 TL tutarındaki bursunuz öğrenim kredisine dönüştürülerek tarafınıza borç kaydedilmiş idi.
İlgi yazıdan 'yurttan süresiz çıkarma' cezası aldığınız tespit edilmiş olup geri ödeme tarihiniz 1/1/2022 olarak düzenlenmiştir."
7. Başvurucu, söz konusu işleme karşı Ankara 9. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) iptal davası açmıştır.
8. Bu arada başvurucu hakkında Ceza Mahkemesinde görülen davada 8/1/2020 tarihli ilk duruşmada başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.
9. İptal davasına bakan İdare Mahkemesi 29/9/2020 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Başvurucu anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İdare Mahkemesinin davanın reddine ilişkin gerekçesi şöyledir:
"...davacının Akdeniz Üniversitesi öğrencisi olduğu, Antalya Emniyet Müdürlüğünün 21/10/2019 tarih ve 4802 sayılı yazıları ile 'PKK/KCK terör örgütüne üye olduğu, üyesi olduğu terör örgütünün DGH adlı yapılanması içerisinde faaliyet gösterdiği, öğrenim gördüğü Akdeniz Üniversitesinde ve Kepez İlçesine bağlı mahallelerde DGH adlı örgütsel yapıyı yeniden etkin ve örgütlenme çalışmaları yürüttüğü, terör örgütüne taraftar ve sempatizan kazandırmaya yönelik propaganda ve örgütlenme çalışmaları yürüttüğü, terör örgütünün silahlı gruplarına eleman temin ettiği tespit edilen davacının yakalandığı, Antalya CBS 2018/85344 sayılı dosyasında yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanarak Antalya L Tipi Kapalı Cezaevi Kurumuna teslim edildiği'nin bildirilmesi üzerine 6/11/2019 tarih ve E.1272681 sayılı işlem ile davacıya öğrenim bursunun Kasım/2019 ayı itibarıyla kesildiği ve Emniyet Müdürlüğü yazısında belirtilen tarihten sonra ödenen 500 TL tutarındaki bursun öğrenim kredisine dönüştürülerek borç kaydedildiğinin bildirildiği, daha sonra Yurt İdare ve İşletme Daire Başkanlığınca davacı hakkında yurttan süresiz çıkarma cezası verildiğinin 9/12/2019 tarih ve E.1450193 sayılı yazı ile bildirilmesi üzerine, söz konusu yazılara istinaden borç çıkarılan tutarın geri ödeme tarihinin 1/1/2022 olarak düzenlendiğinin bildirilmesine ilişkin 13/12/2019 tarih ve E.1483113 sayılı işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurt İdare ve İşletme Yönetmeliği hükümlerine göre Kurum yurtlarından süresiz çıkarma cezası alan öğrencilerin burslarının kesileceği tartışmasızdır.
Olayda dava konusu işlemde herhangi bir mevzuat hükmünden söz edilmemekle beraber, davalı idarenin savunma dilekçesinde Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Burs-Kredi Yönetmeliği'nin 'Kurum Yurtlarından Çıkarılma Halinde Bursun Kesilmesi' başlıklı 28. maddesinden ve bursun kesilmesini düzenleyen 31. maddesinden söz edildiği, bu hâlde dava konusu işlemin mevzuat olarak bu düzenlemelere dayandırıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, her ne kadar 6/11/2019 tarihli işlemle Antalya İl Emniyet Müdürlüğü yazısına istinaden bursun kesildiği belirtilmekte ise de, bu işlemden sonra davacının yurttan süresiz çıkarma cezası aldığının tespit edildiğinden bahisle davacının bursunun kesilmesine ve öğrenim kredisine dönüştürülerek borç çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği ve işbu davada da söz konusu işlemin dava konusu edildiği görüldüğünden yukarıda yer verilen Yönetmelik hükmü uyarınca bağlı yetki kuralı kapsamında, yurttan süresiz çıkarma cezası almış olan davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir."
10. Ceza Mahkemesi 14/1/2021 tarihinde başvurucunun terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine dair mahkûmiyetine yetecek şekilde, her türlü şüpheden uzak, kesin ve ikna edici delil bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar vermiştir. Anılan karar istinaf edilmeden kesinleşmiştir.
11. Bu süreçte İdare Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın istinaf incelemesini yapan Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi ise 28/1/2021 tarihinde istinaf başvurusunun kesin olarak reddine karar vermiştir.
12. Başvurucu, nihai hükmü 18/2/2021 tarihinde öğrendikten sonra 16/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
13. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
14. Başvurucu burs kesme işleminin gerekçesinin yurttan süresiz olarak çıkarılması olmadığını, Emniyetin bildirimi üzerine bursunun kesildiğini, iddialarının Mahkemece dikkate alınmadığını, aynı konuya ilişkin mahkemelerin birbirinden farklı kararları bulunduğunu, mahkeme kararlarında yeterli gerekçe bulunmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır. Başvurucu ayrıca hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararı olmadığı hâlde İdare Mahkemesi kararında kullanılan dil nedeniyle mahkûmiyet hükmü varmış gibi bir izlenim oluşturulduğunu, İdare Mahkemesi kararında terör örgütü üyesi olarak kabul edildiğini, bu durumda beraat kararının anlamsız hâle geldiğini, masumiyetine gölge düşürüldüğünü, mahkeme kararları arasında çelişkili bir durum oluşturulduğunu belirterek de masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüş yazısında; başvurucunun eğitim hakkına yönelik şikâyetleri yönünden bursunun kesilmesinin eğitim hakkı kapsamında kalmadığı, masumiyet karinesinin ihlal edildiği şikâyeti yönünden ise mahkemelerin başvurucuyu suçlayıcı bir dil kullanmadıkları belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun açmış olduğu davada İdare Mahkemesi, başvurucunun yurttan süresiz olarak çıkarma cezası aldığını, ilgili Yönetmelik hükmü uyarınca söz konusu cezanın sonucu olarak bağlı yetki kapsamında bursunun kesildiğini ve söz konusu bursun öğrenim kredisine dönüştürülerek borç kaydı oluşturulduğunu, dolayısıyla burs kesme ve öğrenim kredisine dönüştürerek borç kaydı oluşturma işlemlerinde hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek davayı reddetmiştir (bkz. § 9).
17. Başvurucu hakkında tesis edilen idari işlemlerin kronolojisine bakıldığında, ilk olarak burs kesme işleminin (6/11/2019 tarihli yazıyla) sonrasında yurttan çıkarılma işleminin (9/12/2019 tarihli yazıyla) tesis edildiği görülmüştür. Bu işlemlerden sonra 13/12/2019 tarihli yazıyla; başvurucuya daha önce bursunun kesildiği, şimdi ise yurttan süresiz olarak çıkarma cezası aldığının tespit edildiği, geri ödeme tarihinin 1/1/2022 olduğu bildirilmiştir. Başvurucu 13/12/2019 tarihli son işleme karşı dava açmıştır. Esasen davaya konu edilen işlemde yeni olarak ortaya çıkan olgu, borcun geri ödeme tarihinin belirlenmesidir. Ancak İdare Mahkemesi esasen geri ödeme tarihinin belirlenmesine ilişkin olan 13/12/2019 tarihli davaya konu işlemi, burs kesme ve öğrenim kredisine dönüştürerek borç kaydı oluşturma işlemi olarak kabul etmiştir. Bununla birlikte ne İdare ne de İdare Mahkemesi 6/11/2019 tarihli burs kesme işlemi ile 9/12/2019 tarihli süresiz olarak yurttan çıkarma işleminin başvurucuya 13/12/2019 tarihli işlem dışında başka bir işlemle tebliğ edildiğine, dolayısıyla özellikle de yurttan çıkarma işlemine karşı dava açabilme imkânı tanındığına dair bir bilgi vermemektedir. Başvurucunun idari yargıda açılmış başka bir davası da bulunmamaktadır. Tüm bu tespitler dikkate alındığında, başvurucunun burs kesme, borç kaydı oluşturma, yurttan çıkarma ve borcun geri ödeme tarihinin belirlenmesine ilişkin işlemlerin tamamını davaya konu edilen 13/12/2019 tarihli işlemle öğrendiği kabul edilmiştir.
18. Bu durumda dava konusu işlem tek bir belge olmakla birlikte dört farklı idari işlemi içinde barındırmaktadır (bkz. § 6). Başka bir deyişle dava konusu işlem; sadece burs kesme ve öğrenim kredisine dönüştürerek borç kaydı oluşturma işlemlerinden oluşmamakta bu işlemlere ek olarak başvurucunun yurttan süresiz olarak çıkarılması ve oluşturulan borcun ödeme tarihinin belirlenmesi işlemlerini de içermektedir. İdare Mahkemesinin, burs kesme ve öğrenim kredisine dönüştürerek borç kaydı oluşturma işlemlerinin gerekçesini -işlemlerin tesis edilme tarihleri buna imkân vermediği hâlde- yurttan süresiz olarak çıkarılma olarak kabul etmesi, sonrasında ise bu işlemlerin bağlı yetki kapsamında tesis edildiğini belirterek yurttan süresiz olarak çıkarılma işleminin hukukiliğine ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmamış olması uyuşmazlığın esasına ilişkin konunun çözüme kavuşturulmadığını göstermektedir. Bu sebeple belirtilen ihlal iddiaları mahiyeti itibarıyla karar hakkı kapsamında incelenmiştir.
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
20. Anayasa'nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir karar verilmesini isteme güvencesini de sağlar. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkeme hakkı şeklinde genel bir hakkı düzenlediğini kabul etmekte ve bu hakkın karar hakkını da içerdiğini ifade etmektedir (İbrahim Demiroğlu [GK], B. No: 2017/15698, 26/7/2019, § 54).
21. Adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını içerir. Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Zira dava hakkını kullanan bireyin asıl amacı davanın sonunda, uyuşmazlık konusu ettiği talebinin esasıyla ilgili olarak bir karar elde edebilmektir. Bir başka ifadeyle dava sonucunda şayet bir karar elde edilemiyorsa dava açmanın da bir anlamı kalmayacaktır. Öte yandan karar hakkı bireylerin sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence altına almaz. Bu hak aynı zamanda dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir (İbrahim Demiroğlu, § 55).
22. Kuşkusuz söz konusu dava, yargılama usulü kuralları gereğince uyuşmazlığın esasının incelenemediği birtakım kararlarla da neticelenmiş olabilir (düşme/açılmamış sayılma/karar verilmesine yer olmadığı/süre aşımı vb.). Bu durum kural olarak karar hakkı yönünden bir sorun teşkil etmez. Zira söz konusu hakkın sağladığı güvence bakımından önemli olan husus; açıldığı sırada davanın -usule ilişkin sorunlar hariç- uyuşmazlığın esasını çözüme kavuşturma potansiyeline sahip, bir başka ifadeyle dava açılmasındaki asıl amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasıdır (İbrahim Demiroğlu, § 56).
23. Somut olayda uygulama alanı bulan Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurt İdare ve İşletme Yönetmeliği'nde Kurum yurtlarından süresiz çıkarma cezası alan öğrencilerin burslarının kesileceğine dair düzenleme yer almaktadır. Nitekim İdare Mahkemesi de kararında anılan düzenlemeye dayanmıştır. Ancak başvurucu hakkında tesis edilen idari işlemlerin kronolojisine bakıldığında ilk olarak burs kesme işleminin (6/11/2019 tarihli yazıyla) sonrasında yurttan çıkarılma işleminin (9/12/2019 tarihli yazıyla) tesis edildiği görülmüştür. Dolayısıyla burs kesme işleminin hukuki dayanağının yurttan çıkarılma olarak gösterilmesi fiilen mümkün değildir. Kaldı ki gerek 6/11/2019 tarihli burs kesme işleminde gerekse de davaya konu edilen 13/12/2019 tarihli bildirim işleminde (bkz. §§ 4, 6) dayanak olarak Antalya Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün ilgili yazısı (bkz. § 3) gösterilmiştir.
24. Bununla birlikte İdare Mahkemesi, kuvvetle muhtemel usul ekonomisini gözeterek 13/12/2019 tarihli yazının içeriğinde burs kesme işleminden bahsedilmiş olmasını, bu tarihte artık başvurucunun süresiz olarak yurttan çıkarma cezası almış olmasını, ayrıca başvurucunun dava dilekçesinin daha çok burs kesme üzerinde yoğunlaşmış olmasını da dikkate alarak davanın esasını burs kesme olarak belirlemiş ve burs kesme işlemini 13/12/2019 tarihli işlem olarak kabul etmiştir. Ancak Mahkeme, 13/12/2019 tarihli işlem içeriğinde yer alan (bkz. §§ 16, 17) diğer işlemler -özellikle de yurttan çıkarma işlemi- hakkında bir değerlendirme yapmamıştır. Dahası Mahkeme, davanın esası olarak belirlediği burs kesme işleminin idarece yurttan çıkarılmanın sonucu olarak bağlı yetki çerçevesinde tesis edildiğini belirterek davayı reddetmiştir. Bu durum başvurucunun davasının esasını inceletmesini imkânsız hâle getirmiştir.
25. Neticede yargılama mercilerinin usul ekonomisini gözeterek oluşturmuş olduğu kabuller, başvurucunun hukuksal durumunu etkileyen idari işlemden doğan uyuşmazlık hakkında karar verilmemesine yol açmış, bu durum sebebiyle başvurucuya ağır bir külfet yüklenmiştir (benzer kararlar için bkz. Şenol Arslan [2. B.], B. No: 2017/40261, 15/9/2020; Kürşat Oğuz Yaykaşlı [1. B.], B. No: 2017/34297, 4/11/2020; Süleyman Filiz [2. B.], B. No: 2018/26987, 16/12/2020). Bu itibarla başvurucunun yurttan çıkarılmasına ilişkin işlemin İdare Mahkemesince incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
27. Öte yandan başvurucu, hem İdarenin hem de İdare Mahkemesinin kullandığı dil nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Öncelikle masumiyet karinesi açısından sorunlu bulunan Emniyet Müdürlüğü yazısıyla ilgili olarak İdare Mahkemesince herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, bu yazının Mahkemece işlemlerin silsilesini anlatmak adına kullanıldığı, özellikle kararın hüküm kısmında burs kesme işleminin gerçek dayanağının yurttan çıkarma işlemi olduğuna dikkat çekilerek ilgili yazının dışlandığı belirtilmelidir. Bununla birlikte masumiyet karinesi yönünden sorunlu olduğu çok açık olan bir yazının, davanın reddiyle sonuçlanan bir kararda işlemler silsilesini aktarmak adına da olsa özensiz şekilde kullanılmasının, -ilk bakışta- başvurucunun terör örgütleriyle bağlantılı bir suç işlediğine dair bir izlenim oluşturduğu da açıktır. Ancak eldeki başvuruda karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından, başvurucunun ayrıca masumiyet karinesinin ve eğitim hakkının ihlal edildiği iddialarının incelenmesine gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
28. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
29. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
30. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
31. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir. Ayrıca başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin de reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
E. Kararın bir örneğinin karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 9. İdare Mahkemesine (E.2020/99, K.2020/1659) GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
G. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
H. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.