AYM'nin 2021/11242 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 13/5/2025 tarihli ve 2021/11242 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
OSMAN ÇALIŞKAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/11242) |
Karar Tarihi: 13/5/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
Rıdvan GÜLEÇ |
||
Kenan YAŞAR |
||
Yılmaz AKÇİL |
||
Raportör |
: |
Ali Erdem ŞAHİN |
Başvurucu |
: |
Osman ÇALIŞKAN |
Vekili |
: |
Av. Sezen GÖNENÇ |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, isim ve soyisim değişikliği talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Aynı zamanda Gürcistan vatandaşı olan başvurucu; atalarının Osmanlı-Rus savaşı sonrasında Gürcistan'dan Türkiye'ye göç ettiğini, akrabalarının hâlen Batum'da Mzhavanadze soyadını kullandıklarını ve Türkiye'deki sülalesinin de Mzhavanadze olarak tanındığını belirterek isminin Osman Çalışkan soy isminin ise Mzhavanadze olarak değiştirilmesi istemiyle Akçaabat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) ad ve soyad düzeltilmesi davası açmıştır. Başvurucu; dava dilekçesinde ayrıca Batum'da Uluslararası Yatırımcılar Derneği Başkanlığı görevini yürüttüğünü, sık sık buraya gidip geldiğini, çevresinde Osman Çalışkan Mzhavanadze olarak tanındığını ve tüm yazışmalarını bu soyadını kullanarak yaptığını ifade etmiştir.
3. Mahkeme 2/12/2020 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; öncelikle başvurucunun Gürcüce konuşabilmesinin, Gürcü kültürüyle ilgilenmesinin ve Batum'da dernek başkanlığı yapmasının soyadı değişikliği için haklı bir neden oluşturmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucunun çevresinde ve yazışmalarında Mzhavanadze soyadını kullandığına ilişkin dosyaya sunduğu bilgi ve belgelerin yüksek yargı içtihadına göre başvurucuya bir hak kazandırmayacağının altı çizilmiştir. Bunun yanında başvurucunun sahip olduğu Çalışkan soyadının tercih edilir, saygın ve kelime anlamı itibarıyla iş hayatında güzel bir intiba uyandırabilecek nitelikte olduğu belirtilmiştir. Son olarak kolluk araştırmasında başvurucunun Çalışkan soyadıyla tanınmasına ve tanık beyanlarında Mzhavanadze soyadının yanı sıra Çalışkan soyadının da bilinir olduğuna dikkat çekilmiştir. Nihayetinde başvurucunun soyadının Mzhavanadze olarak değiştirilmesinin hukuka aykırı olacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
4. Başvurucu tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf dilekçesinde; dava dilekçesine ek olarak başvurucunun Gürcistan vatandaşlığının bulunduğuna, uzun yıllar Gürcistan Cumhuriyeti Trabzon Başkonsolosluğunda görev yaptığına yer verilerek yabancı bir dilde soyadı almayı yasaklayan bir düzenlemenin bulunmadığı ifade edilmiştir.
5. Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi (Bölge Mahkemesi) 9/2/2021 tarihinde istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararda; Mahkeme kararının 24/12/1934 tarihli ve 2891 sayılı Soyadı Nizamnamesi'nin sırasıyla 5. ve 7. maddelerinde yer verilen "yabancı ırk ve ulus adları soyadı olarak kullanılamaz" ve "yeni takılan soyadları Türk dilinden alınır" hükümleri gözetilerek verildiği, yapılan değerlendirmenin Yargıtay içtihadıyla uyumlu olduğu, davada tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği ve ihtilafın doğru olarak tanımlandığı belirtilmiştir.
6. Başvurucu, nihai kararı 10/2/2021 tarihinde öğrendikten sonra 12/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; atalarının Batum'dan Türkiye'ye göç ettiğini, akrabalarının Batum'da Mzhavanadze soyadını kullandığını, Türkiye'de yaşayan sülalesinin de Mzhavanadze olarak tanındığını, aynı zamanda Gürcistan vatandaşı olduğunu ve ileri düzeyde Gürcüce bildiğini ifade etmiştir. Bununla birlikte Gürcü kültürüyle özel olarak ilgilendiğini, Batum'daki bir dernekte başkanlık yaptığını ve yasal olarak başka bir dilde soyadı almasını engelleyen bir düzenleme bulunmadığını belirtmiştir. Nihayetinde söz konusu açıklamalarına rağmen adının Osman Çalışkan, soyadının ise Mzhavanadze olarak değiştirilmesi talebinin reddedildiğini belirten başvurucu; özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı, eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkınının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda ileri sürdüğü iddialarını yinelemiştir.
9. Başvuru, özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Sevim Akat Eşki [1. B.], B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30; Hacı Ahmet Eskikanbur [2. B.], B. No: 2015/2944, 9/1/2019, § 27; Carlos Hakan Pıles Puıg ve Lucas Pıles Puıg [1. B.], B. No: 2020/8845, 15/3/2023, § 10; H.K. [GK], B. No: 2019/42944, 17/6/2021, § 33).
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Anayasa Mahkemesinin Aslan Faruk Toprak ve Hacı Ahmet Eskikanbur kararlarında; ad ve soyadı değişikliği taleplerinin ileri sürülebilmesine ve incelenmesine olanak sağlayan idari ya da yargısal başvuru yollarının kamusal makamlarca oluşturulması, kapsamı belirli ulusal ve uluslararası düzenlemeler çerçevesinde uygun görülen taleplerin karşılanması gerektiği belirtilmiştir (Aslan Faruk Toprak [2. B.], B. No: 2013/2957, 24/3/2016, § 39; Hacı Ahmet Eskikanbur, § 33; Carlos Hakan Pıles Puıg ve Lucas Pıles Puıg, § 12). Söz konusu kararlarda; nüfus kayıtlarının yalnızca ulusal ölçekte değil uluslararası tüm işlemlerde doğru ve çelişki oluşturmayacak şekilde tutulmasının kamusal makamların görev ve sorumluluğunda olduğuna, Türkiye Cumhuriyeti devletinin taraf olduğu Milletlerarası Ahvali Şahsiye Komisyonu bünyesindeki 14 No.lu Ad ve Soyadlarının Nüfus Kütüklerine Yazılış Şekline İlişkin Sözleşme'nin (14 No.lu Sözleşme) ad ve soyadların yazılışında birliğin sağlanması, farklı ülkelerdeki birbiriyle uyumlu olmayan nüfus kayıtlarının düzeltilmesi ve çelişkilerin giderilmesi konusunda kanuni bir çerçeve sunduğuna dikkat çekilmiştir. Nihayetinde ilgili başvurularda 14 No.lu Sözleşme kapsamında bir değerlendirme yapılması mümkünken bu yönde bir inceleme yapılmadığından ölçülü ve adil bir denge kurulmadığı sonucuyla özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır (Aslan Faruk Toprak, §§ 58-69; Hacı Ahmet Eskikanbur, §§ 33-44).
12. Ancak mevcut başvuruda Türkiye'nin taraf olduğu 14 No.lu Sözleşmeye Gürcistan'ın taraf olmadığı görülmektedir. Bunun yanında başvuru dosyasına sunulan pasaport kaydına göre başvurucunun vatandaşlığı bulunan Gürcistan'da da soyadının Chalıskan olduğu ve resmî olarak Mzhavanadze soyadını kullanmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla somut olayda gerek uluslararası yükümlülükler ve gerekse kayıt uyumsuzluğu bağlamında idari veya yargısal makamları harekete geçirecek koşulların oluştuğu söylenemez.
13. Diğer yandan Anayasa Mahkemesi; kimliğin belirlenmesindeki en önemli unsurlardan olan ismin vazgeçilemezlik, devredilemezlik ve kişiye sıkı surette bağlı olma niteliklerinin kişinin mevcut statüsünü etkilemesi muhakkak olduğundan kişinin isminin korunması ve kamu düzenini bozmadığı müddetçe değiştirilmesine imkân tanınması yönünde devletin pozitif yükümlülüklerinin bulunduğunu değerlendirmiştir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, somut olayın özellikleri gözönünde bulundurularak idari ve yargısal karar vericiler tarafından kişilerin bu yöndeki makul taleplerinin karşılanmasını veya taleplerin reddi durumunda buna ilişkin ilgili ve yeterli gerekçeler sunulmasını gerektirir (Hacı Ahmet Eskikanbur, § 32;H.K., § 36).
14. Kamunun üstün yararının söz konusu olduğu istisnai durumlarda isim değişikliğine ilişkin taleplerin kabul edilmemesi makul karşılanabilir. Ancak bu gibi hâllerde de kamu makamları buna ilişkin ilgili ve yeterli gerekçe sunmalıdır. İdari ve yargısal makamlar her durumda bireyin ismini değiştirebilmesindeki kişisel yarar ile kamu menfaatleri arasında adil bir denge kurmalıdır. Bununla birlikte başvurucunun haklı nedenlerini ortaya koyma ve buna ilişkin delillerini mahkemeye sunma yükümlülüğünün bulunduğu kabul edilmelidir. Haklı nedenin bulunup bulunmadığını anayasal güvenceleri de dikkate alarak değerlendirmek derece mahkemelerinin görevidir (Turgay Karaca [2. B.], B. No: 2018/34343, 27/1/2021, §§ 36, 46; H.K., §§ 40, 41). Bu bağlamda nüfus kayıtlarındaki karışıklığın önlenmesi ve soy bağının sağlıklı bir şekilde tespit edilmesinin temel unsuru olan soyadına ilişkin meselelerin değerlendirilmesinde de anılan mercilerin ilgili ve yeterli gerekçe sunma yükümlülüğü altında bulunduğu kabul edilmelidir.
15. Somut olayda başvurucu, iş ve özel hayatında hâlihazırda Mzhavanadze kelimesini soyadı olarak kullandığını ve Gürcistan ile olan bağlarını gerekçe göstererek soyadı değiştirme talebinde bulunmuştur. Başvuru dosyasına sunulan bilgiler -tanık beyanları ve yazışmalar- ile haricî araştırmalardan -sosyal medya, haberler- elde edilen bulgulara göre başvurucunun yıllardır Osman Çalışkan ad ve soyadının ardından Mzhavanadze kelimesini soyadı olarak kullandığı anlaşılmaktadır. Bu anlamda başvurucunun almak istediği soyadının çevresinde belirli bir ölçüde bilinir hâle geldiğini kabul etmek gerekir. Öte yandan toplum yaşamını düzenleyen hukuk kurallarına uymanın bir gereği olarak kamusal makamlarca kişilere ait çeşitli bilgilerin başta nüfus kütükleri olmak üzere kayıt altına alındığı ve söz konusu nüfus kütüklerinin kamu düzeninin temel dayanaklarından birini oluşturduğu gözetildiğinde sözü edilen bilinirliğin otomatik olarak başvurucunun ilgili talebinin karşılanmasını gerektirmeyeceği de açıktır (nüfus bilgilerinin kamu düzeniyle ilişkisi için bkz. Abdullah Yılmaz [1. B.], B. No: 2018/33702, 15/3/2022, § 36).
16. Ancak somut olayda yargı mercileri, Çalışkan soyadının muteber bir anlama sahip olduğunu, fiilî olarak farklı bir soyadını kullanmanın başvurucuya bir hak kazandırmayacağını ve Soyadı Nizamnamesi'nde yeni soyadının Türk dilinden alınması gerektiğini vurgulamanın dışında Mzhavanadze kelimesinin neden soyadı olarak kullanılamayacağına ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Ayrıca başvurucunun Gürcistan ile olan bağlarını -dil, kültür, iş- soyadı değişikliği için haklı bir neden olarak kabul etmeyen yargı mercileri, mevcut durumun neden isim değişikliği için yeterli olmadığını ve değişiklik talebinin reddinin kamusal menfaat çerçevesindeki gerekliliklerini yeterli gerekçeyle ortaya koymamıştır. Dolayısıyla somut olayda yukarıda belirtilen bağlamlarda isim değişikliğinden beklenen kişisel menfaat ile kamusal menfaat arasında adil bir dengeleme yapıldığı söylenemeyecektir.
17. Bununla birlikte Mahkemenin tanıklarca başvurucunun Mzhavanadze olarak tanındığının belirtilmesine rağmen salt bu kimselerin Çalışkan soyadından da haber olduklarını beyan etmelerini ve kolluk tutanağında başvurucunun Çalışkan soyadıyla bilindiğinin belirtilmesini değerlendirerek çevresel tanınırlık üzerine bir inceleme ve gerekçelendirme yaptığı gözönüne alındığında başvurucunun iddialarının karşılandığı da söylenemez. Son olarak başvurucu soyadı değişikliği talebinin yanı sıra mevcut soyadı olan Çalışkan kelimesinin ikinci isim olarak nüfus kayıtlarına işlenmesi talebinde bulunmuşsa da mahkemelerce bahse konu talebe ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Buna göre somut olayın koşullarında, başvurucunun haklı nedenini ortaya koymak bakımından üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediğine ya da ortaya konulan nedenlerin yeterli olup olmadığına ilişkin mahkeme gerekçelerinin ilgili ve yeterli olmadığı anlaşılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. H.K., § 49).
18. Neticede isim değişikliği konusunda çatışan menfaatlerin dengelenmesine yönelik somut başvuru özelinde değerlendirme yapılmaması ve ret kararının anayasal güvenceleri gözeten ilgili ve yeterli gerekçe içermemesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı yönünden devletin pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki karar için bkz. Turgay Karaca, §§ 48, 49).
19. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
20. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
21. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
22. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Akçaabat 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2019/292, K.2020/321) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.