ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2020/40116 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2020/40116 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 17/7/2025 tarihli ve 2020/40116 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

E.B.Y. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/40116)

Karar Tarihi: 17/7/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Yıldız SEFERİNOĞLU

Kenan YAŞAR

Ömer ÇINAR

Metin KIRATLI

Raportör

:

Kamber Ozan TUTAL

Başvurucu

:

E.B.Y.

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; meslekten uzaklaştırma kararı ile meslekten çekilme tarihleri arasındaki dönem için parasal hakların ödenmesi talebiyle açılan davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, mahrum kalınan parasal hakların ödenmemesi nedeniyle de mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, Cumhuriyet savcısı olarak görev yapmaktayken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca (HSYK/HSK) 10/8/2016 tarihinde açığa alınmış; 31/8/2016 tarihinde ise meslekten çıkarılmıştır.

3. Başvurucu 8/5/2017 tarihinde meslekten çekilme talebinde bulunmuştur. HSK 16/5/2017 tarihinde başvurucunun talebini kabul etmiştir.

4. Başvurucunun meslekten çıkarma kararına karşı yeniden inceleme yapılması talebi üzerine HSK 31/5/2017 tarihinde başvurucu hakkındaki meslekten çıkarma kararının kaldırılmasına karar vermiştir. HSK, meslekten çekilme talebi hakkında ise 16/5/2017 tarihinde karar verildiğini tespit etmiş ve meslekten çekilme talebi kabul edilen başvurucunun görevi sona erdiğinden göreve yeniden başlatılması hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

5. Başvurucu 28/2/2019 tarihinde açığa alınma tarihi ile meslekten çıkarma kararının kaldırılarak istifasının kabul edildiği tarih arasında mahrum kaldığını iddia ettiği parasal haklarının iadesini talep etmiştir.

6. Develi Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) 22/3/2019 tarihinde başvurucunun talebini reddetmiştir. Başsavcılık kararında 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 3. maddesi uyarınca kamu görevine iade edilenlerin göreve başlama hâli bulunmaması nedeniyle talebe konu dönemler için maaş ödemesinin yapılamayacağını açıklamıştır.

7. Başvurucu 6/5/2019 tarihinde talebinin reddi hakkındaki işlemin iptali ve parasal haklarının ödenmesi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) karşı dava açmıştır.

8. Konya İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 19/11/2019 tarihinde süre aşımı nedeniyle davayı reddetmiştir. İdare Mahkemesi, kararın gerekçesinde öncelikle 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda dava açma sürelerini öngören 10. ve 11. maddelerine ilişkin açıklamada bulunmuştur. Buna göre hukuk aleminde mevcut olan işlemin kaldırılması, düzeltilmesi veya değiştirilmesine yönelik başvuruların 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesine tabi olduğunu açıklamıştır. Bu açıklamalar ışığında somut olayıdeğerlendiren İdare Mahkemesi, başvurucunun meslekten çıkarılma kararının yeniden incelenmesi ve meslekten çekilme talepleri hakkında HSK'nın 31/5/2017 tarihinde karar verdiğini kaydetmiş; başvurucu açığa alındığı tarih ile meslekten çekilme tarihi arasındaki parasal haklarının ödenmesini talep ettiğinden dava açma süresinin 11. madde kapsamında kaldığını belirtmiştir. HSK'nın 31/5/2017 tarihli meslekten çıkarma kararının kaldırılmasına ilişkin işleminin tebliğiyle altmış günlük dava açma süresinin başlayacağını, buna karşılık başvurucunun 28/2/2019 tarihinde idareye başvurması ve 2/5/2019 tarihinde dava açmasının süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine imkân vermediğini ifade etmiştir.

9. Başvurucu; HSK'nın 31/5/2017 tarihli kararında parasal haklarına ilişkin bir işlem tesis edilmediğini, söz konusu parasal haklarına dair ilk olarak Başsavcılıkça tesis edilen işlemin 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında kaldığını ve davayı süresinde açtığını belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

10. Konya Bölge İdare Mahkemesi 15/10/2020 tarihinde kararı hukuka uygun bulduğunu belirterek istinaf başvurusunu kesin olmak üzere reddetmiştir.

11. Başvurucu, nihai hükmü 14/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 14/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

13. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucu; İdare Mahkemesinin dava açma süresini başlattığı 31/5/2017 tarihli HSK kararının dava konusu olan maaş ve diğer özlük haklarının ödenmesine ilişkin olmadığını, dava açma süresinin Başsavcılığa yaptığı başvuru üzerine söz konusu taleple ilgili olarak ilk defa tesis edilen işlem niteliğinde olan karar tarihinden itibaren başlatılması gerektiğini, dava açma süresinin hesaplama usulünün hatalı olduğunu belirterek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve başvurunun koşulları dikkate alınarak inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir.

15. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen [2. B.], B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

16. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç [1. B.], B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

17. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen mahkemelere aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın şartları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım [1. B.], B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46).

18. Başvurucunun açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. İdare Mahkemesi, HSK'nın 31/5/2017 tarihinde tesis ettiği işlemden itibaren 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesinde öngörülen süre içinde dava açılmadığını belirterek davayı süre aşımından reddetmiştir. Başvurucu, HSK'nın 31/5/2017 tarihli kararında parasal haklarına dair bir işlem tesis edilmediğini ve 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca davayı süresi içinde açtığını ileri sürmüştür. İdari yargılama usulüne ilişkin kuralların yorumlanması ve uygulanmasında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça yetkinin idari yargı makamlarına ait olduğu hatırlatılmalıdır. Meslekten ayrılma tarihinden önceki dönem yönünden parasal haklarının ödenmesini talep eden başvurucunun meslekle ilişiğinin HSK'nın 31/5/2017 tarihli kararıyla kesildiği kaydedilmelidir. Dolayısıyla İdare Mahkemesinin dava açma süresinde HSK'nın 31/5/2017 tarihli kararını esas almasının keyfî olduğu veya bariz takdir hatası içerdiği söylenemez. Bu nedenle müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunduğu kabul edilmelidir.

19. İdari bir işleme karşı açılacak davada süre koşulu öngörülmesinin hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan idari istikrarın sağlanması şeklinde meşru bir amacı bulunmaktadır. Müdahalenin ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesinde öncelikle HSK'nın 31/5/2017 tarihinde tesis ettiği işlemle başvurucunun meslekten ayrıldığı olgusunun ortaya çıktığı, bir diğer ifadeyle başvurucunun göreviyle ilişiğinin sona erdiği belirtilmelidir. Başvurucunun süre aşımı gerekçesiyle reddedilen davasına konu talebi de meslekten ayrıldığı tarih öncesi açıkta geçirdiği dönemde mahrum kaldığı parasal hakların tazmin edilmesine ilişkindir. Dolayısıyla İdare Mahkemesinin açığa alınma ve meslekten çekilme tarihleri arasındamahrum kalınan parasal hakların ödenmesi için açılan davada dava açma süresinin başlangıcını HSK'nın 31/5/2017 tarihinde tesis ettiği işlemden itibaren başlatması keyfî ve temelsiz değildir. Öte yandan başvurucunun meslekten çıkarma kararının kaldırılması ve meslekten çekilme talebinin kabul edilmesi hakkındaki karar tarihi ile başvurucunun parasal hakların ödenmesi talebiyle idari makamlara yaptığı başvuru tarihi arasında geçen süre de gözetildiğinde İdare Mahkemesi yorumunun da başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız hâle getirecek nitelikte katı bir yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır.

20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

21. Başvurucu, açığa alınma tarihinden meslekten çekilme tarihine kadar olan parasal haklarının ödenmediğini ve benzer durumdaki kişilere ödemelerin yapıldığını ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, başvurucunun mülkü veya meşru beklentisi bulunmadığı ve ayrımcılık iddiasını temellendiremediği belirtilmiştir.

22. Başvurunun bu kısmındaki iddialar mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

23. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermesi gerekir (İsmail Buğra İşlek [1. B.], B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17). Anayasa Mahkemesi Abdulkadir Güneşdoğdu ([1. B.], B. No: 2013/6590, 21/1/2015) ve Ali Rıza Baylı ([2. B.], B. No: 2014/2458, 5/7/2017) kararlarında, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri süren ancak idari işlemler için süresinde dava açmayan başvurucuların hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmediğini, bu nedenle başvuru yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuruda bulunduklarını belirtmiş; başvuruları başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulmuştur (Abdulkadir Güneşdoğdu, §§ 61-63;Ali Rıza Baylı, §§ 52, 53).

24. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarını dile getirebileceği dava süre aşımı yönünden reddedilmiştir. Yukarıda mahkemeye erişim hakkı kapsamında yapılan tespitler de gözetildiğinde başvurucu, iddiaya konu şikâyeti yönünden söz konusu olağan hukuk yolunu tüketme konusunda üzerine düşen gerekli özeni göstermemiştir. Buna göre başvuru yollarının usulüne uygun olarak tüketildiğinden söz edilemez.

25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

C. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-202040116-basvuru-numarali-karari