AYM'nin 2020/2364 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 30/7/2025 tarihli ve 2020/2364 başvuru numaralı kararı
|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
|
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
YÜCE FUAT URAL BAŞVURUSU |
|
(Başvuru Numarası: 2020/2364) |
|
Karar Tarihi: 30/7/2025 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
|
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
Selahaddin MENTEŞ |
||
|
Muhterem İNCE |
||
|
Yılmaz AKÇİL |
||
|
Raportör |
: |
Muhammed Cemil KANDEMİR |
|
Başvurucu |
: |
Yüce Fuat URAL |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamu görevlisinin idareye verdiği dilekçede kullandığı ifadelerden dolayı disiplin cezası ile cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/1/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı dönemde sırasıyla Manisa ve İzmir İl Emniyet Müdürlüklerinde bilgisayar işletmeni olarak görev yapmaktadır. Başvurucu aynı zamanda Emniyet Genel Müdürlüğü Bünyesinde Merkez ve Taşra Teşkilatlarında Çalışan Tüm Diğer Hizmet Sınıflarına Dâhil Personel Sendikası (Tüm Emniyet-Sen) kurucu başkanıdır.
7. Somut olay, Anayasa Mahkemesinin 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde yer alan "emniyet teşkilâtında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personelin" sendika üyesi olamayacağına ilişkin kuralı iptal etmesi etrafında şekillenmiştir (AYM, E.2013/130, K.2014/18, 29/01/2014).
8. Anılan karar üzerine Kayseri İl Emniyet Müdürlüğünde bilgisayar işletmeni olarak görev yapan M.D., sivil personelin sendika kurup kuramayacağını 6/2/2014 tarihinde elektronik posta yoluyla müdürlük makamına sormuştur. İdare 18/2/2014 tarihli cevap yazısında, mevzuata göre sendika kurmanın veya sendika üyesi olmanın mümkün olmadığını ve aksi yönde hareket eden personel hakkında disiplin soruşturması yapılacağını belirtmiştir. Öte yandan idarenin cevap yazısıyla aynı tarihte emniyet teşkilatında görev yapan bir grup sivil memur tarafından başvurucunun kurucu başkan, M.D.nin ise kurucu başkan yardımcısı olarak belirlendiği Tüm Emniyet-Sen kurulmuştur.
9. Başvurucu, idarenin 18/2/2014 tarihli cevap yazısına ilişkin olarak sendika kurucu başkanı sıfatıyla Kayseri Emniyet Müdürlüğüne 19/2/2014 tarihli bir dilekçe göndermiştir. Anılan dilekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"...Tüm Emniyet-Sen kurucu başkan yardımcısı M.D.'nin 6/2/2014 tarihinde makamınıza göndermiş olduğu e mail de sormuş olduğu emniyet teşkilatında çalışan sivil personelin sendika kurup kuramayacağına ilişkin dair soruya,... Müdürlüğünün vermiş olduğu özensiz ve ülkemizde yaşanan güncel gelişmelerden uzak cevabi yazıda Anayasa Mahkemesinin 29/1/2014 tarihinde vermiş olduğu karar göz ardı edilmiş ve ... Kanun'da yapılan düzenleme yok sayılarak sendika kuran ve kurulu bir sendikaya üye olan emniyet teşkilatında çalışan diğer hizmet sınıflarına dahil personele idari soruşturmalar açılacağı belirtilmiştir.
Emniyet Teşkilatı kurum olarak bir disiplin kurumu olarak bilinse de aslında bu durumun sadece bir görüntü olduğu, tüm kurum mensuplarının içinde yaşayarak öğrendiği bir gerçektir.
Son 15 aylık süre içerisinde bu durum iyice açığa çıktı. Sendikal çalışmaların engellenmesi için Emniyet Genel Müdürünün altında imzası olan 3 adet genelge 2-3 gün içinde tüm ülke sathında personelin tamamına ağır uyarılar ve korkutmalar eşliğinde tebliğ edilirken bu genelgelere uymayan personel ağır suçlamalar, suç isnatları ve uydurulmuş suçlarla karşı karşıya kalırken ve yine sosyal medyada "Allah" diyene "Maşallah" diyene dahi soruşturmalar açılırken insanların işleri ile ekmekleri ile oynayıp mesleklerinden atılırken yine altında aynı Emniyet Genel Müdürünün imzası bulunan 2012/77 ve 2013/78 sayılı taşıt genelgeleri ısrarla uygulanmamaktadır.
Bu noktada soruyorum personel çalışma koşullarının iyileşmesi, özlük haklarının geliştirilmesi ve emeklilik dönemini daha rahat şartlarda geçirmek için mücadele ederken, iş yerlerinde amirleri tarafından tekme tokat dövülürken karşılaştığı sorunlara bir şekilde çareler aradığında suçlu oluyor da rütbeli rütbeli personelimiz suç işleme özgürlüğüne, mahiyetindeki personele hakaret etme veya fiziki olarak tekme tokat dövme özgürlüğüne sahip mi oluyor?
Eğer böyle ise bu kurum bir disiplin kurumumu oluyor yoksa başka bir şey mi? Kendi haklarına ve can güvenliğine sahip olmayan insanlar nasıl olacakta halkın can, mal ve hayatını koruyacak?
Unutmayın adalet herkese bir gün gerekli olacaktır."
10. Bahse konu dilekçede kullanılan ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmış ve başvurucunun savunması istenilmiştir. Başvurucu süresi içinde savunma talebine cevap vermemekle birlikte daha sonra verdiği dilekçede -soruşturma raporunda alıntılandığı kadarıyla- "...yine eskimiş sorularınızla karşılaştığımda ve hukuk tanımazlığınıza tekrar şahit olduğumda nedense yine şaşırmadım,... sizin bu eyleminiz de Anayasal düzene karşı işlenen suçlar bürosu savcılarınca soruşturulmaya, TCK 118. maddesi kapsamında soruşturulmaya mahkum kalacaktır..." şeklinde ifadeler kullanmıştır.
11. Soruşturma neticesinde, kullanılan ifadelerin; tehditkâr, tahkir ve tezyif edici, akıl verici olduğu ve başvurucunun ön yargılı olduğunu gösterdiği belirtilmiştir. Bunun yanında başvurucunun söz konusu tutum ve davranışlardan sendika tüzel kişiliğin arkasına sığınarak kurtulamayacağı ve eylemlerinden dolayı memur sıfatıyla disiplin yönünden de sorumlu olduğu ifade edilmiştir. Nihayetinde Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Disiplin Kurulunun (Disiplin Kurulu) 17/2/2015 tarihli kararıyla başvurucunun 24/4/1979 tarihli ve 16618 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü'nün (Tüzük) 7. maddesinin birinci fıkrasının D bendinin (3) numaralı alt bendinde "Görev içinde veya dışında amir ya da üstlerinin eylem veya işlemlerini olumsuz yönde eleştirici nitelikte söz söylemek ya da yazı yazmak" uyarınca 24 ay süreli kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Öte yandan başvurucunun yükselebileceği kadronun en son kademesinde bulunduğu gözetilerek anılan ceza 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca brüt aylığının 1/2 oranında kesilmesi şeklinde uygulanmıştır.
12. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali talebiyle dava açmıştır. Manisa 1. İdare Mahkemesi 9/3/2017 tarihinde disiplin cezasının iptaline karar vermiştir. Kararda, emniyet mensuplarının kuruma aksaklıklar veya iyileştirmeler hususlarındaki görüşlerini iletmelerinin mümkün olduğu ancak yazının üslubu, kuruma iletilme yöntemi, yazışma kurallarına uygunluğu ve dili ile fiilin meydana geliş şekli, seyri ve emniyet hizmetlerinin kendisine özgü yapısı (hiyerarşisi) nazara alındığında soyut ve genel nitelikli iddialarda bulunan başvurucunun üstlerine ve amirlerine karşı eleştirici, önyargılı ve itham edici bir tutum sergilediği, dolayısıyla eleştiri sınırlarını haksız bir şekilde aştığı ve isnat edilen fiilin sübuta erdiği sonucuna varılmıştır. Ancak aynı disiplin suçuna ilişkin olarak 23/1/2017 tarihli ve 682 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (682 sayılı KHK)8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının (b) bendinin (5) numaralı alt bendinde 6 ay kısa süreli durdurma cezasının öngörüldüğünü ve lehe olan bu hükmün başvurucu hakkında uygulanması gerektiğinden işlemin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.
13. Bu karara karşı davalı idare istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf başvurusu reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
14. Disiplin Kurulu - anılan mahkeme kararının gerekçesi doğrultusunda- 4/8/2017 tarihli kararıyla başvurucunun "Görev içinde veya dışında amir ya da üstlerinin eylem veya işlemlerini olumsuz yönde eleştirici nitelikte söz söylemek ya da yazı yazmak" fiilini işlediğinin sübuta erdiği gerekçesiyle başvurucuya 682 sayılı KHK'nın 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının (b) bendinin (5) numaralı alt bendi uyarınca 6 ay kısa süreli durdurma cezası vermiş ve bu cezayı brüt aylığın 1/4 oranında kesilmesi şeklinde uygulamıştır.
15. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali talebiyle yeniden idari yargı yoluna başvurmuştur. İzmir 2. İdare Mahkemesi, daha önce verilen iptal kararı gerekçesine yer verdiği kararında; ilgili mevzuata göre polislik mesleğinin yüksek derecede düzen, disiplin ve emirlere mutlak itaat gerektirdiğini, ayrıca bu meslek kapsamında disiplinsiz tutum ve davranışların, telafisi mümkün olmayacak zararlara neden olabileceğini belirterek davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir.
16. Başvurucu, nihai kararı 13/12/2019 tarihinde öğrendikten sonra 10/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu'nun 83. maddesinin 682 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılmadan önceki hâli şöyledir:
"Gerek inzibat komisyonları tarafından ve gerek salahiyet dairesinde re'sen verilecek inzibat cezalarını icap ettiren fiil ve hareketlerin ne olduğunu ve cezaların derece ve miktarı, polis mesleğinin haiz olduğu hususiyet ve ehemmiyet gözetilerek tanzim edilecek nizamnamede tayin olunur. Memuriyette ihraç cezası müstesnadır."
18. Yukarıda anılan hüküm uyarınca çıkarılan mülga Tüzük'ün "Disiplin cezaları" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Emniyet Teşkilatı memurlarına verilecek disiplin cezaları şunlardır:
...
Ç) Kısa süreli durdurma, memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 4, 6 ya da 10 ay için durdurulmasıdır.
D) Uzun süreli durdurma, memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 12, 16, 20 ya da 24 ay durdurulmasıdır.
..."
19. Tüzük'ün "Uzun süreli durdurma" kenar başlıklı 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Uzun süreli durdurma cezasını gerektiren eylem, işlem, tutum ve davranışlar şunlardır:
...
D) 24 ay süreli durdurma;
...
3- Görev içinde ya da dışında amir ya da üstlerinin eylem ya da işlemlerini eleştirici nitelikte söz söylemek ya da yazı yazmak,
..."
20. 682 sayılı KHK'nın "Disiplin cezası verilecek fiiller" kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(4) Kısa süreli durdurma cezasını gerektiren fiiller şunlardır:
...
b) Altı ay kısa süreli durdurma cezasını gerektiren fiiller;
...
5) Görev içinde veya dışında amir ya da üstlerinin eylem veya işlemlerini olumsuz yönde eleştirici nitelikte söz söylemek ya da yazı yazmak."
21. 682 sayılı KHK'nın "Yürürlükten kaldırılan hükümler" kenar başlıklı 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun 82 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 83 üncü, ek 4 üncü, ek 5 inci, ek 6 ncı, ek 7 nci, ek 8 inci ve ek 9 uncu maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır."
22. 682 sayılı KHK'nın "Geçiş hükümleri" kenar başlıklı Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 657 sayılı Kanun, 6413 sayılı Kanun ve 3201 sayılı Kanun ile 23/3/1979 tarihli ve 7/17339 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre resen veya yetkili disiplin kurullarınca verilmiş olan disiplin cezaları bu Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uyarınca verilmiş addolunur"
23. Başvuru konusu müdahalenin dayanağı, OHAL döneminde çıkarılan 682 sayılı KHK'dır. 682 sayılı KHK 31/1/2018 tarihinde kanunlaşmıştır (31/1/2018 tarihli ve 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun ). Yukarıdaki paragraflarda yer verilen kuralların da aynen kanunlaştığı görülmektedir.
24. 7068 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının (b) bendinin (5) numaralı alt bendi Anayasa Mahkemesinin 4/5/2023 tarihli ve E: 2023/24, K:2023/91 sayılı iptal kararı üzerine değiştirilmiştir. Maddenin mevcut hâli şöyledir:
"Görev sırasında veya dışında kurumun hiyerarşik düzenini bozacak veya amirin ya da üstlerinin otoritesini zedeleyecek şekilde amir ya da üstlerinin eylem veya işlemlerini olumsuz yönde eleştirici nitelikte söz söylemek ya da yazı yazmak."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Anayasa Mahkemesi 30/7/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; sendika başkanı sıfatıyla idarenin yasalara ve hakkaniyete aykırı davranışını eleştirdiğini, bu eleştirisini ise basın açıklamasıyla değil posta yoluyla idareye gönderdiği dilekçe aracılığıyla yaptığını ve sert üslupla yapılan açıklamaların da ifade özgürlüğünün korumasından yararlandığını belirterek sendika hakkının ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; ilgili idareden temin edilen görüş ve ilgili belgeler, başvurucunun şikâyetine ilişkin olarak yapılacak incelemede dikkate alınmak üzere ekte gönderildiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne cevap vermemiştir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, önceki kararlarında kamu görevlileri sendikalarının faaliyet alanlarına ilişkin oldukça geniş açıklamalarda bulunmuştur (Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 50, 62; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy [1. B.], B. No: 2018/24874, 31/3/2022, §§ 26, 36). Anayasa'da da sendikaların, üyelerinin çalışma ilişkilerinde ekonomik sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için kurulacağı belirtilmiş olup sendikaların sosyal ve ekonomik faaliyetlerinin de doğrudan sendikaların amaçları doğrultusunda çekirdek faaliyet alanında yer aldığı konusunda şüphe bulunmamaktadır (Ahmet Parmaksız, § 60). Başvurucu, idareye verdiği dilekçesinde; idarenin sendikal haklar konusundaki tavrına ilişkin düşüncelerini ifade etmesinin yanı sıra personelin üstleriyle yaşadığı birtakım olayları eleştirmektedir (bkz. § 9). Başvurucu her ne kadar söz konusu dilekçeyi sendika başkanı sıfatıyla imzalamış ise de dilekçenin sendikaların çekirdek faaliyet alanı ile ilgili olmadığı, bu yönde bir talep içermediği aksine başvurucunun idareye yönelttiği eleştirilerden ibaret olduğu anlaşıldığından somut olaya konu müdahalenin ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
28. Anayasa’nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
29. Başvurucu hakkındaki disiplin cezası, tüm ülkede olağanüstü hâlin (OHAL) devam ettiği bir süreçte 682 sayılı KHK uyarınca verilmiştir. Ancak eldeki başvuruda disiplin cezasına konu fiilin işlendiği ve iptal edilen ilk disiplin cezasının verildiği tarihlerin OHAL dönemi öncesine denk geldiği (bkz. §11) Mahkemenin iptal kararının gereğini yerine getirmek üzere alınan başvuruya konu 4/8/2017 tarihli Disiplin Kurulu kararının OHAL döneminde alınmış olduğu görülmektedir. Anılan müdahalenin OHAL ilanıyla bağlantılı olarak terör örgütlerinin olası saldırılarını engellemek amacıyla verildiğinden ve OHAL'in ortaya çıkardığı tehlikeleri bertaraf etmek amacına yöneldiğinden bahsedilemeyecektir. Başvuru konusu müdahale, süre olarak da OHAL'i aşan sonuçlar doğurduğundan başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğine dair inceleme Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 324; Fatih Kılıç [2. B.], B. No: 2019/6668, 1/3/2023, § 14).
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
31. Kamu görevlisi olan başvurucunun idareye verdiği dilekçede kullandığı ifadelerden dolayı disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
32. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ... aykırı olamaz.”
33. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Buna göre somut olayda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenecektir.
34. Hak ya da özgürlüklere bir müdahale söz konusu olduğunda Anayasa'nın 13. maddesinin emredici hükmü gereğince öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığıdır (kanunilik şartına çeşitli bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35; Sevim Akat Eşki [1. B.], B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Hayriye Özdemir [2. B.], B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61).
35. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin daha esnek uygulandığı idari suçlar yönünden de kanun metninde suç ve cezalara ilişkin olarak genel bir şekilde atıfla yetinilmesi yeterli olmayıp söz konusu düzenlemelerin içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu açıdan kanun, bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek nitelikte olmalıdır (AYM, E.2014/100, K.2015/6, 14/1/2015). Bu nitelikleri haiz bir kanuni düzenleme ile uzmanlık gerektiren veya teknik konulara ilişkin ayrıntıların belirlenmesi konusunda yürütme organına yetki verilmesi, kanuni düzenleme ilkesine aykırılık oluşturmaz. Diğer bir ifadeyle disiplin suç ve cezalarının da çerçevesi kanunla belirlenmeli, kanun bireyler için belirli bir açıklık ve kesinlikte olmalıdır (Tuncer Yığcı [2. B.], B. No: 2015/5402, 6/2/2019, § 47; AYM, E.2018/110, K.2018/99, 17/10/2018; Kardelen Hasret Kaygusuz [2. B.], B. No: 2017/38607, 18/5/2021, § 44).
36. Anayasa Mahkemesi İsmail Karaca ([1. B.], B. No: 2017/26460, 21/4/2021) başvurusunda aynı Tüzük'e dayanılarak yapılan disiplin cezası şeklindeki müdahaleyi ifade özgürlüğü yönünden incelemiş; disiplin suçlarının tüzükle belirlenmesini öngören kanun maddesinin soyut ve genel bir ölçütle Tüzük'e atıf yaptığını belirterek yaptırım konusu eylemleri yasal düzeyde belirlemeyen ve ilgili kişilerin (emniyet teşkilatı mensupları) hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını yeterli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkân tanımayan söz konusu düzenlemeye dayanan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Bununla birlikte aynı düzenlemeye yönelik yapılan itiraz başvurusunda da Anayasa Mahkemesinin benzer değerlendirmelerle ilgili hükmün iptaline karar verdiğini de vurgulamıştır (AYM, E.2015/85, K.2016/3, 13/1/2016; benzer değerlendirmeler için bkz. Seyit Cingöz (2) [2. B.], B. No: 2019/2314, 11/5/2023, § 14).
37. İlk olarak eldeki başvurunun İsmail Karaca ve Seyit Cingöz (2) başvurularından farklı olduğunu belirtmek gerekir. Mezkûr başvurular, Tüzük uyarınca verilen disiplin cezalarına ilişkin olup bu başvurularda Tüzük kapsamında yapılan müdahalelerin kanuni dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle ihlal kararları verilmiştir. Somut başvuruda müdahalenin gerçekleştiği tarihte kanunun bir çerçeve çizmeden Tüzükle disiplin cezası verilmesine imkân tanımıştır. Başvurucuya 17/2/2015 tarihli işlemle Tüzük uyarınca disiplin cezasının mezkûr kararlarımızda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında kanunilik ölçütünü sağlamadığı görülmektedir. Ancak, Tüzük'e göre verilen disiplin cezası iptal edilmiştir. Bu iptal kararının gereğini yerine getirmek için alınan Disiplin Kurulu kararıyla başvurucuya 682 sayılı KHK uyarınca disiplin cezası verilmiştir. Bu sebeplerle, eldeki başvurunun konusu Tüzük uyarınca verilen bir disiplin cezası olmadığından İsmail Karaca ve Seyit Cingöz (2) başvurularından farklı değerlendirme yapılmalıdır.
38. Somut olayda kamu görevlisi olan başvurucu, eylemi nedeniyle Tüzük'ün ilgili maddesi kapsamında disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Bu işlemin iptali talebiyle açılan ilk davada, söz konusu Tüzük'e göre verilmiş olan disiplin cezalarının 682 sayılı KHK'ya göre verilmiş sayılacağı, mezkûr KHK ile başvurucunun fiiline karşılık gelen cezanın azaltıldığı, lehe olan bu cezanın uygulanması gerektiği belirtilerek iptal kararı verilmiştir. Bunun üzerine 682 sayılı KHK uygulanarak başvuruya konu disiplin cezası verilmiştir.
39. Başvuru konusu müdahalenin dayanağı, OHAL döneminde çıkarılan 682 sayılı KHK'dır. 682 sayılı KHK 31/1/2018 tarihinde -7068 sayılı Kanun'la- kanunlaşmıştır (bkz. § 23). Anayasa Mahkemesi hem olağan hem de olağanüstü dönemde uygulama alanı bulan kurallarla ilgili yapılan norm denetimi incelemesinde, kuralın olağan dönemde Anayasa’ya aykırı olduğu yönünde yapılan tespitin kuralın olağanüstü dönemle sınırlı uygulamasını kapsamayacağını kabul etmiştir (AYM, E.2016/205, K.2019/63, 24/07/2019, §145; AYM, E.2017/21, K.2020/77, 24/12/2020, § 53). Ancak eldeki başvuru olağan dönem yönünden değerlendirileceğinden (bkz. § 29) 7068 sayılı Kanun'un başvuru konusu kuralına ilişkin norm denetimi kararlarının göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
40. Anayasa Mahkemesi, somut olaya konu müdahalenin dayanağı olan 7068 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının (b) bendinin (5) numaralı alt bendi olan "görev içinde veya görev dışında amir ya da üstlerinin eylem veya işlemlerini olumsuz yönde eleştirici nitelikte söz söylemek ya da yazı yazmak" ifadesinde yer alan "...içinde veya..." ibaresinin iptal edilmesi istemini incelediği itiraz başvurusunda kuralın iptaline karar vermiş; anılan kararda, kuralın görev içinde amir ya da üstlerin eylem veya işlemlerine yönelik olarak getirilen olumsuz eleştirinin otoriteyi zedeleyen, kurumun hiyerarşik düzenine veya işleyişine zarar veren bir unsur taşıyıp taşımadığına yahut genel olarak hizmet anlayışı içinde makul karşılanabilir nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın her türlü eleştirinin cezalandırılabilmesine imkân tanıdığını belirterek kuralla ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşmıştır (AYM, E.2021/22, K.2022/6, 26/1/2022, §§ 25-27). Anayasa Mahkemesi 4/5/2023 tarihli ve E.2023/24, K.2023/91 sayılı kararıyla mezkûr kuralın görev dışında yapılan eleştirilere ilişkin diğer kısmını da aynı gerekçelerle iptal etmiştir (AYM, E.2023/24, K.2023/91, 4/5/2023, §§ 10-17).
41. Öncelikle başvurucunun 2014 yılının şubat ayında yaptığı eyleme (bkz. § 9) 23/1/2017 tarihinde yürürlüğe giren 682 sayılı KHK hükümlerine göre disiplin cezası tesis edilmesi öngörülebilir ve belirli olmadığından kanunilik ölçütünü karşılamamaktadır. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, eldeki başvuruya konu disiplin cezasının dayanağı olan kuralı kanunilik şartını karşılamadığı gerekçesiyle iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi incelediği birçok başvuruda, olay tarihlerinde yürürlükte olmakla birlikte daha sonra Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilen kurallara göre yapılan ve temel hak ve özgürlükleri etkileyen müdahalelerin Anayasa'nın 13. maddesi bağlamında kanunilik şartını taşımadığına karar vermiş ve ilgili iptal gerekçelerini bireysel başvuru kararlarına esas almıştır (özel hayata saygı hakkı yönünden bkz. Abdulkadir Tuncay [2. B.], B. No: 2019/35343, 30/3/2022, §§ 49, 50; ifade özgürlüğü yönünden bkz. İsmail Karaca, §§ 60-67; eğitim hakkı yönünden bkz. Kemal Alican Yeğen ve diğerleri [2. B.], B. No: 2018/10488, 29/3/2023, §§16, 17; sendika hakkı yönünden bkz. Nigar Hürel ve diğerleri [1. B.], B. No: 2017/16800, 22/11/2022, §§ 17-25).
42. Somut olayda ise bunun da ötesinde yargı kararını uygulamak için eylem tarihinden sonra yürürlüğe giren 682 sayılı KHK'nın 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının (b) bendinin (5) numaralı alt bendine dayanılarak başvuru konusu disiplin işlemi tesis edilmiştir. Anılan kuralın aynen kanunlaşan hâli Anayasa Mahkemesinin 26/1/2022 ve 4/5/2023 tarihli kararlarıyla (bkz. § 40) kurumun hiyerarşik düzenine zarar verip vermediğine yahut makul karşılanabilir nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın her türlü eleştirinin cezalandırılabilmesine imkân tanıdığı gerekçeleriyle iptal edilmiştir. Aynı gerekçelerin somut başvurudaki müdahalenin dayanağı olan kural bakımından da geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak disiplin cezasına konu edilen eylem tarihinde var olmayan, sonraki tarihte ihdas edilen bir kurala dayanılarak disiplin cezası verilmesi şeklindeki müdahalenin kanunilik şartını karşılamadığı kanaatine ulaşılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
44. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 2.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
45. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
46. İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için manevi zararları karşılığında başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 2. İdare Mahkemesine (E.2018/234, K.2018/1725) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 446,90 TL harç ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.