AYM'nin 2020/18757 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 13/5/2025 tarihli ve 2020/18757 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
SANCER EKİM BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2020/18757) |
Karar Tarihi: 13/5/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
Rıdvan GÜLEÇ |
||
Kenan YAŞAR |
||
Yılmaz AKÇİL |
||
Raportör |
: |
İsmail ŞAHİN |
Başvurucu |
: |
Sancer EKİM |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kapalı görüşün dinlenmesi ve kayda alınması ile avukat tarafından gönderilen belgelerin açılıp incelenmesi nedenleriyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuru tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutuklu olarak kalmaktadır. Başvurucu, kapalı ziyaretlerde yaptığı görüşmelerin dinlenip kaydedilmesi ve avukatının gönderdiği belgelerin açılıp incelenmesi uygulamalarının sonlandırılması talebiyle İnfaz Kurumuna başvurmuştur. İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı (Kurul) mevzuat uyarınca kurum işleyişi ve güvenliği açısından gerekli görüldüğünde kapalı görüşlerin dinlenebildiğini, mahpuslara avukatları tarafından gönderilen belgelerin örgütsel yazışma veya herhangi bir suç unsuru olup olmadığı hususunda fiziki olarak gözden geçirildiğini, savunmaya ilişkin belgelerin herhangi bir incelemeye tabi tutulmadığını belirterek başvurucunun taleplerini reddetmiştir.
3. Başvurucu, Kurul kararına karşı Bolu İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Başvurucu; şikâyet dilekçesinde kapalı görüşlerin sürekli olarak dinlenildiğini ve kaydedildiğini, kurum güvenliği açısından gerekli görüldüğünde dinlendiği hususunun gerçeği yansıtmadığını, avukatının gönderdiği belgelerinin ise hiç açılmaması gerektiğini, açıldıktan sonra ne kadar incelendiğinin bir önemi olmadığını belirtmiştir. İnfaz Hâkimliği 26/3/2020 tarihli kararında söz konusu uygulamaların usul ve esas yönünden ilgili mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun şikâyetini reddetmiştir. Kararda, İnfaz Kurumunun yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumu olduğu ve bu nedenle kapalı görüşlerin dinlenilmesi ve kaydedilmesi şeklindeki uygulamada hukuka aykırı bir yön bulunmadığı belirtilmiştir.
4. İnfaz Hâkimliği kararında başvurucunun avukatının posta yoluyla gönderdiği belge ve mektupların incelenmesine ilişkin olarak ise Kurulun 12/2/2020 tarihli ve 2020/255 sayılı Mektup, Faks, Belgeler Kararı'na yer verilmiştir. Kurul kararında; hükümlü ve tutuklulara avukatları tarafından posta yoluyla gönderilen belgelerin fiziki olarak aranması hususunda, kurumun güvenliğini tehlikeye düşürdüğüne, terör örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine ilişkin bulgu veya belge elde edilmesi hâlinde bu belgelerin incelenmesi amacıyla İnfaz Hâkimliğine gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir.
5. İnfaz Hâkimliği kararında; mevzuat hükümleri tekrarlanmak suretiyle Kurul kararından başvurucunun avukatının gönderdiği mektup ve belgelerin örgütsel yazışma olup olmadığıyla sınırlı olarak fiziki kontrol sonrasında teslim edildiğinin anlaşıldığı, başvurucunun avukatı ile olan haberleşmesine engel olunmadığı ya da kısıtlama getirilmediği belirtilmiştir. Kararda, ayrıca 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasında hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgrafların denetime tabi olmadığının düzenlendiği ancak anılan hükümde avukatın gönderdiği mektup veya belgelerin incelenemeyeceği yönünde bir kısıtlamanın söz konusu olmadığı vurgulanmıştır.
6. Başvurucu, ret kararına karşı itiraz başvurusunda bulunmuştur. Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi 29/5/2020 tarihinde İnfaz Hâkimliği kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.
7. Başvurucu, nihai hükmü 5/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra 16/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Kapalı Görüşlerin Dinlenildiği ve Kaydedildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu; mevzuatta kapalı görüşlerin dinlenmesine ve kaydedilmesine ilişkin bir hüküm bulunmadığını, eşi ve çocuklarıyla yaptığı kapalı görüşlerin dinlenmesi ve kaydedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. Başvurucu bu hususa ilişkin şikâyet ve itirazlarının incelenmesi aşamasında savcılık mütalaalarının kendisine tebliğ edilmediğinden de yakınarak özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, savunma hakkının ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, kapalı görüşlerde kayıt altına alınan tüm verilerin 10/6/2022 tarihinde sistemden silindiğini ve bu hususun başvurucunun mağdur sıfatının bulunup bulunmadığına ilişkin kabul edilebilirlik incelemesinde dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Görüşte esasa ilişkin olarak ise Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile Anayasa Mahkemesi içtihadına yer verilmiş ve yapılacak incelemede anılan hükümler ve içtihat ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
11. Başvuru, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda uygulanacak ilkeleri, başvuruya benzer olgu ve iddiaları içeren Eşref Köse kararında ortaya koymuştur (Eşref Köse [1. B.], B. No: 2017/38098, 3/6/2020, §§ 54-73). Anılan kararda mahpusların kapalı görüş sırasında yakınlarıyla yaptıkları görüşmelerin sosyal hayatın ve aile hayatının devamı için önemli olduğu, bu sebeple anılan görüşmelerin mahremiyet içinde yapılmasına ilişkin beklentinin haklı olduğu ifade edilmiştir. Bu kapsamda tutuklu ve hükümlülerin kapalı görüşte ziyaretçileri ile yaptıkları konuşmaların sistemli bir şekilde dinlenmesi ve kayıt altına alınması durumunda bireyin özel yaşamına, bu bağlamda aile hayatına müdahale teşkil ettiği belirtilmiştir (Eşref Köse, § 58). Kararda, kapalı görüşlerin bir teknik araç vasıtasıyla dinlenmesi ya da sistematik bir şekilde kaydedilmesi şeklindeki müdahalenin kanuni bir temeli bulunmadığı ve Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunilik ilkesine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır (Eşref Köse, §§ 71-73).
14. Kanun koyucu anılan karardan sonra 17/6/2021 tarihli ve 7328 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında 5275 sayılı Kanun'un 83. maddesine dördüncü fıkrayı ekleyerek kapalı görüşlerin dinlenmesine ve kaydedilmesine ilişkin yasal bir düzenleme ihdas etmiştir. Bahse konu yasal düzenleme 25/6/2021 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
15. Somut olayda, başvurucu kapalı görüşte aile bireyleriyle yaptığı konuşmaların dinlenmesinden ve kaydedilmesinden yakınmaktadır. Başvurucunun şikâyet tarihi itibarıyla mevcut olmayan -25/6/2021 yürürlük tarihli- mevzuat değişikliği öncesinde devam eden uygulamanın sonlandırılmasını içeren talebinin yasal değişiklik öncesini kapsadığı, İnfaz Hâkimliği gerekçesinin de bu döneme ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak somut olayın koşullarının olay ve olgular itibarıyla Eşref Köse kararıyla benzer nitelikte olduğu anlaşıldığından anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
16. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. ve 22. maddelerinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Avukat Tarafından Gönderilen Belge ve Mektupların Açılarak İncelendiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, ilgili mevzuat uyarınca avukatıyla olan yazışmalarının denetime tabi tutulamayacağını ancak avukatının kendisine gönderdiği belge ve mektupların açılıp incelendiğini ve bu nedenle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.Bakanlık görüşünde, Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile Anayasa Mahkemesi içtihadına yer verilmiş ve yapılacak incelemede anılan hükümler ve içtihat ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
18. Başvurucunun iddialarının özünün avukatı tarafından gönderilen mektupların İnfaz Kurumu tarafından açılıp incelenmesine, dolayısıyla avukatı ile mektup yoluyla iletişim kurmaya ilişkin olduğu anlaşılmakla başvuru; haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (benzer yönde değerlendirme için bkz. İrfan Kaplan [1. B.], B. No: 2017/34518, 23/6/2020, §§ 51 vd.; Mehmet Fatih Göksan (2) [1. B.], B. No: 2017/38886, 8/9/2020, §§ 31-65).
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek bir neden de bulunmadığı anlaşılan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
20. Başvurucuya avukatı tarafından gönderilen mektupların fiziki kontrolünün yapılması suretiyle başvurucuya teslim edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan işlemler ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır (Cevdet Bayır (2) [1. B.], B. No: 2014/11710, 22/11/2017, § 38; Mehmet Fatih Göksan (2), §§ 42-44).
21. Bununla birlikte 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrasında, hükümlülerin savunma için avukata gönderdiği belgelerin denetime tabi olmadığı belirtilmektedir. Ancak hükümlülere gönderilen ve adi postayla ceza infaz kurumuna gelen mektupları inceleme yetkisi anılan Kanun maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamında ceza infaz kurumunun yetkisi dâhilindedir. Bu kapsamda ceza infaz kurumu idaresi tarafından yapılan müdahalenin kanunilik ölçütünü karşıladığı ayrıca söz konusu müdahalenin ceza infaz kurumunda düzenin ve disiplinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması kapsamında yapıldığı, bu bağlamda meşru amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır (Cevdet Bayır (2), §§ 41, 43; Mehmet Fatih Göksan (2), §§ 48-51).
22. Öte yandan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde hükümlü ya da tutuklunun savunma için avukatına gönderdiği mektubun incelenmesi şartlarının düzenlendiği ancak mahpus ile avukatın yüz yüze görüşmesi dışında avukattan gelen mektubun denetlenmesiyle ilgili açık bir düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öncelikle mevzuatta mahpusun avukatıyla haberleşmesinin savunma hakkı ve bu hakla bağlantılı olarak avukat müvekkil ilişkisinin gizliliği ilkesi kapsamında ayrıcalıklı olduğunun kabul edildiği vurgulanmalıdır. Bu nedenle mahpusların avukatlarıyla yazışmalarının anılan hak ve ilkeyi koruyacak güvenceler kapsamında gerek avukata gönderilen gerekse avukattan gelen mektubun aynı denetleme yöntemine tabi olması gerektiği kabul edilmelidir (İrfan Kaplan, §§ 63, 64). Ancak anılan şekilde ayrıcalıklı bir denetleme uygulanabilmesi için adi posta ile yollanan gönderinin öncelikle mektubu gönderen kişinin mahpusun avukatı olduğunun sabit olması, en azından basit bir araştırmayla da olsa belirlenebilir olması gerekir (Mehmet Fatih Göksan (2), § 60).
23. Bu bağlamda hükümlü ya da tutuklu olanların avukatına gönderdiği veya avukatından gelen mektup, faks ve telgrafın savunmaya ilişkin olup olmadığı değerlendirilmeden infaz kurumunca fiziki olarak denetlenmesi, iletişimin kötüye kullanıldığı düşünülüyorsa ve bu yönde makul gerekçelerin varlığı hâlinde söz konusu belgelerin incelenmek üzere İnfaz Hâkimliğine yollanması gerekmektedir. İnfaz Hâkimliği avukattan gelen mektubun savunmaya yönelik olup olmadığı yönünde inceleme yaparak karar vermelidir. Savunmaya ilişkin olmadığının tespiti hâlinde ise mevzuatın diğer hükümleri kapsamında gösterilecek makul gerekçeyle mektubun sakıncalı olup olmadığına dair karar verilebileceği anlaşılmaktadır (İrfan Kaplan, § 65).
24. Somut olayda başvuru tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olan başvurucu, avukatı tarafından posta yoluyla gönderilen belge ve mektupların açılarak incelendiğinden yakınmaktadır. Başvurucunun bu yöndeki şikâyeti İnfaz Hâkimliğince reddedilmiştir. İnfaz Hâkimliği gerekçesinde dayanılan Kurul kararında mevzuat düzenlemelerine yer verilerek bu kapsamda avukatların mahpuslara posta yoluyla gönderdiği belge ve mektupların fiziki kontrol sonrasında teslim edileceği, örgütsel yazışma veya kurum güvenliğini tehlikeye düşüren bir bulguya rastlanılması hâlinde belgelerin incelenmek üzere İnfaz Hâkimliğine gönderileceği belirtilmiştir.
25. Söz konusu Kurul kararından başvurucuya avukatı tarafından posta yoluyla gönderilen belge ve mektupların yalnızca fiziki kontrolünün yapıldığı, belge ve mektupların İnfaz Kurumu görevlilerince okunmadığı veya başka bir şekilde denetlenmediği anlaşılmaktadır. İnfaz Hâkimliğince yapılan araştırmada da başvurucuya avukatı tarafından gönderilen mektupların okunduğu yönünde bir bulguya rastlanmamıştır. Buna göre Kurul ile İnfaz Hâkimliği gerekçeli kararında da değerlendirildiği üzere denetimin 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesi hükümleri dayanak alınarak yapıldığı, bu çerçevede başvurucuya avukatı tarafından posta yoluyla gönderilen belge ve mektupların yalnızca fiziki kontrolünün yapıldığı ancak başvurucunun avukatından geldiği ve savunmaya ilişkin olduğunun anlaşılması üzerine başka bir işlem yapılmaksızın başvurucuya teslim edildiği anlaşılmaktadır.
26. Sonuç olarak başvurucuya gönderilmek istenen mektupların fiziken basit bir incelemeye tabi tutulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin Anayasa'nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
28. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
29. Başvuruya konu kapalı görüş kayıtlarının sistemden silindiği dikkate alındığında ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
30. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kapalı görüşlerin dinlenilmesine ve kaydedilmesine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Başvurucuya avukatı tarafından gönderilen belge ve mektupların açılıp incelendiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. 1. Anayasa'nın 20. ve 22. maddelerinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Bolu İnfaz Hâkimliğine (E.2020/377, K.2020/579) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.