AYM'nin 2020/16904 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 17/7/2025 tarihli ve 2020/16904 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
TOLGA GÜLTEKİN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/16904) |
Karar Tarihi: 17/7/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Metin KIRATLI |
||
Raportör |
: |
Murat BAŞPINAR |
Başvurucu |
: |
Tolga GÜLTEKİN |
Vekili |
: |
Av. Himmet AYDIN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddianın karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda adil yargılanma hakkı kapsamında başkaca temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiası da bulunmaktadır.
2. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasının (FETÖ/PDY) olduğu sonucuna ulaşmıştır (darbe teşebbüsü ve arkasındaki FETÖ/PDY'ye ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-36).
3. 1988 doğumlu olan ve Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Daire Başkanlığında pilot komiser olan başvurucu hakkında FETÖ/PDY üyesi olduğu şüphesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) soruşturma başlatılmış ve İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22/7/2016 tarihli kararıyla tutuklama tedbiri uygulanmıştır.
4. Soruşturma neticesinde Başsavcılık; başvurucunun Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından cezalandırılması talebiyle 10/10/2016 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede başvurucu ve pilot olan diğer şüphelilerin silahlı kalkışmanın tüm şiddetiyle devam ettiği sırada Cumhurbaşkanı ve ailesini korumak üzere kaldığı yerlerden olduğu bilinen Huber Köşkü'ne Özel Harekât timini götürme emrini reddederek bu konuda yazılı emir olmadan uçmayacaklarını beyanla örgütsel tavır sergileyip silahlı darbe teşebbüsünde bulunan örgüt mensuplarına görevlerini yapmamak suretiyle destek ve katkı sağladıkları ve anılan suçlara iştirak ettikleri ifade edilmiştir. Başvurucuyla ilgili değerlendirmede özellikle Havacılık Şube Müdürlüğü raporuna ve tanık beyanlarına dayanılmıştır.
5. İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen davada duruşma hazırlığı işlemleri 25/10/2016 tarihinde yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda başvurucuyla toplam yirmi dokuz sanık hakkındaki duruşmanın ilk celsesinin 27/12/2016 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir.
6. Duruşmanın ilk celsesinde duruşma salonunda hazır bulunan başvurucu, savunmasını bizzat yapmış ve suçlamaları kabul etmemiştir. Savunmasında; uçuş görevini ancak ve ancak birinci pilotun gerçekleştirebileceğini, sorumluluğun birinci pilotta olduğunu, ikinci pilotun görevinin ise uçuş görevinde birinci pilota eşlik etmek olduğunu, söz konusu hava aracında kendisinin gerçek uçuşunun 100 saat, özel harekât personelinin nakli gibi konulara denk gelen uçuş tecrübesinin ise 40-50 saat kadar olduğunu, İstanbul hava sahasını bilmediğini, helikopterciliğin görerek yapılan uçuş olduğunu, örgütsel hareketi bulunmadığını beyan etmiştir. Ayrıca iddianamede kendisinin söylediği belirtilen "helikopteri uçurmayacakları ve yazılı emir istedikleri" ile "şu an bir darbe söz konusu bununla ilgili kimden talimat alacağımı ben bilmem, Özel harekâtçıları oraya götürürsem bu darbeciler bizi asar, ben darbenin tarafı olamam" şeklindeki sözleri kesinlikle söylemediğini, birinci pilot olan E.K.dan sonra kendisi gibi ikinci pilot olan M.B.A. ile görevin sorumluluğunun kendisine verilemeyeceğini, bu konuda teyit olmadan hiçbir yere gidilemeyeceğini, uçuş ekibinin de bu şekilde davrandığını, birinci pilotun görevi kabul etmesi sonrasında uçuşların havacılık daire başkanı tarafından durdurulduğunu ifade etmiştir. Başvurucu; yargılama sırasında kendisinin ikinci pilot olduğundan, birinci pilot olmadan uçuş yetkisinin bulunmadığını ve kendisine bu konuda emir de verilemeyeceğini belirterek uzman bilirkişi görüşüne başvurularak durumunun değerlendirilmesini talep etmiştir.
7. Yargılama sırasında başvurucuyla ilgili beyanda bulunan tanıklar dinlenmiştir. Tanıklar özetle;
i. İstanbul Havacılık Şube Müdürü olan M.T.; Özel Harekât müdürünün kendisini arayarak Huber Köşkü'nün korunması için bir timinin götürülmesi gerektiğini söylediğini, kendisinin buna olumlu yanıt verdiğini ve Skorsky helikopterinin müsait olduğunu ve pilotların da gelmekte olduğunu söylediğini, birinci pilot E.K.nın kendisine "Bunlar darbe yapıyorlar, elimizde yazılı emir olsun, başarılı olurlarsa, bize zarar verirler, taraf olmak istemiyorum." dediğini ve görev için yazılı emirde ısrar ettiğini, bunun üzerine E.K.yı daire başkanıyla telefonda görüştürdüğünü, E.K.nın ondan da yazılı emir istediğini, bu görüşmeler sırasında E.K. uçmak istemeyince yanlarında bulunan başvurucuya M.B.A. ile "Siz uçun." dediğini ancak başvurucunun da yazılı emir olmadan uçmak istemediğini, bir süre sonra E.K.nın M.B.A. ile uçmayı kabul ettiğini ama o anlarda da hedef olabilecekleri nedeniyle uçuşların kapatıldığını ifade etmiştir. Tanık ayrıca E.K.nın da parafının olduğu bir aylık uçuş emirlerinin bulunduğunu, bunun il emniyet müdürü tarafından imzalandığını ve şehir içindeki bütün uçuşların onaylı olduğunu, kendisinin kalk demesiyle veya helikopteri uçurmasını emretmesiyle uçuracak şekilde yazılı emrin bulunduğunu beyan etmiştir.
ii. Ankara'da Havacılık Daire Başkanı olarak görev yapan tanık U.E. beyanında; Emniyet Genel Müdürlüğündeki uçuşların kısmen kendisine bağlı olduğunu, uçuş görevlilerine emirlerin valiler aracılığıyla verildiğini, valilerin de bu yetkiyi vali yardımcısı veya il emniyet müdürlüğü aracılığıyla kullandıklarını, olay tarihinde koruma için Özel Harekât personeli talep edildiğinden şube müdürünün yönergeye uygun şekilde helikopter pilotlarına görevlendirme yaptığını, bu görevlendirmeye pilotların yazılı emir olmadığından bahisle karşı geldiklerini, durum kendisine iletilince E.K.yı telefona istediğini, E.K.nın kendisinden de yazılı emir talebinde bulunduğunu ve "Bu sürece taraf olmak istemiyoruz neyin ne olduğu belli değil." şeklinde cümle kurduğunu, kendisi emri tekrarlayınca isteksizce "Anlaşıldı." dediğini ve bir süre sonrada uçuşların kapatıldığını ifade etmiştir.
iii. Sözleşmeli pilot olarak görev yapan tanık H.T.; olay gecesi yaşananları anlatarak M.T.nin önce E.K.ya sorduğunda E.K.nın yazılı emir istediğini, sonrasında başvurucu ve M.B.A.ya sorduğunda onların da yazılı emir istediklerini, hatta orada bulunan Özel Harekât personeliyle tartışmalar yaşandığını beyan etmiştir.
iv. İstanbul Havacılık Şube Müdürlüğünde teknisyen polis memuru olarak görev yapan tanıklar G.M. ve D.A.; helikopteri hazırlamaya başladıklarını, bu sırada Özel Harekât görevlilerinin helikopterde beklediklerini, bir süre sonra pilotlar gelmeyince neden uçmuyor diyerek içlerinden birinin müdürlüğe gittiğini, geri dönünce araçla ayrıldıklarını fakat bir süre sonra geri geldiklerini, pilotlar E.K ve M.B.A. geldikten sonra tam uçuş hazırlığının tamamlanacağı aşamada M.T.nin uçuşun iptal edildiğini işaret ettiğini ifade etmiştir.
v. Özel Harekât Şube Müdürlüğünde emniyet amiri olarak görev yapan tanık Ç.Ş.;15 Temmuz gecesi saat 22.00 sıralarında şube müdürünün kendisini aradığını ve çok acil bir şekilde Cumhurbaşkanımızın Tarabya'daki konutunda aile fertlerinin korunması ile ilgili görev almak üzere havacılık şubeye acele olarak geçmelerini söylediğini ve konuyla ilgili havacılık şube müdürünü aradığında konuyla ilgili bilgisi olduğunu ve helikoptere geçmelerinin bildirildiğini, toplam dört kişi helikopterde beklemeye başladıklarını, bir süre sonra kalkış olmayınca havacılık şube müdürünü tekrar aradığını ve kendisine hazırlanıldığının ifade edildiğini beyan etmiştir. Helikopter yine kalkmayınca görüşmek üzere şubeye çıktığında orada üç pilot gördüğünü ve pilotlardan E.K.nın "Biz bu konunun bir tarafı olmak istemiyoruz, biz bugün havalanmayacağız." dediğini, bu sefer tekrar talimat gereği kara yoluyla Yeşilköy'den bota yetişmeye çalışacakken dört kişi bir araca bindiklerini, çok hızlı bir şekilde bota doğru ilerlemeye başladıklarını, havalimanının içinden çıkmadan şube müdürünün makam numarasından kendisini tekrar aradığını ve kalkış olacağını söylediğini, bunun üzerine tekrar dönerek helikopterin içine bindiklerini, iki pilotun da helikoptere bindiğini, motor sesi geldiğini ancak havalanma olmadığını, şube müdürünün makam numarasından son aramasında kalkış olmayacak dediğini, kendisinin de vakit kaybettiklerini ifade etmiştir. Ayrıca tanık, başkomiser olan pilotun "Ben yazılı emir isterim, yazılı emir olmadan hiçbir şekilde kalkmam, zaten şu an bir darbe söz konusu, bununla ilgili kimden talimat alacağımı ben bilemem" şeklindeki beyanını hem kendisine hem de şube müdürüyle birlikte telefonda görüştüğü kişiye söylediğini, o esnada hepsinin beraber olduklarını, daha önceki bu tip uçuşların hepsini şube müdürünün ayarladığını, pilotlarla sadece binerken el sıkışıp uçuşun gerçekleştiğini, şube müdürünün helikopteri kaldırmak istediğini fakat bu pilotların kalkmadığını ifade etmiştir.
8. Mahkemece, başvurucunun savunmasında beyan ettiği hususlarda görüşüne başvurulmak üzere Türk Hava Yollarında kaptanlık yapan ve uçak yüksek mühendisi olan H.P. bilirkişi olarak 13/6/2017 tarihli celsede dinlenilmiştir. Bilirkişi H.P. özetle;
i. Skorsky kullanmadığını, üniversiteden dolayı eğitimi ve tecrübesi olduğunu, Skorsky'nin iki kişiye sertifiye edilen bir helikopter olduğunu, tek kişinin uçuşa çıkmasının imkânsız ve yasak olduğunu, uçuş görevi verilirken kaptan pilotun ve ikinci pilotun her ikisinin de sorumlu olduğunu ancak asıl sorumlunun kaptan pilot olduğunu ve uçuşu kabul etmesi gerektiğini,
ii. İkinci pilotun başka bir personelle uçmasının imkânsız olduğunu, tek başına ikinci pilotun o helikopterde yetkili olmayan herhangi bir pilot olsa dahi uçamayacağını, kanunen yasak olduğunu,
iii. Skorsky S70 ile uçmak için önce eğitiminin alınması gerektiğini, sivil havacılık genel müdürlüğünden sertifika edilmesi gerektiğini, altı ayda bir kontrollerinin yapılması ve bu kontrollerde pilotların başarılı olması gerektiğini, ayrıca uçabilmesi için hem birinci pilotun yani kaptanın hem de ikinci pilotun aynı anda yetkili ve orada bulunması gerektiğini,
iv. Uçuşa başlama ve uçuşu bitirme yetkisinin kaptana ait olduğunu, ikinci pilotun bu konuda karar vermede katkısı olup yetkisi olmadığını, iki ekip aynı anda olmadığı sürece ikinci pilotun hiçbir yetkisinin olmadığını, aynı şekilde kaptanın da yetkisi olmadığını, ikisinin beraber o kararı almak zorunda olduklarını, kaptanın uçuşu kabul etmediği bir yerde ikinci pilotun başka birisine uçmayı teklif edip uçmayı kabul etmesinin imkânsız olduğunu, kanunen öyle bir imkân bulunmadığını,
v. Altı aydan fazla ara vermiş bir pilotun yetkili olsa bile altı ay hiç uçmamış ise uçamayacağını, tekrardan kursunu görmesi gerektiğini, gece uçuşunun görerek yapılamayacağını, onun da yasak olduğunu, havalimanı haricinde iniş yapılıyorsa görerek uçuş yapılması gerektiğini,
vi. Skorsky helikopterinin ön hazırlık süresinin 15-20 dakika olduğunu, uçağa ya da hava aracına binen bütün yolcuların rütbesi, pozisyonu kim olursa olsun uçağa bindiği andan itibaren birinci amirinin kaptan pilot olduğunu, hava aracına binen kişilerin güvenilirliğinin sorgulanması gerektiğini, havacılıkta olağanüstü durumlar dışında her şeyin yazılı olduğunu,
vii. Dosyaya göre, birinci pilot konumunda olan E.K. görevi kabul etmediğinde ikinci pilot M.B.A.nın "Evet ben uçabilirim ama ikinci bir pilot daha lazım." diyebilmesi için M.B.A.nın kaptan olarak yetkilendirilmiş olması gerektiğini, iki tane ikinci pilotun uçamayacağını, birisinin kaptan olması gerektiğini, uçuş tecrübesinden önemli olanın iki pilot olması ve birisinin kaptan olarak o hava aracına yetkilendirilmiş olması gerektiğini, iki tane ikinci pilotun uçamayacağını, M.B.A. kaptansa ikinci pilot ile beraber uçabileceğini beyan etmiştir.
9. Mahkemece devam eden yargılamada başvurucuyla birlikte toplam üç pilotla ilgili dosya 13/6/2017 tarihli celsede tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmiştir.
10. Mahkemece değerlendirilen deliller arasında tanık olarak da beyanı alınan Havacılık Şube Müdürü M.T.nin olayla ilgili düzenlediği 16/7/2016 tarihli tutanağın başvurucuyla ilgili kısmı "... pilot başkomiser [E.K.] [yine] yazılı emir talep ederek Havacılık Dairesi Başkanına uçuşa çıkmak istemediğini yineledi. Bu konuşma sonunda görevin aksamaması için diğer Skorsky helikopter pilotu komiser Tolga Gültekin'e [başvurucu], sözleşmeli pilot [M.B.A.] ile uçması emrini verdim. Tolga Gültekin ile M.B.A. da yazılı emir olmadan uçmayacağını ifade etmiştir." şeklinde tanzim edilmiştir. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğünün 23/6/2017 tarihli yazısında başvurucu Tolga Gültekin'in Skorsky S70 tipi hava aracında ikinci pilot statüsünü haiz olduğu bildirilmiştir.
11. Mahkemece yargılama sonucunda 15/9/2017 tarihli son celsede iddia makamının mütalaasında belirttiği gibi başvurucunun Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna yardım eden olarak katıldığı kabul edilerek 12 yıl 6 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine karar verilmiştir. Kararda, olay gecesi İstanbul Havacılık Şube Müdürlüğünde yaşananlara ilişkin tanıkların beyanları ve olaya ilişkin tutulan rapor Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanıklar [E.K.] ve Tolga Gültekin'in Emniyet Genel Müdürlüğü'nde kadrolu, sanık [M.B.A.nın] ise sözleşmeli pilot olarak görev yapmakta olduğu, yukarıda genel olarak anlatıldığı ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nce FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarıyla bu örgüte mensup olmayıp birlikte hareket eden Türk Silahlı Kuvvetleri personeli tarafından yapıldığı kabul edilen 15/7/2016 tarihli silahlı kalkışma-darbe teşebbüsünün saat 20.45 sıralarında başlatılması ve başta Ankara ve İstanbul olmak üzere hareketliliğin başlamasından sonra sanıkların İstanbul Havacılık Şube Müdürü tanık [M.T.] tarafından görev yerlerine gelmek üzere çağrıldıkları ve Havacılık Şubesi'ne geldikleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın an itibarıyla nerede olduğunun tam olarak bilinmiyor olması ve aile bireylerinin de korunma ihtiyacı nedeniyle İstanbul Özel Harekat Şube Müdürlüğü tarafından Cumhurbaşkanlığınca kullanılan Huber Köşkü'nde güvenliği sağlamak üzere görevlendirilen emniyet amiri tanık [Ç.Ş.nin] komutasındaki toplam 4 kişilik özel harekât ekibinin Huber Köşkü'ne götürülmesi için İstanbul Havacılık Şube Müdürü [M.T.] tarafından kaptan pilot [E.K.] ile birinci pilot [M.B.A.nın] görevlendirildiği, mahkememizce sadece FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kendi aralarında haberleşmek için kullandıkları kriptolu haberleşme programı Bylock'u 2 farklı telefon hattında kullandığı için örgüt üyesi olduğu kabul edilen sanık [E.K.nın] 'Ben İstanbul Emniyet Müdürü [M.Ç.den] yazılı emir isterim, yazılı emir olmadan hiçbir şekilde kalkmam, zaten şu an bir darbe söz konusu, bununla ilgili kimden talimat alacağımı ben bilmem' diyerek görevi kabul etmediği, durumun Ankara'da bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Daire Başkanı ve tanık olarak dinlenilen [U.E.ye] bildirildiği, tanık [M.T.den] bu durumu haber alan tanık [U.E.nin] telefona sanık [E.K.yı] istediği, onunla konuştuğu, ancak [E.K.nın] ona da benzer şeyler söylediği ve uçmak istemediğini ifade ettiği, telefonu kapattığı, tanık [M.T.] tarafından 'İstanbul Emniyet Müdürü tarafından verilmiş 1 aylık yazılı uçuş izni bulunduğu, hatta olağanüstü bir durum olduğu için mevzuat gereği yazılı emir de gerekmediği' bildirilmesine rağmen sanık [E.K.nın] 'Ben gene de kalkmıyorum, konunun sonucunu görmem lazım, televizyon izliyorum, ben o helikopteri kaldırıp özel harekâtçıları oraya götürürsem bu darbeciler bizi asar, ben darbenin tarafı olamam' diyerek emir ve talimatları kabul etmediğini ve etmeyeceğini ifade ettiği, bunun üzerine Havacılık Şube Müdürü tanık [M.T.] tarafından birinci pilot [M.B.A.] ve ikinci pilot Tolga Gültekin'in helikopteri uçurmasının ve özel harekât timini Huber Köşkü'ne götürmesinin istendiği, ancak bu sanıkların da sanık [E.K.] ile aynı tavrı gösterip 'Helikopteri uçurmayacaklarını ve yazılı emir istediklerini' beyan ettikleri ve uçmadıkları, bu sırada tanık teknisyenler tarafından hazırlıkları yapılan Skorsky helikopterin hangardan çıkarıldığı, uçuş mahalline ulaşan özel harekât timinin teknisyenler tarafından helikoptere binişlerinin tamamlandığı, yaklaşık 15 dakika süreyle özel harekât timinin helikopter içerisinde uçuş beklediği, bu sırada gerek kendi müdürü gerekse de Havacılık Şube Müdürü olan tanık [M.T.] ile telefon irtibatını devam ettiren tanık [Ç.Ş.nin] durumu anlamaya çalıştığı, sonrasında helikopterden inerek sanıkların ve tanık [M.T.nin] bulunduğu odaya gittiği, önce orada bulunan tanık pilot [H.T.] ve sanık Tolga Gültekin ile muhatap olduğu, onların tanık [Ç.Ş.yi] şube müdürü tanık [M.T.] ve diğer sanıkların yanına götürdükleri, bu sırada sanık [E.K.] ile tanık [U.E.nin] telefon görüşmesi yapmakta olduğu, sanık [E.K.nın] tanık [U.E.ye] de yazılı emir istediğini beyan edip taraf olmak istemediğini söylediği, telefon görüşmesi bittikten sonra tanık [M.T.nin] '[E.] son kararın ne' diye sorduğu, sanık [E.nin] 'Yazılı emir istiyorum müdürüm' dediği, burada tanık [Ç.Ş.] ile sanık [E.K.] arasında gerçekleşmekte olan darbe nedeniyle kimin tarafında oldukları hususunda bir tartışma yaşandığı, bir karmaşa olduğu, tanık [Ç.Ş.nin] oradan çıkıp giderken merdivenden indiği sırada yanında bulunan tüfeğini kurduğu, tekrar helikoptere döndüğü, amirlerinden aldığı talimat gereği birlikte hareket ettiği arkadaşlarını da helikopterden indirip önce kara yoluyla Atatürk Havalimanı'ndan Yeşilköy sahiline kadar gidip oradan da botla Huber Köşkü'ne gitmek üzere hareket ettikleri, ancak sanık [E.K.nın] [U.E.ile] yaptığı son telefon görüşmesinden sonra uçuş yapmayı kabul etmesi nedeniyle diğer sanık [M.B.A.nın] da uçuşu kabul ettiği, bu nedenle tanık [Ç.Ş.] ve ekibinin helikopter uçuşu yapılacağı bildirilerek geri çağrıldıkları, özel harekât ekibinin yeniden helikoptere bindiği, helikopterin hazırlıklarının tamamlandığı ve motorlarının çalıştırıldığı, tam uçuş yapılacağı sırada Ankara'da bulunan Gölbaşı'ndaki Havacılık Daire Başkanlığı'nın darbeciler tarafından bombalanması üzerine İstanbul'daki hava trafiğinin de tehlikeli olabileceği değerlendirilerek uçuşun iptal edildiği, bu durumun [U.E.] tarafından telefonla [M.T.ye] bildirilmesi ve tanık [M.T.nin] de teknisyenler aracılığıyla kararı pilotlara bildirmesi üzerine uçuşun durdurulduğu, tanık [Ç.Ş.] ve ekibinin tekrar kara yoluyla Huber Köşkü'ne gitmek üzere hareket ettikleri ancak gelinen saat itibarıyla trafikte yaşanan sorunlar nedeniyle Yeşilköy sahiline ulaşamadıkları, dolayısıyla özel harekât ekibinin Cumhurbaşkanı ya da aile bireylerini korumak üzere Huber Köşkü'ne intikallerinin sağlanamadığı anlaşılmış, olayın oluşu mahkememizce bu şekilde kabul edilmiştir.
...
Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde sözleşmeli pilot olarak görev yapan sanık [M.B.A.] ile kadrolu olarak görevli ve ikinci pilot vasfındaki sanık Tolga Gültekin'in de, sanık [E.K.nın] yukarıda anlatıldığı şekilde uçmak istememesinden sonra görev kendilerine tevdii edildiğinde onların da birinci pilot [E.K.yı] gösterip onun söylediği gibi 'Uçmak için yazılı emir isteriz' şeklindeki beyanları ve kullanılacak Skorsky tipi helikopterin gereği olarak ve dinlenen bilirkişinin beyanına göre de sanık [M.B.A.nın] birinci pilot, sanık Tolga Gültekin'in ikinci pilot olarak uçması mümkünken bu görevi kabul etmeyip darbecilerin amaçlarını gerçekleştirmelerini kolaylaştırma sonucunu doğurabilecek eylemleriyle bu sanıkların da gerçekleşmekte olan Anayasal Düzeni İhlâle Teşebbüs suçuna yardım eden sıfatıyla katıldıkları, bu sanıklar da uçmayı kabul etmedikleri için uçuşun gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
...
...yine yukarıda anlatıldığı üzere sanıklar [M.B.A.] ve Tolga Gültekin'in FETÖ terör örgütüyle bağlantılarının tespit edilememiş olması, olaydan ikincil konumda olmaları ve asli fail konumundaki [E.K.nın] verdiği kararın icrasını kolaylaştırma ve dolayısıyla darbecilere yardım etme şeklindeki eylemleri nedeniyle bu sanıklar hakkında TCK'nın 39. maddesinde düzenlenen yardım etme hükümleri uygulanıp cezaları indirilmiştir.
...
Yine sanıklar [M.B.A.] ve Tolga Gültekin kovuşturma aşamasında İstanbul'a yeni geldiklerini, İstanbul üzerinde ve Skorsky helikopterle uçabilecek yeterli deneyim ve eğitimlerinin olmadığını, hatta [E.K.] oradayken kendilerine uçma görevi verilmediğini ve verilemeyeceğini, yine sanık [E.K.] gibi helikopterle götürülmesi istenilen kişilerin güvenilirliklerinin teyit edilmesi gerektiğini, yazılı emri bu sebeple istediklerini ve yine belirtilen bu sebeplerle uçmak istemediklerini ifade etmiş ve suçlamayı kabul etmemiş iseler de; sanıkların bu savunmalarının tanıklardan hiçbirisi tarafından doğrulanmadığı, olayın hemen sonrasında düzenlenen tutanaklarda yer almadığı, bu nedenle sanıklar tarafından sonradan geliştirilen suçtan ve cezadan kurtulmaya yönelik savunmalar olduğu değerlendirilmiş, dosya kapsamıyla örtüşmeyen inkara yönelik bu beyanlara itibar edilmemiştir."
12. Başvurucu hakkındaki hüküm, istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek : 26/11/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
13. Nihai hüküm 31/3/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. COVID-19 salgın hastalığı (pandemi) tedbirleri kapsamında yayımlanan ve bireysel başvuru yolunda da uygulanan 25/3/2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile dava açma sürelerinin 13/3/2020 tarihinden 30/4/2020 tarihine kadar durması öngörülmüş, sürelerin duracağı son tarih daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından aynı fıkrada tanınan yetkiye istinaden 15/6/2020 olarak tespit edilmiştir (Senih Özay [1. B.], B. No: 2020/13969, 9/6/2020, § 32). Başvurucu, anılan bu düzenlemeler karşısında yasal başvuru süresi içinde 11/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
15. Başvurucu; yardımcı (ikinci) pilot olması nedeniyle havacılık kurallarına göre kaptan (birinci) pilotla uçuş yapabileceğini, kaptan pilot olmadan uçuş yapma imkânı bulunmadığını ve hatta bu konuda kendisine emir dahi verilemeyeceğini, iki yardımcı pilotla da uçma imkânının bulunmadığını, uçuş tecrübesinin de az olduğunu, bütün bunlara rağmen kaptan pilot olmadan kendisine verilecek uçma emrinin hukuka aykırı olacağını ve bu yöndeki savunmasının Mahkemede dinlenen havacılık konusunda uzman bilirkişi tarafından da doğrulanmasına rağmen bu konularda gerekçeli kararda herhangi bir değerlendirme yapılmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; gerekçeli karar hakkına ilişkin mevzuat hükümleri ile yargısal içtihatlara değinildikten sonra, anılan hakkın ihlal edildiğine dair iddianın incelenmesinde ilgili mevzuatın, yargısal içtihatların ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda ileri sürdüğü iddialarını yinelemiştir.
17. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmiştir.
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
19. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, Anayasa'nın 141. maddesi de dikkate alındığında kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Tarafların uyuşmazlığın sonucuna etkili nitelikteki iddia ve itirazlarının mahkemesince ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerekir. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan iddia ve itirazların bu defa kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açar (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/1213, 4/12/2013, §§ 25, 26;Yasemin Ekşi [1. B.], B. No: 2013/5486, 4/12/2013, §§ 56, 57; Mehmet Yavuz [1. B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51; Vesim Parlak [2. B.], B. No: 2012/1034, 20/3/2014, §§ 33, 34; Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31-39; Münür Ata [2. B.], B. No: 2014/4958, 22/1/2015, §§ 37-43; Hikmet Çelik ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 54-59; Şah Tarım İnşaat Turizm Seyahat Yatçılık San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2013/7847, 9/3/2016, §§ 36-48).
20. Somut olayda Mahkemece, başvurucunun 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı ve ailesini korumakla görevli timi konut güvenliğini almak üzere görev yerlerine götürmek için helikopteri uçurma görevini kabul etmeyerek Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçunu yardım eden olarak işlediği sonucuna varılmış ve hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir. Anılan kararda Mahkemece, sanık M.B.A.nın birinci pilot, başvurucu Tolga Gültekin'in ise ikinci pilot olarak uçması mümkünken bu görevi kabul etmeyip darbecilerin amaçlarını gerçekleştirmelerini kolaylaştırma sonucunu doğurabilecek eylemleriyle anılan suça yardım eden sıfatıyla katıldıkları ve uçmayı kabul etmedikleri için uçuşun gerçekleşmediği kabul edilmiştir.
21. Başvurucu; savunmalarında baştan beri kendisinin ikinci pilot olduğunu, tek başına uçma imkânının bulunmadığını, M.B.A.nın da ikinci pilot olması nedeniyle ikisinin birlikte uçma imkânının da olmadığını, hatta bu konuda kendilerine emir verilmesinin bile mevzuata aykırı ve kanunsuz emir olacağını belirtmiş ve anılan savunmalarının değerlendirilmesi hususunda bilirkişi görüşüne başvurulmasını talep etmiştir. Mahkemece de savunma doğrultusunda bilirkişi beyanına başvurulmuştur.
22. Mahkemece dinlenen bilirkişi H.P.; Skorsky'nin iki kişiye sertifiye edilen bir helikopter olduğunu, tek kişinin uçuşa çıkmasının imkânsız ve yasak olduğunu, uçuş görevi verilirken kaptan pilotun ve ikinci pilotun her ikisinin de sorumlu olduğunu ancak asıl sorumlunun kaptan pilot olduğunu ve uçuşu kabul etmesi gerektiğini, ikinci pilotun başka bir personelle uçmasının imkânsız olduğunu, tek başına ikinci pilotun o helikopterde yetkili olmayan herhangi bir pilot olsa dahi uçamayacağını ve bunun kanunen yasak olduğunu, uçuşa başlama ve uçuşu bitirme yetkisinin kaptana ait olduğunu ifade etmiştir. Kaptanın uçuşu kabul etmediği bir yerde ikinci pilotun başka birisine uçmayı teklif edip uçmayı kabul etmesinin imkânsız olduğunu, kanunen öyle bir imkân bulunmadığını belirtmiştir. Dava dosyasıyla ilgili olarak da birinci pilot konumunda olan E.K. görevi kabul etmediğinde ikinci pilot M.B.A.nın "Evet ben uçabilirim ama ikinci bir pilot daha lazım." diyebilmesi için M.B.A.nın kaptan olarak yetkilendirilmiş olması gerektiğini, iki tane ikinci pilotun uçamayacağını, birisinin kaptan olması gerektiğini, uçuş tecrübesinden daha önemli olanın iki pilot olması ve birisinin kaptan olarak o hava aracına yetkilendirilmiş olması gerektiğini, iki tane ikinci pilotun uçamayacağını, M.B.A. kaptansa ikinci pilot ile beraber uçabileceğini beyan etmiştir (bkz. § 8).
23. Başvurucunun ikinci (yardımcı) pilot olduğundan şüphe bulunmamaktadır. Başvurucunun savunmalarında belirttiği gibi kendisinin kaptan pilot olmadan uçamayacağına ilişkin savunması dinlenen bilirkişi tarafından doğrulanmaktadır. Kaptan pilotun yapılması istenen uçuşu kabul etmesi gerektiğinin de anlaşılması karşısında, başvurucunun uçuşu kabul edebilmesi için diğer ikinci pilot olan M.B.A.nın kaptan olarak yetkilendirilmesinin bulunup bulunmadığı hususunda Mahkemece bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Mahkemece başvurucunun savunmalarında dile getirilen bu hususlarla ilgili bir araştırma veya değerlendirme yapılmamıştır. Savunmaya ilişkin olarak belirtilen ve bilirkişi raporunda da vurgulanan olguların kararın sonucunu değiştirebilme ihtimali olan iddialar olduğu, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunduğu ve bu konularda Mahkemece herhangi bir açıklama yapılmadığı anlaşılmaktadır (bkz. § 11).
24. Bu noktada belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesinin doğrudan ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine geçerek delil değerlendirmesi yapması söz konusu olamaz. Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar ilk elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir (Cemil Danışman [1. B.], B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 58).Ancak başvurucunun itirazında belirttiği iddiasının kararın sonucunu değiştirebilme ihtimali olan bir iddia olduğu ve bildirilen bu durum hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir.
25. Buna göre başvurucu üzerine atılı suçu işlemediğine ve işleyemeyeceğine dair iddiasını (savunmasını) destekleyebilecek mahiyette deliller sunmasına rağmen, Mahkemece bu durum gerekçeli kararda ayrı ve açık olarak tartışılmamış ve başvurucunun iddialarına cevap verilmemiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Basri BAĞCI ve Ömer ÇINAR bu sonuca katılmamıştır.
27. Başvurucu ayrıca soruşturma aşamasında müdafiiyle görüşmelerinin kısıtlandığını, kayda alındığını ve bu uygulamalarla savunma hakkının kısıtlandığını, suç işleyebilecek yetki ve konumda olmamasına rağmen mevzuata aykırı verilen emir neticesinde hukuka aykırı olarak mahkûm edildiğini belirterek hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden kararda varılan sonuç ve uygun görülen giderim dikkate alınarak ileri sürdüğü diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden bu aşamada ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
28. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 300.000 TL maddi, 600.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
29. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
30. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
31. Maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunulmadığı için maddi tazminat talebinin, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından da manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Basri BAĞCI ve Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,
D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/77, K.2017/147) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
1. Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Daire Başkanlığında pilot komiser olarak görev yapan başvurucunun, 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe kalkışması sırasında İstanbul Yeşilköy’den bir grup özel harekât polisini Cumhurbaşkanı ve ailesini korumak üzere Huber Köşkü’ne götürmek ile görevlendirilmesine rağmen “kendisinin yardımcı pilot olduğunu, refakatinde birinci pilot olmadan uçuş yapamayacağını” belirterek konuya dair amirlerinin yazılı emir vermesini talep ettiği iddia edilmiştir.
2. Yapılan yargılama neticesinde FETÖ ile üyelik bağı saptanamayan başvurucu hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 309/1. maddesi gereğince “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçuna yardımdan mahkûmiyet kararı verilmiştir.
3. Bir fiilin suç olup olmadığını veya suç ise hangi cezayı gerektirdiğine ilişkin değerlendirme yapmak Anayasa Mahkemesinin görev kapsamı içerisinde değildir.
4. Ayrıca verilen cezaların miktarı ve uygunluğuna ilişkin değerlendirme yapmak yetkisi konunun uzmanı olan ceza mahkemeleri ve kanun yolu mercilerinin görev alanına girmektedir.
5. Bir suçun oluşumuna ilişkin kanunî unsurların tartışılacağı yer söz konusu yargılama mercileridir.
6. 15 Temmuz gecesi teşebbüs edilen darbenin bastırılması ve devlet yetkililerinin korunması noktasında tedbir alınması amacıyla kendisine görev tevdi edilen başvurucu ve diğer Pilot M.B.A., kendilerinden önce bu görevin tevdi edildiği ve örgüt üyeliği noktasında hakkında somut veriler bulunan E.K. ile aynı tavrı sergilemek suretiyle amirlerinden yazılı emir talep etmişlerdir.
7. Çoğunluğun ihlal gerekçesi, yargılama aşamasında görüşü alınan bilirkişinin; başvurucunun ikinci pilot sıfatını taşıması nedeniyle Skorsky helikopterlerini tek başına uçuramayacağı, refakatinde birinci pilot unvanı taşıyan bir kişinin uçuşa iştirak etmesi gerektiği yöndeki mütalaasıdır. Çoğunluk M.B.A’nın birinci pilot vasıf olup olmadığının araştırılmadığını bu konudaki eksikliğin ihlal sebep olduğunu değerlendirmektedir.
8. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında M.B.A’nın birinci pilot vasfında olduğu kabul edilmektedir. Diğer taraftan başvuru dilekçesinde M.B.A’dan bahsedilirken kaptan pilot ibaresi kullanılmaktadır. Bu veriler ışığında M.B.A’nın birinci pilot vasfında olduğu konusunda bir ihtilaf yoktur. Kaldı ki başvuru dilekçesinde aksi yönde bir iddia da bulunmamaktadır.
9. Aldırılan bilirkişi raporundaki bilgiler çerçevesinde başvurucu tek başına helikopteri uçuramaz ise de MBA ile birlikte helikopteri uçurma yetkisine sahiptir.
10. Başvurucu kendinden önce bu görev kendisine verilen ve örgüt üyeliği noktasında hakkında ciddi bulgular bulunan E.K. ile aynı tavrı sergilemek suretiyle yazılı emir talebinde bulunmuştur.
11. Dosyaya giren tanık anlatımlarına göre; E.K. yazılı emir talebinde bulunurken olayın bir darbe girişimi olduğunun, kendisinin darbecilere karşı bir faaliyet için görevlendirildiğinin bilincindedir. Buna rağmen kendisine verilen görevi ifa etmesi durumunda darbecilerin kendisine zarar vereceğini belirterek bu olayın tarafı olamayacağını beyan etmiştir. Başvurucu da o gece yaşananlara vakıf olabilecek bir konumda olup aksi yönde bir iddiası da bulunmamaktadır.
12. Diğer taraftan başvurucu ve diğer sanıklara önerilen görev suç vasfında da değildir. Kendilerinden istenen koruma görevi yapacak olan dört özel hareket polisinin Huber Köşkü’ne intikal ettirilmesidir.
13. Dosya muhtevasında, mevzuat gereği yasak olan bir uçuşu icra etmelerinin ceza hukuk anlamında suç olduğuna dair bir tespit de bulunmamaktadır.
14. Kaldı ki 15 Temmuz gecesi illegal kalkışmaya karşı çıkmanın yerindeliği ve konusu suç dahi olsa gerçekleştirilecek faaliyetin ceza hukuku anlamında ki meşrutiyeti, eylemi gerçekleştirecek olanların lehine bir unsur olarak dikkate alınabilecek mahiyettedir.
15. İlk derece yargılamasını ve kanun yolu denetimini yapan mercilerin verdikleri karar, dosya muhtevası çerçevesinde ve mevzuata uygun şekilde gerçekleşmiştir. Konu delillerin takdiri mahiyetinde olup, ceza yargılaması kendi sınırları içerisinde tecelli etmiştir.
16. Çoğunluk tarafından, delillerin değerlendirmesinin içeriğine girmek suretiyle yapılan denetim kanun yolu incelemesi niteliği taşıdığından, ihlal yönünde ulaşılan sonuca iştirak edilmemiştir.
Başkan Basri BAĞCI |
Üye Ömer ÇINAR |