ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2019/35713 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2019/35713 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 17/9/2025 tarihli ve 2019/35713 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

B.G. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/35713)

Karar Tarihi: 17/9/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

Rıdvan GÜLEÇ

Yıldız SEFERİNOĞLU

Metin KIRATLI

Raportörler

:

Hüseyin Ozan ADIYAMAN

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

B.G.

Vekili

:

Av. Bilal KOLBÜKEN

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; gözaltında tutulan şüphelinin fiziksel ve sözlü saldırıya uğraması, belli şekilde ifade vermeye zorlanması ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle kötü muamele yasağının, gözaltı, tutuklama ve tutukluluk süreci nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 31/10/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, darbe teşebbüsünün gerçekleştiği 15/7/2016 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığında (İstihbarat Dairesi Başkanlığı) bilgisayar mühendisi olarak görev yapmaktadır. Çalıştığı kurumda 17/7/2016 tarihinde gözaltına alınan başvurucu, anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etme suçunu işlediği iddiasıyla sevk edildiği Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) 23/7/2016 tarihli kararıyla tutuklanmıştır. Hâkimliğin kararında başvurucunun anılan suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe sebepleri olduğu açıklanmıştır.

6. Başvurucunun, gözaltında tutulduğu süreçte hakkında düzenlenen 17/7/2016, 20/7/2016 (saat 12.55), 21/7/2016, 22/7/2016 tarihli genel adli muayene raporlarında ve düzenlendiği tarihle ilgili bilgi bulunmayan birbirinden farklı üç genel adli muayene raporunda vücudunda darp ve cebir izi bulunmadığının; 20/7/2016 tarihinde saat 15.44'te düzenlenen genel adli muayene raporunda ise şikâyetinin olmadığının, sırtında minimal hiperemik olduğunun tespit edildiği ifade edilmiştir.

7. Başvurucu 22/7/2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında (Başsavcılık) müdafi huzurunda alınan ifadesinde hakkındaki suçlamayı kabul etmediğini belirtmiş, gözaltında kolluk görevlilerinin kötü muamele niteliğindeki eylemlerine uğradığına dair bir açıklamada bulunmamıştır.

8. Başvurucu; tutuklanması istemiyle sevk edildiği Hâkimlikteki sorgusunda kod adı kullanmadığını, aleyhine verilen ifadeleri kabul etmediğini beyan etmiştir. Başvurucunun sorgusunda kötü muameleye uğradığına dair bir açıklamada bulunduğu tespit edilememiştir.

9. Başvurucu, müdafi ile birlikte Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde 1/2/2017 tarihinde verdiği ifadesinde etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini açıklayarak Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasıyla (FETÖ/PDY) olan ilişkisini kabul etmiş; bu kapsamda kod adı kullandığını, telefonuna ByLock ve Eagle programlarını kurduğunu ve kullandığını, 15 Temmuz tarihinde Tango görünümlü Eagle programı üzerinden darbe teşebbüsüne katılan kişilerle görüştüğünü ancak bu kişilerin isteklerini yerine getirmediğini, zaman kazanmak amacıyla bu kişilerle yazıştığını ifade etmiştir.

10. Başvurucu; Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutukluluk hâlini değerlendirdiği2018/3842 D.İş. sayılı sorgusunda önceki savunmalarını kabul etmediğini, aç ve susuz bırakıldığını ve ağır işkence gördüğünü belirtmiştir.

11. Başsavcılık 23/9/2018 tarihli iddianameyle başvurucunun anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askerî casusluk amacıyla temin etme suçlarından cezalandırılmasını talep etmiştir. Bu iddianameyle açılan ceza davası Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmüştür.

12. Mahkeme, yargılamanın 10/1/2019 tarihli dördüncü celsesinde başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu; savunmasında, gözaltında tutulduğu İstihbarat Dairesi Başkanlığında kolluk görevlilerinin kötü muamele niteliğindeki eylemlerine maruz kaldığını ileri sürerek kamera kaydı yapılmayan kapalı garajın alt katına götürüldüğünü, otuz kırk kişinin yumruk ve tekme atarak kendisini darbettiğini, yere yatırdığını ve ayaklarıyla kafasına bastığını, yüzüstü yere yatırıp ellerini ve ayaklarını birbirine bağladığını, gözlerine siyah bir bez bağlayarak kendisini yerde sürüklediğini, orada bulunan kolluk görevlilerinin "Başkanım" diye hitap ettiği bir kişinin tabancanın namlusuyla başına vurduğunu belirtmiştir. Bilgisayar, telefon ve mail adresine ait şifrelerin zorla alınmasından sonra bodrum katta bulunan bir banyoya götürüldüğünü açıklayan başvurucu; gözü bağlı ve elleri arkasından kelepçeli olarak bir buçuk gün kadar bekletildiğini, yemek ve su ihtiyacının da karşılanmadığını ileri sürmüştür. İsteneni yapmaması hâlinde öldürülmekle tehdit edildiğini, bir süre sonra götürüldüğü spor salonunda da gözleri bağlı, elleri arkadan plastik kelepçeli olarak iki buçuk gün kadar ayakta tutulduğunu, su ve yemek ihtiyacının karşılanmadığını, kolluk görevlileri tarafından darbedildiğini söylemiştir. Ayrıca spor salonunda tutulurken kolluk görevlilerinin ilaçlı su ile ayranı zorla içirdikleri ve yemeği zorla yedirdikleri, bundan dolayı doğru düşünemediğini, Başsavcılıkta verdiği beyanda belirttiği kötü muameleye ilişkin açıklamalarının tutanağa geçirilmediğini de ileri sürmüştür. Ayrıca 2017 yılının başında içinde bulunduğu ruhsal çöküntü hâli devam ederken ailesi ile tehdit edildiğini ve istenen belgeleri bu durumun etkisiyle okumadan imzaladığını ifade etmiştir.

13. Mahkeme 5/9/2019 tarihli ara kararıyla diğer sanıklarla birlikte başvurucunun tahliye taleplerini reddetmiş ve tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı itiraz da Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/10/2019 tarihli ve 2019/408 D.İş. sayılı kararıyla kesin olarak reddedilmiştir. Ret kararı başvurucuya 15/10/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Anılan kararın gerekçesi şu şekildedir:

"Sanıklara isnat edilen suçun vasıf ve mahiyeti, suçun işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphesi sebeplerinin varlığı, suç için yasada öngörülen cezanın alt ve üst haddi, atılı suçun tutuklama nedeni sayılan CMK 100/3-a maddesindeki katalog suçlardan olması, adli kontrolün bu aşamada yetersiz olacağı [anlaşılmıştır.]"

14. Başvurucu 31/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Bireysel başvuruda bulunulduktan sonra Mahkeme 18/1/2021 tarihli celsede başvurucunun anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etme suçundan müebbet, gizli kalması gereken belgeleri açıklama suçundan ise 25 yıl hapis cezasıyla mahkûmiyetine hükmetmiştir. Mahkeme mahkûmiyet kararının gerekçesinde özetle başvurucunun FETÖ/PDY içinde bulunduğunun kendisinin ve diğer sanıkların beyanlarıyla sabit olmasına, ByLock kullanıcısı olduğunun tespit edilmesine, darbe teşebbüsünün gerçekleştiği gece kendisi gibi örgüt yapılanması içinde yer alan kişilerle gizli bir haberleşme programı üzerinden darbe girişimine iştirak ettiklerini gösteren yazışmalarına dayanmıştır. Kararda başvurucunun diğer sanıklarla birlikte BACKBONE (omurga güvenlik duvarı) adlı sistemin bir yedeğini kendi kurdukları gizli sistemde tuttuklarına da vurgu yapmıştır. Mahkemenin gerekçesinin ilgili kısımları özetle şöyledir:

"... Sanık İDB'de bilgisayar mühendisi olarak çalışmıştır.

Dosya arasında bulunan 9920 ID nolu bylock çözüm tutanağının incelenmesinde; kullanıcı adının bg, adının bg olduğu, 506 665 [...] nolu telefonda bu bylock programını kullandığı, [B.A. ve A.G.nin] arkadaş olarak bulunduğu, kendisine isim verenlerin [B.] Başkan, B Başkan ve bg olarak isim verildiği ...

Sanık [H.T.nin] telefonunda ele geçirilen yazışmalarda bg kodu olarak yazan kişinin [B.G.] olduğu; gerek bu yazışmalarda gerekse [H.T.nin] mahkememizce esas alınan ilk savunmasında bu kişinin [B.G.] ve kod adının Levent olduğunu belirtmesi ile ortaya çıkmıştır. ...

(...)

Sanık 01.02.2017 tarihli müdafi huzurunda verdiği savunmasında, üniversiteyi okurken üçüncü sınıfta Fetö ile tanıştığını, evlere gitmeye başladığını, dördüncü sınıfta bu evde ücretsiz olarak kaldığını, kendisine Java ve veri tabanı kursu verildiğini, kariyer.net isimli internet sitesine CV bıraktığını, kendisinin İDB'den çağrıldığını, burada [A.G.] ile samimi olduğunu, ilerleyen süreçte, [A.G., B.A. ve H.T.nin] kendisinden sisteme takılmadan verileri yedeklemek için gerekli network ayarlamasının yapılmasını istediğini, 2014 yılının Haziran ayında eski sistem odasına [H.T.nin] ayarladığı bir sunucuya gerekli sistemi kurduğunu, bundaki amacın log kayıtları düşmeden İDB'ye ait olan konteyner denilen mobil yedek sistem odasını önemli görülen verile[rin] silinmeye karşı yedeklenmesi olduğunu, İDB'de çalışan mühendis grubunun belli bir abisinin olmadığını, [A.G.nin] grubu yönlendirdiğini, eagle programı içerisinde bulunan gruba Akif kod isimli şahsın [B.A.] tarafından eklenip çıkartıldığını, bu şahsın zaman zaman sorular sorduğunu, ... 15 temmuz gecesinde kendisinin İDB'de görevli olduğunu, yeni alınması düşünülen ürünlere ilişkin demo çalışmasının yapılacağını, bu nedenle [F., İ., N.] komiserler ve [N. ve İ.A.] ile birlikte kaldıklarını, o gece 21.00 sıralarında yemeğe gittiklerini, yemekteyken uçak seslerini duyduklarını, [F.] Komisere darbe oluyor diye telefon geldiğini, kalkıp iş yerine gittiklerini, buradan darbeyi takip ettiklerini, [H.T.nin] telefonunda ele geçirilen yazışmalarda BT isimli grubun Bilgi Teknolojilerinin kısaltılması olduğunu, BTX isimli grubunun BT grubunun bir alt grubu olduğunu, eagle üzerinden kurulduğunu, gruptaki bg isimli kişinin kendisi olduğunu, kod adının Levent olduğunu, Yavuz kodun [Y.Z.S.], Sabri Kodun [E.L.], BKR isimli kişinin [B.A.], Ömer kodun [A.Ö.Ö.], Namık kodun [N.Ş.M.], ... olduğunu belirtmiştir. Yemek sırasında Akif kod isimli şahsın mesaj attığını, darbe olduğunu öğrendiğini, [B.A.nın] kendisinden network bağlantılarının kesilmesini istediğini belirtmiştir. Sanığın belirttiği konuşmalar 69 ile 104. sayfalar arasında bulunmaktadır. Sanığın burada 'beklemedeyiz abi, sil dediğiniz anda sileriz, ayarları geri getiremeyecek şekilde sileceğim, yedeğini aldık biz, sonra kapatma işi zaman alır, seript hazırlamak lazım, ben çıktıktan sonra durmasını sağlayabilirim, buradan direk mi kapatayım, zamanlı mı, basıyorum son karar mı, ne kadar süre vereyim, içerdeyim, arkalarda dışarıda ne oluyor, ben bastım ama kapandı mı kapanmadı mı bilmiyorum' diye cevap verdiği, [H.] isimli kullanıcının 'iki cihazı da kapattıysan sen kendini koru' diye cevap verdiği görülmüştür. Sanık bu yazışmalarla ilgili BACKBONE denen cihazın haberleşme ağının omurgası olduğunu, bunun kapatılması halinde tüm Türkiye'deki emniyet istihbaratının sistemlerine erişiminin engellenmesi demek olduğunu, bunun düzeltilmesinin bir ay süreceğini, Türkiye'ye maddi zararın ölçülemeyeceğini, bir ay süre ile emniyet istihbaratının elinin kolunun bağlanması demek olduğunu, bu sistemi geri getiremeyecek şekilde uçurabilecek tek kişinin kendisi olduğunu, yazışmalarda kendisinden sistemin kapatılmasının istenildiğini, kendisinin de konuşmalar yaparak zaman kazanmaya çalıştığını, kuruma zarar vermemeye çalıştığını belirtmiştir. BACKBONE (omurga güvenlik duvarı)'nin kapatılması halinde Türkiye'de tam anlamıyla İstihbarat zafiyeti doğmasına sebep olacaktır. BTX konuşmaları nazara alındığında bu sistemi yeniden kuracak kişiler dosyamızda bulunan mühendislerdir. Çünkü askeri ve siyasal casusluk kısmında ayrıntıları açıklandığı üzere sistemin bir yedeği sanıkların kurduğu gizli sistemde tutulmaktadır. Sanık [H.nin] bahsinde açıklandığı üzere sanık Haşim'in telefonunda tespit edilen konuşmaların incelenmesinde; 15 Temmuz 2016 günü İDB'ye gelmekle ilgili konuşmaların olduğu, aynı gün saat 21:56'da Akif isimli kullanıcının 'Abiler dalga başladı, bizim yildiz bilgi islemi korumamiz lazim, adamlarin verileri vs silmelerini engellememiz lazim, herkes teyekkuzda olsun hatta abiler daireye doğru gidebilir, her türlü riski alıp daireyi korumamız lazım' dediği, [B.] isimli kullanıcının 'Abi bizde geçelim mi [H.] abi ile, Levent Network bağlantılarını kessin sistem odasının' dediği, Akif isimli kullanıcının 'Geçin abi, oralar da olun bize iş düşebilir' dediği, sanık [H.nin] 'Tamam abi biz de çıkalım mı?' diye sorduğu, [B.nin] 'Tamam yukarıda sordum', [O.] isimli kullanıcının 'Ben de çıkıyorum, yakınlarda olurum, abdestli ciktim' dediği, [H.nin] '[N.] da hazırda beklesin' dediği, BG isimli kullanıcının 'Şimdi yemekteyiz abi, [f.] haber aldı geliyoruz' dediği, [H.nin] bu konuşmada İKK'da ki makinelerin korunması, BACKBONE'un kapatılacak durumda olması, teradata bağlantılarının da özellikle kapanmalı şeklinde konuşmaların bulunduğu görülmüştür. Bu konuşmalar mesajların tespit edildiği tutanağın 70 ve 91. Sayfaları arasında bulunmaktadır. Sanık [H.] ve aşağıda belirtilecek sanıkların burada İDB'nin ele geçirilmesi ile ilgili neler yapılması gerektiği ile ilgili konuşmaları yaptıkları görülmektedir. Bu durumda mahkememizin kabulünün doğru olduğunu ortaya koymuştur. BTx konuşmalarının 81. Sayfasında sanık [B.nin] diğer sanık [H.T.] ve intihar eden [B.A.ya] 'Bekir abi, Hayrettin abi, girebilirsiniz aslında, şu an kapı panik biz yürüyerek girdik kimse sormadı' şeklinde mesaj yazdığı ve onların İDB ye nasıl girecekleri hususunda yol gösterdiği görülmektedir.

(...)

Sanığın savunması, bylock tutanağı, BT ve BTX teki konuşmaları, bunlarla uyumlu yukarıda bahsi geçen [H.T. ve M.K.nin] yine müdafi huzurundaki verdiği savunmaları nazara alındığında sanığın önceden planlanan çalışma nedeniyle İDB'de 15 Temmuz gecesinde görevli olduğu, darbe başladıktan sonra örgüt tarafından verilen emir gereğince İstihbarat Daire Başkanlığının sistemini çökertmeye çalıştığı anlaşılmıştır. BTx grubunda bulunan yazışmalara bakıldığında; Sayfa 62-73 sayfalar arasında Akif kod [M.K.nin] akşam için İDB de birilerinin kalması yönünde talimatı ve bunun nasıl yapılacağı hususunda konuşmalar yaptığı görülmektedir. Ayrıca grupta 'Network un kapatılması için Levent ya da [N.] kapatacak durumda ol' şeklinde mesaj gelmiştir. Burada grupta bulunan Namık kod [N.Ş.M.dir]. Diğer Levent kod ise [B.G.dir]. BTX grubundaki konuşmalar nazara alındığında hafta sonu için İDB de birilerinin kalması gerektiği ısrarla belirtilmektedir. Bunun için planlar bile yapıldığı görülmektedir. Her ne kadar normal fazla çalışma için kalınmış olsa bile bunun örgütün direktifi ile kuruma başka bir neden ileri sürülerek fazla mesaiye kalındığı mahkememizce kabul edilmiştir. Gruptaki yazışmalar mahkememizin kabulünü doğrulamaktadır. Tanık [F.nin] beyanı nazara alındığında sistemin yedeklerinin kapatıldığı anlaşılmaktadır. Darbenin öğrenilmesi sonrasında tanık [F.] ve yanındakiler İDB ye gelmişler ve sanık [B.] bilgisayarının başına geçmiştir. Bu nedenlerle sanığın aldığı talimat doğrultusunda İDB nin sistemini çökertmeye çalıştığı ancak bunda başarılı olmadığı anlaşılmıştır...."

16. Öte yandan başvurucu, Başsavcılığa hitaben yazdığı 11/1/2021 tarihli dilekçe ile açık kimlik bilgilerini verdiği kolluk görevlileri ve hekimler hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

17. Başvurucu anılan dilekçede diğer hususların yanında İstihbarat Dairesi Başkanlığında hukuka aykırı şekilde gözaltına alındığını, İstihbarat Dairesi Başkanlığında gözaltında bulunduğu süre içinde otuz kırk kişinin fiziksel saldırısına uğradığını, ellerinin ve ayaklarının arkadan bağlandığını, Başkanlığın bodrum katında soğuk, ıslak ve karanlık bir yerde üç gün boyunca aç, susuz ve uykusuz, elleri arkadan kelepçeli ve gözleri bağlı olarak bekletildiğini, bu süre boyunca kolluk görevlilerinin hakaret ve tehdit niteliğindeki söylemlerine maruz kaldığını, silahın namlusuyla başına defalarca vurulduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca gözaltına alındığının ailesi ve avukatına bildirilmediğinden yakınmış, maruz kaldığı kötü muamele iddialarını sanığı olduğu davada ifade etmesine rağmen sorumlular hakkında herhangi bir işlem yapılmadığını iddia etmiştir. Kötü muamelenin gerçekleştiğine dair görüntü kayıtlarının yargılama makamlarından gizlendiğini ileri süren başvurucu, gözaltında bulunduğu sırada yasak sorgu yöntemleri kullanılarak ifade vermeye zorlandığından, gözaltında bulunduğu süre boyunca vücudunda yaralanmasına dair izlerin bulunmasına karşın adli raporların sahte ve gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinden ve gözaltına alındığının ailesi ve avukatına bildirilmediğinden de yakınmıştır. Öte yandan tutuklanmasından sonra kolluk görevlilerinin ceza infaz kurumundan kendisini çıkararak zorla yeniden beyanda bulunmaya zorladıklarını, hukuka aykırı şekilde gözaltına alınan kardeşine zarar vereceklerini söyleyerek onu ifade vermek zorunda bıraktıklarını ileri sürmüştür.

18. Başvurucunun şikâyetleri hakkında başlatılan soruşturmada Başsavcılık, Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne (Emniyet Müdürlüğü) hitaben yazdığı 2/3/2021 tarihli yazı ile şikâyete konu iddiaların araştırılmasını istemiştir. Emniyet Müdürlüğünün 8/3/2021 tarihli cevabında başvurucunun 17/7/2016-23/7/2016 tarihleri arasında gözaltında kaldığı sürede her bir gün için doktor raporlarının aldırıldığı ve bu raporlara göre başvurucunun vücudunda darp ve cebir izine rastlanmadığı ifade edilmiştir.

19. Başsavcılık 24/3/2021 tarihinde şüpheli kamu görevlileri hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Başsavcılık; kararında başvurucunun soruşturmaya konu olayların üzerinden yaklaşık dört buçuk yıl gibi uzunca bir sürenin geçmesinden sonra şikâyetçi olduğuna vurgu yapmıştır. Bununla birlikte Başsavcılık soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgelere göre başvurucunun iddialarının doğrulanamadığını değerlendirmiştir. Başsavcılığın değerlendirmeleri şu şekildedir:

"Yapılan soruşturma sırasında Ankara İl Emniyet Müdürlüğünce yazılan 08/03/2021 tarihli yazıda; 15/07/2016 günü FETÖ/PDYsilahlı terör örgütünce gerçekleştirilen darbe teşebbüsü esanasında İstihbarat Daire Başkanlığını ele geçirmeye çalışan mensuplarının gözaltına alındığı, bu kapsamda müştekinin de 17/07/2016 tarihinde gözaltına alındığı ve tutuklandığı tarih olan 23/07/2016 tarihine kadar gözaltında kaldığı, bu süreçte tüm günlere ilişkin doktor raporlarının aldırıldığı, aldırılan doktor raporlarında müştekide herhangi bir darp-cebir izinin bulunmadığının tespit edildiği, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyelerinin kamu kurum ve kuruluşlarını itibarsızlaştırmak, kamu görevlilerini hedef göstermek ve kamuoyunda olumsuz gündem oluşturabilmek için asılsız iddialar ortaya attıklarının, bu şekilde terörle mücadelede görevli kamu görevlilerinin açık kimliklerinin deşifre edilmesini ve sonrasında hedef göstermeyi planladıkları hususlarının bildirildiği,

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre; şikayetçinin iddialarını doğrular nitelikte kamu davası açılmasını haklı gösterecek ve yeterli şüphe oluşturacak nitelikte somut delil elde edilemediği, öte yandan müştekinin iddia ettiği olaylar üzerinden yaklaşık 4,5 yıl gibi uzunca bir sürenin geçtiği ve bu süre zarfında herhangi bir şikayet müracaatının da bulunmadığı, ayrıca müştekinin arama ve el koyma işlemlerinin usulsüz olduğuna, yasak sorgu yöntemlerinin kullanılması nedeniyle soruşturmadaki ifadesinin hükme esas alınmaması gerektiğine yönelen iddialarını savunma hakkı kapsamında hakkında davanın açıldığı Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde hem de istinaf-temyiz süreçlerinde ileri sürebileceği, bahse konu olayların müştekinin soyut iddiaları dışında kamu davası açılmasını haklı gösterecek somut, inandırıcı ve yeterli herhangi bir delille desteklenmediği [anlaşılmıştır]."

20. Başvurucu vekili, kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde benzer iddialarını tekrarlayan başvurucu vekili kararın soruşturma kapsamında toplanması gereken deliller elde edilmeden alındığını ileri sürmüştür. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği kovuşturmaya yer olmadığı kararındaki gerekçeyi yerinde görerek itirazın reddine karar vermiştir. Ret kararı başvurucu vekiline 31/8/2021 tarihinde tebliğ edilmiştir.

21. Başvurucu vekili 23/9/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

22. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Konu ve kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2021/38424 numaralı başvurunun 2019/35713 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Anayasa Mahkemesinin 17/9/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

24. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay ([2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

25. Başvurucu 31/10/2019 tarihli bireysel başvuru formunda; İstihbarat Dairesi Başkanlığında gözaltına alınırken otuz kırk kişinin fiziksel saldırısına maruz kaldığını, ellerinin ve ayaklarının arkasında birbirine bağlandığını belirtmiştir. Bununla birlikte Başkanlığın bodrum katında soğuk, ıslak ve karanlık bir yerde üç gün boyunca aç, susuz ve uykusuz, elleri arkadan kelepçeli ve gözleri bağlı olarak bekletildiğini, bu süre boyunca kolluk görevlilerinin hakaret ve tehdit niteliğindeki söylemlerine maruz kaldığını, silahın namlusuyla başına defalarca vurulduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca gözaltına alındığının ailesi ve avukatına bildirilmediğinden yakınmış ve maruz kaldığı kötü muamele iddialarını sanığı olduğu davanın 23/5/2018 ve 7/1/2019-11/1/2019 tarihli celselerinde ifade etmesine rağmen sorumlular hakkında herhangi bir işlem yapılmadığını açıklamış ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu 23/9/2021 tarihli bireysel başvuru formunda ise gözaltında bulunduğu sırada yasak sorgu yöntemleri kullanılarak ifade vermeye zorlandığını, gözaltında bulunduğu süre boyunca vücudunda yaralanmasına dair izlerin bulunmasına karşın adli raporların sahte ve gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğini belirtmiş; gözaltına alındığının ailesi ve avukatına bildirilmediğinden yakınmıştır. İstihbarat Dairesi Başkanlığında kolluk görevlilerinin kendisini yere yatırdıklarını, tekme ile kafasına vurduklarını ve kafasına bastıklarını, kendisini yüzüstü yatırıp ellerini ve ayaklarını arkasından birbirine bağladıklarını, gözlerini siyah bir bezle bağlayarak kendisini yerde sürüklediklerini, gözlerinin üç dört gün boyunca bağlı kalması nedeniyle burnunun üzerinde yara oluştuğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte "Başkanım" diye hitap ettikleri bir kişinin silahın namlu kısmıyla kafasına vurduğunu, kendisini tehdit ettiğini beyan etmiştir. Bulunduğu binanın bodrum katındaki banyoya götürüldüğünü, burada bir buçuk gün boyunca gözü bağlı, ters kelepçeli ve çıplak olarak ayakta bekletildiğini, yine götürüldüğü spor salonunda yaklaşık üç gün boyunca gözleri bağlı ve elleri arkadan plastik kelepçeli olarak tutulduğunu ve plastik kelepçelerin bileklerini kestiğini, burada çıplak bırakıldığını, copla dövüldüğünü, gözaltında tutulduğu süre boyunca kolluk görevlilerinin hakaret ve tehdit niteliğindeki söylemlerine maruz kaldığını belirtmiştir. Ayrıca kolluk görevlilerinin gözaltında uzun süre su ve yemek vermediklerini, buna bağlı yorgunluk nedeniyle yerde oturduğu sırada tekme ile vurarak sağ omzundan yaralanmasına neden olduklarını, bir müddet sonra kabul etmemesine karşın yemek yemeye zorladıklarını, yemeği yedikten üç dört saat sonra uyuşukluk hissettiğini, uyku ile uyanıklık arasında kaldığını, düşünemediğini ve kontrolünü kaybettiğini, yemekle kendisine ilaç verdiklerini anladığını ileri sürmüştür. Öte yandan tutuklanmasından sonra kolluk görevlilerinin kendisini ceza infaz kurumundan çıkararak yeniden beyanda bulunmaya zorladıklarını, hukuka aykırı şekilde gözaltına aldıkları kardeşine zarar vereceklerini söyleyerek ifade vermek zorunda bıraktıklarını ifade etmiştir. Başvuru konusu kötü muamele iddialarıyla ilgili olarak etkili bir soruşturma yapılmadığını, İstihbarat Dairesi Başkanlığındaki kamera kayıtları temin edilmeden, kötü muamelede bulunduğu iddia olunan kolluk görevlileri tarafından hazırlanan belgelere dayanılarak burada bulunan diğer kişilerin kötü muamele iddialarını doğrulayan tanık beyanları, kamera görüntülerinin yargılama makamına sunulamadığı ve resmî belgelerin sahte olarak düzenlendiği görmezden gelinerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirtmiş ve açıklanan nedenlerle kötü muamele yasağının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

26. Bakanlık görüşünde; başvurucunun özen yükümlülüğüne uygun davranmayarak olayların üzerinden yaklaşık dört buçuk yıl geçtikten sonra savcılığa şikâyette bulunduğu, Başsavcılığın başvurucunun şikâyet ettiği hususlara ilişkin delilleri topladığı ve bu kapsamda soruşturma konusu iddiaları değerlendirdiği belirtilmiştir.

27. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlamakla birlikte somut bir açıklama yapmadan darbe teşebbüsünün bastırılmasında görev alan doktorların baskı altında olduklarını beyan ettikleri belgelerin bulunduğunu ve bu belgelerin elde edilerek gönderileceğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

28. Başvuru, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

29. Kötü muameleye maruz kalmaları nedeniyle mağdur olduklarını ileri süren kişiler; ispat külfetinin devlete geçtiği durumlar hariç olmak üzere kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceğini gösteren emare ve delilleri -haklı bir gerekçeleri olmadığı sürece- zamanında yetkili makamlara sunma konusunda özenli davranmakla yükümlüdür. Olgulara dayanmayan yetersiz açıklamalar, iddiaların deliller ile desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu veya kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeler gibi hususlar, kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddianın savunabilir olduğundan ve dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemez. Kaldı ki iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi hâlinde mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerini söyleyebilmek mümkün değildir (Beyza Metin [1. B.], B. No: 2014/19426, 12/12/2018, §§ 45-47).

30. Somut olayda 17/7/2016-23/7/2016 tarihleri arasında gözaltında tutulan başvurucu hakkında sekiz ayrı genel adli muayene raporu düzenlenmiştir. Bu raporlardan yedisinde başvurucunun vücudunda darp ve cebir izinin bulunmadığı tespit edilmiş; 20/7/2016 tarihinde saat 15.44'te düzenlenen raporda ise sırtta minimal hiperamik (kızarıklık) olduğu belirlenmiştir.

31. Her ne kadar 20/7/2016 tarihinde saat 15.44'te düzenlenen raporda başvurucunun sırtında minimal kızarıklık tespit edilmiş ise de bu bulgu maruz kalındığı iddia edilen kötü muamele iddiasını doğrulayabilecek nitelikte değildir. Bununla birlikte başvurucu, maruz kaldığı muamelenin doktorlar tarafından bilinmesine karşın raporlara geçirilmediğini belirtmekte ise de kötü muamele iddialarını destekleyen bir bulgu ortaya koyamamıştır. Ayrıca dosya kapsamında başvurucunun sözlü şiddet iddialarını destekleyen bir veri de bulunmamaktadır.

32. Öte yandan başvurucunun 22/7/2016 tarihinde Başsavcılıkta, 23/7/2016 tarihinde Hâkimlikteki sorgusunda ve tutuklanmasından yaklaşık beş ay sonra 1/2/2017 tarihinde Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde müdafi huzurundaki ifadelerinde, gözaltında kötü muameleye maruz kaldığına dair bir beyan ya da iması bulunmamaktadır. Başvurucu, Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2018/3842 D.İş. sayılı sorgusunda aç ve susuz bırakıldığını ve ağır işkenceye maruz kaldığını ileri sürmüş ise de herhangi bir açıklama yapmamıştır. Başvurucu, ilk kez yargılamanın 10/1/2019 tarihli celsesinde maruz kaldığını iddia ettiği kötü muamele niteliğindeki eylemlerle ilgili açıklama yapmıştır.

33. Buna göre başvurucu, gözaltında kötü muameleye maruz kaldığı iddiasını ilk kez gözaltı hâlinin sona ermesinden 2 yıl 5 ay 17 gün sonra yargılandığı Mahkemede; 4 yıl 5 ay 14 gün sonra da Başsavcılıkta dile getirmiştir. Dolayısıyla başvurucu, kötü muamele iddialarıyla ilgili olayların ortaya çıkarılması için üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Nitekim aradan geçen süre nedeniyle soruşturmada yeniden doktor raporu alınması ve güvenlik kamerası kayıtlarının temin edilmesi mümkün olmamıştır.

34. Tüm bu tespitlere göre başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Gözaltının Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

36. Başvurucu; gözaltı kararı ve gözaltı sebebi bulunmamasına rağmen görev yaptığı İstihbarat Dairesi Başkanlığında zorla tutulduğunu, gözaltına alınmasına ilişkin evrakın sonradan gerçeğe aykırı şekilde düzenlendiğini, gözaltının uzatılmasına dair herhangi bir karar olmadan kanundaki azami süre aşılarak altı gün boyunca gözaltında tutulduğunu, gözaltında tutulduğu süre boyunca ailesi ve avukatı ile görüşme, tutulma sebebini öğrenme ve gözaltı kararına itiraz etme haklarının kullandırılmadığını ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

37. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya [2. B.], B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Neslihan Aksakal [1. B.], B. No: 2016/42456, 26/12/2017, §§ 30-38).

38. Başvurucu ayrıca gözaltında tutulduğu süre boyunca ailesi ve avukatı ile görüşme, tutulma sebebini öğrenme ve gözaltı kararına itiraz etme haklarının kullandırılmadığını ileri sürmüştür. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde kanuni hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlanma isteği yerine getirilmeden tutuklanan; (g) bendinde yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan; (k) bendinde ise yakalama işlemine karşı Kanun'da öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan kişilerin tazminat isteyebileceği öngörülmüştür (benzer yönde bkz. Deniz Özfırat [2. B.], B. No: 2013/7929, 1/12/2015, § 53; Mehmet Bilal Çolak [2. B.], B. No: 2017/25971, 30/10/2018, § 87; Mehmet Sedek Zengin [GK], B. No: 2015/819, 22/11/2018, § 53; Adem Gedik [1. B.], B. No: 2013/2950, 14/10/2015, § 37; Yaşar Saçlı [1. B.], B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 35-40).Somut olayda başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

40. Başvurucu, tutukluluk hâlinin devamına dair kararlarda bir tutuklama nedenine dayanılmadığını, kararların gerekçesiz olduğunu, tutukluluğun devamına dair kararların gerekçelerinde kanuni terimlerin soyut şekilde tekrar edildiğini, tutukluluk hâlinin makul süreyi aştığını, tutuklu olduğu süre boyunca 24/5/2018-7/1/2019 tarihleri arasında yaklaşık yedi buçuk ay boyunca tutukluluk hâlinin devam edip etmemesi hususunda bir değerlendirme yapılmadığını, hukuka aykırı şekilde elde edilen maddi deliller ve işkence altında verildiği açıklanan beyanlara dayanılarak defalarca tutukluluk hâlinin devamına karar verildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

41. Başvurucunun şikâyetlerinin özü, tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

42. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak [2. B.], B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek [1. B.], B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan [2. B.], B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda 18/1/2021 tarihinde mahkûmiyetine karar verilen başvurucu yönünden anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı anlaşılmıştır.

43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tutukluluğun Devamı Kararlarının Tebliğ Edilmediğine ve Tutukluluğa İtirazların Geç İncelendiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

44. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararlarının kendisine tebliğ edilmediğini, tutukluluk hâlinin devamı kararına karşı yaptığı itirazların uzun süre incelenmediğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

45. Anayasa Mahkemesi içtihadına göre suç isnadına bağlı olarak tutuklanan kişilerin tutukluluğun devamına yönelik bir kısım kararın tebliğ edilmediği, tutukluluk hâlinin devamı kararına karşı yapılan itirazların uzun süre incelenmediği iddialarının başvurucunun tahliyesine ya da mahkûmiyetine karar verilmesi hâlinde asıl davanın sonuçlanmasını beklemeden 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi hükümlerine göre tazminat talep etmesi mümkündür (Özgür Arıbaş [1. B.], B. No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 55-61; Oktay Şener [1. B.], B. No: 2020/9407, 3/3/2022, §§ 81-84; Hüseyin Ekinci (2) [1. B.], B. No: 2017/29200, 9/1/2020, §§ 51, 52; Emre Altındağ [1. B.], B. No: 2017/7726, 10/3/2021, §§ 98-101; B.K. [1. B.], B. No: 2018/2111, 8/7/2020, §§ 46-50; Mustafa Cengiz [2. B.], B. No: 2016/77983, 3/11/2020, §§ 73, 74; Abdurrahim Özkan [1. B.], B. No: 2017/25586, 18/4/2018, § 85; Mehmet Aslan [1. B.], B. No: 2018/14190, 8/9/2020, § 36). Somut olayda başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Duruşma Açılmadan Yapıldığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

47. Başvurucu; hâkimlik ya da mahkeme huzurunda hazır edilmeden tutukluluk hâlinin devamına karar verildiğini, başvuru tarihi itibarıyla kırk aydır tutuklu olmasına karşın tutukluluk hâlinin devamına karar verilen duruşmalardan sadece sekizinde hazır bulunduğunu ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

48. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla kişi hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu kabul etmiştir (Salih Sönmez [2. B.], B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 166-177). Somut olayda başvurucunun bu kapsamdaki şikâyeti bakımından anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

49. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

5. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

50. Başvurucu, dosyada gizlilik kararı olduğu için tutukluluğa etkili bir şekilde itiraz etme hakkını kullanamadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

51. Bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

52. Somut olayda 5271 sayılı Kanun'un 153. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca, Mahkemece iddianamenin kabul edildiği 12/10/2018 tarihi itibarıyla kısıtlılık kanun gereği kendiliğinden sona ermiş ve dosyaya erişim imkânı sağlanmıştır. İddianame ve tensip zaptı, başvurucuya 25/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiş; bu tebliğ ile birlikte başvurucu soruşturma dosyasına getirilen kısıtlamanın kalktığını öğrenmiştir. Dolayısıyla başvurucunun dosyaya erişiminin kısıtlanmasına yönelik başvurusunu 25/10/2018 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapması gerekmektedir. Otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 31/10/2019 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı bulunduğu anlaşılmıştır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ali İpekli ve diğerleri [GK], B. No: 2017/30997, 22/1/2021, § 101).

53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

6. İtiraz Merciince Alınan Cumhuriyet Savcılığı Görüşlerinin Bildirilmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

54. Başvurucu, Cumhuriyet savcılığının tutukluluk hâliyle ilgili mütalaalarının kendisine tebliğ edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

55. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir [1. B.], B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit [1. B.], B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19).

56. Somut olayda başvurucu, tutukluluğun devamı kararlarında alınan Cumhuriyet savcılığı görüşünün kendisine bildirilmediğini ileri sürmüştür. Ancak başvurucu, bu iddiasını soyut bir şekilde ileri sürmüş, hangi tarih ya da tarihlerde savcılık görüşü alındığına dair hiçbir kanıtlayıcı bilgi ya da belgeyi bireysel başvuru dosyasına eklememiştir. Bu itibarla başvuruya konu ihlal iddialarıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını kanıtlamak ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını ortaya koymak yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen başvurucu bu yükümlülüğü yerine getirmemiştir.

57. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bu bölümdeki iddiasının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Diğer İhlal İddiaları

58. Kısıtlılık kararına rağmen soruşturma dosyası içeriğinin paylaşıldığı medya organlarınca adının geçtiği haberlerin yapılması nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın Cemal Günsel([GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, § 24) kararı doğrultusunda temellendirilmemiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerektiği anlaşıldığından açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

C. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

D. 1. Kötü muamele yasağının ve diğer ihlal iddialarının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gözaltının hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Tutukluluğun devamı kararlarının tebliğ edilmemesi ve tutukluluğa itirazların geç incelenmesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın duruşma açılmadan yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

7. Tutukluluğa itiraz incelemelerinde alınan savcılık görüşünün bildirilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/9/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-201935713-basvuru-numarali-karari