AYM'nin 2019/35578 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 25/6/2025 tarihli ve 2019/35578 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
FATİH GÜNAYDIN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/35578) |
Karar Tarihi: 25/6/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
Rıdvan GÜLEÇ |
||
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Raportör |
: |
Mehmet AKTEPE |
Başvurucu |
: |
Fatih GÜNAYDIN |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza mahkemesi kararına karşı yapılan temyiz başvurusunun süre yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 14/2/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır. Mahkemenin 8/11/2017 tarihli kararıyla başvurucunun atılı suçtan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
3. Başvurucu, anılan karara karşı 1/12/2017 tarihinde istinaf başvurusunda bulunmuştur. Başvurucunun istinaf başvurusu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi (Ceza Dairesi) tarafından 23/1/2018 tarihinde esastan reddedilmiştir.
4. Ceza Dairesinin hüküm fıkrasında kanun yoluna ilişkin şu hususlara yer verilmiştir:
"... Kararın tebliğ tarihinden itibaren onbeş (15) günlük yasal süre içerisinde dairemize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt kâtibine beyanda bulunmak veyahut tutuklu sanığın bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunarak veya bu hususta bir dilekçe vererek ya da bir başka İlk Derece Ceza Mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi aracılığıyla dilekçe gönderilmek suretiyle Yargıtay ilgili Ceza Dairesi tarafından incelenmek üzere, 5271 sayılı CMK.nın 286/1.maddesi uyarınca TEMYİZ yolu açık olmaküzere..."
5. Ceza Dairesi kararının başvurucuya tebliğine ilişkin bir bilgi ya da belgeye rastlanmamıştır. Başvurucu müdafii 29/1/2018 tarihinde Ceza Dairesine vekâletnamesini sunarak gerekçeli istinaf kararının kendisine tebliğ edilmesini talep etmiştir. Ardından Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden Ceza Dairesine gönderdiği 13/2/2018 tarihli dilekçesiyle istinaf talebinin esastan reddedilmesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkeme kararının beraat yönünde bozulması amacıyla kararı temyiz ettiğini ve gerekçeli kararın tebliğinden sonra ayrı bir dilekçeyle temyiz gerekçelerini bildireceğini belirtmiştir. Bunun üzerine istinaf talebinin esastan reddi kararı Ceza Dairesi tarafından başvurucu müdafiine 26/2/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
6. Başvurucu müdafii UYAP üzerinden 15/3/2018 tarihinde temyiz sebeplerini gösterir dilekçeyi Ceza Dairesine sunmuştur.
7. Yargıtay 16. Ceza Dairesince yapılan inceleme sonucunda 4/7/2019 tarihinde başvurucunun temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 294. ve 298. maddelerinde 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 305. maddesinden farklı olarak temyiz edenin temyiz sebeplerini göstermesi zorunluluğunun getirildiği belirtilmiştir. Doktrine de atıfta bulunulan kararda, temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermemesi hâlinde usulüne uygun olarak yapılmış bir temyiz talebinin varlığından söz edilemeyeceği vurgulanmıştır. Kararda, başvurucu müdafiinin başvurucunun yokluğunda verilen hükmü öğrenmesi üzerine 13/2/2018 tarihli süre tutum dilekçesiyle gerekçe göstermeden temyiz ettiği ve gerekçeli kararın 26/2/2018 tarihinde kendisine tebliği üzerine 5271 sayılı Kanun'un 295. maddesinin (1) numaralı fıkrasında öngörülen yasal süreden sonra 15/3/2018 tarihinde gerekçeli temyiz dilekçesini verdiği anlaşılmakla temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
8. Başvurucu, nihai hükmü 3/10/2019 tarihinde öğrendikten sonra 30/10/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu; istinaf kararının müdafiine tebliğ edilmediğini, her ne kadar ayrıntılı temyiz gerekçeleri belirtilmemiş ise de müdafiinin 13/2/2018 tarihinde verdiği süre tutum dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabul edilmesi gerektiğini, dosyadaki deliller itibarıyla tartışması yapılacak bir delil bulunmadığından ayrıntılı temyiz gerekçelerinin kendilerinden istenemeyeceğini belirterek bu durumun mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
11. Başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Anayasa Mahkemesi Özkan Şen ([2. B.], B. No: 2012/791, 7/11/2013), Cemile Akyıldız ([2. B.], B. No: 2014/1382, 22/9/2016), Ertuğrul Dalbaş ([1. B.], B. No: 2014/7805, 25/10/2017), Hasan İşten ([2. B.], B. No: 2015/1950, 22/2/2018) ve Nihal Uslukol ([2. B.], B. No: 2016/73086, 25/9/2019) kararlarında mahkemeye erişim hakkı kapsamında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir.
14. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Hüseyin Volkan Kurt ([GK], B. No: 2019/42687, 8/3/2023) kararında ise süresi içinde temyiz sebeplerinin bildirilmediği gerekçesiyle başvurucunun temyiz talebinin reddine karar verilmesi hâlinde mahkemeye erişim hakkı kapsamında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede süresinde temyiz sebeplerini gösterir dilekçe sunmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmesinin başvurucunun mahkemeye erişim hakkına ağır bir müdahale teşkil ettiğine, müdahalenin kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunduğuna, temyiz talebiyle ilgili karar verilmeden önce temyiz sebeplerinin bildirilmemesinin sonuçları hakkında başvurucunun bilgilendirilmemesinin mahkemeye erişim hakkını güçleştirdiği ve başvurucuya aşırı külfet yüklediği için orantısız olduğuna karar vermiştir.
15. Somut olayda başvurucunun Ceza Dairesinin kararına karşı yaptığı temyiz talebinin temyiz sebeplerini gösterir dilekçeyi süresinde vermediği gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalede bulunulduğu görülmüştür.
16. Başvurucunun temyiz sebeplerini bildirmemesi nedeniyle temyiz talebinin reddine dair kararın 5271 sayılı Kanun'un 294., 295. ve 298. maddelerine dayandığı görülmüştür. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının olduğu anlaşılmıştır.
17. Süresi içinde temyiz sebeplerini içeren dilekçenin sunulmaması nedeniyle temyiz talebinin reddedilmesinin amacı, temyiz mahkemelerinin içtihat mahkemesi olma fonksiyonuna uygun olarak gereksiz yere meşgul edilmemesinin ve böylelikle nitelikli talepler üzerinde yoğunlaşmasının temin edilmesidir (Hüseyin Volkan Kurt, § 44).
18. Olay tarihinde yürürlükte bulunan -2/3/2024 tarihli ve 7499 sayılı Kanun'la 5271 sayılı Kanun'da yapılan ve 1/6/2024 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikler öncesinde- 5271 sayılı Kanun'un 291. maddesi uyarınca temyiz kanun yoluna başvurmak için hükmün yüze karşı açıklanmasından (tefhimden) itibaren on beş günlük bir süre öngörülmüştür. Hükmün yüze karşı açıklanmadığı durumda ise bu süre tebliğ tarihinden başlayacaktır. 5271 sayılı Kanun'un 294. maddesine göre temyiz eden, hükmün bozulmasını neden istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorunda olup temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir. Aynı Kanun'un 295. maddesi uyarınca temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren ek bir dilekçe verilir (Hüseyin Volkan Kurt, § 54).
19. Bununla birlikte yeni sistemde temyiz kanun yoluna ilişkin düzenlemelerle ilgili olarak Yargıtay ceza dairelerinin ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararları arasında yorum farklılıkları oluşmuştur. Gelinen noktada özellikle kararlara karşı kanun yollarının, şeklinin, sürelerinin ve sonuçlarının ilgililere eksik bildirildiği hâllerde yasal sürelerin ne zaman ve hangi şartlarda başlayacağı hususlarında bir uygulama birliğinden söz edilmesi mümkün görünmemektedir. Bu durum ilgililer yönünden belirsizliğe yol açtığı gibi eksik bildirim yanıltıcı bir işlev de görmektedir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göre de yargı organlarının bu konuda farklı sonuçlara varması taraflar için kanunun öngörülebilirliği açısından sorun oluşturmaktadır (Hüseyin Volkan Kurt, § 55). Anılan eleştiriler neticesinde 7499 sayılı Kanun'la 5271 sayılı Kanun'da birtakım değişiklikler yapılmış ve bu değişiklikler 1/6/2024 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
20. Süresinde temyiz sebeplerini gösterir dilekçe sunmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmesinin, başvurucunun mahkemeye erişim hakkına ağır bir müdahale teşkil ettiği açıktır. Bu ağır müdahale karşısında mahkemelerin birtakım tedbirleri/imkânları devreye sokması başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bu ağır müdahaleyi dengeleyebilir. Örneğin temyiz talebiyle ilgili karar verilmeden önce temyiz sebeplerinin bildirilmemesinin sonuçları hakkında başvurucunun bilgilendirilmesi bu ağır müdahaleyi dengeleyecek niteliktedir. Somut olayda Ceza Dairesi, temyiz için genel süre mahiyetindeki on beş günlük süre bakımından ihtarda bulunmuş ancak gerekçeli kararın tebliğinden itibaren temyiz gerekçelerini ihtiva eden ek dilekçenin verilmesi için yedi günlük süre yönünden ihtar yapmamıştır. Diğer bir ifadeyle Ceza Dairesi, temyiz sürecini bir bütün olarak değerlendirmemiş; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren temyiz gerekçelerini ihtiva eden ek dilekçe vermesi konusunda başvurucuyu eksik bilgilendirmiştir. Yargıtay 16. Ceza Dairesi de temyiz kanun yolu açısından eksik bilgilendirme içeren bir karara yönelik olarak başvurucunun temyiz talebini yedi günlük yasal süre geçtikten sonra temyiz sebeplerini gösterir dilekçe sunduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Bu durumda Yargıtayın bazı dengeleyici tedbirleri/imkânları devreye sokmaksızın başvurucunun temyiz talebini reddetmesinin mahkemeye erişim hakkını güçleştirdiği ve başvurucuya aşırı külfet yüklediği için orantısız olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. (Hüseyin Volkan Kurt, § 56).
21. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
22. Başvurucu ek olarak bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının, kanuni hâkim ilkesinin, müdafii yardımından yararlanma hakkının, hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, gerekçeli karar hakkının, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin, eşitlik ilkesinin, tanık sorgulama hakkının, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin, aynı fiilden dolayı birden fazla yargılanmama veya cezalandırılmama ilkesinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, örgütlenme hürriyetinin, din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Mahkemeye erişim hakkı yönünden ihlal sonucuna varıldığından başvurucunun bu şikâyetlerinin ayrıca incelenmesine gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, mahkûmiyet kararının kesinleşmesi nedeniyle ceza infaz kurumuna konulacağını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa Mahkemesi Ç.Ö. ([GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018) kararında, mahkûmiyete bağlı tutmanın hukuka aykırı olduğu şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna varmıştır (Ç.Ö., §§ 27-39). Benzer şikâyet içeren somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelere göre kişi hürriyeti güvenliği hakkına yönelik bir ihlal bulunmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
25. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 40.000 TL maddi ve 5.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
26. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
27. Başvurucunun maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından da manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mahkûmiyete bağlı tutmaya ilişkin şikâyet yönünden kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
E. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere (Kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesine iletilmek üzere Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/195, K.2017/408) GÖNDERİLMESİNE,
F. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.