ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2019/31177 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2019/31177 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 17/4/2025 tarihli ve 2019/31177 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

GENEL KURUL

KARAR

C.T. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/31177)

Karar Tarihi: 17/4/2025

R.G. Tarih ve Sayı: 30/9/2025 - 33033

GENEL KURUL

KARAR

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkanvekili

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

Rıdvan GÜLEÇ

Recai AKYEL

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Yıldız SEFERİNOĞLU

İrfan FİDAN

Kenan YAŞAR

Muhterem İNCE

Yılmaz AKÇİL

Ömer ÇINAR

Metin KIRATLI

Raportör

:

Muhammed Cemil KANDEMİR

Başvurucu

:

C.T.

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tehlike hâli taşıyan tutuklu grubuna dâhil edilme üzerine getirilen kısıtlamaların uzun süredir devam etmesi ve belli aralıklarla gözden geçirilmemesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/9/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

4. Birinci Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ile eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde albay rütbesiyle görev yapmaktayken 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimi sonrasında Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/7/2016 tarihli kararıyla anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan tutuklanmıştır.

7. 6/6/2017 tarihli ve 2017/450 sayılı Sincan 1 No.lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu (Kurul) kararına istinaden başvurucunun tehlike hâli taşıyan tutuklu statüsüne alınmasına karar verilmiştir. Söz konusu Kurul kararının ilgili kısmı şöyledir:

" ...

15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi olayının sanıklarından olduğu ve üst düzey örgüt yöneticisi konumunda yargılamalarının devam ettiği, kurumumuzun yüksek güvenlikli yapıya sahip oluşu ve bu amaçla tek kişilik odaların yüksek risk taşıyan hükümlü ve tutukluların barındırılmasında büyük öneme sahip olduğu bilinmektedir.

...

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 24/1 maddesinde 'hükümlüler:

a) İlk defa suç işleyenler, mükerrirler, itiyadî suçlular veya suç işlemeyi meslekedinenler,

b) Aklî ve bedensel durumları nedeniyle veya yaşları itibarıyla özel bir infaz rejimine tâbi tutulması gerekenler,

c) Tehlike hâli taşıyanlar,

d) Terör suçluları,

e) Suç örgütlerine veya çıkar amaçlı suç örgütlerine mensup olan suçlular,

gibi gruplara ayrılırlar.' hükmü yer almaktadır.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 76. maddesi;

'Suçun nitelik ve işleniş şekline göre, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan veya kurumun güvenlik ve düzenini ihlal edebileceği konusunda delil veya ciddi emareler olan hükümlüler tehlikeli hükümlü sayılır.' maddeleri gözönünde bulundurularak;

Ceza İnfaz Kurumumuzda tekli odalarda kalmakta olan tutukluların işledikleri isnat olunan suçun işleniş şekli, niteliğinin toplum içinde infial oluşturan bir suç olması, hem kurumun güvenliği ve düzeni hem de tutukluların kendisinin ve diğer tutukluların güvenliğinin sağlanabilmesi amacı ile tehlike hâli taşıyan tutuklular grubuna dâhil edilmelerine,

Kurumumuzda tekli odalarda barındırılan ve tehlike hâli taşıyan tutuklu grubuna dâhil edilen tutukluların günlük havalandırma saatlerinin bir saat olarak düzenlenmesine ve tutuklulara tebliğ edilmesine oybirliği ile karar verilmiştir."

8. 2017/450 sayılı Kurul kararının başvurucuya yahut başka belirli bir kişiye ilişkin olarak alınmış bir karar olmadığı, bu karar ile kategorik olarak belirli tutukluların tehlike hâli taşıyan tutuklu grubuna dâhil edilmesinin öngörüldüğü anlaşılmıştır.

9. Kurulun 11/8/2017 tarihli ve 761, 769 sayılı kararlarıyla-mezkûr 2017/450 sayılı karara ve 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 24. maddesi ile Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 40., 75., 76. ve 186. maddelerine atıf yapılarak başvurucu hakkında havalandırma saatlerine ve televizyon yayınlarına ilişkin olarak bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Kurulun 11/8/2017 tarihli ve 761, 769 sayılı kararlarında, mezkûr Tüzük'ün İdare ve Gözlem Kurulunun yetkilerini düzenleyen 40. maddesi gereğince, tutuklu olan başvurucunun diğer tutuklu ve hükümlüler ile karşılaşmamasına özen gösterilmesine, havalandırma bahçesinin tedbiren günde bir saat açık tutulmasına, kurum içi faaliyetlere çıkarılırken gerekli önlemlerin alınmasına ve televizyon yayını imkânlarından yararlanmasının kısıtlanmasına karar verilmiştir.

10. Başvurucunun bu kısıtlamalara karşı yaptığı şikâyet ve itirazlar İnfaz Hâkimliğince ve Ağır Ceza Mahkemesince reddedilerek kesinleşmiştir. Başvurucunun bu kararlara karşı bireysel başvuruda bulunmadığı anlaşılmıştır.

11. Başvurucu; İnfaz Hâkimliğine sunduğu 18/6/2019 tarihli dilekçeyle tehlikeli tutuklu statüsüne dâhil edilmesini gerektirecek somut bir durum olmadığını, 2017 yılında getirilen kısıtlamaların iki yıldır uygulanmaya devam edildiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca önceki kısıtlamalara ek olarak getirilen yeni kısıtlamalarla ceza infaz kurumu kantininde satılan radyoları satın almasının ve spor tesislerinden yararlanmasının engellendiğini ileri sürmüştür. Başvurucu getirilen yeni kısıtlamalara ilişkin olarak kendisine herhangi bir karar tebliğ edilmediğini ileri sürerek tehlikeli tutuklu statüsünden çıkarılmasını, radyo ve televizyon kullanımına izin verilmesini, havalandırma saatindeki kısıtlamanın kaldırılmasını ve spor tesislerinden yararlandırılmasını talep etmiştir.

12. İnfaz Hâkimliği başvurucunun spor tesislerinden yararlandırılması talebini esastan, diğer taleplerini ise 2017 yılında incelediği ve verdiği kararların kesinleştiği gerekçesiyle reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...tutuklu hakkında yapılan uygulamanın ceza infaz kurumu kurallarına uygun olduğu, mevzuata aykırı bir uygulamanın veya hukuka aykırılığın söz konusu olmadığı, tutuklunun tehlikeli tutukluluk grubuna dâhil edilmesi ve havalandırma saatlerinin kısıtlanmasına ilişkin itirazına Hâkimliğimizin 2017/4823 esas sayılı dosyasında reddine karar verildiği, Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/1249 D.iş sayılı kararı ile kararın kesinleştiği, tutuklunun televizyon ve radyo yayınları hakkında yapılan kısıtlamalara ilişkin Hâkimliğimizin 2017[/]4819 esas sayılı dosyasında itirazının reddine karar verildiği, Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/1250 D.iş sayılı kararı ile kararın kesinleştiği, tutuklunun spor tesislerinden yararlanma talebinde ise tutuklunun işlediği isnat olunan suçun işleniş şekli, niteliğinin toplum içerisinde infial oluşturan bir suç olması, ceza infaz kurumunda güvenlik zaafiyeti oluşmaması gerektiği, tutuklunun açık havada egzersiz yapma gibi sportif faaliyetlerde bulunabileceği..."

13. Başvurucu, bu karara karşı Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesine (Mahkeme) itiraz etmiştir. Başvurucunun itirazı 31/7/2019 tarihli kararla reddedilmiştir.

14. Nihai karar, başvurucuya 7/8/2019 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 6/9/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

15. Başvurucu hakkında 20/6/2019 tarihinde anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, nitelikli kasten öldürme, nitelikli öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından mahkûmiyet kararı verilmiştir. Mahkûmiyet kararına karşı yapılan istinaf başvurusu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesince 13/10/2020 tarihinde reddedilmiştir. Söz konusu karar Yargıtay 3. Ceza Dairesince 17/7/2024 tarihinde onanmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

16. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması" başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması aşağıdaki esaslara göre yapılır:

a) Hükümlülerin kişisel özellikleri, bedensel, aklî ve sağlık durumları, suç işlemeden önceki yaşamları, sosyal çevre ve ilişkileri, sanat ve meslek faaliyetleri, ahlâkî eğilimleri, suça bakış açıları, hükümlülük süreleri ve suç türleri belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre saptanacak infaz ve iyileştirme rejimi; gözlem, inceleme ve değerlendirme yöntemiyle çalışan gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya kapalı ceza infaz kurumlarının bu hizmete ayrılan bölümlerinde yapılır. Hükümlüler, işledikleri suç tiplerine, gösterdikleri eğilimlere, tutum ve davranışları nedeniyle sıkı gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekip gerekmediğine göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya normal güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya açık ceza infaz kurumlarına gönderilirler.

...

f) Hükümlü; kişiliğine, sair hâllerine, suçun işlenmesindeki özelliklere göre gerektiğinde gözleme tâbi tutulmayabilir.

g) Gözlem sonunda, gözlem merkezi hükümlüye ait dosyayı görüşü ile birlikte Adalet Bakanlığına gönderir. Gözlem sonucuna göre hükümlünün gönderileceği infaz kurumu Bakanlıkça belirlenir. (Ek cümle: 25/5/2005-5351/2 md.) Ancak, yapılan gözlem ve sınıflandırma sonunda idare ve gözlem kurulunca aynı ceza infaz kurumunda veya o yer Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı diğer ceza infaz kurumlarında kalması uygun bulunan hükümlülerin dosyaları Bakanlığa gönderilmez ve cezalarının infazına, bulundukları veya Cumhuriyet Başsavcılığınca gönderilecekleri bağlı ceza infaz kurumlarında devam olunur.

..."

17. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlülerin gruplandırılması" başlıklı 24. maddesi şöyledir:

"(1) Hükümlüler;

a) İlk defa suç işleyenler, mükerrirler, itiyadî suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler,

b) Aklî ve bedensel durumları nedeniyle veya yaşları itibarıyla özel bir infaz rejimine tâbi tutulması gerekenler,

c) Tehlike hâli taşıyanlar,

d) Terör suçluları,

e) Suç örgütlerine veya çıkar amaçlı suç örgütlerine mensup olan suçlular,

gibi gruplara ayrılırlar.

(2) Hükümlüler ayrıca yaşları, hükümlülük süreleri ve suç türleri itibarıyla da gruplandırılırlar."

18. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlünün radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı" başlıklı 67. maddesi şöyledir:

"(1) Hükümlü, ceza infaz kurumlarında merkezî yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon yayınlarını izleme hakkına sahiptir.

(2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve bilgisayarlar kuruma alınmaz.

(3) Kapalı ve açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde ancak, eğitim ve iyileştirme programları çerçevesinde kurum yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve işitsel eğitim araç ve gereçlerinin kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme programları gerekli kıldığı takdirde denetim altında internetten yararlanılabilir. Hükümlü, odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Adalet Bakanlığının uygun görmesi hâlinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak bilgisayarın ceza infaz kurumuna alınmasına izin verilebilir.

(4) Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir."

19. 5275 sayılı Kanun'un "Beden eğitimi" başlıklı 87. maddesi şöyledir:

"(1) Hükümlünün toplumsal, ruhsal ve bedensel gelişmelerini sağlamak amacıyla fizik ve ruhsal sağlık durumlarının elverdiği ölçüde spor, beden eğitimi ve eğlendirici etkinliklere katılmasına müsaade olunur ve olanaklar ölçüsünde yer ve araç sağlanır.

(2) Açık havada çalışmayan veya kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüye, hava koşulları elverdiği ölçüde, günde en az bir saat açık havada gezinmek olanağı verilir. Bu süre içerisinde bireysel spor da yapılabilir. Kurum dışındaki etkinliklere açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlüler katılabilirler."

20. 5275 sayılı Kanun'un "Tutuklama kararının yerine getirildiği kurumlar" başlıklı 111. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Tutuklular, iç ve dış güvenlik görevlisi bulunan, firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya fizikî engelleri olan, 34 üncü maddede sayılan hâller dışında oda ve koridor kapıları sürekli olarak kapalı tutulan ve yasal zorunluluklar ayrık, dışarıyla irtibat ve haberleşme olanağı bulunmayan normal güvenlik esasına dayalı tutukevlerinde veya maddî olanak bulunmadığı hâllerde diğer kapalı ceza infaz kurumlarının bu amaca ayrılmış bölümlerinde tutulurlar.

(2) Eylem ve davranışları ile 9 uncu madde kapsamına giren tutuklular, yüksek güvenlikli tutukevlerinde veya buna olanak bulunmadığı hâllerde yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının tutuklulara ayrılan bölümlerinde barındırılırlar.

..."

21. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların barındırılması" başlıklı 113. maddesi şöyledir:

"(1) Tutuklular, maddî olanaklar elverdiğince suç türlerine ve taşıdıkları güvenlik riskine göre ayrı odalarda barındırılırlar. Aralarında husumet bulunanlar ile iştirak hâlinde suç işlemiş olanlar aynı odalarda barındırılmazlar ve birbirleri ile temas etmelerini engelleyecek tedbirler alınır."

22. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların hakları" başlıklı 114. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

(2) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar koyabilir.

(3) Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince kısıtlanabilir.

..."

23. 5275 sayılı Kanun'un "Kısıtlayıcı önlemler" başlıklı 115. maddesi şöyledir:

"(1) Tehlikeli hâlde bulunan, delil karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan tutuklulara soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince aşağıdaki tedbirler uygulanabilir:

a) Tutuklunun tek başına, sıkı bir rejim altında muhafaza edilmesi ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi.

b) Belirli süre ile dışarıyla ilişkisinin, ziyaretçi kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanması.

c) Gerekiyorsa kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyici biçimde hazırlanmış özel bir odada barındırılması ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi.

d) Saldırganlık göstermesi hâlinde belirli süreyle kelepçelenmesi veya hareketlerinin engellenmesi.

e) Yüksek güvenlikli bir kuruma nakledilmesi."

24. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların yükümlülükleri" başlıklı 116. maddesinin (1) numaralı fıkrasının başvurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan hâli şöyledir:

"(1) Bu Kanunun; yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi, kuruma alınma ve kayıt işlemleri, hükümlüler ile yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi, cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme programına ve sağlığın korunması kurallarına uyma, bina ve eşyaların korunması, kapıların açılmaması ve temasın önlenmesi, oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek kişisel eşyalar, arama, disiplin cezalarının niteliği ve uygulanma koşulları, kınama, bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma, ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma, hücreye koyma, çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri ve cezaları, disiplin soruşturması, disiplin cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin cezalarının infazı ve kaldırılması, yönetim tarafından alınabilecek tedbirler, zorlayıcı araçların kullanılması, ödüllendirme, şikâyet ve itiraz, nakiller, disiplin nedeniyle nakil, zorunlu nedenlerle nakil, hastalık nedeniyle nakil, nakillerde alınacak tedbirler, avukat ve noterle görüşme hakkı, kültür ve sanat etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü, kütüphaneden yararlanma, süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı, telefonla haberleşme hakkı, radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı, mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı, bu Kanunda sayılan günlerde dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, muayene ve tedavi istekleri, hükümlülerin beslenmesi, iyileştirme programlarının belirlenmesi, hükümlülerin sayısı ve uygulanacak güvenlik tedbirleri, eğitim programları, öğretimden yararlanma, muayene ve tedavileri, sağlık denetimi, hastaneye sevk, infazı engelleyecek hastalık hâli, kendilerine verilen yiyecek ve içecekleri reddetmeleri, ziyaret, yabancı hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve görüşlerde uygulanacak esaslar, beden eğitimi, kütüphane ve kurslardan yararlanma konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76 ve 78 ilâ 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir.

..."

25. 5275 sayılı Kanun'un başvurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan hâliyle "Koşullu salıverilmede iyi hâlin saptanması" başlıklı 89. maddesi şöyledir:

"Hükümlünün, Kanunun 107 nci maddesinde öngörülen süreleri, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara içtenlikle uyarak, haklarını iyi niyetle kullanarak, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirerek geçirmiş ve uygulanan iyileştirme programlarına göre de toplumla bütünleşmeye hazır olduğunun disiplin kurulunun görüşü alınarak idare kurulunca saptanmış bulunması gerekir."

26. Aynı maddenin 14/4/2020 tarihli ve 7242 sayılı Kanun'la değişik "Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesi" başlıklı mevcut hâlinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Hükümlüler, ceza infaz kurumlarında bulundukları tüm aşamalarda, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği, uygulanan iyileştirme programlarına göre toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar suç işleme ve mağdura veya başkalarına zarar verme riskinin düşük olup olmadığı hususlarında idare ve gözlem kurulu tarafından iyi hâlin belirlenmesine esas olmak üzere en geç altı ayda bir değerlendirmeye tabi tutulur."

27. 5275 sayılı Kanun'un "Gözlem ve sınıflandırma merkezleri" başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"(1) Hükümlülerin durumlarına uygun kurumlara ayrımı, 23 üncü maddede belirtilen gözlem ve sınıflandırma merkezlerince yapılır.

(2) Gözlem ve sınıflandırma merkezlerinin kuruluş, görev, çalışma esas ve usûlleri yönetmelikte gösterilir."

28. Başvurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan, 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan mülga Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) (29/12/2020 tarihli ve 31349 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılmıştır.) "Gözlem ve sınıflandırma merkezlerinin görev ve yetkileri" başlıklı 6. maddesi şöyledir:

"Gözlem ve sınıflandırma merkezi, ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis veya iki yıldan fazla süreli hapis cezasına mahkûm olan hükümlülerin kişisel özellikleri, bedensel, aklî ve sağlık durumları, suç işlemeden önceki yaşamları, sosyal çevre ve ilişkileri, sanat ve meslek faaliyetleri, ahlâkî eğilimleri, suça bakış açıları, hükümlülük süreleri ve suç türleri belirlenerek, durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları ve bunlara göre saptanacak infaz ve iyileştirme rejiminin uygulanmasını; işledikleri suç tiplerine, gösterdikleri eğilimlere, tutum ve davranışları nedeniyle sıkı gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekip gerekmediğine göre yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya normal güvenlikli ceza infaz kurumlarına veya açık ceza infaz kurumlarına gönderilmelerini sağlamakla görevli ve yetkilidir.

Gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde, yargısal, sosyal, tıbbi, kriminolojik, psiko-teknik, psikiyatri ve ceza hukuku bakımından veya gerekli görülecek konularda her türlü inceleme yapılır."

29. Yönetmelik'in "İdare ve gözlem kurulu" başlıklı 7. maddesi şöyledir:

"İdare ve gözlem kurulu; kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, tabip, psikolog, psikiyatr, sosyal çalışmacı, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşur. Ayrıca, ceza infaz kurumunda bulunması hâlinde, eğitim uzmanı veya eğitim rehberi de kurula üye olarak katılır.

İdare ve gözlem kurulunun oluşturulmasına imkân bulunmayan ceza infaz kurumlarında, bu kurul o yer Cumhuriyet başsavcısının başkanlığında idare memuru, hükümet tabibi, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memurundan oluşur.

Yukarıdaki fıkralarda sayılan personelin tamamının veya bir kısmının ceza infaz kurumunda bulunmaması hâlinde, kurul; mevcut olanlarla oluşturulur.

İdare ve gözlem kurulu, gözlem ve sınıflandırma merkezlerinin görev ve yetkilerini kullanır."

30. Yönetmelik'in "İdare ve gözlem kurulunun görevleri" başlıklı 8. maddesi şöyledir:

"İdare ve gözlem kurulu, gözlem ve sınıflandırma merkezlerinde veya Bakanlıkça gözlem ve sınıflandırma merkezi olarak ayrılan ceza infaz kurumlarında, kanun ve tüzükle verilen diğer görevlerinin yanında, gözlem ve sınıflandırmayla ilgili olarak sadece aşağıda sayılan görevleri yapar:

a) Hükümlülerin suç türlerini belirlemek,

b) Hükümlüleri gruplandırmak,

c) Durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmalarına karar vermek,

d) Uygulanacak infaz ve iyileştirme rejimini saptamak."

31. Yönetmelik'in "Gözlem ve sınıflandırma formu" başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Gözlem ve sınıflandırma formu, hükümlünün tanınması, davranışlarının değerlendirilerek hakkında uygulanacak rejimin belirlenmesi, kişinin durumuna uygun ceza infaz kurumuna ayrılması, infazın bireyselleştirilmesi ile iyileştirme programlarına katılması, hükümlülük süresi içerisinde davranışlarının izlenmesi ve sonucunda hükümlüye iyi hal kararının verilmesine dayanak oluşturması amacıyla düzenlenen belgedir.

Hükümlülerin, gözlem sonucu gönderildikleri eğitimevleri ile açık ceza infaz kurumları dâhil, tüm ceza infaz kurumlarında koşullu salıverilecekleri tarihe kadar, altı ayda bir olmak üzere gözlem ve sınıflandırma formunun doldurulmasına devam olunur.

Kurum müdürü, hükümlü hakkında altı aylık dönemlere ait görüşünü yazılı olarak bildirir.

..."

32. Yönetmelik'in "İdare ve gözlem kurulunun incelemesi" başlıklı 19. maddesi şöyledir:

"İdare ve gözlem kurulu, hükümlünün dosyası üzerinde gerekli incelemeyi yapar. Talebi hâlinde veya resen hükümlüyü dinler.

İdare ve gözlem kurulu, hükümlünün gönderileceği kurum ve hakkında uygulanacak rejim ile ilgili değerlendirmesini yapar ve önerisini kapsayan kararı verir.

Hükümlünün, gözlem sonucu gönderildiği ceza infaz kurumunda, koşullu salıverileceği tarihe kadar, altı ayda bir olmak üzere doldurulan bu formun, her dönem sonunda değerlendirmesini yaparak, infazın bulunduğu veya başka bir kurumda devamına veya iyi hal kararına esas teşkil edecek kararı verir."

33. Yönetmelik'in "Hükümlülerin gruplandırılması" başlıklı 22. maddesi şöyledir:

"Hükümlüler, bulundukları veya gönderildikleri kurumlarda;

a) İlk defa suç işleyenler, mükerrirler, itiyadî suçlular veya suç işlemeyi meslek edinenler,

b) Aklî ve bedensel durumları nedeniyle veya yaşları itibarıyla özel bir infaz rejimine tâbi tutulması gerekenler,

c) Tehlike hâli taşıyanlar,

d) Terör suçluları,

e) Suç örgütlerine veya çıkar amaçlı suç örgütlerine mensup olan suçlular

gibi gruplara ayrılırlar."

34. 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan, başvurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan mülga Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün (Tüzük) (29/3/2020 tarihli ve 31083 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile yürürlükten kaldırılmış ve Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik yürürlüğe girmiştir.) "İdare ve gözlem kurulu" başlıklı 34. maddesi şöyledir:

"(1) İdare ve gözlem kurulu; kurum müdürünün başkanlığında, gözlem ve sınıflandırmadan sorumlu ikinci müdür, idare memuru, cezaevi tabibi, psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı, öğretmen, infaz ve koruma başmemuru ile kurum müdürü tarafından teknik personel arasından seçilen bir görevliden oluşur.

(2) Birinci fıkrada sayılan personelin tamamının kurumda bulunmaması hâlinde, kurul mevcut olanlarla oluşturulur."

35. Tüzük'ün "İdare ve gözlem kurulunun görev ve yetkileri" başlıklı 40. maddesi şöyledir:

"(1) İdare ve gözlem kurulu aşağıda sayılanişleri yapmakla görevli ve yetkilidir;

a) Hükümlülerin suç türlerini belirleyerek, durumlarına uygun kurumlara ayrılmaları ve bunlara uygun olacak infaz ve iyileştirme rejimini saptamak,

b) Hükümlülerin kurumlara kabullerinden sonra kalacakları odaları belirlemek,

c) Kurumlarda kalmakta olan hükümlüleri gruplandırmak,

d) Hükümlülerin kalmakta oldukları odaları değiştirmek,

e) Hükümlülerin bireysel olarak, psiko-sosyal yardım servisince hazırlanan iyileştirme programlarına uyumunu ve sonuçlarını değerlendirmek,

f) İyileştirme programları kapsamında spor alanları, çok amaçlı salon, kütüphane ve iş atölyelerinden yararlanma gibi faaliyetlere katılabilecek durumdaki hükümlüler ile kurumun iç hizmetlerinde çalıştırılacak hükümlülerin belirlenmesi ile ilgili karar almak,

g) Tehlikeli hâli bulunan ya da örgüt mensubu olan hükümlülerle ilgili olarak, telefon görüşmeleri ile radyo, televizyon yayınları ve internet olanaklarından yararlanma hakkının kısıtlanmasına karar vermek,

h) Açık kurumlar ile eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin kurum dışındaki eğitim, ağaçlandırma, çevre düzenlemesi ve temizliği, doğal afet sonrası yardım, tiyatro çalışmaları gibi sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılacak hükümlülerin kurum dışına çıkabilmeleri için karar almak,

ı) Açık kurumlarda ve eğitimevlerinde kalan hükümlülerin, oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri eşyaların cinsleri ve miktarlarını belirlemek,

j) Koşullu salıvermeye ve uygulanacak infaz rejimine esas teşkil edecek iyi hâl kararını almak,

k) Mevzuatla verilen diğer görevleri yerine getirmek.

(2) İdare ve gözlem kurulu yukarıda sayılan görevlerini yerine getirirken diğer kurulların önerilerini de dikkate alır.

(3) İdare ve gözlem kurulunun (b) ilâ (ı) bentlerinde sayılan görevleriyle ilgili olarak aldığı kararlarla diğer kurulların kararları arasında uyumsuzluk bulunması durumunda, psiko-sosyal yardım servisinde çalışan personelin görüşü de alındıktan sonra, idare ve gözlem kurulu tarafından verilecek karar uygulanır."

36. Tüzük'ün "Hükümlülerin gruplandırılması" başlıklı 75. maddesi şöyledir:

"(1) Hükümlüler, 5275 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinde gösterilen esaslara göre gruplandırılır.

(2) Hükümlülerin gruplandırılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikle gösterilir."

37. Tüzük'ün "Tehlikeli hükümlü" başlıklı 76. maddesi şöyledir:

"(1) Suçun nitelik ve işleniş şekline göre, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan veya kurumun güvenlik ve düzenini ihlal edebileceği konusunda delil veya ciddi emareler olan hükümlüler tehlikeli hükümlü sayılır."

38. Tüzük'ün "Kısıtlayıcı önlemler" başlıklı 185. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Tehlikeli hâlde bulunan, delil karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan tutuklulara soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince aşağıdaki tedbirler uygulanabilir:

a) Tutuklunun tek başına, sıkı bir rejim altında muhafaza edilmesi ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi,

b) Belirli süre ile dışarıyla ilişkisinin, ziyaretçi kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanması,

c) Gerekiyorsa kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyici biçimde hazırlanmış özel bir odada barındırılması ve kaldığı odanın kamera ile izlenmesi,

d) Saldırganlık göstermesi hâlinde belirli süreyle kelepçelenmesi veya hareketlerinin engellenmesi,

e) Yüksek güvenlikli bir kuruma nakledilmesi."

39. Tüzük'ün "Tutuklulara uygulanacak hükümler ve yükümlülükleri" başlıklı 186. maddesi şöyledir:

"(1) Tüzüğün; 1, 4, 6, 9 ilâ 14, 22, 24 ilâ 27, 29 ilâ 31, 40 ilâ 46, 67 ilâ 73, 75 ilâ 96, 99 ilâ 108, 110 ilâ 117, 119 ilâ 132, 143 ilâ 171, 174, 176 ilâ 179, 185, 188, 189 uncu maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."

B. Uluslararası Hukuk

40. 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 23/7/2016 tarihinde yürürlüğe girmesinin ardından Cumhuriyet savcılarına tutukluların avukatlarıyla görüşmelerinin gizliliğine ilişkin olarak bazı kısıtlamalar getirme yetkisi verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Canavcı ve diğerleri/Türkiye (B. No: 24074/19, 14/11/2023) kararında, avukatlarıyla yaptıkları görüşmeleri izlenen ve kaydedilen başvurucuların özel hayata saygı haklarının ihlal edildiği iddiasıyla yaptıkları başvuruda; avukatla yapılan görüşmelerin izlenip kaydedilmesi şeklindeki tedbire ilişkin iç hukuk düzenlemelerinde bu tür tedbirlerin ne zaman sona ereceğinin belli olmadığını ve bu tedbirlerin gözden geçirilmesini öngören bir mekanizmanın mevcut olmadığını, bunun yanı sıra şikâyet konusu tedbirin dayanak düzenlemede öngörülen Cumhuriyet savcısı tarafından alınan bir karara dayanma şartını da taşımadığını ve tedbirlere ilişkin kararlarda bireyselleştirilmiş gerekçelerin bulunmadığını belirtmiştir. Anılan kararda söz konusu müdahalenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 8. maddesinin (2) numaralı fıkrası anlamında kanunla öngörülmediği tespitine yer vererek ihlal sonucuna ulaşmıştır (Canavcı ve diğerleri/Türkiye, §§ 91-109).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

41. Anayasa Mahkemesinin 17/4/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

42. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânı olmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

43. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay ([2. B.], B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

44. Başvurucu, tehlikeli tutuklu statüsüne dâhil edilmesi nedeniyle getirilen kısıtlamaların bazı haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüş; havalandırma saatlerinin azaltılması nedeniyle özgürlük ve güvenlik hakkının, televizyonunun alınması ve radyo yasağı nedeniyle haberleşme hürriyetinin, kısıtlamaların uzun süreden beri devam etmesi ve daha önceki başvurularından farklı olan hususların değerlendirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, suç isnadına dayanılarak uygulanan yasak ve kısıtlamalar nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

45. Başvurucu; şikâyetinin 2017 yılındaki şikâyetinden farklı olarak kısıtlamaların uzun süredir devam etmesine ilişkin olduğunu belirterek kısıtlamaların ne kadar daha devam edeceğinin belirli olmamasının hak ihlalini artırdığından yakınmıştır. Ayrıca radyo yasağına ilişkin olarak daha önce verilmiş bir kurul yahut mahkeme kararı olmadığını ve benzer durumdaki tutuklulara kısıtlama uygulanmadığını ileri sürmüştür.

46. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyetinin konusunu Kurulun 2017/450, 2017/761 ve 2017/769 sayılı kararlarının oluşturduğu ancak bu kararlara ilişkin itirazları inceleyen Mahkemenin kararlarına karşı süresi içinde bireysel başvuru yapılmadığı belirtilmiştir. Başvurucunun sadece kurum kantininde satılan radyoları satın alması ve radyo dinlemesine izin verilmemesi ile spor tesislerinden yararlanma hakkının kısıtlanmasını yeni bir itiraz olarak ileri sürdüğü ifade edilmiştir. Ayrıca Kurul kararlarında ve bu kararlara karşı itiraz üzerine verilen İnfaz Hâkimliği ile Ağır Ceza Mahkemesi kararlarında başvurucunun üzerine atılı suçları işlediği yönünde masumiyetine şüphe düşürecek nitelikte herhangi bir ifadenin bulunmadığı belirtilmiştir.

47. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında özetle şikâyetlerinin öncekilerden farklı hususlar içerdiğini, başta 2017 yılında başlatılan ve iki yıldır devam eden kısıtlamaların uzun sürmesinden ve bu durumun ne zaman sona ereceğinin belli olmamasından yakındığını, söz konusu kısıtlamaların dört buçuk yıldan fazla sürdüğünü, ayrıca yeni kısıtlamaları şikâyet konusu yaptığını, Kurul kararının daha önce Anayasa Mahkemesinin masumiyet karinesinin ihlal edildiği sonucuna ulaştığı başvurulardaki benzer ifadeleri içerdiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

48. Anayasa'nın başvurunun değerlendirilmesinde dikkate alınacak "Özel hayatın gizliliği" başlıklı 20. maddesi şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

49. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucu; ceza infaz kurumu idaresince tehlikeli tutukluluk statüsüne alınarak havalandırma saatlerine, spor yapmasına ve haberleşmesine getirilen kısıtlamalardan ve bu kısıtlamaların uzun süredir devam etmesinden şikâyet etmektedir. Özel hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde bireyin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi kavramının yer aldığı, başvurucu hakkındaki kısıtlamaların mahiyeti ve söz konusu kısıtlamaların uzun süredir devam ettiği birlikte değerlendirilerek başvuru özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

50. Somut olayda başvurucu, tehlike hâli taşıyan tutuklu grubuna dâhil edilmesi üzerine getirilen kısıtlamaların uzun süredir (yaklaşık 2 yıldır) devam etmesi nedeniyle söz konusu statü ve kısıtlamaların kaldırılması talebiyle İnfaz Hâkimliğine başvurmuştur (bkz. § 11). Bu başvuru salt Kurul kararlarına karşı yapılan bir şikâyet olmayıp şikâyetin özü, getirilen kısıtlamaların uzun süredir devam etmesine ilişkindir. Dolayısıyla başvurunun süresinde olduğu ve başvurucunun olağan kanun yolunu tükettikten sonra bireysel başvuruda bulunduğu değerlendirilmiştir (bkz. §§ 12-14).

51. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

52. Özel hayat, eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir kavramdır. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlıktır. Özel hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde bireyin kişiliğini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi kavramı temel alınmaktadır. Anılan hak; herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak, kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etmekle birlikte kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuki menfaati de içermektedir (Serap Tortuk [1. B.], B. No: 2013/9660, 21/1/2015, §§ 31-36; Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, §§ 61-63; Ata Türkeri [1. B.], B. No: 2013/6057, 16/12/2015, §§ 30-32; Tevfik Türkmen [GK], B. No: 2013/9704, 3/3/2016, §§ 50-52).

53. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların (mahpusların) özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda bulunan mahpuslara açık havaya çıkmaya, spor yapmaya ve radyo, televizyon imkânlarından yararlanmaya ilişkin bazı haklar tanınmıştır. Söz konusu haklara kamu makamlarının keyfî bir şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi, özel hayata saygı hakkı kapsamında Anayasa'nın 20. ve Sözleşme'nin 8. maddesiyle sağlanan güvenceler arasında yer almaktadır.

54. 5275 sayılı Kanun'da ceza infaz kurumunda bulunan mahpuslara açık havaya çıkmaya, spor yapmaya, radyo ve televizyon imkânlarından yararlanmaya ilişkin olarak bazı haklar tanındığı ancak tehlikeli hâlde bulunanların bu haklarına bazı sınırlamalar getirilebildiği görülmüştür.

55. Somut olayda başvurucunun tehlikeli tutuklu grubuna dâhil edilmesi sonrasında getirilen havalandırma, spor ve haberleşmeye ilişkin sınırlandırmaların yaklaşık iki yıldır devam etmesinin -bir bütün olarak değerlendirildiğinde- özel hayata saygı hakkına müdahale oluşturduğu sonucuna varılmıştır.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

56. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

57. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa'nın 20. maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil Berk [1. B.], B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın [2. B.], B. No: 2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar [1. B.], B. No: 2017/9370, 27/2/2020, § 34; R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82).

(1) Kanunilik

(a) Genel İlkeler

58. Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimini düzenleyen 13. maddesinde hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği temel bir ilke olarak benimsenmiştir (kanunilik şartına başka bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Sevim Akat Eşki [1. B.], B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Hayriye Özdemir [2. B.], B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35; Hamit Yakut [GK], B. No: 2014/6548, 10/6/2021, § 76; Atilla Yazar ve diğerleri [GK], B. No: 2016/1635, 5/7/2022, § 100).

59. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan [2. B.], B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).

60. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56; Tuğba Arslan, § 96; Fikriye Aytin ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 34).

61. Kanunun varlığı kadar kanun metni ve uygulaması da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği ölçüde hukuki belirlilik taşımalıdır. Bir diğer ifadeyle kanunun niteliği de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önemlidir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).

62. Mahkemelerin yorumlarının ve uygulamalarının kanunun açık lafzıyla çeliştiği veya kanun metni dikkate alındığında bireyler tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığı hâllerde yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varılması mümkündür (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Ziya Özden [1. B.], B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 59; Ramazan Atay [1. B.], B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29; Wısam Sulaıman Dawood Eaqadah [GK], B. No: 2021/2831, 15/2/2023, § 81). Dolayısıyla kanunilik ölçütü açısından Anayasa Mahkemesince yapılması gereken, incelemeye konu kuralların yargı organlarınca yapılan yorumlarının kişilerce öngörülebilecek belirlilikte olup olmadığının veya kanunun açık lafzıyla çelişip çelişmediğinin tespit edilmesidir (bazı eklemelerle birlikte bkz. Mehmet Demircioğlu [GK], B. No: 2020/35797, 14/9/2023, § 33).

(b) İlkelerin Olaya Uygulanması

63. Somut olaya konu süreçte başvurucu 11/8/2017 tarihli Kurul kararıyla tehlikeli tutuklu grubuna dâhil edilmiş ve aynı kararla başvurucunun ceza infaz kurumundaki haklarına birtakım sınırlamalar getirilmiştir (bkz. § 9). Tüzük'ün İdare ve Gözlem Kurulunun yetkilerini düzenleyen 40. maddesine atıfla alınan bu kararla başvurucunun havalandırma bahçesine çıkış saatinin düzenlenmesine, diğer tutuklu ve hükümlülerle karşılaşmamasına özen gösterilmesine, kurum içi faaliyetlere çıkarılırken gerekli önlemlerin alınmasına karar verilmiştir. Kurul aynı tarihli bir başka kararla başvurucunun televizyon yayınlarından yararlanmasını da kısıtlamıştır.

64. 5275 sayılı Kanun'un 23. maddesi "Hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılması" ve 24. maddesi "Hükümlülerin gruplandırılması" başlığını taşımaktadır. 23. maddede hükümlülerin gözlem ve sınıflandırılmasının hangi esaslara göre yapılacağı, 24. maddede ise hükümlülerin suç türleri, suçun işleniş şekilleri ve diğer kriterlere göre nasıl gruplanacağı düzenlenmiştir. 24. maddenin (1) numaralı fıkrasının (c) bendi tehlike hâli taşıyan hükümlüler grubunu düzenlemektedir.

65. 5275 sayılı Kanun'un 116. maddesi, Kanun'un tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olan bazı hükümlerinin tutuklular hakkında da uygulanabileceğini düzenlemektedir. Anılan madde incelendiğinde 5275 sayılı Kanun'un 23. ve 24. maddelerinin tutuklular hakkında da uygulanabilecek maddeler arasında sayılmadığı anlaşılmaktadır.

66. 5275 sayılı Kanun'un 111. ve 113. maddelerinde tutukluların barındırılacakları ceza infaz kurumunun belirlenmesinde suç türlerinin gözetileceği hüküm altına alınmış ise de aynı Kanun'un 115. maddesinde tehlikeli hâlde bulunan, delil karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini tehlikeye düşüren ya da suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan tutukluların yararlandıkları haklara ek sınırlamalar getirme yetkisi hükümlülerden farklı olarak idareye değil soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeye verilmiştir.

67. Buna göre Cumhuriyet savcısı, hâkim ya da mahkeme tarafından tutuklunun tek başına, sıkı bir rejim altında muhafaza edilmesine ve kaldığı odanın kamerayla izlenmesine, belirli süreyle dışarıyla ilişkisinin, ziyaretçi kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanmasına, gerekiyorsa kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyici biçimde hazırlanmış özel bir odada barındırılmasına ve kaldığı odanın kamerayla izlenmesine, saldırganlık göstermesi hâlinde belirli süreyle kelepçelenmesine veya hareketlerinin engellenmesine, yüksek güvenlikli bir kuruma nakledilmesine karar verilebilir.

68. Görüldüğü üzere hükümlülerin durumlarına uygun infaz kurumlarına ayrılmaları, uygulanacak infaz ve iyileştirme rejimlerinin saptanması amaçlarıyla gruplandırılması ile tutuklular yönünden ek tedbirler getirilmesi 5275 sayılı Kanun'da ayrı şekillerde düzenlenmiştir. Tutuklular yönünden bu kişilerin tehlike arz etmesi, delil karartma riski bulunması, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini tehlikeye düşürmeleri ya da suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunmaları hâlinde sıkı bir rejim altında tutulmalarına karar verme yetkisi Cumhuriyet savcıları, mahkeme ya da hâkime verilmiştir.

69. Tüzük'ün "Hükümlülerin gruplandırılması" başlıklı 75. maddesi gruplandırmanın 5275 sayılı Kanun'un 24. maddesine göre yapılacağını belirttikten sonra gruplandırmaya ilişkin esasların yönetmelikle düzenleneceğini ifade etmiştir. Tüzük'ün "Tehlikeli hükümlü" başlıklı 76. maddesinde ise 5275 sayılı Kanun'a paralel olarak suçun nitelik ve işleniş şekline göre, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan veya kurumun güvenlik ve düzenini ihlal edebileceği konusunda delil veya ciddi emareler olan hükümlülerin tehlikeli hükümlü sayılacağı düzenlenmiştir. Tüzük hükümlerinden hangilerinin -tutukluluk hâliyle uzlaşması şartıyla- tutuklulara uygulanabileceğini düzenleyen Tüzük'ün 186. maddesinde ise 76. maddenin sayıldığı görülmektedir. Bununla birlikte Tüzük'ün 185. maddesinde tehlikeli hâlde bulunan, delil karartma tehlikesi olan, soruşturmanın amacını veya tutukevinin güvenliğini tehlikeye düşüren veya suçun tekrarına olanak verecek davranışlarda bulunan tutuklular hakkında tedbir alma yetkisi ayrıca düzenlenmiş ve bu yetki 5275 sayılı Kanun'a uygun olarak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısına, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeye verilmiştir. Buna göre sayılan adli makamlar tarafından tutuklunun tek başına, sıkı bir rejim altında muhafaza edilmesine ve kaldığı odanın kamerayla izlenmesine, belirli süreyle dışarıyla ilişkisinin, ziyaretçi kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanmasına, özel bir odada barındırılmasına, saldırganlık göstermesi hâlinde belirli süreyle kelepçelenmesi veya hareketlerinin engellenmesine veya yüksek güvenlikli bir kuruma nakledilmesine karar verilebilmektedir.

70. Anılan mevzuat incelendiğinde haklarındaki yargılamanın devam etmesi ve suçlulukları yönünde kesin olarak hüküm verilmemesi nedeniyle tutuklular için hükümlülerden farklı düzenlemeler getirildiği anlaşılmaktadır.

71. Hükümlüler yönünden işledikleri suç, suçun işleniş biçimi gibi unsurlar esas alınmak suretiyle idari makamlarca bir gruplandırma yapılması öngörülmüşken tutuklular için bu yönde bir gruplandırma yapılması kanunda öngörülmemiştir.

72. Hükümlüler ve tutuklular arasında mevzuatta bu şekilde ayrım yapıldığı, tutukluların barındırılması sırasında bu kişiler yönünden ek önlemler alınması ihtiyacının doğabileceği öngörülmüş ve bu yetki idareye değil soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeye verilmiştir.

73. Özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahalenin Anayasa'nın öngördüğü güvencelere uygun kabul edilebilmesinin ilk ve temel şartı müdahalenin kanuni dayanağının olmasıdır. Kanuni düzenlemelerde hükümlülerin idari makamlarca belirli unsurlar dikkate alınarak gruplandırılması ve bu gruplandırma sonucuna göre bazı durumlarda kısıtlamalara tabi tutulması öngörülmüşken tutuklular yönünden ek önlem ihtiyacı (tehlikeli hâlde bulunma gibi) doğması durumunda bu yetki adli makamlara verilmiştir. Tutukluların tehlikelilik hâlinin belirlenmesinde İdare ve Gözlem Kurulunun yetkisi yoktur. Somut olayda başvuru tarihinde tutuklu olan başvurucunun tehlikeli tutuklu statüsüne alınması İdare ve Gözlem Kurulunun yetkisinde olmadığından başvurucuya bu statü uyarınca bazı kısıtlamalar getirilmesi şeklindeki müdahalenin kanuni dayanağı bulunmamaktadır.

74. Başvuruya konu müdahalenin kanunilik koşulunu sağlamadığı anlaşılmakla birlikte bir kanuni düzenleme yapılsa bile özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahale açısından keyfîliğe engel olacak hukuki güvenceler de sağlanmalıdır. Tehlikeli statüsüne alınan tutukluya belirli bir süre öngörülmeden getirilen kısıtlamaların karara dayanak oluşturan koşulların devam edip etmediğine dair belirli aralıklarla da değerlendirilmemesi hususu kanunilik ölçütü açısından sorun oluştursa bile bu konu "Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük" başlığı altında daha ayrıntılı olarak değerlendirilecektir.

(2) Meşru Amaç

75. Başvuru konusu olayda İnfaz Hâkimliğinin anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan tutuklu olan başvurucuya diğer tutuklu ve hükümlülerle karşılaşmaması amacıyla getirdiği sınırlandırmaların kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması ile suç işlenmesinin önlenmesi kapsamında uygulandığı ve anılan müdahalenin meşru amaç taşıma koşulunu karşıladığı değerlendirilmiştir.

(3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük

(a) Genel İlkeler

76. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa'nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).

77. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Ferhat Üstündağ, § 46).

78. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 48).

79. Hükümlü veya tutukluların, Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutma olarak değerlendirilebilecek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı dışında (İbrahim Uysal [2. B.], B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) Anayasa'nın 19. maddesi gereği hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına birtakım sınırlamaların getirilmiş olması, hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Bu bağlamda idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir. Burada mühim olan, ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacı ile hükümlünün özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir dengenin sağlanmış olmasıdır (Mehmet Koray Eryaşa [2. B.], B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 89; Ahmet Çilgin [1. B.], B. No: 2014/18849, 11/1/2017, §§ 30, 32).

80. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan müdahalelere gerekçe olarak gösterilebilecek makul nedenlerin somut olayın tüm koşulları çerçevesinde olaya özgü olgu ve bilgilerle gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra yapılacak değerlendirmede kişinin itham edildiği suçun ve tutuklama sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Mehmet Zahit Şahin [1. B.], B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 63).

81. Bununla birlikte bir müdahale belirli ve öngörülebilir bir kanuna dayansa ve meşru amacı bulunsa bile bu müdahalenin ölçülü olması, bu kapsamda keyfîliğe engel olacak hukuki güvencelerin de sağlanmış olması gerekir (bazı farklılıklar ve eklemelerle birlikte bkz. AYM, E.2020/30, K.2023/12, 25/1/2023, §§ 110-130).

(b) İlkelerin Olaya Uygulanması

82. Somut olayda başvurucunun anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan tutuklu olduğu, tehlikeli tutukluluk statüsüne alındığı ve bu kapsamda bazı haklarının kısıtlandığı görülmüştür.

83. Tutuklu ve hükümlülerin bazı temel haklardan yararlanması ana kural ise de bu kuralın kamu düzeninin ve kurumun güvenliğinin sağlanması ile suç işlenmesinin önlenmesi gibi meşru sayılacak amaçlar bağlamında kısıtlanmasının mümkün olduğu vurgulanmalıdır (Turan Günana [1. B.], B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Ancak bu durumda uygulanacak kısıtlamaların süreli olması, hakkın kullanımını ortadan kaldıracak şekilde genel bir uygulamaya dönüştürülmemesi ve gerekli olduğunun ilgili kararlarda yeterli bir gerekçe ile ortaya konulması gerekir (Çetin Arkaş ve Nasrullah Kuran [2. B.], B. No: 2016/371, 13/1/2021, § 81).

84. Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların hakları ile ilgili belirli koşullara bağlı olarak kısıtlama kararı verilirken uygulamaya dair bir süre belirlenerek koşulların devam edip etmediği konusunda elde edilen güncel ve somut veriler gözetilmek suretiyle belirli aralıklarla değerlendirme yapılmasının sağlanması kısıtlama kararının sonuçlarının görülebilmesi açısından önemlidir. Ayrıca kısıtlama kararının somut bilgi ve belgelere bağlı olarak belirli aralıklarla değerlendirme yapılıp gözden geçirilmesinin sağlanması uygulamanın ve idarenin denetimi açısından da gereklidir (benzer kararlar için bkz. Veysi Aktaş (2) [2. B.], B. No: 2015/15982, 6/2/2019, § 52). Bu çerçevede hükümlü ve tutukluların temel haklarına kısıtlama getirecek mevzuatın da mezkûr sınırlar içinde idarenin keyfîliğini önleyecek şekilde açıklık içermesi gerektiği söylenebilir.

85. Somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun tehlikeli tutuklu statüsüne dâhil edildiği ve bu statü gerekçe gösterilerek başvurucuya bazı kısıtlamalar uygulanmaya başlandığı anlaşılmıştır. Ceza infaz kurumunda anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan tutuklu bulunan kişilerin birbirleriyle ve diğer mahpuslarla karşılaşmaması amacıyla mevzuat dâhilinde belirli hakların kısıtlanmasının terör örgütleriyle mücadele kapsamında kamu düzeni ile güvenliğinin sağlanması amacına yönelik gerekli ve amacı gerçekleştirmeye elverişli bir tedbir olmadığı söylenemez. Bununla birlikte müdahalenin ölçülü olup olmadığı da ortaya konulmalıdır.

86. Tehlikeli tutukluların Kurul tarafından belirlendiği ve kısıtlamalarla ilgili olarak herhangi bir süre öngörülmediği anlaşılmıştır. Bir mahpusun tehlikeli tutuklu statüsüne dâhil edilmesi ve bu statüye dayanılarak getirilen kısıtlamalar Kurul kararıyla yapıldığından bu işlemlere karşı süresi içinde İnfaz Hâkimliğine başvurulabilmektedir. Ancak -somut olayda olduğu gibi- uzun süren tehlikeli tutuklu statüsünün ve getirilen kısıtlamaların süreçte kişilerin talebi üzerine yargılama mercilerince yahut kısıtlamaları getiren Kurul tarafından belirli aralıklarla denetlenip denetlenmediği değerlendirilmelidir.

87. Somut olayda başvurucunun tehlikeli tutuklu statüsüne alınmasına ilişkin kararda ve bu karar üzerine getirilen kısıtlamalarda belli bir süre sınırı öngörülmemiştir. Netice itibarıyla 11/8/2017 tarihinde alınan söz konusu kısıtlama kararlarının somut başvurunun yapıldığı 6/9/2019 tarihine kadar yeniden bir değerlendirme yapılmadan uygulandığı, kısıtlamaların uzun süre devam ettirildiği anlaşılmıştır. Başvurucunun -18/6/2019 tarihinde yaptığı- yaklaşık iki yıldır uygulanan tehlikeli tutuklu statüsünün ve kısıtlamaların kaldırılması talebi ise İnfaz Hâkimliğince 2017 yılında verdiği kararlar gerekçe gösterilerek incelenmeden reddedilmiştir.

88. Özetle başvurucunun tehlikeli tutuklu statüsüne alınmasına ve getirilen kısıtlamalara ilişkin olarak -2017 yılında yaptığı başvuru üzerine İnfaz Hâkimliğince yapılan değerlendirme sonrasında- idarece kendiliğinden değerlendirme yapılmadığı gibi İnfaz Hâkimliğince başvurucunun şikâyeti üzerine de bir değerlendirme yapılmamıştır.

89. 5275 sayılı Kanun'un 89. maddesi ve somut başvurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri Yönetmeliği'nin 17. ve devamındaki maddeler gereğince hükümlülere ilişkin gözlem ve sınıflandırma formları altı ayda bir doldurulmalıdır. Bu kurallar uyarınca, hükümlülerin gözlem ve sınıflandırmasına ilişkin formun belirli periyotlarla doldurulması gerekir. Ancak bu uygulamada hükümlülerin tehlike hâli taşıyan gruba dâhil edilmelerine ilişkin gruplandırmada yapılan tespitin gözden geçirilip geçirilmediği belirsizdir.

90. Anayasa Mahkemesi Veysi Aktaş (2) kararında mahpusların tutulma koşullarına dair kısıtlamalarla ilgili olarak belirli aralıklarla, somut ve güncel veriler gözetilerek değerlendirme yapılması gerektiğini kural olarak kabul etmiştir (Veysi Aktaş (2), § 52). Benzer şekilde AİHM de Canavcı ve diğerleri/Türkiye kararında, başvurucuların avukatlarıyla görüşmelerine getirilen kısıtlamaların ne zaman sona ereceğinin belli olmadığını ve bu kısıtlamanın gözden geçirilmesini öngören bir mekanizmanın bulunmadığını tespit etmiş, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. Somut olayda da başvurucunun tehlikeli tutuklu statüsünün ne zaman sona ereceği belirsiz olduğu ve bu koşulların devam edip etmediğinin güncel veriler de gözetilerek belirli aralıklarla denetlenmediği anlaşılmıştır. Tehlikeli tutuklu statüsünün ve bu statü nedeniyle getirilen kısıtlamaların belirli aralıklarla gözden geçirilmesini öngören bir mekanizma öngörülmemiştir.

91. Başvurucunun tehlikeli tutuklu statüsüne alınması ve başvurucu hakkındaki kısıtlamalara ilişkin kararın bir süreyle sınırlanmadan ve karara dayanak oluşturan koşulların devam edip etmediğine dair belirli aralıklarla güncel bilgi ve belgeler gözetilerek yeniden değerlendirme yapılmadan uzun süre uygulanmasının orantısız olduğu ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

92. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

93. Başvurucu ayrıca İnfaz Hâkimliği kararında esası incelenerek reddedilen spor kısıtlamasından ve daha önceki başvurularında yer almadığı hâlde İnfaz Hâkimliğince incelenmediğini ileri sürdüğü radyo kısıtlamasından şikâyet etmektedir. Söz konusu kısıtlamaların da başvurucunun tehlikeli tutuklu statüsünde olduğu gerekçesiyle verildiği görüldüğünden özel hayata saygı hakkına ilişkin şikâyet yönünden ulaşılan sonuç gözetildiğinde başvurucunun bu iddiaları hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

94. Başvurucu ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması ile 100.000 TL maddi ve 500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

95. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

96. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

97. İhlalin niteliği dikkate alınarak başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine, başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

C. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

D. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

E. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

F. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2019/1856, K.2019/1984) GÖNDERİLMESİNE,

G. Başvurucuya net 34.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

H. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-201931177-basvuru-numarali-karari