ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2019/23175 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2019/23175 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 18/12/2024 tarihli ve 2019/23175 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

ALİ TİMURTAŞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/23175)

Karar Tarihi:18/12/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 21/8/2025 - 32993

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Selahaddin MENTEŞ

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucu

:

Ali TİMURTAŞ

Vekili

:

Av. Aslı BİLDİR TOPALAKCI

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, uyuşmazlık değerine göre kararın kesin olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/7/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar şöyledir:

6. Başvurucu 31/10/2017 tarihinde Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde (Mahkeme) hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası açmıştır.

7. Başvurucu; dava dilekçesinde kendisine ait kaskolu iş makinesini 10/8/2017 tarihinde güvenlikli, giriş çıkış kontrolü olan araç otoparkına çektiğini ve aynı gün iş makinesinin çalındığını ileri sürerek kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan 3.500 TL (uzman bilirkişi tarafından hesaplandığında meblağın fazla çıkması hâlinde artırılmak üzere) zararının davalı sigorta şirketince ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Ayrıca şüphelendiği kişiler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ve ilgili soruşturmanın devam ettiğini belirtmiştir.

8. Mahkeme, konuya ilişkin soruşturma dosyasını istemiş; tanıkları dinlemiş ve bilirkişi raporu almıştır. 27/2/2019 tarihli bilirkişi raporunda, değerlendirme yapılırken sigorta şirketleri tarafından olaya ilişkin olarak düzenlenen 14/11/2017 ve 8/9/2017 tarihli eksper raporlarının dikkate alındığı vurgulanmıştır. 14/11/2017 tarihli eksper raporunda hasar miktarının 56.076,62 TL olduğu düzenlenmiştir. Yapılan inceleme neticesinde olayın hırsızlık olarak kabul edilmesi hâlinde poliçe kapsamında kaldığı, dolandırıcılık olarak kabul edilmesi hâlinde ise poliçe kapsamında kalmadığından tazminat isteme imkânının da bulunmadığı belirtilmiştir. Soruşturma dosyasının dolandırıcılık suçları bürosunca yürütüldüğü dikkate alınarak konuya ilişkin yapılan incelemede hırsızlık değil dolandırıcılık suçunun gerçekleştiği, bu durumda olay poliçe kapsamında bulunmadığından tazminat ödenmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir.

9. Başvurucu 14/3/2019 tarihli dilekçeyle bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve konuya ilişkin soruşturmanın devam ettiğini, bilirkişinin teknik incelemelere dair değerlendirme yapması gerekirken suçun sübutuna dair tespit yapmasının hatalı olduğunu, ayrıca zarar hesabının da raporda yer almadığını, farklı bir bilirkişiye dosyanın tevdi edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

10. Mahkeme 12/4/2019 tarihli kararla istinaf kanun yolu açık olmak üzere davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; başvurucunun soruşturma dosyasındaki beyanında iş makinesini üçüncü bir şahsa kiralamak amacıyla biriyle buluştuğunu, üçüncü şahsın iş makinesini kendisinden kiralamak amacıyla aldığını, geri getirmediğini ifade ettiği belirtilmiştir. Tanığın Mahkemede verdiği beyanda ise olay tarihinde başvurucu ile birlikte olduğunu, iş makinesini otoparka götürdüklerini, başvurucunun telefon ile konuştuğunu, üçüncü kişinin bir saat sonra geleceğini söylemesi üzerine iş makinesini orada bıraktıklarını ve başvurucuyla geri döndüklerini söylediği ifade edilmiştir. Ancak soruşturma dosyasında verdiği ifadesinde kendisinin iş makinesini otoparka götürdüğünü, başvurucuya teslim ettiğini ve geri döndüğünü ifade ettiği vurgulanmıştır. Soruşturma dosyasındaki beyanlardan ve tanıkların dinlenilmesinden dava konusu eylemin güveni kötüye kullanma olduğu, hırsızlık olmadığı, bu hâliyle teminat dışı olduğunun anlaşıldığı açıklanmıştır.

11. Başvurucunun istinaf istemi, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince 25/5/2019 tarihinde usulden kesin olarak reddedilmiştir. Karar gerekçesinde; dava değerinin 3.500 TL olduğu, 2019 yılı kesinlik sınırının ise 4.400 TL olduğu, bu durumda verilen mahkeme kararının miktar itibarıyla kesin olduğu vurgulanmıştır.

12. Başvurucu, nihai hükmü 1/6/2019 tarihinde öğrendikten sonra 1/7/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca 20/3/2020 tarihinde konuya ilişkin dolandırıcılık suçuyla ilgili daimî arama kararı verilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ''İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar'' başlıklı 341. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"1) İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.

(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.

(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üçbin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.

..."

15. 6100 sayılı Kanun’un "Parasal sınırların artırılması'' başlıklı ek madde 1'in ilgili kısmı şöyledir:

"(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların bin Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.

(2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır. ..."

16. 6100 sayılı Kanun’un "Ön inceleme'' başlıklı 352. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli karar verilir:

a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması

b) Kararın kesin olması

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

17. Anayasa Mahkemesinin 18/12/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

18. Başvurucu, kısmi dava ile alacağın bir kısmının dava edildiği durumda kesinlik sınırının dava edilen miktara göre değil alacağın tamamına göre belirlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Somut olayda da talep etmesine rağmen alacağın tamamının bilirkişi marifetiyle hesaplanmadığını, ek bilirkişi raporu alınmadığını, kesinlik sınırının dava dilekçesinde belirtilen meblağ ile bağlı tutulamayacağını ifade etmiş; Bölge Adliye Mahkemesinin kesinliğe ilişkin verdiği kararla adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

19. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesi şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin özü istinaf talebinin esasının Bölge Adliye Mahkemesince incelenmemesine yönelik olduğundan iddia, adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

22. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

23. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

24. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına yönelik uyuşmazlığın çözümlenmek üzere bir yargı makamı önüne taşınması kanun yoluna başvurma olarak nitelendirilmektedir. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Adil yargılanma hakkı bir mahkeme kararına karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence altına almamakla birlikte gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin sağlanması gerekir (Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018, § 37).

25. Başvurucunun açtığı davada uyuşmazlık konusu miktar yönünden istinaf talebinin reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

26. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

27. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple müdahalenin somut başvuruya ilişkin olarak Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenmiş olan, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Bu nedenle öncelikle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenecektir.

i. Genel İlkeler

28. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).

29. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak derece mahkemelerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladıklarının ve uyguladıklarının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).

30. 6100 sayılı Kanun'un 341. ve ek 1. maddesinde hangi miktar veya değerin altında olan kararların kesin olduğunun herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak belirlendiği görülmüştür. Ayrıca kesinlik sınırının güncellenmesi ile alacağın bir kısmının ya da tamamının dava edilmiş olması hâlinde kesinlik sınırının ne şekilde uygulanacağı yine anılan maddelerde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir (AYM, E.2024/52, K.2024/140, 23/07/2024, § 59).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

31. Olay tarihinde de yürürlükte olan 6100 sayılı Kanun'un 341. maddesinin yeniden değerleme oranına göre 4.400 TL'nin altında kalan uyuşmazlıklara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir. Buna göre bu tutarı aşan uyuşmazlıklara karşı istinaf kanun yolunun açık olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca aynı Kanun maddesinin üçüncü fıkrasında alacağın bir kısmının dava edilmiş olması hâlinde ise kesinlik sınırının alacağın tamamına göre belirleneceği ifade edilmiştir.

32. Başvuru formuna ekli belgelerde ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nde (UYAP) yapılan incelemede, başvurucunun 3.500 TL alacak talepli dava açtığı sabittir. Fakat başvurucu; dava dilekçesinde ve sonrasında bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde alacağının tamamının bilirkişilerce hesaplanması gerektiğini, bu duruma göre net zararının anlaşılacağını ifade etmiştir. Mahkemece alacağın tamamının ne kadar olduğuna ilişkin bir inceleme yaptırılmadığı anlaşılmaktadır. Ancak bilirkişi raporunda (bkz § 8) bahsi geçen dosya kapsamında da yer alan 14/11/2017 tarihli eksper raporundan alacağın miktarının 56.076 TL olduğu anlaşılmıştır.

33. Somut olayda şikâyete konu alacağın miktarının 3.500 TL'nin üzerinde olduğu görülmektedir. Dolayısıyla davaya konu alacağın değerinin 6100 sayılı Kanun'un 341. maddesinde belirlenen yasal sınırın altında olmadığı açıktır. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf başvurusunu incelemeksizin reddetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

34. Yukarıda açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

35. Başvurucu, mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini iddia etmişse de mahkemeye erişim hakkı yönünden ulaşılan sonuç dikkate alındığında diğer ihlal iddialarının ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI. GİDERİM

36. Başvurucu, ihlalin tespiti ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.

37. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesine (E.2019/1130, K.2019/1078) gönderilmek üzere Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesine (E.2017/710, K.2019/214) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 18/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-201923175-basvuru-numarali-karari