ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2019/18125 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2019/18125 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 1/10/2025 tarihli ve 2019/18125 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

M. D. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/18125)

Karar Tarihi: 1/10/2025

İKİNCİ BÖLÜM

KARAR

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

Rıdvan GÜLEÇ

Ömer ÇINAR

Metin KIRATLI

Raportör

:

Kemal ÖZEREN

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Mustafa Alper ORAL

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, devlet memurluğundan çıkarma işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddine karşı yapılan temyiz başvurusunun farklı gerekçeyle reddedilmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu; Antalya'nın Korkuteli ilçesinde bulunan bir lisede öğretmen olarak görev yaparken başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile iş birliği içerisinde olduğu, açıktan ve gizlice örgütün faaliyetlerini yürüttüğü iddialarından hareketle 6/10/2016 tarihinde disiplin soruşturması başlatılmıştır.

3. Maarif müfettişi tarafından düzenlenen 4/11/2016 tarihli soruşturma raporunda başvurucunun FETÖ/PDY lideri ile ilgili olarak "böyle muhterem hoca efendiye haşhaşi diyen kişi Yezittir" şeklinde ifadede bulunduğu, dershanelerin kapatılması ile ilgili olarak iktidarın yanlış yaptığını söyleyerek halk içinde FETÖ/PDY'yi savunduğu, 17-25 Aralık sürecinin öncesinde ve sonrasında başvurucunun FETÖ/PDY ile bağının devam ettiği belirtilmiştir. Neticede başvurucunun 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendine, 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 75. maddesiyle eklenen ve 1/2/2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 61. maddesiyle aynen kabul edilen (l) alt bendindeki "Terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ya da kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak" fiilini işlediği kanaati bildirilmiştir. Buradan hareketle Millî Eğitim Bakanlığı (İdare) Yüksek Disiplin Kurulu 26/1/2017 tarihinde başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına karar vermiştir.

4. Başvurucu, anılan işlemin iptaline karar verilmesi talebiyle dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; FETÖ/PDY ile herhangi bir bağlantısının ve bu hususta yürütülen bir ceza soruşturmasının olmadığını, devlet memurluğundan çıkarılmasını gerektiren bir eyleminin bulunmadığını belirtmiştir.

5. Antalya 4. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 30/11/2017 tarihinde davanın reddine oy çokluğuyla karar vermiştir. Kararda disiplin soruşturması raporunda bulunan 2013 yılının Mayıs ayına kadar başvurucunun Aktif-Sen sendikasının üyesi olduğuna ve FETÖ/PDY lehine sözler sarf ettiğine yönelik şikâyetçi ve tanık beyanlarına yer verilmiştir. Bu kapsamda dosyadaki bilgi ve belgeler ile soruşturma dosyasındaki tanık ifadeleri ve soruşturma raporunun birlikte değerlendirilmesi sonucunda başvurucunun üzerine atılı disiplin suçunun sübuta erdiği ve 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (l) alt bendi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Karşı oyda ise başvurucuya isnat edilen eylemlerin dayanak kanun maddesinin yürürlük tarihinden öncesine dayandığı ve başvurucunun fiili işlediği tarihten sonraki bir tarihte getirilen aleyhe düzenleme ile cezalandırıldığı belirtilerek dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

6. Başvurucu, bu karara karşı istinaf kanun yolu başvurusunda bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde; Aktif-Sen üyeliğini 2013 yılının Aralık ayından önce sonlandırdığını, bahse konu tanık ifadelerinin duyuma dayalı olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte başvurucu, İdare Mahkemesi kararının karşı oyundaki hususa da vurgu yapmak suretiyle sonraki aleyhe düzenlemeyle cezalandırılamayacağını belirtmiştir.

7. Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi), İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasını gerekli kılan nedenlerin bulunmadığı gerekçesiyle 18/4/2018 tarihinde istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.

8. Başvurucu, bu karara karşı temyiz kanun yolu başvurusunda bulunmuştur. Temyiz dilekçesinde başvurucu, istinaf başvuru dilekçesinde belirttiği hususları tekrar etmiştir.

9. Danıştay Onikinci Dairesi (Danıştay) 21/11/2018 tarihinde İdare Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilmek suretiyle Bölge İdare Mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir. Kararda öncelikle başvurucuya isnat edilen eylemlerin 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (l) alt bendinin yürürlüğe girdiği tarihten öncesine dayandığını, dolayısıyla başvurucunun fiili işlediği tarihten sonraki bir tarihte getirilen düzenleme ile cezalandırıldığını vurgulamıştır. Bununla birlikte dava dosyasında yer alan mevcut soruşturma raporu ve tanık ifadelerinin incelenmesinden başvurucunun sübut bulan fiilinin 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendinde yer alan "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" kapsamında olduğunu ifade etmiştir. İdare Mahkemesi kararının gerekçesi yerinde bulunmamakla birlikte sonucu itibarıyla hukuka uygun olan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte olmadığını belirtmiştir.

10. Başvurucu, nihai kararı 30/4/2019 tarihinde öğrendikten sonra 24/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

12. Başvurucu, hangi fiilinin memuriyet sıfatı ile bağdaşmayacak nitelikte ve derecede yüz kızartıcı olduğuna ilişkin bir değerlendirmenin yargısal makamlar tarafından yapılmadığını belirtmiştir. Disiplin soruşturması sırasında kendisine yöneltilen soruların 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (l) alt bendinde yer alan suça yönelik olduğunu vurgulayan başvurucu, (g) alt bendinde yer alan suçlamayla ilgili bir soru sorulmadığı gibi savunma hakkı da verilmediğini ifade etmiştir. Sonuç olarak başvurucu savunma hakkının, masumiyet karinesinin ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvuruda öncelikle kabul edilebilirlik kriterlerinin karşılanıp karşılanmadığının incelenmesi gerektiği, ilgili yargı mercilerinin dava konusu maddi olay ve olguları, delillerin değerlendirmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdikleri, mevcut başvuruda adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.

14. Kamu görevinden çıkarma disiplin cezaları, muhatabının mesleki yaşamına yönelik ağır bir müdahale olmakla birlikte, bu tür işlemler özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamaktadır (Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 96). Açık bir şikâyetin olmadığı ve mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatını ciddi şekilde etkilediği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığına ilişkin yeterli ve ikna edici açıklamalarda bulunulmadığı durumda özel hayata saygı hakkı çerçevesinde bir değerlendirme yapılması mümkün değildir. Somut başvuruda, bu bağlamda herhangi bir iddiada ve açıklamada bulunulmamıştır. Dolayısıyla başvurunun, adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi, taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda mahkemece tarafların dinlenilmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabilecektir (Koray Erdoğan [1. B.], B. No: 2013/1989, 10/3/2016, § 33).

17. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan [2. B.], B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Silahların eşitliği ilkesi, mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından taraflar arasında dengenin sağlanması ve bu dengenin yargılamanın her aşamasında korunmasını ifade etmekte olup bu usul güvencesi gereğince uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmalıdır (Yüksel Hançer [1. B.], B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18).

18. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Hüseyin Sezen [2. B.], B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, somut olayın usul kurallarına uygunluğunu değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir. Bu kapsamda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri uyarınca taraflara delillerini sunma ve inceletme noktasında uygun imkânların tanınıp tanınmadığı yargılamanın bütünü nazara alınarak değerlendirilecektir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Fazlı Celep [1. B.], B. No: 2015/1025, 21/3/2018, § 25).

19. Somut olayda başvurucu hakkında FETÖ/PDY ile iş birliği içerisinde olduğu, açıktan ve gizlice örgütün faaliyetlerini yürüttüğü iddialarından hareketle bir disiplin soruşturması yürütülmüştür. Soruşturma devam ederken 657 sayılı Kanun'a eklenen madde dikkate alınarak başvurucunun disiplin soruşturmasına konu edilen fiillerinin sabit ve bu madde kapsamında olduğu sonucuna varılmış ve başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına karar verilmiştir.

20. Yargılama safahatında İdare Mahkemesinin ortaya koyduğu gerekçenin aksine Danıştay, başvurucuya isnat edilen eylemlerin 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (l) alt bendinin yürürlüğe girdiği tarihten öncesine dayandığını, dolayısıyla fiilin işlendiği tarihten sonraki bir tarihte getirilen düzenleme ile başvurucunun cezalandırıldığını vurgulamıştır. Bununla birlikte Danıştay, davanın reddine ilişkin karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine yönelik Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulmasına değil, İdare Mahkemesince ortaya konulan gerekçenin değiştirilmek suretiyle onanmasına karar vermiştir. Nitekim Danıştayın onama kararında ortaya koyduğu bu yeni gerekçe, başvurucunun sabit görülen fiillerinin 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendinde yer alan "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" kapsamında olduğu sonucuna dayanmaktadır.

21. Açılan bir davada idarece ileri sürülmemiş ancak idari yargı yerince dosyanın incelenmesi sonucu başka bir neden saptanmış ve idarece ileri sürülen nedenin hukuken geçerli olmadığı belirlenmiş ise idarenin ileri sürdüğü nedenin bir yana bırakılarak dosyadan saptanan nedene göre uyuşmazlığın çözümlenebilmesine idare hukukunda "sebep ikamesi" adı verildiği bilinen bir olgudur. Dosyadan saptanan bu nedenin dava konusu işlemin tesisini haklı kılacak nitelikte olması durumunda davanın reddine karar verilebilecektir. İdari yargı yerlerince sebep ikamesi yapılması durumunda çelişmeli yargılama ilkesi çerçevesinde yeni durumun taraflara bildirmek suretiyle görüş ve itirazların alınarak yeterli tartışma olanağının tanınması yahut ilk derece mahkemesince karar aşamasında sebep ikamesi yapılmış ise karara karşı taraflara etkili ve sonuç alabilecek kanun yollarına başvuru yapma imkânı verilerek yeni sebebe ilişkin yeterli itirazların sunulmasının sağlanması ve bu yeni sebebe karşı tarafların ileri sürdüğü uyuşmazlığın sonucuna etkili iddiaların temyiz merciince değerlendirilmesi durumunda çelişmeli yargılama ilkesinin gerekleri yerine getirilebilecektir (Koray Erdoğan, §§ 38-40).

22. Bakılan başvuruya konu olayda İdare tarafından yürütülen soruşturmada ve temyiz incelemesinden önceki yargılama safahatında başvurucunun birtakım fiilleri terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ya da kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak şeklinde değerlendirilmişken esasen bu tespitin temyiz mercii tarafından kabul görmediği anlaşılmaktadır.

23. Diğer taraftan başvurucunun fiillerinin "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" kapsamında olduğuna yönelik değerlendirme yapılırken Danıştay tarafından bu durum başvurucuya bildirilmemiştir. Nitekim başvurucu tarafından hem idari hem de yargısal süreçte iddia ve itirazlarını sunma imkânı terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ya da kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak isnadından hareketle kullanılmıştır. Danıştayın ortaya koyduğu yeni durum kapsamında ise başvurucuya delillerini sunma ve inceletme imkânı sağlanmadığı ve başvurucunun bu kapsamdaki görüş ve itirazlarını yargısal makamlar önünde tartıştırma olanağından yoksun kaldığı görülmektedir. Sonuç olarak silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırılık teşkil eden bu husus nedeniyle taraflar arasında dengenin sağlanmadığı anlaşılmaktadır.

24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılanma ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

25. Başvurucu; ihlalin tespiti ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

26. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

27. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

28. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 4. İdare Mahkemesine (E.2017/250, K.2017/1351) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesine (E.2018/403, K.2018/724), Danıştay Onikinci Dairesine (E.2018/2004, K.2018/5470) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 1/10/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-201918125-basvuru-numarali-karari