AYM'nin 2019/17715 başvuru numaralı kararı
Anayasa Mahkemesi'nin 8/1/2025 tarihli ve 2019/17715 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
ORMANA KALKINMA VE YARDIMLAŞMA VAKFI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/17715) |
Karar Tarihi: 8/1/2025 |
R.G. Tarih ve Sayı: 30/9/2025 - 33033 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Metin KIRATLI |
||
Raportör |
: |
Özge ULUKAYA |
Başvurucu |
: |
Ormana Kalkınma ve Yardımlaşma Vakfı |
Vekili |
: |
Av. Sedat KONURCA |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, taşınmazın tapu kaydının iptal edilmesine rağmen tazminat ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Antalya'nın Alanya ilçesi Telatiye (Elikesik) köyünde bulunan tarla vasıflı, 13.785 m² yüz ölçümlü taşınmaza ilişkin 20/4/1944 tarihli ve 14 sayılı Tapu Komisyon kararı neticesinde taşınmazın otuz yılı aşkın süredir nizasız olarak kullanıldığı gerekçesiyle İbrahim oğlu Mustafa adına 21/4/1944 tarihli ve 8 numaralı zabıt kaydı oluşturulmuştur. Aynı zabıt kaydına dayanarak oluşturulan 24/7/1947 tarihli 47, 48 ve 49 numaralı tapu kaydında bulunan taşınmazlar 25/11/1965 tarihinde M.U. ve A.T. tarafından, 1/2 hissesi N.C.ye 1/2 hissesi H.Ş., A.R.Ş. ve H.Ş.ye olacak şekilde satış işlemiyle devredilmiştir. Satış işlemine konu taşınmazın toplam yüz ölçümü 6.892 m² olarak belirtilmiştir. N.C. noter aracılığıyla düzenlediği 17/8/1982 tarihli vasiyetnameyle 25/11/1965 tarihli satış işlemiyle satın alındığı belirtilen taşınmazların başvurucuya devredilmesini vasiyet etmiştir.
3. 1982 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında Antalya'nın Alanya ilçesi Elikesik köyünde bulunan 948, 949, 950, 951, 953 ve 954 parsel sayılı taşınmazlar Alanya Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava sebebiyle malik hanesi açık bırakılarak tespit edilmiştir. Aynı bölgede 1986 yılında yapılan orman kadastrosunda dava konusu 950 parsel sayılı taşınmazın 10.530 m²lik bölümü orman tahdidi dışında, parselin kalan bölümü ise diğer parsellerle birlikte orman tahdidi içinde bırakıldığı ancak Alanya Kadastro Mahkemesinde (Kadastro Mahkemesi) görülen dava sebebiyle orman kadastrosunun kesinleşmediği anlaşılmıştır.
4. Başvurucu, N.C.nin vefatı üzerine İbradı Sulh Hukuk Mahkemesinde (Sulh Hukuk Mahkemesi) vasiyetnamenin tenfizi davası açmıştır. Sulh Hukuk Mahkemesince 25/7/1994 tarihinde davanın kabulüyle vasiyetnamenin tenfizine karar verilmiştir. Kararda; üçüncü kişilerce açılan vasiyetnamenin iptali davasında davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, anılan kararın kesinleştiği ve görülen tenkis davasının vasiyetnamenin tenfizine engel olmadığı açıklanmıştır.
A. Tescil Davası Süreci
5. Üçüncü kişiler tarafından 1978 yılında Alanya Asliye Hukuk Mahkemesinde N.C., H.Ş., A.R.Ş. ve H.Ş.ye karşı tapu iptal ve el atmanın önlenmesi davası açılmıştır. Alanya Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen tapu iptal ve el atmanın önlenmesi davası Kadastro Mahkemesine devredilmiştir. Kadastro Mahkemesince 2/6/2000 tarihinde dava konusu taşınmazların bir kısmının orman vasfıyla Maliye Hazinesine, diğer taşınmazların ise başvurucu ve davada taraf olan üçüncü kişiler adına tesciline karar verilmiştir. Taraflarca temyiz edilen Kadastro Mahkemesi kararı Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin (Daire) 4/12/2001 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararının ilgili kısmı şöyledir:
i. Kadastro Mahkemesi tarafından alınan bilirkişi raporlarının tümünde dava konusu taşınmazların tamamının maki ağaç ve ağaççıklarla kaplı ve eğimlerinin %30-50 arasında olduğu, ayrıca memleket haritasında yeşil alan içinde göründüğü açıklanmıştır.
ii. Kadastro Mahkemesince taşınmazların davalılara ait 21/4/1944 tarihli ve 8 numaralı yüz ölçümü 13.785 m² olarak belirtilen tapu kaydı kapsamında kalması sebebiyle tapu malikleri adına tesciline kararı verilmiştir. Ancak belirtilen tapu kaydı Tapu Komisyon kararıyla oluşturulmuştur. Ayrıca tapu kaydında belirtilen yüz ölçümü dava konusu taşınmazların yüz ölçümünden çok az olup tapu kaydında yer alan sınırlar birbirini takip etmemekte ve geometrik bir şekil oluşturmamaktadır. Diğer yandan tapu kaydının dava konusu yere ait olduğu kabul edilmiş olsa dahi 9/7/1945 tarihli ve 4785 sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında devletleştirilen ve iadeye tabi olmayan orman içinde kalan tapu kayıtlarının hukuki değer taşımayacağı açıktır.
iii. 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 1. maddesinin (J) bendi gereğince orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda veya makilerle örtülü yerler orman sayılır. Bilimsel olarak eğimi %12'den fazla olan funda ve makilerle örtülü yerlerin orman ve toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle orman sayılması gerekmektedir. Bu kapsamda eğimin %12'den fazla olduğu, öncesi itibarıyla ve hâlen maki bitki örtüsüyle kaplı olduğu anlaşılan dava konusu taşınmazların tamamının orman olduğunun kabulü gerekmektedir.
iv. Açıklanan gerekçelerle dava konusu taşınmazların tamamının orman niteliğiyle Maliye Hazinesi adına tesciline karar verilmelidir.
6. Kadastro Mahkemesi bozma kararına uyarak 8/11/2011 tarihinde dava konusu taşınmazların orman vasfıyla Maliye Hazinesi adına tesciline karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
i. Dava konusu taşınmazların tamamının %12'den fazla eğimli olduğu, öncesi itibarıyla ve hâlen de maki elemanları ile kaplı bulunduğu anlaşılmıştır.
ii. 6831 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (J) maddesi gereğince orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda veya makilerle örtülü yerler orman sayılır. Davalılara ait 21/4/1944 tarihli ve 8 numaralı 13.785 m² yüz ölçümündeki tapu kaydında yazılı sınırların birbirini takip etmeyip geometrik şekil oluşturmadığı anlaşılmıştır. Bir an için tapu kaydının bu yerlere ait olduğu kabul edilse bile 4785 sayılı Kanun kapsamında devletleştirilen ve iadeye tabi olmayan orman içine kalan tapu kayıtlarının hukuki değer taşımayacağı açıktır.
iii. Önceki dava sebebiyle malik haneleri açık olarak tespit gören taşınmazların 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 30. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince tamamının orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar vermek gerekmiştir.
7. Taraflarca temyiz edilen Kadastro Mahkemesi kararı Dairenin 8/2/2012 tarihli kararıyla onanmış, karar düzeltme talebi 27/9/2012 tarihli kararla reddedilmiştir.
B. Başvuru Konusu Tazminat Davası Süreci
8. Başvurucu 27/8/2015 tarihinde Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) Maliye Hazinesine karşı tapu kaydının iptal edildiği gerekçesiyle tazminat davası açmıştır. Mahkemece 31/3/2016 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararda Kadastro Mahkemesinde görülen tescil davasında dava konusu taşınmazların orman niteliği ile Maliye Hazinesi adına kaydedilmesine karar verildiği ve anılan kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği açıklanmıştır. Mahkemeye göre belirtilen sebeplerle 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi kapsamında tazminat verilmesi için gerekli şartlar oluşmamıştır.
9. Başvurucunun 16/8/2016 tarihinde temyiz talebinde bulunması üzerine mahkeme kararı Dairenin 25/10/2018 tarihli kararıyla onanmıştır. Başvurucunun 16/12/2018 tarihli karar düzeltme talebi Dairenin 1/4/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Onama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
İncelenen dosya kapsamına ve kararın dayandığı gerekçelere göre, kadastro mahkemesinin 2003/3 E. sayılı dosyasında çekişmeli taşınmazların öncesinin orman olduğu, 13.07.1945 tarihinde yürürlüğegiren4785sayılıKanunun1. maddesi gereğince, aynıKanunun2.maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş olup, davacı tarafından dayanılan dayanak 1944 tarih ve 8 nolu tapu kaydının hukuki niteliğini yitirdiği, 4785 sayılı Kanun karşısında hukuki geçerliliği kalmayan tapu kayıtlarına dayalı olarak tazminat istenemeyeceği gibi, davacı adına kadastroca oluşmuş ve daha sonra mahkemelerce iptal edilmiş geçerli bir tapu kaydı da bulunmadığından tazminata hak kazanılamayacağı belirlenerek davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı tarafın temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA..."
10. Nihai karar, başvurucu vekilince 17/4/2019 tarihinde öğrenilmiştir. Başvurucu 17/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu Vakıf, kendilerine vasiyet edilen taşınmazların N.C. tarafından tapu siciline güvenilerek satın alındığını açıklamıştır. Satış sırasında tapu kaydında taşınmazların orman vasfında olduğuna dair hiçbir bilgi, kayıt, belirti ya da şerhin mevcut olmadığını vurgulamıştır. Görülen tescil davasında tapu kaydının dikkate alınmayarak iptal edildiğini belirtmiş, anılan davada taşınmazların orman vasfında kabul edilip Maliye Hazinesi adına tescil edildiğini ifade etmiştir. Başvurucu; tapu kaydının iptali üzerine açılan tazminat davasının reddine karar verilmesiyle eşitlik ilkesinin, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) Bakanlık görüşünde, yapılacak incelemede Anayasa Mahkemesi içtihatları ve somut olayın kendine özgü koşullarıyla birlikte değerlendirme yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda yer alan iddialarını tekrar etmiştir.
13. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. Başvurucuya düzenlediği vasiyetnameyle adına kayıtlı taşınmazları vasiyet eden N.C.nin anılan taşınmazları 1965 yılında 1947 tarihli tapu kaydına istinaden satın aldığı görülmektedir. N.C.nin satış tarihinde satış işlemine konu taşınmazların orman olduğunu bilebileceğine dair tapuda herhangi bir şerh veya açıklayıcı bir ibare bulunmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan somut olayda başvurucu, Kadastro Mahkemesinde görülen tescil davasında dayanak tapu kaydına konu taşınmazların orman vasfında olduğunun anlaşılması nedeniyle tapu kaydının geçersiz kabul edildiğini ileri sürmektedir. Tespit davasında Kadastro Mahkemesi tapu kaydının iptaline karar vermeden tapu kaydının taşınmazları kapsadığının kabul edilmesi hâlinde taşınmazların orman vasfında olması nedeniyle kaydın geçerliliğini yitireceğini kabul etmiştir. Öte yandan idari makamların dava konusu tapu kaydının iptal edilmesi için herhangi bir girişimde bulunduğuna dair bilgi ve belge bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun dayandığı tapu kaydının geçersiz olduğu kabul edilerek iptal edilip edilmediğinin değerlendirilmesi işin esasıyla yakından bağlantılı olmakla birlikte N.C.nin taşınmazı tapu siciline güvenerek devraldığı ve tapu siciline iç hukukta bağlanan sonuçlar gözetilerek başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi kapsamında korunması gereken bir menfaati olduğu değerlendirilmiştir.
16. Başvurucu, tescil davası sonucunda kapsadığı taşınmazların orman vasfında olduğunun anlaşılması nedeniyle dayanak tapu kaydının iptal edildiğini iddia etmiştir. Tescil davasında Kadastro Mahkemesince başvurucunun tapu kaydının sınırlarının birbirini takip etmediği, taşınmazların yüz ölçümü ile tapu kaydında belirtilen miktarın uyumsuz olduğu açıklanmış; dava konusu taşınmazları kapsadığının kabul edilmesi hâlinde dahi tapu kaydının hukuki değerini yitireceği belirtilmiştir. Bu bağlamda Mahkemelerin tapu kaydının dava konusu taşınmazları kapsaması durumunda geçersiz kabul edileceği yönündeki yorumu gözetilerek başvurunun mülkten yoksun bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
17. Somut olaya ilişkin tescil davasında yargılama makamları uyuşmazlık konusu taşınmazların 6831 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (J) bendi gereğince orman sayılan yerlerden olduğunu ve 4785 sayılı Kanun hükümleri gereğince ormanların devletleştirilmesi nedeniyle dava konusu taşınmazların mülkiyetinin de Maliye Hazinesine ait olduğunu kabul etmiştir. Anılan Kanun hükümlerinin ulaşılabilir, öngörülebilir ve belirli olduğunda kuşku bulunmadığından başvuruya konu müdahalenin kanuna dayalı olduğu sonucuna varılmıştır. Ormanların korunması amacıyla mülkiyet hakkına müdahale edilmesinde kamu yararına dayalı meşru bir amacın bulunduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır (AYM, E.2009/31, K.2011/77, 12/5/2011). Dolayısıyla kamu makamlarınca başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.
18. Başvurucu adına olan tapu kaydının iptal edilmesi üzerine zararının karşılanması için açtığı tazminat davasının reddedilmesinden yakınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi benzer olaylara ilişkin başvurularda, tapu kaydındaki sicile güvenilerek özel mülk hâline gelmiş, devletin hüküm ve tasarrufu altında olan taşınmazların değeriyle orantılı tazminat ödenmeksizin tapusunun iptali nedeniyle mülkiyet hakkının ihlaline karar vermiştir. Yargıtay da 2007 yılından itibaren verdiği benzer kararlarda, özel mülkiyete konu olamayacağı gerekçesiyle iptal edilen tapu kayıtlarının maliklerine tazminat verilmesine hükmetmiştir (Adile Şölen Yücel ve diğerleri, B. No: 2017/15169, 15/9/2020, §§ 28, 29). Dolayısıyla tapu kayıtlarının oluşturulması ve tutulması kamu makamlarının gözetiminde olduğuna göre evveliyatı orman olmasına rağmen özel mülkiyete konu olacak şekilde hatalı olarak tapu kayıtların oluşturulması ve bu kayıtların tedavül görmesine imkân tanınması nedeniyle devletin sorumluluğu bulunmaktadır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Adile Şölen Yücel ve diğerleri, § 66).
19. Somut olayda başvurucunun tazminat davasına ilişkin temel iddiası tescil davasında, tapuya kayıtlı olan taşınmazların orman vasfında olduğunun anlaşılması nedeniyle tapu kaydının iptal edilmesine ilişkindir. Buna göre başvuruda çözümlenmesi gereken temel mesele, başvurucunun dayanak yaptığı tapu kaydının iptal edilip edilmediği noktasındadır. Bu çerçevede somut olaya bakıldığında tescil davasına ilişkin yargılamada Kadastro Mahkemesi ve Daire tarafından öncelikle başvurucunun dayanak yaptığı tapu kaydında belirtilen sınırların geometrik bir şekil oluşturmadığı ve tapu kaydında ifade edilen miktarın taşınmazın gerçek yüz ölçümüyle örtüşmediğinin açıklandığı anlaşılmıştır. Öte yandan anılan tapu kaydının dava konusu taşınmazlara ait olduğunun kabul edilmesi hâlinde dahi taşınmazların orman vasfında olması nedeniyle hukuki değerini yitirdiğinin kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu bağlamda Kadastro Mahkemesi tarafından orman vasfında olduğu anlaşılan taşınmazlara ait olması nedeniyle başvurucunun dayanağı olan tapu kaydının hukuki geçerliliğini yitirdiğine ilişkin açık bir tespit yapılmadığı görülmektedir. Diğer yandan açıklanan durumun aksine Kadastro Mahkemesi kararında başvurucunun tapu kaydında yer alan bilgilerle dava konusu taşınmazların özellikleri arasındaki bazı uyumsuzluklara işaret edilmiştir.
20. Bu noktada belirtilmelidir ki başvuru konusu somut olay özelinde devletin sorumluluğunun doğduğunun kabul edilebilmesi için öncelikle kapsadığı taşınmazın evveliyatının orman olması sebebiyle geçersiz olduğu tespit edilen bir tapu kaydının bulunması gerekir. Oysa tescil davasında başvurucunun iptal edildiğini ileri sürdüğü tapu kaydının orman vasfında olduğu anlaşılan taşınmazlara ait olduğuna ilişkin açık bir tespit yapılmadığı gibi başvuru konusu tazminat davasında da bu yönde bir değerlendirmeye yer verilmemiştir. Diğer bir anlatımla mevcut durum itibarıyla yargısal sürecin bütünü dikkate alındığında başvurucunun geçersiz kılındığını iddia ettiği tapu kaydının iptal edilip edilmediğinin belirsiz olduğu görülmektedir.
21. Somut olayda başvurucunun tapu kaydının hukuki geçerliliğini yitirip yitirmediğinin kesin olarak açıklığa kavuşturulmasının önem arz ettiği açıktır. Tazminat davasında Mahkeme 4785 sayılı Kanun hükümleri gereği hukuki geçerliliği kalmayan tapu kaydına dayanarak tazminat talebinde bulunulamayacağı ve kadastro işlemleriyle oluşturulmuş ve daha sonra iptal edilmiş tapu kaydı bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Dolayısıyla mahkeme kararının başvurucunun tazminat talebinin esasını oluşturan davanın sonucuna doğrudan etkili olabilecek mahiyetteki tapu kaydının iptal edildiğine ilişkin iddia ve itirazlarına cevap verecek nitelikte yeterli ve ilgili bir gerekçe içermediği anlaşılmıştır.
22. Sonuç olarak yargısal sürecin bütününde mülkiyet hakkının korunmasında usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirilmediği ve başvurucunun bu güvencelerden yararlandırılmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu sebeple başvurucunun mülkiyet hakkı ile müdahalenin dayandığı kamu yararı arasında olması gereken adil denge, başvurucu aleyhine bozulmuş olup mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçüsüzdür.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
24. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılanmanın yenilenmesine ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
25. Başvuruda mülkiyet hakkı yönünden ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
26. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2015/850, K.2016/277) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.364,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.