ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

AYM'nin 2017/6538 başvuru numaralı kararı

AYM'nin 2017/6538 başvuru numaralı kararı
1 Okunma

Anayasa Mahkemesi'nin 24/6/2025 tarihli ve 2017/6538 başvuru numaralı kararı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

A.A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/6538)

Karar Tarihi: 24/6/2025

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

Selahaddin MENTEŞ

İrfan FİDAN

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

A.A

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, 15/7/2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü sırasında Ankara'daki Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde yaşanan silahlı çatışmada meydana gelen ölüm nedeniyle yaşam hakkı başta olmak üzere anayasal hakların ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Ülkemizde Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) sızan Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu askerî personelin oluşturduğu bir grup 15/7/2016 tarihinde darbe girişiminde bulunmuştur. Resmî makamlardan yapılan açıklamalara göre darbe teşebbüsünde 8.000'in üzerinde askerî personel katılmış; teşebbüs sırasında savaş uçakları dâhil TSK bünyesindeki 35 uçak, 3 gemi, 37 helikopter, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı araç ve 4.000'e yakın hafif silah kullanılmıştır. Tüm resmî makamlar tarafından şiddetle reddedilen, kabullenilmeyen darbe girişimi esnasında yetkili kurumların açıklamalarına göre 2.735 kişi yaralanmış, 67 güvenlik görevlisi (asker ve kolluk) ve 183 sivil olmak üzere toplam 250 kişi ile darbe girişiminde bulunanlardan 36 kişi hayatını kaybetmiştir. Söz konusu darbe girişimi, FETÖ/PDY (Paralel Devlet Yapılanması) dışındaki askerî personelin,sivil vatandaşların ve kolluk kuvvetlerinin ülke sathına yayılan müdahalesi/direnişi sonucu başarıya ulaşamadan bastırılmıştır (darbe teşebbüsüne ilişkin arka plan, darbe öncesi ve sonrasına ilişkin kapsamlı açıklama ve detaylar için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018).

3. Darbe girişiminin yaşandığı 15/7/2016 tarihinde, başvurucunun eşi Astsubay Kıdemli Başçavuş G.A., Ankara'da Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli olarak bulunmaktadır. Olay gecesi (saat 05.45 sıralarında) Özel Kuvvetler Komutanlığının nizamiye bölgesinde darbe girişiminde bulunan askerler ile buna direnen askerler arasında yaşanan silahlı çatışma sonucu G.A. hayatını kaybetmiştir. Olayın ardından sadece G.A.nın ölümüne ilişkin olarak değil darbe teşebbüsü ve yaşanan diğer vakalar için geniş çaplı soruşturmalar başlatılmıştır (Aktarılan bilgiler sadece Gölbaşı Başsavcılığı tarafından yürütülen ve G.A.nın da dâhil olduğu soruşturmadan değil diğer soruşturmalardan da edinilen bilgilere de dayanmakta olup detaylandırılan hususlar salt G.A.nın öldürülmesine dair olan kısımlardır.). Olayın akabinde başlatılan soruşturmalar kapsamında olay yeri inceleme raporunun düzenlenerek olay yerinden elde edilen (çok sayıda silah, mühimmat, hücum yeleği, kovan vb.) delillere el konulmuş, olay yeri fotoğraflanmış, çok sayıda askerî personele (araç, ev, elektronik teçhizat vb.) yönelik arama ve elkoyma kararı verilmiş, iletişim kayıtları talep edilmiş, görüntü kayıtları incelenmiş, olay yerinden toplanan ateşli silahlar üzerinde kriminal inceleme yapılmış; G.A.ya ait silahın ve fişeklerin arızasının bulunmadığı, şekil bütünlüğünü koruduğu tespit edilmiştir. Ayrıca süreçte 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 153.maddesinin ikinci fıkrası uyarınca soruşturma, devletin güvenliğine, anayasal düzene karşı suçlarla da ilintili olduğundan soruşturmanın tehlikeye düşmemesi amacıyla dosyadan belge alınmasının kısıtlanması yönünde karar alınmıştır.

4. 16/8/2016 tarihli Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesi raporuna göre vücudunda beş ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası tespit edilen G.A.nın ölümü ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmalarına bağlı iç organ ve büyük damar harabiyetinden kaynaklanan iç ve dış kanama sonucu meydana gelmiştir. Otopsi işlemi sırasında avukat da hazır bulunmuştur.

5. Darbe teşebbüsünü takiben 21/7/2016 tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığınca, Başsavcılığa olayın seyrini aktaran tutanak, tutanak ekinde darbeye ilişkin mesajları içeren askerî evrak ve darbenin başarılı olması hâlinde yapılacak atamalara ilişkin liste sunulmuştur. Özel Kuvvetler Komutanlığında yaşananların detaylı şekilde aktarıldığı tutanakta darbeyi bastırmaya çalışan dost birliklerin -resmî evrakta belirtildiği şekliyle- nizamiyeye doğru ilerlediği, darbeci askerlere nizamiye kapısının açılması ve teslim olmaları için uyarıda bulunulduğu ancak darbeci askerler tarafından ateş açıldığı, dost birliklerin ateşe karşılık verdiği, takviye ile çatışmanın sürdürüldüğü, kışla içinden de dost birliklerin nizamiyeye yanaştığı ve çatışmada darbecilerle birlikte hareket eden G.A.nın etkisiz hâle getirildiği ifade edilmiştir. Olay gecesi askerî birliklere gönderilen “Atama” konu başlıklı mesaj formunda Tuğgeneral S.T.nin özel kuvvetler komutanı olarak atandığının ve derhâl yeni görevine başlayacağının belirtildiği, S.T.nin Diyarbakır'dan askerî hava aracıyla Ankara'ya geldiği, komutayı devralmak için gittiği Özel Kuvvetler Birliğinde Ö.H.D. tarafından vurulduğu, Özel Kuvvetlet Komutanı Z.A.nın Özel Kuvvetler Komutanlığındaki darbe teşebbüsünün bastırılması için verdiği emir doğrultusunda hareket eden bazı askerî unsurların kışlaya girmesini engellemek için taarruz helikopterleriyle kışla ve çevresine yoğun atış yapıldığı, darbe teşebbüsünü bastırmak isteyen askerlerin nizamiyeden girmesine izin verilmediği, "Teslim ol." çağrılarına uyulmadığı, sonrasında çıkan çatışmaların kışla içinde de yaşandığı ve G.A.nın bu şekilde cereyan eden çatışma ve kaos ortamında hayatını kaybettiği anlaşılmıştır. Başsavcılık, Özel Kuvvetler Komutanlığından olay gecesine ait tüm kamera kayıtlarını, görevli personel listesini, personelin açık kimlik ve adres bilgilerini, olay yerinde kullanılan silahlar dâhil diğer delillerin teminini talep etmiştir. Özel Kuvvetler Komutanlığı ilgili görüntü kayıtlarını ve listeleri Başsavcılığa sunmuştur. Başsavcılık G.A.nın üzerinden elde edilen cep telefonu ve silahı inceleme ve çözümleme için alıkoymuştur.

6. Özel Kuvvetler Komutanlığı birlik içindeki görüntü kayıtlarının izlenmesi, görevli askerlerin ifadelerinin alınması, konuyla ilgili yazışma ve evrakın incelenmesi suretiyle düzenlendiği anlaşılan 19/9/2016 tarihli idari tahkikat raporunda; uzun bir süre gizlilikle hareket edilerek planlanan darbe teşebbüsü eylemini gerçekleştiren askerlerle birlikte hareket ettiği anlaşılan G.A.nın çatışmada etkisiz hâle getirildiğini belirterek ilgili evrakın ve şüpheli listesinin yargı makamlarına iletildiğini ifade etmiştir.

7. Süreçte Genelkurmay Başkanlığından da G.A.ya ilişkin görüntü kayıtları, çatışma sonrasında G.A.nın bulunduğu bölgeden elde edilen teçhizat, malzeme ve konunun aydınlatılması için gereken diğer evrak talep edilmiştir. Buna göre G.A.nın bulunduğu yerde kişisel eşyalarının yanı sıra mekanizmasındaki sıkışma (silah içinde mermi) nedeniyle tutukluk yapmış silah, komando bıçağı, hücum yeleği ve 40 boş mermi kovanı tespit edilmiştir. Ayrıca Özel Kuvvetler Komutanlığı, darbeye katılan askerler Ü.B., S.G. ve M.A.Ç.den (Bu askerler Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/4/2019 tarihli ve 2019/101 sayılı kararı uyarınca Anayasa'yı ihlal etme suçundan müebbet hapis cezası ile cezalandırılmıştır.) elde edilen listelerde G.A.nın isminin bulunduğunu Başsavcılığa bildirmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca darbe teşebbüsünün Özel Kuvvetler ayağında görev aldıkları iddiasıyla haklarında dava açılan bazı askerler hakkında Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılan yargılama (E.2016/25) kapsamında Ankara Kriminal Polis Laboratuvarından alınan uzmanlık raporunda Ü.B. ile M.A.Ç.nin üzerinden çıkan not defterinde yer alan isimlerin Ü.B. ve M.A.Ç. tarafından el yazısı ile not edildiğinin tespit edildiği ifade edilmiştir.

8. Darbe teşebbüsü gecesi Özel Kuvvetler Komutanlığında kayıt yapan kameraların (15/7/2016 akşamı ile 16/7/2016 sabahına kadar tüm süreci kapsayacak şekilde) incelenmesi sonucu düzenlenen raporlarda geçen ve görüntü kayıtlarının anlık fotoğraflanmasıyla desteklenen tespitlerin G.A. ile ilgili olan kısımları şöyledir: 15/7/2016 tarihinde saat 22.00 sıralarında Özel Kuvvetler Komutanlığı içinden nizamiyeye beyaz bir araçla silahlı, teçhizatlı asker grubu gelmiştir. Bu araçtan G.A. ile birlikte Üsteğmen S.A. ve M.R., Başçavuş T.U., F.U., M.H., Ş.S. [Adı geçen askerler darbe teşebbüsüne katılmaları nedeniyle Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/4/2019 tarihli ve 2019/101 sayılı kararı uyarınca Anayasa'yı ihlal etme (yasama organına karşı suç, hükûmete karşı suç, silahlı terör örgütüne üye olma suçu) suçundan müebbet hapis cezası ile cezalandırılmıştır.] inmiş ve orta kontrol noktasına yürümüştür. Bu noktada araçtan inen askerler, hâlihazırda orada bekleyen askerlerle bir araya gelmiş ve nizamiye araç giriş yolu üzerinde tedbir almıştır. Gece boyunca G.A. ve beraberindeki askerlerin nizamiye kontrol noktası ile araç giriş yolu üzerindeki bekleyişi ve hareketlilik devam etmiş, saat 03.00 sıralarında G.A. tüfeğinin dipçiği ile kontrol noktasındaki araç giriş yolu aydınlatma lambasını kırmıştır. Saat 05.00 sıralarında telsiz konuşması yaptığı görülen G.A. nizamiye giriş yolunda hareketlenmiş; mantar bariyerlere, ağaçlı yola, Özel Kuvvetler Komutanlığı önünde mevzilenmiş Üsteğmen E.K.nın (Bu asker Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/4/2019 tarihli ve 2019/101 sayılı kararı uyarınca Anayasa'yı ihlal etme suçundan müebbet hapis cezası ile cezalandırılmıştır.) yanına gidip gelmiş, bu sırada nizamiye kule üzerinde bulunan asker tarafından da etrafa ateş edilmiştir. G.A. saat 05.40 sıralarında nizamiye orta kontrol noktasındaki askerî araca (pikap) tüfeğiyle binmiş, kısa bir mesafe (5-10 metre) yol aldıktan sonra Teğmen Ö.Ç. ve R.E.Ç.nin (Bu askerler Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 8/4/2019 tarihli ve 2019/101 sayılı kararı uyarınca Anayasa'yı ihlal etme suçundan müebbet hapis cezası ile cezalandırılmıştır.) talimatıyla araç durdurulmuş, bu sırada araca ateş açılmış, G.A. araçtan inerek koşmuş ve kameranın görüş açısından çıkmıştır.

9. Süreçte yüzden fazla askerin ifadesine başvurulmuştur (İfadelerin G.A. ile ilintili olan kısımları özetle aktarılmıştır.). Uzman Çavuş Ü.K. ifadesinde; Başçavuş A.K. ile birlikte nizamiye binasına sürünerek yaklaştıklarını, üstlerinin yaptıkları konuşmalarda Özel Kuvvetler Komutanlığının içindekilerin düşman olduğunu bildirdiklerini, ateş açma emri aldıklarını, giriş yolunu ararken askerî araca binen bir asker görüp ateş açtıklarını, karşı ateşle etraftan kendilerine cevap verildiğini, vurulduktan sonra yere düşen askerin silahını almak için hamle yaptıklarında bölgedeki binadan ateş açılınca geri çekildiklerini söylemiştir. Başçavuş A.K. beyanında; nizamiyedeki binaya kadar sızdıklarını, nizamiyeden birinin çıktığını ve mühimmat almaya gideceğini içeridekilere yüksek sesle söylediğini, akabinde mavi pikaba bindiğini, kendisine ateş açtıklarını, sonra şahsın araçtan indiğini, üzerilerine ateş açıldığını, çatışmanın bir süre devam ettiğini, saat 07.00 sıralarında da askerlerin nizamiyeden çıkarak teslim olmaya başladığını belirtmiştir. Bununla beraber Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde darbe teşebbüsü nedeniyle yapılan yargılama esnasında askerler R.E.Ç. ve T.U., G.A.nın silahsız ve savunmasız hâlde iken öldürüldüğünü ileri sürmüştür. Aynı süreçte A.K. ve Ü.K. ise G.A.nın çatışma sırasında öldürüldüğü yönündeki beyanlarını yinelemiştir. İfadesine başvurulan süpheli M.H. 16/7/2016 tarihli ifadesinde, G.A.nın 15/6/2016 tarihinde saat 22.00 sıralarında kendisine S.T.nin Özel Kuvvetlerin yeni komutanı olduğuna dair emir geldiğini söylediğini beyan etmiştir.

10. Sürecin sonunda Başsavcılık tarafından 18/10/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde öncelikle 15/7/2016 tarihinden önce Özel Kuvvetler Komutanlığında darbeye iştirak edecek olan kişilerin bir araya gelerek gerekli hazırlıkları, görevlendirmeleri ve planmaları yaptıkları, bu plan doğrultusunda darbe teşebbüsü eylemini yöneten Ü.B., S.G. ve M.A.Ç.den elde edilen listelerde G.A.nın isminin olduğu vurgulanmıştır. Gerekçenin devamında G.A.nın silahlı ve tam teçhizatlı olarak olay gecesinden başlayıp olay sona erene kadar nizamiye bölgesinde dost birliklerin içeriye girmesini engellemek için çaba gösterdiğinin eldeki deliller çerçevesinde tespit edildiği belirtilerek çıkan olaylar sırasında dost birlikler tarafından G.A.nın vurularak etkisiz hâle getirildiği ifade edilmiştir. Sonuç olarak dost birliklere karşı silahlı çatışmaya giren G.A.nın vurularak etkisiz hâle getirilmesinde askerî personelin anayasal düzeni koruma, meşru müdafaa, yetkili mercinin emrini ifa etme kurallarına göre hareket ettiği, vakanın 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 24. maddesine istinaden ve hukuka uygun olarak gerçekleştiği belirtilerek karar gerekçelendirilmiştir.

11. Karara yönelik itiraz Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 30/12/2016 tarihinde reddedilmiştir.

12. Başvurucu, nihai kararı 8/2/2017 tarihinde öğrenmesinin ardından 8/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucu; eşinin darbe girişimine katıldığı yönünde açık bir delil bulunmadığını, eksiklikler ve çelişkiler içeren soruşturma sonucunda eşinin hukuka uygun olarak öldürüldüğünün kabul edildiğini, ölümün koşullarının aydınlatılmadığını, kamu denetiminin sağlanmadığını ve soruşturma sürecinde haksız şekilde eşinin darbeci olarak yaftalandığını belirtmek suretiyle yaşam hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, öncelikle insan hakları yargısı içtihadı ve olaya ilişkin silsile aktarılmış; G.A.nın darbeci askerlerle birlikte hareket ettiğine dair açık deliller olduğu, 15/7/2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsünün anayasal düzenin, devletin ortadan kaldırılması yönünde büyük tehlike arz ettiği, G.A.nın öldürülmesinde anayasal düzenin organları tarafından verilmiş bir emrin uygulanmasının söz konusu olduğu, olayın akabinde yürütülen soruşturma ile de bu gerçeğin açığa çıkarıldığı, adli makamların tespitinden, ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyan dilekçelerinde başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

15. Başvurucu, yaşam hakkı yanında eşinin darbeye katılan biri olarak niteledirilmesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvuruya esas olan süreç, somut vakanın gerçekleşme koşulları ve ileri sürülen iddiaların dile getirilme şekli dikkate alınarak bütün ihlal iddialarının yaşam hakkı kapsamında incelenmesinin gerekli ve yeterli olduğu değerlendirilmiştir. Başvurucunun, eşinin hukuka aykırı olarak öldürüldüğüne ilişkin iddiası yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu, ölüm olayı hakkında yürütülen soruşturmanın etkisizliğine yönelik iddiası ise yaşam hakkının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmiştir.

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

17. Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme yükümlülüğü bulunmaktadır . Anayasa'nın 17. maddesinin son fıkrasında belirtilen yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olacağı hâllerde dahi son çare olarak öldürücü kuvvet kullanılmalıdır. Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin gereklilik ve ölçülülük bakımından değerlendirmesi yapılırken eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamaları dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiği, nasıl bir seyir izlediği ve yaşamını kaybeden kişinin daha önceki eylemleri ile kendisinin yaratacağı tehlikenin niteliği de gözönünde bulundurulmalıdır. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için soruşturma makamları olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olmalı, resen ve derhâl harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmelidir. Soruşturma süreci kamu denetimine açık olmalı ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılımları sağlanmalıdır. Makul bir özen ve süratle yürütülmesi gereken soruşturma sonucunda alınan karar, soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olmalı; bunun yanı sıra yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermelidir. Bununla beraber Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi de yüklemez. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Soruşturma yükümlülüğünün sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olması, her soruşturmada mağdurların olaylarla ilgili beyanlarıyla bağdaşan bir sonuca varılması gerektiği anlamına gelmemektedir. Diğer taraftan olayların oluşumuna ilişkin delillerin değerlendirilmesi idari ve yargısal makamların ödevidir. Anayasa Mahkemesinin ilgili soruşturma ve yargılama makamlarının yerine doğrudan geçecek şekilde delillerin değerlendirmesini yapmasının veya yürütülmesi gerekli olan soruşturma işlemlerini belirlemesinin söz konusu olamayacağı belirtilmelidir. Başka bir ifadeyle Anayasa Mahkemesinin görevi, bu makamların maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir. Anayasa Mahkemesinin bu husustaki görev ve yetkisi ilgili yargısal sürecin Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının güvencelerinde aranan hususların sağlanıp sağlanmadığının incelemesinden ibarettir (detaylı anlatım için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897; Cem Sarısülük ve diğerleri [GK], B. No: 2015/16451, 15/12/2021; Rıfat Bakır ve diğerleri, B. No: 2013/2782, 11/3/2015;Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016;Doğan Demirhan, B. No: 2013/3908, 6/1/2016; Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014; İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016; Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018; ayrıca gerek askerî personel dâhil güvenlik güçlerinin silah/zor kullanma yetkisi gerekse ceza hukuku bağlamında öldürme eylemine dair hukuka uygunluk kriterleri bağlamında ilgili hukuk için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 208-251; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 107-162).

18. Somut başvurunun yaşam hakkı bağlamında değerlendirilmesinden önce ölüm olayının gerçekleştiği koşulları belirleyen ve darbe teşebbüsü nedeniyle oluşan ülke sathına yayılan anayasal düzeni, toplumsal barış ve asayişi resmî ve sivil bileşenleriyle, tüm toplumu korumaya yönelik teyakkuz ve savunma hâliyle yaşanması muhtemel tehlikenin ağırlığı kısaca hatırlatılmalıdır. Anayasa Mahkemesinin darbe teşebbüsüne ilişkin olarak geniş çaplı tespit ve belirlemelerde bulunduğu Aydın Yavuz ve diğerleri kararında belirtildiği üzeresavaş uçağı, helikopter, gemi, tank gibi savaş araçlarının ve ağır silahların kullanıldığı darbe teşebbüsü sırasında topluma, egemenliği millet adına kullanan organlara, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olan basın ve yayın kuruluşlarına, meşru demokratik otoritenin emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden güvenlik güçlerine açık bir saldırı gerçekleştirilmiş; bu teşebbüs sırasında 250 kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi yaralanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılan saldırı ile verilen hasar dâhil büyük çapta maddi zarar meydana gelmiştir. Anayasal düzeni ortadan kaldırmayı hedefleyen darbe teşebbüsü demokratik bir toplumun meşru tüm unsurlarının kararlı direnci sayesinde engellenmiştir. Darbe teşebbüsünden önce gerçekleşen FETÖ/PDY'ye ilişkin olaylar, teşebbüs sonrasında başlatılan süreçlerde soruşturma makamlarınca tespit edilen maddi olgular birlikte ele alındığında darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmanın FETÖ/PDY olduğuna ilişkin olarak kamu makamlarınca yapılan değerlendirmenin yeterli olgusal temeli bulunduğu açıktır. Darbe teşebbüslerinin Anayasa'da belirlenen demokratik toplum düzeninin olmazsa olmaz ilkeleri olan egemenliğin millete ait olması, egemenliğin yetkili organlar eliyle kullanılması, egemenliğin kullanılmasının, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağı, hiçbir kimsenin veya organın kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağı, demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarına saygı ilkelerine açık ve ağır saldırı teşkil ettiği tartışmasızdır. Bütün bu değerlendirmeler birlikte ele alındığında 15 Temmuz darbe teşebbüsünün sadece demokratik anayasal düzen yönünden değil bununla sıkı bağı olan bireylerin temel hak ve özgürlükleri ve millî güvenlik yönünden de mevcut ve ağır bir tehdit oluşturduğu, ülke tarihinde ulusun yaşamını hatta varlığını hedef alan millî güvenliğe yönelik en ağır saldırı olduğu sonucuna ulaşmak gerekir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 212-221).

19. İnceleme kapsamının bireysel başvurunun niteliği gereği başvuruya konu olayla sınırlı olduğu hatırlatılmalıdır. Bu bağlamda, yapılan tespit ve değerlendirmeler Türkiye'de yaşanan ayaklanmalara/terör olaylarına karşı düzenlenen güvenlik operasyonlarının ve alınan diğer tedbirlerin genel bir değerlendirmesi olarak anlaşılmamalıdır. Bununla beraber millî egemenliğe, anayasal düzene ve topluma yönelik tehdidin çok açık ve yakın olduğu, can kayıplarının yaşandığı, güvenlik güçlerinin hatta sivil halkın direniş gösterdiği, son derece tehlikeli ve öngörülemez bir ortamda meydana gelen ölüm olayına ilişkin somut başvuru değerlendirilirken ölüm olayının koşullarını belirleyen arka planın da gözardı edilemeyeceği açıktır.

20. 15/7/2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü Aydın Yavuz ve diğerleri kararında belirlendiği üzere TSK bünyesine sızmış silahlı terör örgütü mensubu askerler tarafından gerçekleştirilen millî güvenliği, anayasal ve toplumsal düzeni tehdit eden bir eylemdir. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen ayaklanma kavramının çok sayıda kişinin vahim silahlar kullanarak gerçekleştirdiği, isyana göre daha uzun süre devam eden, daha geniş bir alanda gerçekleşen ve daha ağır sonuçlar ortaya çıkmasına neden olabilen eylemleri ifade ettiğine işaret ederek PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi kapsamında ateşli silahlar, roketatarlar ve patlayıcılar kullanarak gerçekleştirdiği, ülke topraklarının bir kısmını işgal amacı taşıyan, yüzlerce kişinin ölümü ve binlerce kişinin yaralanması ile sonuçlanan yaygın terör olaylarının ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiği sonucuna varmıştır (anılan kararda bkz. § 342). Somut başvuruya temel olan süreç tüm ülke sathına yaygın ve TSK bünyesindeki askerî imkânların da kullanıldığı, daha vahim sonuçların doğmasına sebep olabilecek benzer hatta daha ağır bir tehlikeye ilişkindir. Dolayısıyla güç kullanımı şartlarına yaklaşım bağlamında Gazal Kolanç ve diğerleri kararında belirlenen ilke ve inceleme yöntemi mevcut başvuru için de geçerlidir.

21. Devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmasıdır. Güvenlik kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen mevzuatın (somut olay özelinde özellikle 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 87 ila 90. maddeleri) hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanılacağını belirleyen, gücün kötüye kullanımını, keyfîliği önlemeye ve yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiği, dolayısıyla kanunilik şartını sağladığı değerlendirilmiştir (silahlı güç kullanımıyla ilgili mevzuat için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 214, 216-218).

22. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda dost birliklere karşı silahlı çatışmaya giren G.A.nın vurularak etkisiz hâle getirilmesinde askerî personelin anayasal düzeni koruma, meşru müdafaa, yetkili mercinin emrini ifa etme kurallarına göre hareket ettiği kabul edilmiştir. Söz konusu kabul; G.A.nın darbeci askerlerden ele geçirilen listelerde adının yer almasına, G.A.nın tam teçhizatlı biçimde darbeci askerlerle birlikte hareket ederek askeri birimin nizamiye bölgesine konuşlanıp dost birliklerin birime girmesini engellemek için fiilen eylemde bulunduğuna yönelik açık (kamera kayıtları, tanık beyanları) tespite, G.A.nın bedeninin yanında bulunan silah ve kovanlara, elde edilen diğer delillere (fotoğraf, olay yeri inceleme raporu, idari tahkikat raporu) dayandırılmaktadır. Anılan deliller; G.A.nın darbe teşebbüsünün engellenmesi için yapılan operasyonlar sırasında dost birliklerle girdiği silahlı çatışmada, emrin yerine getirilmesi sırasında ve kanunun verdiği yetkiyle öldürüldüğünün kabulü için yeterli niteliktedir. Bahsi geçen çatışmanın gerçekleşme sebebi olan darbe teşebbüsünün Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrası göre bir ayaklanma olduğu dikkate alındığında G.A.nın ölümüyle sonuçlanan güç kullanımının hem askerlerin -hatta darbenin yarattığı toplumsal risk dikkate alındığında sivillerin de- hayatlarının korunmasına yönelik meşru müdafaa amacına hem ayaklanmanın bastırılması meşru amacına matuf olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

23. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin ihlale yol açmaması için karşılanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırılık taşımamasıdır. Bir başka ifadeyle, devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır. Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, yaşam hakkına yönelik gerçekleşen kamusal müdahalelerin, silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar ve hatta helikopter, uçak gibi hava saldırı araçları kullanılarak gerçekleştirilen öngörülemez nitelikteki ölümcül saldırılara karşı ayaklanmayı bastırmak ve güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için yapılan zorunlu, orantılı ve elverişli bir müdahale olduğu sonucuna ulaşılmıştır (anılan kararda bkz. §§ 343-368). Anılan ilke ve kuralların, yaklaşımın geçerli olduğu, terör örgütünün eyleminden neşet eden darbe teşebbüsünün engellenmesi esnasında hayatını kaybeden G.A.nın da soruşturma dosyasında mevcut olan deliller (darbeci askerle birlikte hareket ettiğini, birlikte hareket ettiği askerlerin kule üzerinden etrafa ateş açtığını ve kapı önünde mevzilendiğini gsöteren kayıtlar gibi) uyarınca, darbe teşebbüsününbastırılması kapsamında, güvenlik kuvvetleriyle yaşadığı silahlı çatışma esnasında orantılı güç kullanımına bağlı olarak hayatını kaybettiğinin kabulü gerekmektedir. Ayrıca, ani gelişen öngörülemez nitelikteki somut olay koşullarında darbe teşebbüsünün bastırılması maksadıyla -darbe teşebbüsünü gerçekleştirilenlerin de bizzat TSK mensubu olması da dikkate alındığında- anlık tepki verilmesinin dışında ayrıntılı bir plan yapılmasının mümkün olmadığı açık olup darbe teşebbüsünün bastırılması için yetkili komutanlarca verilen emirler kapsamında hareket edildiği anlaşıldığından operasyonun planlanması (somut olayda Özel Kuvvetler Komutanlığındaki girişimin bastırılması) hususunda bir eksiklik olduğu değerlendirmesinde bulunmak mümkün görülmemiştir.

24. Bu perspektiften G.A.nın meşru müdafaa ve ayaklanmanın bastırılması kapsamında zorunlu ve orantılı güç kullanımısonucu hayatını kaybettiği, yaşam hakkının maddi boyutu yönünden bir ihlal bulunmadığı değerlendirilmiştir.

25. Yaşam hakkının maddi boyutuna ilişkin olarak yapılan incelemenin ardından hakkın usul boyutu (etkili soruşturma yükümlülüğü) çerçevesinde bir değerlendirme yapılması gerekir. Somut sürece bakıldığında Özel Kuvvetler Komutanlığında darbe teşebbüsü kapsamında yaşanan çatışmanın ardından G.A.nın hayatını kaybetmesi vakasını da kapsayacak şekilde soruşturma başlatıldığı görülmüştür. Bu kapsamda olay yeri inceleme raporu düzenlenmiş, tanık ifadelerine başvurulmuş, otopsi raporu alınmış, idari tahkikat raporu hazırlanmıştır.

26. Özel Kuvvetler Komutanlığında gerçekleşen olaya ilişkin evrakın ve bilgilerin ilgili makamlarca Başsavcılığa sunulduğu soruşturma sürecinde vakanın meydana geldiği yerde bulunan kamera kayıtlarının 15/7/2016 akşam saatlerinden 16/7/2016 sabah saatlerine kadar tüm süreyi kapsayacak şekilde incelendiği gözlemlenmiştir. Bu bağlamda olayı çevreleyen koşulların mümkün olduğunca ortaya çıkarılmaya çalışıldığı, elde edilen görüntü kaydı, tanık ifadesi, tahkikat raporu, istihbari bilgi, olay yerinde bulunan silah, kovan vb. deliller çerçevesinde sonuca ulaşıldığı anlaşılmıştır.

27. Soruşturma sürecinde kısıtlılık kararı verildiği görülmektedir. Kısıtlılık kararıbaşvurucu tarafından şikâyet konusu edilmiş ise de başvuru formuna ve ek beyanlarına soruşturmaya ilişkin bir çok evrakı ekleyebildiği görülen başvurucu; söz konusu karar nedeniyle hangi bilgi ve belgeye ulaşamadığını, soruşturma sürecinin hangi kısmından haberdar olamadığını, hangi hususta karşı itirazda bulunamadığını belirtmemiştir. Ayrıca başvurucu; kısıtlama kararına itiraz ettiği ancak itirazın kabul edilmediği, soruşturma evrakının örneğini istemesine rağmen örneğin kendisine verilmediği yönünde bir iddiada bulunmamıştır. Bu sebeple söz konusu kısıtlılık kararının soruşturmanın geneli üzerinde ihlal sonucuna ulaştıracak bir etki yaratmadığı ve başvurucunun meşru menfaatlerini korumak için soruşturma sürecine gerekli ölçüde katılabildiği değerlendirilmiştir.

28. G.A. için düzenlenen otopsi raporunda ve ölü muayene belgesinde ölüm zamanı ve yeri konusunda (Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi, saat 01.00) soruşturma sürecinde elde edilen verilerle çelişen bilgiler bulunmaktadır ve bu çelişki soruşturmanın özensiz olduğu yönünde bir şüphe uyandırmaktadır. Ancak darbe teşebbüsünün yarattığı olağanüstü koşullar, soruşturma sürecindeki diğer tespitler ve maddi vaka arasında herhangi bir örtüşmeme hâlinin söz konusu olmaması, ölüm zamanı ve yerinin tereddüt oluşmayacak şekilde tespit edilmesi dikkate alındığında söz konusu maddi hatanın tek başına G.A.nın ölümü nedeniyle yürütülen soruşturmayı etkisiz kıldığı söylenemez.

29. Soruşturmanın etkililiğine ilişkin asgari ölçütleri karşılayan incelemenin nitelik ve derecesinin olayın koşullarına bağlı olduğu unutulmamalıdır. Darbe teşebbüsüne hâkim olan koşullar altında dahi olayın aydınlatılabilmesi için imkânlar dâhilinde tüm delillerin toplanmasının hukukun üstünlüğüne olan inancın korunması, hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği veya kayıtsız kalındığı görünümü verilmemesi açısından kritik bir önemi vardır. Yukarıda aktarılan safahatı içeren soruşturma sürecinde ölüm olayını çevreleyen koşulların tespitine imkân sağlayan gerekli ve yeterli bilgilerin somut olayın şartlarında ve imkânlar dâhilinde, olabildiğince bir bütün olarak elde edildiği, görüntü kayıtlarının incelendiği, tanıkların beyanının alındığı, kimlik tespitinin, otopsi işlemlerinin yapıldığı, sürecin makul olarak değerlendirilebilecek bir sürede tamamlandığı açıktır.

30. Sonuç itibarıyla soruşturma makamlarının olayların seyrini aydınlatmaya yönelik işlemlerinden kuşku duyulmasını gerektirecek bir durumun, yürütülen soruşturmanın derinliği ve ciddiyeti üzerinde etki gösterecek nitelikte bir hususun bulunmadığı, dolayısıyla yaşam hakkının usul boyutuna yönelik bir ihlal olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Diğer İhlal İddiaları

32. Gazal Kolanç ve diğerleri kararı doğrultusunda din ve vicdan hürriyeti ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun isminin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,

B. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/6/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/aymnin-20176538-basvuru-numarali-karari