Antalya BAM 16. Hukuk Dairesi’nin 2024/550 E., 2025/675 K. sayılı kararı
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2025 tarihli ve 2024/550 E., 2025/675 K. sayılı kararı
T.C.
ANTALYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
KARAR TARİHİ : 04/06/2025
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/09/2021
DAVANIN KONUSU: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ: 04/06/2025
İlk derece mahkemesinin kararı süresi içerisinde istinaf edilmiş olduğundan dosya içerisinde bulunan belgeler okunup incelendi.
Üye hakimin görüşü değerlendirildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ İDDİALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili, müvekkil, ekli 16.09.2015 tarihli acentelik sözleşmesi ile...A.Ş. daha sonra ekli sözleşme ile .... ile ( .... daha sonra ...A.,Ş. Olarak ticari hayatına devam ettiğini davalının Antalya Bölge Müdürlüğüne bağlı olarak sigorta acenteliğini yaptığını, davalının Kadıköy 26 Noterliğinin 02.01.2020 tarih ve ...yevmiye nolu fesihnamesi ile acenteliği herhangi bir bir sebep gösterilmeksizin fesih edilmiş ve vekaletnamedeki tüm yetkilerinden azledildiğini, Acentelik sözleşmesinde bitim tarihi öngörülmediğini, . Müvekkilin acenteliğinin başlangıcı olan 16.09.2015 yılından itibaren acenteliğin feshine kadar yaklaşık 5 yıl acentelik hizmeti verdiğini, aentelik görevinde oldukça yüksek istihsal gerçekleştirdiğini, müvekkilin ve davalının ticari defterlerinde açıkça görüleceğini, Müvekkilin davalı sigortaya yaptığı toplam üretimden hak kazandığı pirim kazancı oldukça yüksek olduğunu, Son 5 yıllık pirim kazancı ortalaması yıllık 70.000-TL civarında olduğunu, Davalı müvekkil acenteliği herhangi bir sebep göstermeksizin fesh ettiğini, Müvekkilin prim üretimi dikkate alındığında bölgesine göre çok büyük prim istihsali yapan ve 2015 yılından sonraki Türkiye'nin ve Turizmin içinde bulunduğu büyük ekonomik krize rağmen diğer acentelerin prim üretimleri düşerken bile istihsalini düşürmeden arttıran başarılı bir acente olduğunu, daha önce davalı sigorta ile aralarında herhangi bir problem de doğmadığını, yapılan fesih haksız fesih olduğunu, Davalı sigorta şirketi müvekkilin yanında başka acentelikleri de feshettiğini, TTK 122 md göre son 5 yılda kazanılan prim tutarının yıl bazında ortalaması denkleştirme bedeli olarak ödenmesi gerektiğini acenteliğin feshinden sonra da müvekkilin portföyündeki müşterilerin önemli ölümü yine davalı sigortanın müşterisi olmuş ve davalı şirket üzerinden sigortalılıklarını sürdürdüklerini, müvekkil davalıya yeni müşteriler yaratmış ,var olan müşterilerle ilişkilerini geliştirip genişletmiş ve bu müşteriler sebebi ile Davalı ya önemli menfaatler sağladığını, Acenteliğinin feshi nedeni ile sözleşme ilişkisi devam etmiş olsa idi elde edeceği ücret isteme hakkını kaybettiğini, talep miktarını yükseltmek üzere şimdilik 25.000,00-TL portföy tazminatının (denkleştirme istemi) acenteliğin feshi tarihi olan 02.01.2020 tarihinden itibaren avans faizi, masraf ve vekalet ücreti ile birlikte Davalı Şirketten tahsili ile müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davalı vekili, müvekkil şirkete karşı açılan haksız ve mesnetsiz işbu davanın reddedilmesi gerektiğini, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 hükmüne göre, sigorta acentesinin denkleştirme talep edebilmesi için, sigorta acentelik ilişkisinin sona ermesi nedeniyle sigortacının acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi, hakkaniyetin tazminat verilmesini gerektirmesi, acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması yada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması şarttır. Bu şartlardan birinin mevcut olmaması halinde sigorta acentesi denkleştirme talep edemeyeceğini, Sigorta acentesi, hakkaniyet gerektirdiği takdirde ve oranda denkleştirme talep edebileceğini, TTK 122 m. uyarınca, acentenin talep edebileceği denkleştirme tazminatı miktarı, son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı tüm ödemelerin ( komisyon, prim vs. ) yıllık ortalamasını aşamayacağını, Beş yıldan daha az süren acentelik ilişkilerinde talep edilebilecek denkleştirme tazminatında azami miktar, faaliyet gösterilen sürenin yıllık ortalaması olduğunu, Haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine,. yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; "...Bilirkişi raporunu hakim denetlemelidir. Öğretide..., bilirkişi raporunun denetimi sadece hâkime ait bir görev değil; aynı zamanda taraflara ait bir haktır demektedir(AKYOL, ... :Hukuk Usulünde Bilirkişilerle İlgili Bazı Problemler, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik Ve Sorunları, Yargıtay 125.Yıl Dönümü, s. 72 naklen). Hâkimin bilirkişinin uzmanlığı nedeniyle taşıdığı egemenliği kıracak araçları olduğu, bir yanlışın mutlaka geri döneceği ve özellikle böyle bir yanlışın müeyyidelendirileceği konularında bilirkişi inandırılmalı; böyle bir bilinç oluşturulmalıdır. “Hâkim kesinlikle ve mutlak olarak usulün egemeni olmalı; dosyaya, kendi sorumluluğunda girecek olan tanık beyanı gibi bilirkişi raporu gibi hususların adaleti saptıracak biçimlerde tezahürünü önleyecek tedbirleri almalı ve bu egemenliğini davanın sonuna kadar sürdürmelidir.” (Akyol s. 64-65 naklen). Bu hususlar doğrultusunda, bilirkişi raporunun, hükme ve denetime elverişli, dosya kapsamına uygun olduğu, itirazların yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı vekili, değer artırım dilekçesi vermiş ve bu dilekçe davalıya tebliğ edilmiştir. Tüm dosya kapsamı, bilirkişi raporu içeriği, değer artırım dilekçesi göz önüne alınarak, davanın kabulüne ..." şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince verilen gerekçeli kararın HMK 297'ye aykırılık teşkil ettiğini ve hukuki değerlendirmenin bulunmadığını, gerekçelerin anlaşılabilir ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hukuki olarak gerekçelendirilmediğini, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu, acentelik sözleşmesine istinaden müvekkili şirketin fesih gerekçesini sunma zorunluluğunun bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, bilirkişi raporuna yaptıkları itirazlarının dikkate alınmadığını istinaf nedenleri olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dairemizce istinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 23/16 hükmüne göre, sigorta acentesinin denkleştirme talep edebilmesi için, sigorta acentelik ilişkisinin sona ermesi nedeniyle sigortacının acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde etmesi, hakkaniyetin tazminat verilmesini gerektirmesi, acentenin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmemiş olması yada kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olmaması şarttır. Bu şartlardan birinin mevcut olmaması halinde sigorta acentesi denkleştirme talep edemez. Bu şartları açıklayacak olursak;
Sigortacının acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde etmesi, acentenin aracılık ettiği veya akdettiği sözleşmeler dolayısıyla acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da prim elde etmeye devam etmesini ifade eder. Sigortacı tarafından önemli menfaat elde edilip edilmediğinin tespitinde, sigorta acentesinin ahdettiği yeni ya da yeni sayılabilecek sigorta sözleşmelerinin sayısı yanında bu sözleşmeler dolayısıyla elde edilen prim miktarı da esas alınmalıdır; zira sigortacının önemli menfaat elde edip etmediği hususunda acentenin portföyünün ekonomik değeri de belirleyicidir. Acentenin portföyünün ekonomik değeri acentenin aracılık ettiği veya ahdettiği sigorta sözleşmeleri dolayısıyla tahsil edilen veya edilecek olan prim miktarına göre belirlenir.
Sigorta acentesi, hakkaniyet gerektirdiği takdirde ve oranda denkleştirme talep edebilir. Bu koşul, somut durumun tüm özellikleri dikkate alınarak denkleştirme ödemesinin adil bir sonuç olup olmayacağının belirlenmesini ifade eder. Denkleştirme isteminin sınırları; sözleşmeden kaynaklanan menfaatler, sözleşmenin tarafları arasındaki risk paylaşımı, acentelik sözleşmesinin süresi, acentenin gelir miktarı, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek için harcanan emek ve zaman, sözleşme dışı kazanç ve kayıplar, tarafların mal varlığı ve gelir ilişkileri, kişisel durum (Yaşlılık, sağlık durumu, çalışma yeteneği), işin önemi, acentenin tek firma-çok firma acentesi olması, markanın etkisi (unvanın), rekabet yasağının ihlal edilmesi, sözleşmenin sona erme nedeni ve varsa kusur oranları gibi hususlar göz önüne alınıp çizilir. (Koç, Mehmet, Acentenin Denkleştirme İstemi, s. 90).
TTK 122 m. uyarınca, acentenin talep edebileceği denkleştirme tazminatı miktarı, son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı tüm ödemelerin (komisyon, prim vs.) yıllık ortalamasını aşamaz. Beş yıldan daha az süren acentelik ilişkilerinde talep edilebilecek denkleştirme tazminatında azami miktar, faaliyet gösterilen sürenin yıllık ortalamasıdır.
Somut olayda, davacı tarafın denkleştirme tazminatı talebi hesaplanırken aldırılan bilirkişi raporu, yargı denetimine elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olmadığı gibi davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazlarının da değerlendirilmediği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince yapılacak iş, davalının genel müdürlüğünün bulunduğu yere talimat yazılarak içerisinde uyuşmazlık konusunda uzman bilirkişilerin de bulunduğu heyete dosyanın tevdinin sağlanıp, tazminatı belirleme noktasında, sözleşmeden kaynaklanan menfaatler, sözleşmenin tarafları arasındaki risk paylaşımı, acentelik sözleşmesinin süresi, acentenin gelir miktarı, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmek için harcanan emek ve zaman, sözleşme dışı kazanç ve kayıplar, tarafların mal varlığı ve gelir ilişkileri, kişisel durum (Yaşlılık, sağlık durumu, çalışma yeteneği), işin önemi, acentenin tek firma-çok firma acentesi olması, kazandırılan müşteri sayısı, markanın etkisi (unvanın), rekabet yasağının ihlal edilmesi, sözleşmenin sona erme nedeni ve varsa kusur oranları gibi hususlar bir bütün olarak dikkate alınmak suretiyle bilimsel verilere uygun yargı denetimine elverişli rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir.
Sonuç olarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ANTALYA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ'nin 14/09/2021 tarih ve ...Esas... Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının ilk derece mahkemesince talebi halinde davalıya İADESİNE,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesinde yapılacak yargılama sonunda dikkate ALINMASINA,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-6100 sayılı HMK'nın 333. maddesi gereğince peşin alınan ve harcanmayan istinaf gider avansının ilk derece mahkemesince ilgiliye İADESİNE,
8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair, 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve HMK'nın 353/1-a maddesince kesin olarak karar verildi.